Bir taşla çok kuş; parklarda içki yasağı…

17 Ağustos tarihinde İstanbul Valiliği halka açık park, piknik, plaj ve mesire alanlarında içki içilmesini yasakladığına dair “hatırlatma genelgesi” yayınladı ve genelgeye gerekçe olarak da “kadınların güvenliğini sağlamayı” gösterdi.

Kadınları düşünüyorlarmış… Kadınların huzurunu, parklarda içki içenler kaçırıyorlarmış. İstanbul Valisi böyle buyurdu. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıran, uyuşturucu çetelerini, tecavüzcüleri, katilleri infaz düzenlemesi ile serbest bırakan Saray’ın valisi, kadınların huzurunu düşünüyormuş.

Aynı İstanbul Valisi, örneğin, sorumlusu olduğu şehrin havalimanının kira borcunun 2043 yılına ertelenmesine bir şey demiyor. Uyuşturucu çetelerinin cirit attığı, her gün silahlı çatışmaya girilen şehirde, uyuşturucunun -peynir-ekmek gibi demeyelim zira çok pahalıdır-, halk ekmek gibi satıldığı bir şehirde parklarda tekel bayiinden alınarak içilen biranın yarattığı huzursuzluktan büyük bir “duyarlılıkla” bahsediyor.

Ekonomik krizin yükünü işçilere-emekçilere yıkanlar, yeni savaş hazırlıkları için zamlarla ve vergilerle boğazımıza çökenler; “huzur bozuyor” diyerek içki yasaklıyor! Saray Valisi; bir asgarî ücretin bir ev kirasını karşılamaya dahi yetmediği, toplu ulaşımın bile lüks olduğu bir şehirde; günde üç öğün en ucuzundan yemek yemenin lüks olduğu, ilkokullarda çocukların açlıktan bayıldığı bir şehirde; kadına, göçmene, çocuğa yönelik şiddetin cirit attığı bir şehirde, tarikat yurtlarında çocukların istismara uğradığı bir şehirde “içki düzenlemesi ile gelecek huzur”dan bahsediyor.

Kadınları düşünüyorlarmış… Devlet ne zaman birilerinin iyiliğini düşündüğünü söylese saldırır. Misal “işçileri enflasyona yedirmeyeceğiz” dediğinde işçilere yönelik saldırısını arttırdı. Misal “depremzedeleri düşünüyoruz” dediğinde topladığı milyonları kendi hesabına geçirdi. Misal ne zaman öğrencileri düşünüyoruz dese eğitim sistemini değiştirdi. Huzuru düşünülen kadınlar bundan saldırıların artacağını ve örgütlülüğün geliştirilmesini anlayacaktır.

Bu yasak “hatırlatması”yla Saray Rejimi, hem milyonların boğuştuğu ekonomik kriz gündemini örtmeyi hem de baskıyı ve zoru arttırarak ses çıkaranlara boyun eğdirmeyi hedeflemektedir. Yasakların ne artan şiddetle ne de huzurla alakası vardır.

Saray’ın kadınlara saldırılarla yaptığını, Saadet Partisi’yle iş tutarken “seçimlerde biz gelmezsek şeriat gelecek” diyerek yapan Saraylı muhalefet ise bugün Hizbulkontra’nın meşrulaştırılmasıyla uğraşmaktadır. Ekleyelim; Hüda Par bir parti değil bu devletin kontrgerilla örgütlenmesidir, ismiyle çağrılmalıdır.

Saray; gücünü bir araya gelmekten, birlikte mücadele etmekten alan bizleri, aynı milliyetçilikle yaptığı gibi, aynı Kürt düşmanlığında, aynı göçmen düşmanlığında yaptığı gibi, kendi istediği zeminden bölmekle uğraşmaktadır.

Saray, markette yan yana zamlar için şikâyet ettiklerimizle, asgarî ücrete karşı birlikte ses çıkardıklarımızla, bir aradayken güç aldıklarımızla ayrı olduğumuzu söylemektedir.

Ekonomik kriz yüzünden alınacak bir ekmeği dert etmek ne kadar hepimiz için gerçekse, toplumsal yaşamın savunulması da bir o kadar gündemdir. Bu sistemin saldırıları bütündür, saldırılara cevap da bir bütün direniş olmalıdır.

Ekonomik krizin unutturulması çabasına da toplumsal yaşama ilişkin saldırılara karşı da birleştirici güç direniştir.

İşçilerin, kadınların, öğrencilerin, halkların, direnen herkesin gündemlerini ortaklaştıracağı, direnişlerini büyüteceği ve birleştirebileceği Birleşik Emek Cephesi, çürümüş sistemin alaşağı edilmesinde önemli bir rol oynayacaktır.

4 Eylül 2023

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz