Gelecek güzel günler, gelecek!
Gezi’nin 10. yılında, biz Geziciler söylüyoruz.
Savunduğumuz özgürlüğü, onurlu yaşamı mutlaka ellerimizle kuracağız.
Biz Geziciler söylüyoruz: Sandıktan çıkan hiçbir sonuç, bu topraklarda özgürlük isteyen insanların direnişine engel olamadı, olamaz.
Aylardır biz milyonları kaygılar arasında kutuplaştırdılar. Bizleri yüzdelik seçmen havuzlarının içinde tanımladılar. Egemenler havuz başlarında durdular. Hadi atlayın da sizi bir sayalım kaç kişisiniz, dediler. Ve bizim adımıza karar verdiler; dediler ki, ya şeriatçı olacaksınız ya laik ya milliyetçi ama mutlaka NATO’cu. Seçimlerin ilk turundan sonra adaylar aracılığıyla milyonları “en milliyetçi kim” yarışına sokmaya kalkıştılar.
Halkların kardeşliği konuşulmadı, milliyetçilik konuşuldu. Savaşsız, sömürüsüz bir dünya konuşulmadı; devlet konuşuldu, hudut konuşuldu, beka konuşuldu ve adayların tamamı savaş makinası NATO’ya bağlılığını kanıtladı. Göçmenlerin ülkelerini tarumar eden savaş politikasına onay verenler, “göçmenleri ülkeden göndereceğiz” naraları attılar. Ve şimdi savaştan hiçbir çıkarı olmayan milyonları ırkçı hezeyanlarla bu kampanyaya dâhil etmeye çalışıyorlar.
Şimdi yeniden bir seçim yapma zamanı. Yönetenlerin önümüze koyduğu seçenekleri konuşmayı bırakıp kendi istediğimiz geleceğe odaklanacağız.
İşsizlik gerçekten sona erebilir; patronların kâr hırsına karşı emeğimizi savunarak olabilir bu!
Bölgemizde savaş gerçekten sona erebilir: NATO’ya ve savaş politikalarına karşı çıkarak olabilir bu!
Halkların kardeşliği hüküm sürebilir: Milliyetçi hezeyanların karşısında halkların özgürlük talebine sahip çıkarak olabilir bu!
Kadınlar, öğrenciler direnişi büyüterek, birbirimizin mücadelelerinden öğrenerek kazanabiliriz!
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!
Hep yeni başlangıçlarımız olacak. Ama Gezi’deki özgürlük havasını soluduğumuz muhteşem başlangıcın üzerinden 10 yıl geçti.
Onurla, özgürlük arzusuyla isyana kalkışımızın 10. yılı.
Yıllar içinde topluma öğretilmiş özgüvensizliği, umutsuzluğu, korku duvarını parçalamamızın 10. yılı…
Bu 10 yılda direniş hiç bitmedi. İşçilerin, kadınların, öğrencilerin direnişleri ısrarla sürdü. En zor koşullarda bile. Artık bu 10 yıldan daha somut dersler çıkarmamız gereken bir noktadayız. Gezi günlerinde nasıl ki gündemi biz belirliyorduk; bizim taleplerimiz konuşuluyordu. Forumlarda bir araya geliyorduk. Beraber nasıl hareket edeceğimize dair kararlar veriyorduk.
Kimseden izin beklemedik. Kimseden bizi kurtarmasını da beklemedik. Biz bunu yaptığımızda güçlendik. Bugün de kendi gündemlerimizi ortaya koymanın ve daha örgütlü olarak direnişi büyütmenin zamanı.
Birbirimizi anlıyor, tanımaya başlıyor ve böyle güç oluyorduk.
Bugün hâlâ egemenlerin almaya çalıştığı, Gezi’nin intikamıdır. Korktukları Gezi’dir. Yönetenler iktidarıyla, muhalefetiyle, birbirlerinden korkmazlar. Onlar aynı düzlemde, aynı kurallarla oyunu oynuyorlar. Bazen kavga edip bazen uzlaşıyorlar. Korktukları, bize çizdikleri sınırları aşmamızdır; bizi koydukları seçmen havuzlarının, yüzdeliklerin dışına çıkmamızdır. “Seçmen değiliz, toplumun %99’uyuz, üretenleriz!” dememizdir. Özgürlüğü, kardeşçe yaşamayı Gezi’deki gibi kendi cümlelerimizle, kendi istediğimiz şekilde yaşamayı örgütlememizdir.
Korktukları budur. Bizim de tam olarak yapmamız gereken budur!
Biz Geziciler, kendi gücümüze güveniyoruz.
Biz Geziciler, bu topraklardaki özgürlük istemine güveniyoruz.
Birbirimize güveniyoruz biz. İşçilerin grevlerine, kadınların direnişine, halkların ortak mücadelesine, öğrencilerin direngen ruhuna!
Saray Rejimi direnişle gidecek!
Depremde kaybettiklerimizin hesabı, işçi cinayetlerinde kaybettiklerimizin hesabı, öldürülen kadınların, istismar edilen çocukların hesabı, açlığın, yokluğun hesabı direnişle sorulacak.
Direnişi büyütmeye çağırıyoruz seni, ait olduğun yere! Fikrinin, emeğinin, isteklerinin değerli olduğu yere, Gezicilerin yanına! Mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz!
Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz!