Ne büyük bir “olgunluk”tur.
Kahvehanede tavla oynayan oyunculardan biri, muktedirdir ve diğerine, bu zar sayılmaz, yeniden atacaksın der. Zar yeniden atılıp da tutmazsa ne olacak? Hiç böyle soru olur mu? Zar dediğin şansa geliyorsa, muktedir allahın en sevdiği kulu ve seçilmiş kişi ise, zar bir gün mutlaka onun istediği, ihtiyacı olduğu gibi gelecektir. Zaten, oyunun kuralını kim böyle koymuş ki?
Şimdi bunu demokrasiye uygulayalım. Göreceksiniz ki, Muktedir, istediği sonucu elde edene kadar seçim yapma hakkına sahiptir. Zaten demokrasi dediğin de “iyi” şeyler istemez mi, eeee şimdi Muktedir’in istediğinden daha iyi bir sonuç olabilir mi? Olamaz. İşte budur.
Seçimler tekrar edildi.
Savaş yoğunlaştırıldı, bombalar patlatıldı, yüzlerce insan öldürüldü. Muktedir kükredi, yüksek perdeden, kibir içinde, saraydan “yakarım” dedi.
Ve sonuçta seçimler yapıldı ve AK Parti, yüksek bir oy oranı ile “zafer “ kazandı.
Aradan iki ay geçti.
Bazı sonuçlar ortaya çıktı ve bu sonuçlar, seçim “zafer”inin arkasındaki güçleri de ortaya koymaktadır.
Seçimlerin hemen ardından, hükümet, Çin’e verilmiş olan füze ihalesini iptal etti. Bu aslında NATO’nun epey zamandır üzerinde durduğu, Erdoğan’ın NATO’ya meydan okuması olarak okunan, bazı AK Parti taraftarlarının “sonuçta NATO’dan kopacağız” diye propaganda ettiği füze anlaşması, bir anda iptal edildi. Bu elbette, seçim “zaferi”nin karşılığından biri idi.
Seçim sonuçlarından biri budur.
Bu elbette Türkiye’nin NATO’ya yeniden kavuşması sürecinin başlangıcı idi.
Rus uçağının düşürülmesi, ikinci sonuçtur. Başlıbaşına önemlidir. Rus uçağı, seçim zaferini AK Parti ve Erdoğan’a sunanlara verilmiş bir diyettir. Rus uçağının düşürülmesi, Türkiye’nin NATO’ya ve en başta da ABD’ye, tüm arayışlarımızı bir yana bırakıyoruz ve teslim oluyoruz, daha da büyük bir istekle emrinizdeyiz demenin adımıdır. Bu nedenle, bu, daha çok ABD ve TC tarafından ortaklaşa planlanan bir operasyondur.
Ruslar, Suriye’de sahaya inince, ABD büyük Ortadoğu projesinde kayıplara uğramaya başladı ve onların ihtiyacı olan, eline ateş tutuşturulmuş bir kontrolsuz güç devreye sokuldu. Türkiye, tetikçilikten bir adım daha ileri fırladı ve lastiği patlamış bir kamyon gibi nereye vuracağını şaşırdı.
Rus uçağının düşürülmesi, Türkiye’nin Şangay örgütüne girmek, AB olmazsa Asya var, arayışları vb.nin sonu demektir. Türkiye, tam anlamı ile, NATO’nun kanatları altına sığınmıştır. Türkiye ile Rusya arasında gelişen ilişkiler, bir anda tuzla buz edilmiştir.
Seçimin sonuçlarından biri budur.
Bir diğer sonuç ise, ilk ikisi ile tamamen paralel, İsrail ile, aslında bozulmayan, ama durdurulmuş gibi görünen ilişkilerin yeniden bahar havasına sokulmasıdır. Filistin vb. konusunda Türkiye, AK Parti hükümetlerinin söylediği her şeyi silmeye karar vermiştir.
Bu üç sonuç, seçim “zaferi”nin arkasındaki güçleri ortaya koyuyor.
1 Kasım seçimleri, dünya gericiliğinin bölgemizdeki ittifakının “zaferi”dir. Bunun iyi anlaşılması önemlidir.
Seçimin hem öncesinde başlayan, hem de sonrasında artarak devam eden savaş ortamının nedeni de bu ittifaktır. Dünya gericiliği, Kürt devrimini, bölgemizdeki halkların özgürlük isteklerini boğmak istemektedir.
Bugün, seçimin hemen sonrasında bu savaş, bir Kürt katliamına dönüştürülmektedir. 90’lar tartışması, bu katliam pratiğinin karşısında çok geri kalmaktadır.
Elbette ki dünya gericiliği ile birleşmiş olan bu Türkiye gericiliği ve saldırganlığının karşısında, halklarımız, işçi ve emekçilerin direnişi, gençlerin direnişi duracaktır. Başka türlü bu abluka dağıtılamaz.
Bu gericilik, bu saldırganlık, bu savaş kundakçılığı ve bunları organize ettiği bu abluka, gerçekte, göründüğü kadar güçlü değildir.
Halkların ortak mücadelesi, gelişen direniş, bu ablukayı yaracaktır.
Seçim sürecinde başlayan ve giderek gelişen direniş, kendi yatağında, kuşku yok ki düz bir çizgi izlemeyecektir. Ama gelişecek ve büyüyecektir.