Yusuf Alp: Merhaba sevgili arkadaşlar. Bugün konuğumuzla birlikte karşınızdayız. Bizi iyi takip edenler sıkça Sudan’la ilgili yaptığımız haberlerle karşılaşmıştır.
Kuzey Afrika ülkesi Sudan’da 2018 sonundan beri çok etkileyici bir direniş, bir devrim süreci yaşanıyor. Ömer El Beşir’i deviren ekmek isyanı, darbelere, büyük baskı büyük saldırılara rağmen ivmelenerek sürüyor. Son olarak geçtiğimiz Ekim’de, tekrar ivmelenen halk hareketine darbe yapılmıştı. 25 Ekim darbesinden beri direnişi geri çekmeyen, aksine ileri taşıyan Sudanlılar çok sayıda şehit verdiler. Biz de, programımıza başlamadan önce onların anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Sudan Devrimi’nin sahadaki en önemli örgütlerinden biri de, şu anda milyonluk yürüyüşlerin de örgütleyicilerinden olan Direniş Komiteleri.
Biz de bugün Doğu Hartum Direniş Komiteleri Sözcüsü Muzna Al Haj’ı konuk ediyoruz. Yoldaş Haj’la Sudan Devrimi’ni ve Direniş Komitelerini konuşacağız.
Merhaba yoldaş, sizi gördüğüme sevindim. Teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler. Anadolu işçileri, devrimcileri ve sosyalistleri adına, şehitleriniz için başsağlığı diliyoruz. Biliyoruz ki onlar, sosyal adalet ve özgürlük mücadelemizde yaşıyorlar. Şu anda siz devrimin kalbindesiniz. Öncelikle, nasılsınız?
Muzna Al Haj: Merhaba yoldaşlar, beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Gayet iyiyim, teşekkürler. Özgürlük, barış ve adalete ulaşma yolunda şimdiye kadar kaybettiğimiz tüm şehitleri, büyük ruhları ve akılları selamladığınız için çok teşekkür ederim. Bu sadece devrimin bir sloganı değil, insanların uğruna hayatlarını ortaya koyduğu bir hedef.
Lütfen taziyelerimizi bir defa daha kabul edin. Direniş komitelerini sahadaki en önemli örgütlenmelerden biri olarak görüyoruz. Peki, komiteleri örgütlemeye nasıl başladınız, ana motivasyonunuz neydi?
Öncelikle cevabımı temellendirmek için şunları söylemek isterim:
NCP (Ulusal Kongre Partisi), El Beşir rejimi sırasında, herhangi bir siyasi eylemde bulunabilmek için güvene ihtiyacımız vardı. İnsanların birbirine güvenmesi gerekiyordu. Güven fikri, Direniş Komitelerinin oluşumunun temeliydi.
Direniş Komiteleri 2013’teki ayaklanmayı 2013’e ve hatta daha öncesine dayandıyor. Ancak o zamanlar, coğrafî bölgelerle ilgili değildi. Kendi başına şimdiki mahalle direniş komiteleri gibi değildi. Direniş Komiteleri adı verilen bu küçük gruplarda bir araya gelen ve belirli mahallelerde belirli alanlarda aktivizm, eylemler yapmaya başlayacak bir grup aktivist veya arkadaşa bağlıydı.
Sonrası, 2013 ayaklanması, söylediğim gibi şok edici bir dönemdi. Çünkü Hartum’daki ayaklanmayı sona erdirmek için 3 veya 4 gün boyunca yüzlerce genç öğrenci, Beşir rejimi tarafından RSF (Hızlı Destek Kuvvetleri) kullanılarak öldürüldü.
Sonra tabii 5 yıl aradan sonra tekrar başladığımızda, 2018’de, bir mahallede birbirine güvenen gençleri örgütlemeye ve birlikte protestolara çıkmaya başladık. Bence mahalle direniş komitelerini oluşturmanın temeli buydu. Şahsen, yaşadığım mahallede -bir tür üst sınıf bölge- birçok NCP destekçisi vardı. Dolayısıyla insanları örgütlemek, onlara güvenmek ve aslında orada açıkça siyasi bir eylemde bulunmak çok kolay olmadı. Böylece mahalledeki büyük bahçelerden birinde toplanmaya başladık ve sanırım orada Direniş Komiteleri çalışması başladı.
“Devrim statik bir şey değil, çok dinamik bir eylem”
Daha önce de söylediğim gibi, Türkiye’den bakınca Direniş Komitelerini en önemli ve öğrenmemiz gereken çok şey olan örgütlerden biri olarak görüyoruz.
Arkadaşlarımla konuşup “Direniş Komiteleri ile bir röportaj yapacağız” dediğimde, hakkınızda birkaç soru sordular. İnsanları direnişlere nasıl kattığınızı, bu kitleselliğe ve genişlemeye ulaşmak konusunda nasıl başarılı olduğunuzu sordular. Bununla ilgili bizimle paylaşmak istediğiniz önemli noktalar nelerdir?
Şimdi Sudan’ın her tarafındaki mahalle direniş komitelerini anlamak için, daha önce söylediğim gibi; bunlar, farklı sorunlar için yerel düzeyde toplanan bir örgüt birimidir.
Birçok mahalle ve daha geniş coğrafî alanlar birbiriyle örgütlenmeye başladığında, daha yüksek ölçekte bir koordinasyon organı oluşturduk.
Bu koordinasyon organı belirli bir coğrafiî alanı kapsıyor. Tüm şehir için ve ardından tüm eyalet için birer koordinasyon organları da var. Bu, Hartum’daki, Sudan’daki ve diğer birçok eyaletteki modeldir.
Dediğim gibi çok az sayıda kişiyle başladık. Sokaklara çıkar, toplanmaya, protesto etmeye, devrimin tüm farklı sloganlarını atmaya ve tüm şiirsel devrimci eylemleri söylemeye başlardık.
Ayrıca lastikleri ateşe verdik, sokaklarda barikatlar kurduk. Bunlar eskiden yaptığımız devrimci eylemler arasında yer alıyor.
Tabii başlarda dediğim gibi çok zorlayıcıydı. Bu zorluk, yaşadığınız mahalleye göre değişiyordu. Bazı mahallelerde, mahalleliler sizinle etkileşime giriyor ve aslında sizi destekliyordu. Diğer mahallelerde daha zordu: Özellikle üst sosyal ekonomik sınıf mahallelerde veya NCP destekçilerinin veya genel olarak rejimden çıkarı olan insanların olduğu mahallelerde…
Böylece daha küçük gruplar hâlinde toplanmaya başladık. Tabii bundan sonra güvenin arttığını düşünüyorum. Sonra devrimci eylemin tırmanışı ve yoğunluğu… Daha çok insan katıldı.
Ve sanırım bunu kısmen kolaylaştıran da Sudan nüfusu. Sudan devrimi nispeten genç bir devrimdir, ayrıca nüfusun çoğunluğu gençlerden oluşmaktadır. Ve bunun direniş komiteleri fikrini oldukça popüler hâle getirdiğini düşünüyorum. Bu durum aynı zamanda birçok gencin katılımını da kolaylaştırdı.
Çünkü tüm bu gençler olan biten her şeyden etkilendiler. Hayatları tehdit altındaydı. [Gençler] Daha iyi bir hayat istiyorlar, özgür olmak istiyorlar. Daha iyi ekonomik koşullar istiyorlar. İş sahibi olmak istiyorlar. Bu yüzden Direniş Komitelerine katılmak onlar için çok cazipti.
Tabii o zamanlar, 2018’de bile Direniş Komitelerinin bugünkü kadar gelişkin olmadığını söyleyebilirim. Çünkü bu farklı koordinasyon organlarının çoğunu 2020 yılında, geçiş dönemindeki iki buçuk yılda, oluşturduk.
Ama olay şöyle gerçekleşti: Elbette direniş komiteleri sadece gençler için değil; her cinsiyetten, her yaştan, farklı geçmişlerden insanlar var.
Örnek vermek gerekirse, üyesi olduğum direniş komitesi, haftalık olarak, bazen de daha sık toplanıyor.
Tüm protestoları Hartum ve Sudan’ın her yerindeki farklı direniş komiteleriyle koordineli olarak planlıyoruz. Ve sonra tabii ki afişlerimizi basmak ve rota planlamakla uğraşıyoruz.
Elbette, çalışmak için farklı mekanizmalarımız da var: Medya ofislerimiz, yolları belirleyen ve daha büyük protestoları koruyan saha ofislerimiz, acil durumlar için tıbbî ofislerimiz vb. var.
Dolayısıyla, gelişmişlik düzeyi artık kesinlikle farklı ve kendimizi daha güvenli ve örgütlü hissediyoruz. Ve bence bu yüzden, darbeden 3 ay sonra hâlâ bunu yürütebiliyoruz. Hâlâ protestolara çıkabiliyor ve farklı türde devrimci eylemlere devam edebiliyoruz.
Teşekkür ederim. Şimdi farklı bir soruyla devam ediyoruz. Bir devrimi nasıl tanımlarsınız? Sudan Devrimi hakkında konuşuyoruz. Bir devrim sürecini nasıl tarif edebilirsiniz?
Devrimci bir sürecin kademeli bir süreç olduğunu anlamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnişleri ve çıkışları var ve bu kesinlikle Sudan Devrimi’nde kendini gösteriyor.
Sudan Devrimi’nin zirvesine 2018 sonu, 2019 başlarında Beşir devrilene kadarki süreçte ulaştığımızı düşünüyorum. Ve sanırım o zamandan, geçiş hükümetinin atanmasından sonra, direniş komitelerinin kendileri, lobi organları gibi baskı grupları olarak, geçiş hükümetinin kararını gerçekten etkilemek için çok uğraştılar.
Ve sanırım o dönemde örgütlenme anlamında daha da olgunlaştık ama devrimin düşüş dönemine tanık olduk. Pek fazla insan katılım sağlamadı, insanlar bir şekilde, hiç iyi performans göstermese de bir geçiş hükümetimizin olduğu gerçeğine razı oldular.
Ve tabii yine 25 Ekim darbesinden birkaç gün önce, 21 Ekim civarında, Sudan Devrimi’nin yeniden zirveye ulaştığı büyük protestolar yaşadığımızı düşünüyorum. Ve elbette, Ekim, Kasım, Aralık ayları boyunca ve şu ana kadar Sudan Devrimi’nin yüksek bir zirvede olduğunu söyleyebilirim.
Bu sürecin uzun bir süreç olduğunu anlamak da önemlidir ve bu nedenle sabırlı olmanız gerekir. Aynı zamanda örgütlenmeye de dikkat etmeniz gerekiyor. Her zaman yaratıcı olmanız ve yeni taktikler bulmanız gerekir.
Dolayısıyla devrimin kendisi statik bir şey değil çok dinamik bir eylem. Ve her zaman aynı ilerlemez.
“Sudan Devrimi’nin bu aşamasında Direniş Komitelerinin rolü en önemli roldür”
Peki, bu süreç için talepleriniz nelerdir ve Sudan Devrimi’nde Direniş Komitelerinin rolünün ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Bence Sudan Devrimi’nin bu aşamasında Direniş Komitelerinin rolü en temel ve önemli roldür.
Darbeden hemen sonra farklı profesyonel sektörler de, farklı protesto eylemlerine girişti; sivil itaatsizlik, grev vb. Ama sonra tabii ki, sürecin kendisi uzadığı için başlı başına bir ilerlemeye tanık olmadık.
Farklı profesyonel sektörler artık grevlere ve sivil itaatsizliklere eskisi gibi dahil olmuyor. Dolayısıyla, bu devrimi nihayet istenen sonuçlara ulaşarak veya hedeflere ulaşarak güvenli bir yere götürmenin, şu anda Direniş Komitelerinin omuzlarında olduğunu düşünüyorum.
Direniş Komitelerinin amaçları veya taleplerine gelince, askerî kurumun ve onun tüm biçimlerinin mutlak surette siyasi sürecin dışına çıkmasını talep ediyoruz. Sudan’daki siyasi sürece askerî kurumun herhangi bir müdahalesini görmek istemiyoruz. %100 sivil bir hükümet istiyoruz.
Devrimin ilk döneminde veya geçiş hükümetinin ilk döneminde meydana gelen farklı ekonomik biçimlerin gözden geçirilmesini istiyoruz. Çünkü aslında bu ekonomik reformların insanlara haksızlık olduğunu görüyoruz.
Reformlar yoksulluğun zirvesine neden oldu, özellikle çevre ve kırsal alanlarda Sudan halkının geniş kesimlerini etkiledi. Sudan’ın farklı eyaletlerindeki Sudanlılar şimdi kıtlığın eşiğinde. Açlar. Ekonomi söz konusu olduğunda, birçok sorunla karşı karşıyalar.
Ve bence askerî kurumun siyasete girmesi tehlikesi, sadece siyaseti değil, aynı zamanda onların milis olarak nasıl işlev gördükleri ve doğal kaynakların farklı sektörlerini nasıl kontrol ettikleri açısından da önemli.
Altını kontrol ediyorlar, ticareti kontrol ediyorlar, tarımı kontrol ediyorlar ve biz bunun olduğunu görmek istemiyoruz. Sudan devletinin, ekonomisinin gelişmesini fiilen engelleyen bu paralel ekonomi biçimine son vermek istiyoruz.
Şimdilik tabii ki taleplerimizi, üç noktada özetleyebileceğimizi söyleyebilirim: Fiilî, tavizsiz, müzakeresiz.
Bu da temelde hiçbir zaman bir müzakere sürecine girmeyeceğimiz veya herhangi bir sivil hükümet ile askerî bir kurum arasında yeni ortaklığa dahil olmayı kabul etmeyeceğimiz anlamına geliyor.
Sorularımı düşünüyorum ve soracaklarımın bazılarına cevap verdiniz ama bence tüm süreç hakkında daha fazla konuşmamız gerekiyor. Bu yüzden Anadolu’dan, Türkiye’den görüyoruz ki, tüm aşağılanmaya karşı benzersiz bir direnişiniz var. Bizim için, buradaki işçi sınıfı için, emekçiler için bir eylem, bir örnek var. Her hafta milyonluk-yürüyüş düzenliyorsunuz ve bu bizim ders almak istediğimiz bir örnek.
Peki, devrimde, özellikle milyonluk yürüyüş eyleminde mevcut durum nedir? Ve karşı-devrimci saldırılar ne durumda?
Direniş Komiteleri tarafından planlanan aylık bir programımız var. Eyalet düzeyinde anlaştılar ve eyalet düzeyinde başladılar ve daha sonra ülke çapında bir düzeye geldi. Yani, her ay milyonluk yürüyüş için yeni bir programımız var.
Ancak belirli bir coğrafî alandaki her bir koordinasyon organı, haftanın geri kalanında yapacakları devrimci eylemleri seçme özgürlüğüne sahiptir.
Ama sonra milyonluk yürüyüş günü, elbette farklı rotalarımız var, ancak artık başkanlık sarayına giden sabit bir hedef var. Bu ayın programında her pazartesi milyonluk yürüyüş yer alacak. Ve her perşembe mahalleler düzeyinde gerçekleşen merkezî protestomuz var.
Bu protestoların katılımcı sayısı ve yoğunluğu değişiyor. Her seferinde yüz bin kişiyi hatta fazlasını dışarı çıkarmayı başardığımızı söylemeyeceğim. Ve özellikle şiddetin artmasıyla birlikte insanların buna farklı tepki verdiğini düşünüyorum.
Ayrıca varış noktası, kullandığımız farklı rotalar konusunda iç konuşmalarımızda çok şeffaf davrandık. Generallerin gücünü gerçekten tehdit etmek ve onlara orada olduğumuzu söylemek için, başkanlık sarayının olduğu yere gitmenin ve pes etmeden, korkmadan onlara çok yakın olabildiğimizi göstermenin bizim için önemli olduğunu biliyoruz.
