Başkanlık sarayından yönetici elitin havuzlarından, yanan villalardan gelen görüntüler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de heyecana neden olmuştu.
Biz de bu süreçte yapmış olduğumuz röportajlarla hem bu heyecanı aktarmak hem de yaşananlardan dersler çıkarmak için çaba sarf etmiştik. Aradan geçen sürede yaşananları öğrenmek için fikrî takibin ve enternasyonal dayanışmanın ve öğrenmenin bir gereği olarak bu röportajı planladık.
İlk olarak, hoş geldin yoldaş. Hep beraber öğrenmek, enternasyonal dayanışmayı ve enternasyonal ilişkileri kurmak için yurtdışından yoldaşlarla röportajlar planlıyoruz. Başlangıç için, büyük direnişiniz adına, tüm dünyanın işçi sınıfını, devrimcilerini ve direnişçilerini selâmlayarak başlamak isterim Tekrar hoş geldin yoldaş. Ve nasılsın?
Röportaj için beni davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim yoldaş. Ben, Wasantha Samarasinghe, JVP’yi, insanların iyi tanıdığı JVP Janatha Vimukthi Halk Kurtuluş Cephesi’ni temsil ediyorum. Partinin merkez komitesinin bir üyesiyim ve genel olarak işçi kanadından sorumluyum.
Ve şimdi, tüm işçi sendikalarının farklı kategorilerini ve partilerini, TUCC, İşçi Sendikaları Koordinasyon Merkezi denilen tek bir hareket, tek bir şemsiye altında toparladık. Merkezin kurucularındanım. Son 6-7 ay boyunca ülkede büyük bir devrimci hareket yükseldi.
Bu hareketin güçlü tarafı şimdiye kadar bizdik. Fakat taleplerimizi yerine getiremedik. Bu sebeple, mücadelemiz devam ediyor. Dünyanın tüm emekçileri ve ilericilerinin direnişleri ile enternasyonal dayanışma için sizinle bizim deneyimlerimizi, eksikliklerimizi ve gelecek planlarımızı paylaşmak istiyoruz.
Tekrardan, sizinle bir röportaj yapmak güzel.
Memnuniyetle. Peki, son durum nasıl? Biliyorsunuz, yeni bir başkan seçildi. Protestolara ve protestoculara karşı sert davranıyor. Bu etkili mi? Yani, protestoların ve etkinliklerin sıklığı nasıl devam ediyor? Bu protestolar ve aktiviteler ülkede hâlâ yaygın mı? Ve halkın katılımı hakkında, hem nitelik hem nicelik olarak ne düşünüyorsunuz?
Seçilmiş başkan Gotabaya Rajapaksa’ydı. Bundan sonra, başkanlık seçimi için anayasal bir yol vardı.
Bu yol, seçimin parlamento ile yapılmasıydı. Rajapaksa, halk tarafından gönderildi, Wickremesinghe Rajapaksa ailesinin tam desteği ile başkan oldu. Diğer türlü bakan bile olamazdı. Milletvekili idi. Şimdi, her şeyden önce, başbakan oldu. Bundan sonra Rajapaksa’nın gelecek planlarının başkanı olur.
Şimdi ise, kendi hakları için savaşan vatandaşlar kendi hayalleri için toplanıyor; gelecek jenerasyonun iyiliği için, ülkenin iyiliği için dövüşüyorlar. Tam bu noktada, insanlar değişimin mümkün olduğunu gördüler. Solcu Marksistler olarak ayaklanmanın uygun olduğunu düşündük.
Hazmedilecek çok şey, içeride çok fazla sorun vardı. Etnik, dinî sorunlar tamamen çözüldü artık, tüm insanlar ortak düşmanı ortadan kaldırmak için din veya etnik ayrım olmadan toplanıyor. Halk sahneye çıkmak istiyor. Tek hamlede kazanabilirlerdi, kazanabilirdik; fakat ikinci bir planımız yoktu.
Bu ayaklanmada tespit ettiğimiz temel sorun buydu. Bir örgütlenme, bir parti olarak, örgütlü bir takım ile bu planın olacağını düşündük. Diğer türlü sonuç alamayacaktık. Şimdi bu şeyle yüzleşiyoruz. Halk “Tamam, Gotabaya, önceki başkan, gitti; Rajapaksa ailesi kabineyi ve parlamentoyu temizleyecek,” diye düşündü.
Sonra halk, Ranil Wickremesinghe, başkan, bir şey yapar diye düşündü; fakat hiçbir şey olmadı. Hiçbir şey. Arkadaşları ve ailesi ile beraber girdi, fakat ülkeye hiçbir şey olmadı. Ülke günbegün çok daha da kötü bir hâl aldı. Halk üç öğün yemek yiyemez hâle geldi.
Öğrenciler iyi bir eğitim alamıyorlar. Okullarında yemek çıkmıyor. İşçiler işlerini kaybediyorlar çünkü hammadde sorunu var. Hammadde ithalatı için yeterince dolarımız yok. Hâlen, şimdiki hükümet yerinde duruyor, devam ediyor. Son 6 aydır borçlarımızı ödemiyorlar.
Dış borçlarımızı ödemedik. Şimdi, ülkemizde likidite oranı, bankacılık sistemi çok kötü hâle geldi. İnsanlar bankalara giderlerse, Sri Lanka’da da Lübnan’daki gibi bir olay yaşanacak. Özetle durum bu şekilde.
Gençlik, işçiler, köylüler, balıkçılar ve de aydınlar olarak halk savaşıyor. Şimdi meslek örgütleri de toplanmaya başladılar, çünkü Wickremesinghe’ye 3-4 aylık süre vermişlerdi fakat hiçbir şey yapmadı. Ne istediyse onu yaptı, benzin, gaz, elektrik, su, her şeye zam yaptı. Tüm vergilere zam yaptı.
Kişisel vergiler %200 oranında arttı. Kurumsal vergiler ve tüm öbür vergiler arttı. Halk acı çekiyor. Şimdi, yatan hastalara, yıllık oranı yüzde yüzü geçen bir şekilde zam yapıldı. Son ayda enflasyon oranı %92’ydi.
Gıda enflasyonu %150. Yani insanlar acı çekiyor. Çocuklarına yemek götüremiyorlar. Bu senaryonun içinde hükümet yeni vergiler koyuyor. Merkez bankası, ülkenin istatistik departmanı, dört kişilik bir ailenin üç öğün yemek yiyebilmesi için, hayatta kalması için aylık 120.000 rupi kazanması gerektiğini açıkladı.
Fakat hükümet 100.000’den fazla gelire vergi getirdi, aylık 250$ belki daha fazla. Vergileri hesaplamaya başladılar. Enflasyon ve dört kişilik bir ailenin yemek sepeti aylık 300$’dan fazla tutuyor. Sonra hükümet insanların kendi yemeğini bile alamayacağına karar verdi.
Ailelerin %60’ından fazlası günde üç öğün yemek yiyemiyor.
Bu senaryoda, ülkenin şu anki durumu bu şekilde; fakat insanlar mücadele ediyorlar. TUCC, biz, son aydan beri mücadele ediyoruz. Dünden önceki gün tüm birliklerle ve diğer örgütlenmelerle, öğrenciler ve diğer sosyal kurumlarla büyük bir toplanmamız oldu.
Yeni bir başlangıç yapacağız, ikinci bir devrimle iktidarı sol alacak ve hareket böyle ilerleyecek.
Aslında bu benim sonraki sorumdu. Gelecek hafta Colombo’da olacak büyük protestodan, 27 protestosundan bahsetmiştiniz. Bu ilerlemenin kitledeki yansımaları nasıl?
Evet, bugünlerde, birliklerle, sivil kurumlarla, aydınlarla, öğrenci hareketleriyle, köylülerle, balıkçılarla, sanatçılarla, avukatlarla çok fazla toplantı yapıyoruz. Toplanıyorlar çünkü halk artık Ranil Rajapaksa’yı anladı.
Protestoları kontrol altına almak için yasaları etik olmayan biçimlerde kullanıyorlar. ihlal ediyorlar. Hükümet polis ve orduyu kullanarak anayasayı ihlal ediyor.
Sonra, öğrenciler savaşıyorlar, sendikalar savaşıyorlar, köylüler ve balıkçılar, hepsi savaşıyorlar. Hepsini 27’sinde Colombo’da toplanmaya çağırıyoruz, ülkenin neresinde yaşanıyor olsa da herkes Colombo’ya gelebilir. Sonraki devrimi başlatacağız. Kesinlikle, bu parlamentoyu temizlemeliyiz, parlamento dağıtılmalı ve yeni temsiliyet oluşturulmalı.
Sonra, halk yeni parlamentoyu seçecek. Sonrasında, bu parlamento sorunları çözümlendirecek. IMF, Dünya Bankası, diğer ülkeler Sri Lanka hükümeti gibi yalancı. Yalan söylediler. Ülkeyi yanlış yönettiler. Halkı yanlış yönlendirdiler. İnsanlar kabullendiler, bir şey olacağını kabullendiler ama hiçbir şey olmadı.
Hükümet IMF’ye çok fazla vaatte bulunuyor. Kamunun işgücünün üçte birini kesecekler. IMF’ye bunu sundular. Kamu alanlarını satacaklar, dünden önceki gün, petrolün özelleştirilmesine izin çıkardılar.
Petrol dağıtımını şirketlere satacaklar ve her şeyi özelleştirecekler. Halk buna karşı toplanıyor. 27’si yeni bir başlangıcın günü olacak.
Bu noktada, biraz geri gitmek istiyorum. Colombo protestosu, toplanma çağrınız, bir devrimci koalisyon çağrısı mı? Bu koalisyonu örgütleyebildiniz mi?
İşçi sendikası olarak, şu anda, politik partiler ile uğraşmadık. Ben bir politikacıyım ama ben işçi sendikası sorumlusuyum. Her şeyden önce biz toplanmalıyız, işçi sınıfını harekete geçirmeliyiz.
Vergilerin kaldırılması, fiyatların düşürülmesi gibi çok talebimiz var. Biz, her şeyden önce, sendikalar, öğrenci hareketi, kurumlar, köylüler, balıkçılar olarak toplanmalıyız. Herkesin farklı politik ilişkileri olabilir, herkes bir politik partinin üyesi olabilir.
Bu önemli değil. Biz son zaferi planladığımızda, tüm muhalefet partileri toplanmalıdır. Petrol yasası parlamentodan geçerken biz, TUCC ve tüm muhalefet partileri orada toplanıyoruz.
Muhalefet lideri ve partisi, sendikaları özelleştirmeye karşı mücadeleye dahiller. Parlamentoda parti bulunmuyor.
Şimdi, sendika liderleri, büyük bir sorun ile karşı karşıya, çünkü aynı anda özelleştirmeye karşı çıkarlarken partileri hükümete özelleştirme için destek veriyorlar.
Partilere ortak taleplerini ortaya koymaları gerektiği için çağrıda bulunmuyoruz. Aksi takdirde platformumuzla birlikte olduklarında bizim sloganımızı, partilerine giderken kendi sloganlarını ortaya koyacaklar bu iki şey bir arada olmaz.
Bu doğru, partilerini çağırmıyoruz, tüm ilerici hareketleri, tüm ilerici grupları ve kurumları 27’sinde toplanmaya çağırıyoruz.
Aslında, dünyanın her yerinde benzer bir hikâye mevcut. Hepimiz burjuva politikaları yaşıyoruz. Sol hareketi bir bütünlük içinde tarif edebilir misiniz? JVP dışında bir devrimci, sosyalist hareket mevcut mu? Devrimin bu periyodundaki sol hareketi başarıları ve zayıflıkları ile tarif edebilir misin?
Elbette, biz bir başarı elde ettik. Sosyalizme inanan, Marksizm ve Leninizme inanan güçlü bir sol parti olarak JVP var. Planımıza göre halk hareketi ile iktidara geleceğiz. Öz örgütler JVP ile hareket edecekler ve diğerleri de dahil olabilecekler. Buna NPP, Ulusal Halk İktidarı diyoruz. Tüm halk bunun için toplanıyor.
Bazıları değişiyorlar. Bazıları bize katıldılar, bazıları, sanatçılar, aydınlar, profesyoneller, balıkçı örgütleri tabandan ulusal düzeye kadar. Buna NPP (Ulusal Halk İktidarı) diyoruz.
Bugünlerde politik hareketimiz halkla beraber tabandan sokağa, seçim düzeyinde, sonra ulusal düzeyde örgütleniyor. Gerçekten başarılı olduğumuzu söyleyebiliriz. Kesinlikle, sonraki seçimlerde ülkede iktidara geleceğiz. İnsanlar bunu istiyor. İnsanlar bunu kabul ediyor, bunu destekliyor.
İşte bu yüzden, yüzde yüz eminiz, sonraki seçimlerle Sri Lanka politikası sonsuza dek değişecek.
Evet, tabii ki bu güzel bir haber. Bu yüzden, biliyorsun, eski kapitalist diplomatlar gelip bizi ziyaret ediyorlar. Parti websitemizde ve diğer medya kanallarında bunu görebilirsin.
Çin ve Hindistan ile bir bağlantımız oldu, çünkü Hindistan çok yakın bir ülke, Çin bir komünist partiye sahip, ama bizim eleştirilerimiz var. Bir şeyler yapıyorlar, bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ama bizim eleştirilerimiz var, bağlantılarımız var. Diğer politik partilerin ABD ile politik ilişkileri, bağları var ve biz bunu kabul etmiyoruz.
Bir ülke olarak Çin ile görüşmek durumundayız. Tüm dünya ile diplomatik çözümler bulmalıyız. ABD, Çin, Hindistan, Japonya, Avustralya, Kanada, eski diplomatlar gelip liderlerimiz ile parti ofisinde görüştüler ama ABD konsolosluğu, her ne yaşandıysa, gelmiyor.
Geliyorlar, çünkü istihbarat raporları sonraki seçimlerin küçük değil büyük değişimlere sebep olacağını söylüyorlar. Büyük değişimler olacak, bu sebeple.
Bu konuda bir sorum olacak. Emperyalist güçlerin bu yeni konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Temel Sri Lanka siyasetiyle ilgili konumlarında, size karşı konumlarında herhangi bir değişiklik görüyor musunuz ve ne düşünüyorsunuz? Egemen sınıflar ve tüm siyasetle ilgili planları nedir?
Ayaklanmanın başlangıcını kaydettiler. Bütün istihbarat teşkilâtları, imparatorluk, isyanın yönünü değiştirmek istedi. Aksi takdirde bu sefer kazanabileceğimizi biliyorlar. O zaman kazanabilirlerdi.
O zaman elimizi kesemediler, bu yüzden şimdi elimizi öpecekler.
Çünkü senaryoyu biliyorlar. Sri Lanka’nın mevcut durumuyla ilgili mevcut rekabet çok kötü. Ekonomik kriz devam ediyor. Siyasi kriz bitmeden ekonomik kriz bitmez. Dolayısıyla siyasi krizi çok kolay bir şekilde çözebiliriz.
Siyasi krizi bitirebiliriz. Bu yüzden genel seçimleri mümkün olduğunca erken istiyoruz. O zaman insanlar bu iki iktidar partisine karşı oy kullanacak. Bütün araştırmacılar ve aydınlar bunu düşünüyor. Bunu bilmeselerdi bize karşı başka bir formül oluşturmaya çalışacaklardı.
Bize karşı başka bir formül planlayacaklardır. Biz buna inanıyor ve çok iyi biliyoruz. İstediklerini vermiyoruz. Onlar hakkında iyi bir kavrayışa sahibiz. Onlar da bizden haberdar olabilir. Bizi çok iyi biliyor olabilirler. Değişiklikler olursa, bizimle çalışmaları gerekirdi.
Bu yüzden bizimle ilişki kurmaya çalışıyorlar. Ancak politikalarımız ve hedefimiz ülkenin iyileştirilmesi. Önemli olan bu. Son yedi, sekiz yılda ne oldu? İnsanlar acı çekiyor. Öğrenciler acı çekiyor. Anneler acı çekiyor. Herkes acı çekiyor.
Hiçbirini böyle bırakmayacağız. Bu nedenle siyasi hedefimiz budur. Gelecek planımız bu. Her şeyden önce, her şeyi değiştirmeliyiz. Bir gün insanlar sosyalizmin kapitalizmden daha iyi olduğunu söyleyecekler. Kitleleri bu yola getirmek istiyoruz.
Yavaş yavaş bilinçlendirmek, ekonomilerini güçlendirmek, ailelerini güçlendirmek gerekiyor. Sonra o günden sonra daha sorunsuz geçilecek. O gün sosyalist hareket sayesinde değişimin başarılı olduğuna inanacaklar.
Daha önce bahsettiğiniz tartışmamızı derinleştirmek için buna kesin bir cevap istiyorum. Sri Lanka’da bugün, bir devrim-işçi yönetimi ve hükümeti fırsatı görüyor musunuz?
Elbette durum kolay değil, kötü.
Ve proleter hükümet ihtimali zor olsa da var. Ama halkla bir araya gelebilirsek, halkla devam edebilirsek bu mümkün olabilir. Çünkü bu kapitalist yöneticiler, Sri Lanka’yı destekleyen pek çok kanalı ve Sri Lanka’da desteklenen pek çok şeyi yok ettiler. Planı insanlarla birlikte uygularsak, insanlar destekleyecektir.
Sana düşünmen için bazı şeyler vereceğim. IMF 700 milyonu 2,9 milyara vermeyi kabul etti. Ana, yıllık çeyreğimiz yaklaşık 700 milyon dolar. Ancak yurtdışında yaşayan Sri Lankalı nüfusumuz, eksiden çok destek veriyordu.
Aylık 700 milyon havalemiz vardı. Şu anda 300 milyona düştü. Halk bu politikacılara güvenmediği için her ay 400 milyon havale kaybediyoruz. Bu yüzden hükümet değişirse, insanlar bize inanacaklar.
Ve Sri Lanka diasporası bize inanıyor. Değişim istiyorlar. Ülke için bir şeyler yapmak istiyorlar. Bize destek vermeyi umuyorlar. İktidara gelirsek mutlaka destek verirler.
Daha iyiye götürmek istiyoruz. Bu nedenle bir destek oluşturmamız gerekiyor.. Hükümetimiz yabancı kurumlardan ve ülkelerden fon alarak kamunun parasını boşa harcıyor.
Rüşvet ve yolsuzluğu durdurmak için yapacak çok şeyimiz var. Sri Lanka’daki siyasi kültürü değiştirmeliyiz. İnsanlar acı çekiyor ama politikacılar sorunsuz yaşıyor. Ama kamu parasını kullanıyorlar. Bu yüzden ülkeye hitap ediyoruz. İnsanları bu konuda eğitiyoruz.
O zaman durumu, daha iyiye çevirebiliriz. Bu kolay değil, ama o kadar çok şeyi feda etmemiz gerekiyor ki insanlar bir araya gelsin. Kesinlikle solcu ve ilerici bir hareket olarak durumu değiştirebiliriz. İşçiler, solcular ve herkes buna katılmalı. Herkesin mücadeleye katılması, herkesin ülkeyi inşa etmesi için bir köprü kurabiliriz.
İşçi sınıfıyla devam edeyim. Şu an işçi sınıfı hareketini ve sendikaların rolünü anlatır mısınız? Ve bu dönemde sınıf savaşını nasıl tanımlayabilirsiniz?
Sınıf temelli sendikal hareket, evet. Uluslararası bağlantıya sahip ana sendikalar, WFTU (World Federation Trade Union – Dünya Sendikalar Federasyonu) var. Biz başkanlık konseyi üyesiyiz. Son on yılda, aktif katılım gösterdiğimiz için o konuma geldik. Ülke içinde şu anda en güçlü sendikal hareket biziz. İnsanlar bunu biliyor.
İşçi sınıfımız da olgun değil. Bazı sigortalar var, bazı işçiler hâlâ bu anlaşmaların bir şeyler yapabileceğine inanıyor. Bu bizim ana zorluğumuz. Bu anlaşmaları çocukları için takip ediyorlar. Bu konulara destek verirlerse çocuklarına şans vereceklerine inanıyorlar. Ama hiçbir şey olmadı. Çok örnekleri ve deneyimleri var ama şu anda işler ilerliyor.
Bir değişim oluşuyor. Bu yüzden insanlar toplanıyor, Bu yüzden insanlar yola çıkıyor. Bu yüzden insanlar, mücadelelere destek veriyorlar.
Yani işçi sınıfını hâlâ, örgütlemek zorundayız. Örgütsüz toplam çok yüksek. Örgütlülük çalışan nüfusun %15’inden az. Bu %15 çok şey yapıyor. Kimisi hükümete, kimisi muhalefete ve diğer partilere katıldı. Onların bazı engelleri var, bizimle çalışıyorlar ve biraz bağımsızlıkları var.
Siyasi görüşlerine göre çalışmıyorlar. Ama şu anda her şey adım adım değişiyor. Biz inanmadan önce de değişiyor. Bir zorluğumuz olduğuna inanıyoruz, ancak hedefimize ulaşmalıyız.
İşçi sınıfının örgütlenme yüzdesi nedir?
Ülkemizde işgücü, 8 milyon civarında. Artı şu anda örgütlü sektörlerden daha fazlası 4 milyon nüfuslu örgütsüz sektör ile tarım. Bu örgütlü sektörün 1 buçuk milyonu kamu sektörü çalışanları diğer 2,5 ila 3 milyonu ise özel sektördür.
Yani çiftçilerin örgütlülüğü iyi durumda değil, ama şu anda bunun üzerine çalışıyoruz. Büyük çiftçi örgütümüz var. Tüm eyaletleri kapsıyor. Ve eyaletleri kapsayan balıkçı örgütümüz var. Sendika kurumsal kamu sektörü, özel sektör, fabrikalar, ofis, ulaşım, petrol, bunun gibi örgütlenmelerimiz var.
Bütün bunlarda, biraz fikir edinmeniz için size bazı örnekler vereceğim. Ülke olarak bazı özel sektörün yarısından fazlası, aslında %60’tan fazla, birliğimizle birlikte sendikal açıdan örgütlüdür. Biz TUCC’uz. ICEU ile özel sektördeki en güçlü birliğiz.
Peki ya sanayi işçileri ve bankacılık çalışanları ne durumda?
Petrol, ulaşım, özel sektör, su tahtası, elektrik panosu, liman örgütlenmemiz var. Tüm sektörler, temsil ettiğimiz sektörler ve bazı özel sektörler, sanayi işçileri, endüstriyel organizasyonun %80’inden fazlası birliğimiz altında.
Unilever, Nestle gibi kiremit, çelik, gıda üretimi ve çok uluslu içecek üretiminin hepsi, tüm şubeler ve para birimi Del Lago’da yazdırılır. Ve maliyet ticareti, Amerikan ticareti sektöründeki, bunun gibi işçilerin hepsi birliğimiz altında. Bu nedenle ülkenin en güçlü özel sektör birliği hâline geldik. Ben o birliğin başkanıyım.
Bankacılık sektöründe güçlü bir sendikamız var. 75 yıllık bir sendika. TUCC ile çalışıyorlar.
Şu anda TUCC’ye bağlı iki-üç sendika daha var. Ve petrol… Akaryakıt sektöründe, 14 sendika var. Biri hükümetle, diğer 13 sendika, idarî memurlar sendikası, 13 sendika dâhil, bizimle çalışıyorlar, TUCC ile çalışıyorlar.
O hâlde konuyu değiştirelim. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da da olan mahalle komitelerine benzer yurttaş komiteleri adı verilen bazı örgütleri duyduk, bunlar yaygın mı yoksa sadece söylenti mi?
Bu, şimdi partimiz altında örgütleniyor. Evet, o komitemiz var. Partimiz böyle insanları örgütlüyor.
Kapı kapı onları organize ediyoruz. O zaman bazı köyleri o komiteye çağırıyoruz. Sonra tekrar, bundan biraz daha fazlası oldu. Yine, bir yerel yönetim otoritesi boyutuna dönüştü. Bahsettiğiniz gibi ayrı bir sektörel organizasyon yapımız var.
Şu anki konu, sert bir konu. Tamil halkı ile son isyan arasındaki ilişkiyi anlatabilir misiniz? Tamiller protestoların etkili bir parçası mıydı? iç savaşın tarihini duyduk ve okuduk…
Eskiden büyük bir sıkıntı yaşadık. Şu anda yavaş yavaş ortaklaşma gelişti. Bu nedenle, başlangıçta size, Tamiller, Müslümanlar ve tüm dinlerle Sri Lanka’nın yararına olan, tek bir ulus olarak bir araya gelmek için mücadelenin etkisine dair görüşlerini söyledim.
Parti olarak da kuzeyde ve doğuda terörle ilgili bir sorunumuz vardı. Bu durum 13 yıl önce bitiyor. Şu anda Sri Lanka hükümeti onların ihtiyaçlarını bile karşılamıyor. Bu yüzden o bölgede politik çalışmalara başlıyoruz.
İnsanlar şu anda bizimle hareket ediyor. İki ay önce liderimiz o bölgeyi bölge düzeyinde ziyaret etti. Bütün Tamil partileri temsilcileri bizimle çalışmak istiyor. Bize bu kapitalist burjuva partilerinden daha çok inanıyorlar çünkü son yetmiş yıldan beri bu partiler onları aldatıyor.
Bu yüzden değiştirmek istiyorlar. Hayatlarını değiştirmek istiyorlar. Bize inanıyorlar. Bizimle bir şeyler yapmak istiyorlar. Ve düşününce o toplulukla da çok şey yapabileceğiz.
Peki. Sri Lanka’da bir Tamil sorunu olduğunu düşünüyor musunuz?
Gerçekten de Sri Lanka halkı ortak sorunlarla karşı karşıya. Şu anda Tamil, Müslüman fark etmiyor, bu tür farklılıklar yok. Şu anda tüm Sri Lanka’nın sorunu aynı.
Peki. Devam edebiliriz. Ve bence bu da önemli bir soru: Bir karşı-devrim öngörüyor musunuz? Baskıcılar ve kapitalist yöneticiler hakkında ne dersiniz, kendilerini neye hazırlıyorlar? Onların planı nedir?
Vazgeçmiyorlar: Planlıyorlar, yapmaya çalışıyorlar. Bizi zorlamaya çalışıyorlar. Planları bitmedi, ama biz zaten anladık, şu anda ne yapmak istediğimize dair bir fikrimiz var. Şu anda bunu yapıyoruz, halk, onlarla kaynaşmayacağımıza inanıyor.
Böylece son sorumuza geldik. Yani neredeyse her hafta dünyanın her yerinde var olan çok sayıda isyan var. Birbirleriyle iletişim kurmak için ilişkiler kurmaya, röportaj vs. yapmaya çalışıyoruz… Ama bu iletişimi derinleştirmek ve enternasyonal dayanışmayı güçlendirmek için onları birbirine bağlamak için ne yapılmalı ve nasıl yapılmalı?
Parti olarak, sendikal hareket olarak enternasyonal dayanışmaya ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. Dünyadaki tüm solcu, ilerici ve sınıf temelli sendikal hareketle birlikte hem de bu tür organizasyonlar ve partilerle çalışıyoruz. Enternasyonalizme çok güçlü bir şekilde inanıyoruz. Pek çok yeni hareket ortaya çıkacak ancak ideoloji olmadan hiçbir yeni hareketle hiçbir şeyin olmayacağına inanıyoruz. İşte bu yüzden, bu tip senaryoda, ideolojisiz, plansız, tüm solcuları ve hareketlere zarar verecek pek çok yeni örgütlenme ve hareket de ortaya çıkacaktır.
Bu nedenle onları anlamalı, onlar hakkında fikir edinmeli ve desteklerini almak için onlarla çok dikkatli çalışmalıyız. Ve tabii ki örgütsel olarak çalışıyoruz ve ideolojimizin olması gerekiyor.
Yoldaş sizi ağırladığımız için, tartışıp ve bir şeyler öğrendiğimiz için memnunuz.