2021 1 Mayısı’na, ekonomik krizin üstüne gelen pandemi ile egemenlerin işçi-emekçilere, halka ödettiği ağır bir fatura ile giriyoruz. Koronavirüs pandemisi ile yaşadığımız bir yıl, virüsün bir işçi-emekçi hastalığı olduğunu açıkça ortaya koydu. İşçiler, bu bir yıl boyunca virüsten ya da açlıktan ölmek arasında seçim yapmaya zorlandılar, zorlanmaya devam ediyorlar.
Milyonlarca işsize yeni milyonlar eklendi. İşçi-emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları daha da çekilmez bir hâl aldı. Ücretsiz izin, Kod-29, işten atmanın yeni yöntemi olarak patronların sıkça kullandığı bir saldırı silahına dönüştü. İşsizlik, geleceksizlik nedeniyle intiharlarda büyük artış yaşandı.
Pandemi, aynı zamanda egemenlerin, Saray’ın toplumsal mücadeleyi engellemek, geriletmek için kullandığı bir bahaneye dönüştürüldü.
Bu geçen bir yıl içinde Saray Rejimi, ekonomik krizin yanında, büyük bir siyasi kriz yaşarken, pandemi ile birlikte ağırlaşan yaşam koşulları, hayatı katlanılmaz hâle getirdi.
Yağma, savaş ve rant ekonomisi üzerine kurulmuş olan Saray Rejimi, iktidarını kaybetme korkusu ile saldırılarını her boyutta arttırdı, arttırmaya devam ediyor. Kendi korkularını, işçi-emekçilere, halka yaymak için saldırılar gerçekleştirmek dışında bir yol bulamıyor.
Tüm bu saldırılara rağmen, direniş de devam etti, artarak devam ediyor.
Pandeminin ilk dönemlerindeki belirsizliğin yarattığı şaşkınlık nedeni ile sokaklara çıkılamasa da, açlık ya da hastalık tercihi ile çalışmaya zorlanan emekçiler, pandemi ile katmerlenen ekonomik krizin yarattığı tahribata karşı sokaklara çıkmaya, örgütlenmeye, direnişe geçmeye başladılar.
2021 yılının başında, Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum rektör nedeniyle başlayan direniş, birçok şehirde üniversite öğrencilerinin genel bir direnişine dönüşerek devam etti, ediyor.
Kadınların direnişi ise kesintisiz bir şekilde devam ediyor. 8 Mart’ların sokakta yaygın ve kitlesel eylemlerle karşılanması, kadınların direnişine dair önemli bir gösterge oldu.
Memleketin dört tarafında, Kazdağları’ndan Ege’ye, Kanal İstanbul’dan Karadeniz’e, doğanın yağmalanmasına karşı, irili-ufaklı mücadeleler yaygın bir şekilde devam etti, ediyor.
Toplumsal muhalefetin meclisteki tek temsilcisi durumundaki HDP’ye dönük gözaltı ve tutuklamalar, vekilliklerin düşürülmesi, kayyum politikalarına rağmen direniş sürüyor.
Kürt halkı, devrimciler, sosyalistler tüm baskıya, zora rağmen direnişi büyütmek için var güçleri ile mücadeleye devam ediyorlar.
AK Parti-MHP koalisyonu ile iktidar ve CHP-İYİ Parti koalisyonu ile muhalefetten oluşan Saray Rejimi, bu bir yıl boyunca, AK Parti-MHP eli ile saldırılarını organize ederken, CHP-İYİ Parti eli ile bu saldırılara karşı gelişen öfkeyi kontrol etmek için büyük bir çaba gösterdiler. Tüm bunlara rağmen, direniş devam etti.
Son birkaç gün içinde AK Parti-MHP’nin attığı adımlar, işçi-emekçilere, halka, tüm direniş odaklarına karşı topyekûn bir saldırıya geçtiklerini göstermektedir.
• HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi, yeni fezlekelerin de yolda olması;
• HDP’nin kapatılması davası, parti yöneticisi ve milletvekili 687 kişiye siyaset yasağı getirilmek istenmesi;
• Hemen arkasından, Gezi Parkı’nın İBB’den alınıp, adı var kendi yok bir vakfa devredilmesi;
• ‘Kanal İstanbul’a devlet garantisi kararnamesi;
• Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik, Uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece kararnamesi ile çıkılması, tüm bunlar Saray’ın tüm toplumsal direniş odaklarına karşı açıktan saldırı ilanıdır.
Bu, topyekûn saldırıda yeni bir boyuttur fakat topyekûn direniş de yeni bir boyut kazanmaktadır.
İlk yanıt, Newroz meydanlarında toplanan milyonlarla verilmiştir. Kürt halkı ve halkların kardeşliğine ve ortak mücadelesine inanan dostları ile birlikte, HDP’nin kapatılma davasına karşı yanıtını Newroz alanlarından vermiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz, diyen kadınlar ve LGBTİ+’lar sokaklarda öfkelerini ve taleplerini haykırmış ve mücadelelerine devam etmektedirler.
Yapılan hiçbir saldırı sessizlikle karşılanmamakta, her biri direnişi daha da büyütmekte ve yan yana gelme ihtiyacını artırmaktadır.
Direnişlerin taleplerinin ve direnişçilerin seslerinin birleşeceği yer 2021 1 Mayısı olmalıdır.
Şimdi, topyekûn saldırıya karşı, tüm direniş odaklarının, 1 Mayıs’ı, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününü, emek cephesinin güçlü ortak bir yanıtı olarak örgütlemesi çok önemlidir. Böylesi bir yanıt 1 Mayıs’tan sonra da birlikte mücadeleyi büyütmek isteyen güçlerin, emek cephesinin önünü açacaktır.
Topyekûn saldırıya karşı topyekûn direniş için, birleşik, kitlesel ve militan bir 1 Mayıs’ın örgütlenmesi, tüm mücadele dinamiklerinin ortak sorumluluğudur. Öncesinde örgütlenecek ortak ve güçlü bir hazırlık süreci ile birlikte, tıpkı 2010, ’11 ve ’12’de olduğu gibi, görkemli bir 1 Mayıs’ın adresi de Taksim Meydanı olmalıdır.
Bu azgınca sömürüye, zorbalığa, aşağılanmaya, yok sayılmaya karşı direnişi örgütleyen, direnen ve direnmek isteyen tüm güçleri, 2021 1 Mayısı’na ilişkin sorumluluk almaya davet ediyoruz.
22.03.2021