Tabii ki başkanlık sarayı en şiddetli olan rota. Hartum’u oluşturan üç şehirde insanlar her zaman köprülere yaklaşırlar ve Omdurman ve Bahri gibi köprülerden geçmeniz gereken şehirlerde insanlar öldürülür. Ayrıca, son zamanlarda Hartum’da insanların başkanlık sarayına doğru yürürken öldürüldüklerine tanık oluyoruz.
Ama yine de, Direniş Komiteleri üyelerinin çoğunluğunun, bundan vazgeçmeden her protestoya katılmaya özen gösterdiğini düşünüyorum. Çünkü rahatladığımız, pes ettiğimiz ya da statükoya teslim olduğumuz an, bunun hepimizin sonu anlamına geleceğini anlıyoruz. Ve bu, temelde cuntanın yönetimini daha da güçlendirecek ve istikrara kavuşturacaktır.
Haftanın diğer günlerinde ise farklı devrimci eylemlerimiz var: Barikatlar kuruyoruz, lastikleri ateşe veriyoruz, tutukluları veya gözaltındaki direniş komiteleri üyelerini selâmlamak gibi belirli bir amacı desteklediğimiz sessiz protestolarımız var.
Bazen sadece kuzeydeki Mısır sınırlarında olduğu gibi, Sudan’ın diğer bölgelerinde meydana gelen diğer isyan eylemlerine selâmlama veya dayanışma göstermekte, sokakların çoğunun, ana yolların elektrik fiyatlarındaki artışı protesto etmek için kapatıldığı görülmektedir.
Aynı zamanda Sudan’daki kaynakların Mısırlı yetkililer ve hatta bireyler tarafından sömürülmesi protesto ediliyor.
Dediğim gibi, perşembe günleri yerellerde protestolarımız var. Bu, farklı mahallelilerle daha fazla etkileşim kurmamızı sağlıyor. Anneler, babalar ve yaşlıların olduğu bu mahallelerde aslında evlerimizin yanındaki sokakta yürüyoruz.
Böylece herkes evinden çıkıp, protestoya katılmaya başlıyor.
“Sudan halkının mücadelelerini birbiriyle bağlamak çok önemli”
Bu noktadan devam etmek istiyorum. 2019’dan bu yana tüm devrimci süreci biliyorsunuz. Harekette kadınların rolünü nasıl görüyorsunuz? Kadın dinamiği, kadın hareketi konusunda bir gelişme görüyor musunuz?
Daha fazla gurur duyamazdım. Bence devrimin başlamasından bu yana, 2018’in sonunda bile, kadınlar her zaman oradaydı. Her zaman orada ve ön saflarda, her protestonun başlangıcını işaret ediyorlar. Her kademede görev aldılar. Askerler veya güvenlik güçleri ile daha şiddetli diyebileceğim çatışmalarda bile kadınların ön saflarda yer aldıklarını gördük.
Ve erkeklere haksızlık yapmak istemiyorum ama Sudan sokaklarındaki protestocuların çoğunluğunu kadınların oluşturduğuna gerçekten inanıyorum. Sudan halkının geri kalanı gibi fedakârlıklarda bulunuyorlar. Öldürüldüler, tecavüze uğradılar, saldırıya uğradılar ve gözaltına alındılar.
Yani bence, evet, kadınların Sudan Devrimi’nde yaptıkları harika eylemler, aynı zamanda onların eşit vatandaşlar oldukları fikrini de güçlendiriyor. Erkeklerden daha az değiller ve bence iyi gidiyorlar.
Farklı siyasi örgütlere katılımları açısından… Direniş Komiteleri hakkında konuşacağım, [kadınlar] oradalar ve ciddi oranlarda da diyebilirim. Ama aynı zamanda yerele bağlı, bazı bölgelerde kadınların daha fazla aktif olduğunu ve diğer alanlarda direniş komitelerinde daha az kadın olduğunu söyleyebilirim.
Ancak genç kadınları ve genç kızları Direniş Komitelerine katılmaya teşvik etmek için farklı kampanyalara tanık oluyoruz. “Komiteye Katıl” adında özel bir kampanya var ve aslında bu, kızları mahallelerindeki Direniş Komitelerine katılmaya teşvik ediyor.
Aynı noktada işçi sınıfıyla devam edersek, tüm devrimde işçi sınıfının durumu nedir?
Sudan halkının mücadelelerini birbiriyle bağlamanın aslında çok önemli olduğunu söyleyebilirim: Sudan halkının kentsel alanlardaki mücadelesi ile kırsal alanlardaki mücadelesini; farklı mesleklerden olan Sudanlıların mücadelelerini; aynı zamanda profesyonellerin mücadelesini işçilerin mücadelesine bağlamanın…
Dolayısıyla, farklı sosyal ekonomik sınıflar arasında, farklı meslekler arasında, farklı işçiler arasında ve Direniş Komiteleri ile diğer siyasi örgütler arasında bu bağa sahip olmak devrimi daha da sağlamlaştırıyor.
Bu dayanışma duygusu her zaman vardı. Devrim sırasında ve sonrasında Sudan’daki işçi sektörlerinin çoğunun kendilerini örgütlemeyi başardığını söyleyebilirim. Henüz kendi başlarına seçilmiş sendikaları yok, ancak gerektiğinde devrimci bir eylemde bulunabilecek örgütlenme biçimleri ve yönlendirme komiteleri var.
Darbeden hemen sonra, tüm farklı profesyoneller ve işçi sektörlerinin bu darbeye karşı oldukları konusunda çok net bir ton belirlediklerini düşünüyorum. Çok sayıda grev, çok sayıda sivil itaatsizlik günü yaşandı. Ve aslında tüm farklı devrimci güçler uyum içinde çalıştı.
Şimdi şunu söyleyebilirim: Tabii Sudan’daki çok zor ekonomik durumla birlikte, özellikle işsiz kalma tehdidi altında olduklarından, işçilerden ve farklı meslek sektörlerinden grevlerini uzatmalarını beklemek aslında çok zor. Bu otoriter rejimin bulunduğu bir zamanda, ancak arada sırada Sudan’da gerçekleşen bu devrimci eylemin bir parçası olmak için ellerinden geleni yaptıklarını düşünüyorum.
Bazılarının hâlâ grevde olduğunu söyleyebilirim. Birkaç ay önce burada, Hartum/Sudan’da büyük bir banka olan Hartum Bankası’ndaki işçilerin büyük bir grevine tanık olduk. Ve tabii ki ekonomik durumla ilgili olarak söylediğim gibi, işçiler her zaman daha iyi çalışma koşulları, daha iyi maaşlar talep edecekler ve şu anda gerçekleşen bir sömürü var.
Devrimdeki kadınlar ve işçi sınıfından bahsettik. Aynı noktadan öğrenci ve gençlik hareketi ile devam edelim.
Direniş Komitelerinin göreceli olarak gençlerin çoğunlukta olduğu hareketler olduğunu düşünüyorum. Direniş Komitelerinin üyelerinin çoğu üniversite öğrencileri, üniversite öğrencileri yaşlarında ve lise son sınıflarında olan öğrencilerdir.
Aynı zamanda tabii ki lise seviyesindeki, temel okul seviyesindeki daha genç öğrencilerin bile aslında sık sık protesto düzenlediklerini söyleyebilirim. Genellikle okullarından üniformalarıyla çıkıyorlar ve hemen Hartum’da ve Hartum’un dışında El Ubeyd, Mavi Nil’deki Damazin gibi yerlerde protestolara katılıyorlar.
Ve tabii ki, biraz arka plan aktarmak için, 2018’deki devrimin başlangıcının aslında okul öğrencileriyle, lise öğrencilerinin Hartum dışındaki kırsal alanlarda ekmek fiyatlarını protesto etmesiyle başladığını söyleyebilirim.
Bu yüzden aslında devrimi başlatanın bu gençler olduğunu düşünüyorum. Ve şimdi burada, özellikle lise düzeyinde, bir biçimde örgütlenip örgütlenmediklerinden emin değilim, ama bazıları dediğim gibi Direniş Komitelerinin üyeleri ve bazıları kendilerini yeniden örgütlediler ve arkadaşlarıyla birlikte okullarından dışarı çıkıyorlar.
“Genel politik grev; başarırsak, devrime çok hizmet edecek”
Bazı devrimci güçlerden bir genel siyasi grev çağrısı var. Bu çağrı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tamam, bu çağrılar genellikle iki farklı fraksiyonu olan Sudan Meslek Birliğinden (SPA: Sudan Profesyoneller Birliği, Sudanese Professionals Association) geliyor. Bunları başarırsak ya da gerçekleştirebilirsek tabii ki bu çağrıların çok faydalı olacağını düşünüyorum.
Hükümeti felç etmek her zaman çok faydalıdır, özellikle de kamu hizmeti söz konusu olduğunda. Kamu hizmetinin çalışmasını durdurmayı başarırsanız, ana hizmetleri kesmeyi başarırsanız, o zaman hükümet sektörüne, bir kamu sektörü diyebilirim; öğretmenleri, pilotları, bankacıları, elbette doktorları, tüm bu farklı profesyonelleri aynı anda greve gidiyor görmek her zaman iyi bir şeydir. Bence bu rüyamız. Devrime çok hizmet edecek. Hem generallere hem de darbe otoritesine çok şeye mâl olacak.
Bunu başarmak için ne düşünüyorsunuz, Direniş Komitelerinin rolü ne olacak?
Elbette grevlerde ya da sivil itaatsizliklerde direniş komiteleri sokaklara barikatlar kuruyor. Bunun grevleri kırmak ya da bu sivil itaatsizliği kırmak ve hiçbir şey yokmuş gibi sokaklarda özgürce dolaşmak isteyenlerin hareketine müdahale olduğunu söyleyebilirim. Ama aynı zamanda, Direniş Komitelerinin kapasiteleri dâhilinde elbette medya ofislerini kullanabileceklerini de söyleyebilirim. Grev veya sivil itaatsizlik sırasında destek için protesto gösterilerine devam edebilirler. Sadece dışarı çıkmanın anlamı yok. Ondan önce sadece eylemin propagandasını yapmak için protestolara gidiyorlardı, eylemlerin propagandasını yapmak için farklı medya kapasitelerini kullanıyorlardı.
Elbette Direniş Komiteleri her zaman grev veya sivil itaatsizlik sonrasıyla ilgilenir. Çünkü dediğim gibi, kolay bir süreç değil. Bazen profesyoneller ve işçiler, grev yaptıkları için işten atılma tehdidinde ve işten atılmaya karşı savunmasız kalıyorlar.
Dolayısıyla, Direniş Komiteleri açıkça farklı dayanışma eylemlerine girişiyor ve hatta işçilerin grevde olduğu için veya sivil itaatsizliklere katıldığından dolayı işten atılmaması için kurumlara karşı baskı grupları olarak hareket etmeye devam ediyor.
O halde, şimdi sizin eşsiz mücadelenizin Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’ndeki (ODKA) tüm bölge halklarına çok şey öğrettiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla, sizden öğrenmenin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Direniş Komiteleri olarak bahsetmek istediğiniz ana deneyim nedir? Sizce temel sorunlar nelerdir? Ya da bizlerle, ülkemiz halkları, Anadolu halkları ya da bölge halkları ile neler paylaşmak istersiniz?
Tabii ki dayanışmayı bir değer olarak benimsemek önemli diyebilirim, değil mi? Mücadelenizi her zaman sadece ülkenizdeki diğer grupların mücadelesine bağlamayacaksınız, ama sadece bölgenizdeki değil, dünyadaki diğer grupların mücadelesine de kendi mücadelenizi bağlamak istemelisiniz.
Ve bu neden önemli? Dediğin gibi birbirimizden öğreniyoruz. Bence dünya çapında gerçekleşen ve hâlen devam etmekte olan farklı devrimlerin her birinin başkalarına öğreteceği çok şey var.
Yani dikkat etmek çok önemli, değil mi? Ayrıca dayanışma duygusu, bu farklı mücadeleleri güçlendiriyor ve coğrafî sınırlarını aşan bir düzeyde bağlantı kurmalarını sağlıyor.
Sudan’da verebileceğimiz deneyimin, aslında, güvenin değeri olduğunu söyleyebilirim. Aynı zamanda sabrın ve gelişimin; bir varlığı veya bir organizasyon hareketini geliştirmek için aynı anda beklemek ve çalışmanın değeri…
Direniş Komitelerinin şu anda organize göründüğü kadar, dünyanın her yerinden insanlar için ilham verici bir model olmasına rağmen küçük başladığını söyleyebilirim. Ve bence isyancıların kendi aralarındaki güven ve aslında bu ortak hedefe nasıl sahip oldukları, bu ortak hedefe ulaşma konusunda çok hevesli olmaları, onları bu yolda ilerleten şey.
“Tabanın mücadeleleri hakkında söylemek istediklerini gerçekten söylemelerine izin vermek çok önemli”
[Direniş Komiteleri için] Gelişmiş organizasyon birimleri diyebilirim. Bu yüzden iyiye sahip olmak için bir değer olarak örgütlenmeyi benimsemek çok önemli… Fakat aslında yeni liderlik modellerini de düşünüyorum. Direniş Komitelerini bu ana kadar ayakta tutan şeyin de yatay düzeyde çalışmaları olduğunu düşünüyorum. Dikey bir liderliğimiz yok. Direniş Komitelerinde kimse bir diğerine liderlik etmiyor. Evet, daha geniş bir koordinasyona giden temsilcilerimiz var ama, karar alma mekanizması da hep tartışma, istişare, birbirini ikna etme yoluyla oluyor.
Dolayısıyla, liderliğin her zaman dikey veya yukarıdan gelen bir şey olmak zorunda olmadığını anlamanın da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bence önemli deneyimlerden bir kısmı da örgütlenme ve tabanla etkileşim sağlama konusu. Çünkü zor siyasi ve ekonomik koşullardan en çok etkilenenler aslında tabanlardır.
Bu nedenle, kendilerini ifade etmelerine, günlük mücadeleleri hakkında söylemek istediklerini gerçekten söylemelerine izin vermek çok önemli, sadece onların adına konuşan insanlara sahip olmak yerine. Çünkü bence burada Sudan’da ve birçok ülkede sorun hep bu oldu, ama herkes adına konuşmaları gerektiğini düşünen çok sıkı bir siyasi elit çemberi var.
Ama şimdi teknolojik gelişmeler, sosyal medya ve insanların ağ kurabileceği ve birbirine daha yakın olabileceği diğer yollar ile birlikte, tabana platformlar vermek ve onu kendi sorunlarını ifade etmeleri için güçlendirmek de çok önemli. Çünkü onlar daha iyi anlıyor ve yaşıyorlar. Bu yüzden, herkesin öğrenebileceğini ve faydalanabileceğini umduğum deneyimlerden bazıları bunlar olduğunu düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim yoldaş. Sizleri ağırlamaktan ve Sudan Devrimi hakkında konuşmaktan çok memnunuz. Peki, takipçilerimiz ve yoldaşlarımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Beni ağırladığınız için ayrıca teşekkür ederim yoldaşlar. Bu bir zevkti.
Sonuç olarak, dünyanın her yerindeki devrimciler olarak benzer platformlara sahip olmamızın bizim için çok önemli olduğunu söyleyebilirim.
Ortak bir mücadeleye sahip olma fikrine inanıyorum. Aslında konuşmak, deneyim alışverişinde bulunmak, teknik ve taktik alışverişinde bulunmak, ayrıca genel insanî ortak fikir ağları, ortak ideolojiler ve ortak devrim eylemlerine sahip olmak; sadece adaletsizlik etrafında dönen, kapitalizm kavramları etrafında dönen, kitleleri sömürme ve kaynakları sömürme kavramları etrafında dönen ve aslında onların mücadele etmesine neden olan küresel siyasi alanı gerçekten değiştirebilmek… Ve hatta onu sona erdirmek.
Bu yüzden platformunuz ve bizi bir araya getiren diğer platformlar için çok müteşekkirim.
[1] Direnişteyiz’in 17 Şubat’ta twitter hesabından paylaştığı video röportajın tamamı.