2020 1 Mayıs’ına, ekonomik krizin üstüne gelen salgın virüsün ağır faturasıyla giriyoruz. Virüs, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de can almaya devam ediyor. Daha şimdiden milyonlarca işsize yeni milyonlar eklendi. İşçi-emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları daha da çekilmez bir hal aldı.
Covid-19 salgını, dünyaya hakim olan kapitalist-emperyalist sistemin çürümüşlüğünü daha aleni biçimde gözler önüne serdi.
İşçi-emekçileri iliğine kemiğine kadar sömüren, dünya üzerinde hakimiyet kurmak için giriştiği savaşlarla büyük yıkımlara yol açan, doğanın zenginliklerini talan ederek tüm ekolojik dengeyi alt-üst eden kapitalist-emperyalist sistem, virüs salgınlarının da ana kaynağıdır.
Öldüren virüs değil, bu çürümüş sistemdir!
Dünyanın her yerinde halkı, işçi-emekçileri ‘güdülecek sürü’ olarak gören bu sistemin yöneticilerinin salgın krizine karşı ilk tepkisi de “sürü bağışıklığı” politikası oldu. Asıl olan şirketlerin, sermaye sınıfının bekası idi. İşçiler, yoksullar ise ölebilirdi. Yaşlı nüfusun azalması sosyal güvenlik harcamalarından kurtulmanın da fırsatı olarak görüldü.
Bizdeki yöneticilerin soysuzluğu hesapsızdır!
15 Temmuz darbe tezgahını yağma-rant-savaş politikalarını büyütmenin fırsatına çeviren Saray Rejimi, can alan salgını da “Allahın lütfu” olarak, bu kez de ömrünü uzatmanın fırsatı olarak değerlendirmeye başladı. Önlem adına açıklanan paketlerden patronlara yeni kaynaklar, işçilerin haklarını gasp etmek için yeni fırsatlar çıktı.
Salgın, politik kazanç elde etme malzemesine dönüştürüldü. AKP’li belediyeler, vakıflar, cemaatler yardım toplayabilir, dağıtabilir ama HDP’li, CHP’li belediyeler, dayanışma ağları yapamaz. Halk can derdindeyken HDP belediyelerine kayyum atandı. Kanal İstanbul projesi kapsamında ihaleye çıkıldı. Salda Gölü çevresi tarumar edildi. Atatürk havalimanı, sahra hastanesi yapımı bahanesiyle ranta açıldı. Hapishanelere dönük yapılan infaz düzenlemesinde mafyacılar, çocuk istismarcıları, kadın katilleri serbest bırakılırken bir tweet attığı için tutuklanan öğrenciler, haber yapan gazeteciler, rehin tutulan Kürt siyasetçiler, devrimci sosyalistler yok sayıldı. Ve bu arada Suriye’de, Libya’da ve Kürt halkına yönelik savaş politikaları sürdürüldü.
Biz işçilerin payına ne düştü?
Ülkede emek gücüyle yaratılan tüm zenginliğin kaynağı olan biz işçi-emekçilere, yoksul halka reva görülen ‘sabun, abdest, kolonya’ ve bir miktar sadaka kabilinden para oldu!
Milyonlarcamız işsiz kaldık. Apar topar kepenkleri inen binlerce merdiven altı, ‘merdiven üstü’ işyerlerinden ücretsiz olarak ya da üç kuruş parayla gönderilerek evlerimize kapandık.
İşten atmaları yasaklama adı altında patronlara, işçileri üç ay ücretsiz izne ayırabilme hakkı tanındı. Ücretsiz izne çıkarılanlara, işten çıkarılan ama işsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçilere günlük 39 lira gibi bir sadaka ücreti uygun görüldü. Tüm ödemelerin kaynağı ise İşsizlik Sigortası Fonu…
Büyük çoğunluğumuz ise “Evde Kal”ın kapsama alanı dışında; fabrikalarda, inşaatlarda, işyerlerinde her an salgına yakalanma korkusu altında çalışmaya devam ediyor, birçok emekçi kardeşimiz de yakalandığı salgından kurtulamayarak hayatını kaybetti.
Bu pisliği devrim temizler!
Çarkları döndüren milyonlar işsizlik-açlık-salgın cenderesine sıkıştırıldı. Burjuva düzen partileri, işçilerle alakası kalmamış asalak sendikacılar; hepsi, kabuğumuza çekilerek kaderimize razı gelmemizi istiyor.
Görüldü ki, çarkları döndürenler olmasa bu düzen çökecektir.
Üreten ama yok sayılan, tüm zenginliğin yaratıcısı olan ama kırıntı reva görülen işçi sınıfı, bu çürümüş düzeni tarihin çöplüğüne gömecek bircik güçtür.
Tarihin çağrısı budur; artık kaderimizi kendi ellerimize almanın, çürümüş kapitalizmi yeryüzünden söküp atmaya girişmenin zamanıdır.
2020 1 Mayıs’ını bu koşullarda karşılıyoruz.
Bu yıl büyük kitleler halinde meydanlarda olamasak da bulunduğumuz her yerde, işyerlerinde, mahallelerde, balkonlarda… her olanakla taleplerimizi dile getirip şanlı işçi bayramını-mücadele gününü selamlayacağız.
Öncesinde olduğu gibi, 1 Mayıs’tan sonra da, üretenler olarak kaderimizi ellerimize almak için örgütlenecek, dayanışmamızı büyütecek, canımıza ve geleceğimize kast eden bu sisteme karşı, insanca, yaşanabilir bir dünya için; sosyalizm için örgütleneceğiz.
Yaşasın 1 Mayıs İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü!
Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!
Ya Sosyalizm Ya Ölüm!