“1915’ten Varlık Vergisi’ne Sermayenin Türkleştirilmesi” başlıklı söyleşimiz 26 Kasım tarihinde AKA-DER Kızılay Şubesi’nde gerçekleştirildi.
Ekonomik ve siyasal varlık koşulları ortandan kalkan Osmanlı bıraktığı boşluğu doldurmak üzere birinci paylaşım sonrasında yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duydu. Ancak ortada önemli iki sorun vardı; bunlardan biri Osmanlı’nın devamı olan bir devlet oluşturmak veya yeni bir devlet oluşturup halkları bir arada tutabilecek bir ideoloji oluşturmak ihtiyacıydı. Önemli bir diğer konu ise şekillenecek iktidarın ekonomik altyapısı sorunuydu. Bunlar için yapılanlar halkların imhası ve inkârı ile tüm Anadolu’yu Türkleştirme ve gayrimüslimlerin mal varlıklarının Türkleştirilmesi şeklinde olmuştur. Etkinliğimiz de bu konularda bilgilendirme amacı güderek düzenlendi.
“Bu devlete bir ulus lazım” diyenlerin Anadolu’yu baştanbaşa katliamlarla Türkleştirme ve sermaye birikimi ile beraber bu politika çevresinde sermayenin Türkleştirilmesini ele almaya çalıştık. Bunları konuşmak üzere Kadir Akın ve Nevzat Onaran aramıza katıldılar.
İlk konuşmacı Nevzat Onaran 1915’te mülksüzleştirme, 1920’lerde mülksüzleştirme, transfer tapulama ve bunun bugüne gelen asırlık pratiği, bu pratiğin sonucuyla ilgili bazı değerlendirmelerde bulundu bu çerçevede konuyu bizlere anlattı.
Nevzat Onaran konuşmasını tamamlarken ‘Mülkiyetin Türkleştirilmesi sistemine göre mülkün iadesi ya da tazmininde birinci derecede ve esas sorumlu devlettir, Türkiye Cumhuriyetidir, ikinci derecede sorumlu da mülke benim diyendir. Adalet ancak bu imhacı ve gaspçı sistemi tasfiye edersek gelecektir yoksa maalesef bu yara hep akıp gidecektir.’ dedi.
Nevzat Onaran’ın Ermeni ve Rum mallarına nasıl bir süreçle ve hangi kanun çerçevesinde el konulduğunu ve bunun hala aktüel bir mesele olarak nasıl karşımızda durduğunu anlatmasının ardından konuşmacımız Kadir Akın sözlerine aradan 100 yıl geçmesine rağmen Türkiye’deki devrimci demokrat sosyalist hareketin bu mesele ile hala yüzeleşebilmiş ve tam olarak bu konuda bir netliğe ulaşamamış olmadığı belirterek başladı.
Kadir Akın; geçmişini bilmeyenin sağlam bir gelecek kurmasının mümkün olmadığını belirtti. Ermeni soykırımın bu topraklarda yeşeren sosyalist hareketin deneysiz tecrübesiz ve hafızasız bırakılmasına yol açtığından, Türkiye sosyalist hareketinin Ermeni sosyalist hareketini görmezden geldiğinden, Ermeni sosyalizminin ise bu konuda çekinik davrandığından bahsetti.
‘‘Bunun ayıbı ile yüzleşmek ve kendi tarihimizi yeniden gözden geçirmek ile yüzyüzeyiz ve bu bir vicdan borcudur ve geleceği kurmakta yol gösterici olacaktır.’’ diyerek soykırıma nasıl başvurulduğunu ve bu sürece nasıl gelindiğini bizlere anlattı. Tarih ile günümüzdeki halklar mücadelesi benzerliklerinden bahsedip tarih ile günümüzde zincirin kopan halkasına yönelmek gerektiğini vurguladı.