Artık hesap sormadan yaşanabilecek bir hayat yoktur… Kaderimizi ellerimize alacağız!

Sözümüz, deprem bölgesindekilerle yüreği çarpanlara. Sözümüz, ilk günden itibaren dayanışma için harekete geçen, uykusuz gözlerle harıl harıl destek toplayan, yüreği yanarken yitirdiğimiz canların hesabını kim verecek diye soranlara.. Sözümüz sana, bize, bizim taraftakilere.

İki taraf var. Bu katliam, iyi bildiğimiz bu gerçeği tüm çıplaklığıyla yeniden ortaya koyuyor.

Bir tarafta onlar; bizim vergilerimizle ellerinde bulundurdukları imkanları enkaz altındakileri kurtarmak için kullanmayan, depremden etkilenen halkın sağlığı için kullanmayan; bunun yerine halka hakaretlerle tehditler yağdıran, halkın kendi dayanışmasını engellemeye çalışan yönetenler, egemenler… Diğer tarafta yokluk içindeki tüm imkanlarını seferber eden; ay sonunu güç bela getirirken deprem bölgelerine gıda ve ihtiyaç malzemesi gönderen halk; ilk günden itibaren arama-kurtarma dahil deprem bölgesindeki her türlü yaşamsal ihtiyaç için otobüslerle bölgeye giden devrimciler, gönüllü maden işçileri, inşaat işçileri, sağlıkçılar, öğrenciler, avukatlar; yani biz.

Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde.

Egemenler ve o taraftakiler, bir yandan deprem bölgelerinde yeni rant pazarını paylaşmak için ellerini ovuştururken, Hatay’ı sınır bölgesi olarak insansızlaştırıp oraya çeteleri yerleştirmenin planlarını yaparken; sarayın TekYürek kampanya şovunda yer kapmanın yarışına girip, halktan çaldıklarıyla sarayın kasasına bağışlar yaptılar. Bir de bu gösterinin ortasında şunu dediler: Güç… dediler, paradır. Bizim milyon dolarlarımız var, sizin gıda kolileriniz ne ki, sizin gönderdiğiniz ısıtıcı neyi çözer ki, dediler. Milyonlarca insanın “Devlet yok, halk var” sözünü bastırmak için para keselerini şındırdattılar. Bizden çalarak doldurdukları keseleri…

Bunu yapıp, bir de doğrudan kendi dayanışmasını geliştiren halka tehditler savurunca, hesap sormaktan vaz geçeceğimizi düşünüyorlar. Bir yandan gözleri sokakta. Ya bizler, depremzedeler, yakınları, aynı saftaki milyonlar sokaklara dökülürse diye deli gibi korkuyorlar. Bu yüzden o küçümsedikleri kolileri yüklediğimiz tıra çeteleri saldırıyor. Dayanışmamıza engel olup bizi sessizleştirmeye çalışıyorlar. Birlikte güç olmamızdan ölesiye korkuyorlar.

Yarın ne yapacağımıza karar vermek için unutmamamız gereken tek gerçek budur: İki taraf var. Bu iki taraf, iki sınıftır. Bir tarafta biz işçi sınıfı; emekçiler, halklar, kadınlar, öğrenciler… Bir tarafta onlar; sermaye sınıfı ve onlar adına yönetenler.

Canlarımızın ölümünü bekleyenler… Ölülerimizi hafriyat sayanlar… Ailelerini depremde kaybetmiş çocuklarla evlenilebileceği üzerine fetva veren diyanetiyle, İçişleriyle, inşaat çeteleriyle, rant gruplarıyla, merkezi ve yerel yöneticileriyle, deprem öncesi ve sonrasındaki tüm bu yaşananların sorumluları yargılanmalıdır.

Bu hesabı yalnızca biz sorabiliriz. Birbirinin yarasını sarmak için harekete geçenler sorabilir.

Normalleşmek, bu yaşananları unutmak isteyenler; hesap sormadan, dayanışmayı sürdürmeden yaşanabilecek bir hayat bulabilirse; “ne yapalım, gücümüz yok, elimizden gelen bu kadarmış” diyerek yaşananları sineye çekebilirse, bu yönetenlerin kan parasını kabul etmektir. Hesap sormamak, yine yapın, bizim canlarımızın bir değeri yok, sizin para keseleriniz daha değerli demektir. Hayatına kaldığı yerden devam edebilenlerin yolu açık olsun. Artık hesap sormadan yaşanabilecek onurlu bir hayat yoktur. Bu yüzden bizim sözümüz, rahat uyuyamayana, bizden olana, sana:

Hesap sormak için, kaderimizi ellerimize almak için bizimle yan yana gel.

Deprem bölgelerinde dayanışma devam ediyor. Bazı merkez ve köylerde halk bölgesini terk etmemek üzere yeniden yaşamı kurmaya çabalıyor. Halkın, devrimcilerin, mühendislerin, avukatların, gençlerin gönüllü çalışmasıyla gıda, sağlık, giyim, barınma gibi pek çok soruna birlikte çözüm üretiliyor. Bunu sürdürebilmeleri için olduğumuz tüm illerden, uzun soluklu bir dayanışmayı örgütlemek üzere seferber oluyoruz.

Bulunduğumuz mahallelerde kurduğumuz ve kuracağımız dayanışma ağlarında, gönüllü gruplarında bir araya geliyoruz. Hem deprem bölgeleriyle dayanışmak, hem de kendi yaşam alanlarımızda birbirimize sahip çıkmak için güç oluşturuyoruz. Bize katıl.

  1. Birçok ilde Deprem Koordinasyonları oluşturulmuş; İstanbul, Ankara, Hatay ve İzmir’de sendikalar, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve sol kurumların katılımıyla bu deprem koordinasyonları genişlemiştir. Bu koordinasyonlar; deprem bölgeleri ile dayanışma örgütlerken aynı zamanda olası İstanbul depremi gibi konularda çalışma yürütecektir. Bu koordinasyonların kampanyalarına katıl.
  2. Katliamın hesabı 2-3 müteahhitten sorulamaz. İmar affını onaylayanlardan, usulsüz konutların yapımına izin verenlere, arama kurtarma ekiplerini, araçlarını sevk etmeyenlerden, yapılara ilişkin kanıtları yok etmeye çalışan devlet yetkililerine tüm sorumlulardan hesap sormak için sesini yükselt.

Milyon TL “bağışlayan” inşaat çetelerini, rant ortaklarını, yönetenleri biz bağışlamayacağız!

Anne-babalarının canına kıyılan çocuklarımız bağışlamayacak!

Hesap sormak için, birbirimiz için, bize ölümü reva gören düzene karşı bir araya geliyoruz.

Esas güç buradadır.

Esas güç, devletin tüm engellemelerine rağmen gönüllü arama-kurtarmaya katılan, kamyonlar dolusu desteği deprem bölgelerine götüren, yıkılmış kentlerde elektrikten suya, barınmaya, beslenmeye, halkın ihtiyaçları için örgütlenen, sağlık için revirler kuran gönüllülerde; yani halkın kendisindedir! Parayla satın alınamayan, tehditle susturulamayan insan onurundadır.

Kaderimizi ellerimize alacağız!

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz