Kapitalizm bugün geldiği aşamada fazladan ömür sürmektedir. Bu fazladan ömür sürme hali, tüm toplumu da çürütmektedir. Kapitalizm, iradi bir müdahaleyle yıkılana dek bu çürümenin bir sonu olmayacaktır. Kitleleri yönetmenin aracı olarak şiddeti arttırmakta ve sistemin kendi bunalımını topluma ihraç etmektedir. Burada şiddeti sadece gözaltı, eylemlere saldırı, işkence, tutsaklık vb. olarak algılamamak gerekir. Şiddet çok yönlüdür, en kapsamlısı ideolojik şiddettir.
Yıkma ve yaratma mücadelesinin dışında kalarak bakmaya çalışan göz bugünü net göremeyecektir. Gerçeği görememek, gerçeği kabullenememek, gerçeğe uygun adımlar atmamak bugün milyonlarca insanın hayatla kurduğu bağı zayıflatan bir rol oynamaktadır. İşte toplumsal çürüme bu zayıflayan bağ içinde kendini büyütmektedir.
Mesela korkmak son derece insanîdir. Bir anneyseniz çocuğunuzun başına “bir şey” gelme ihtimalinden korkmak bu topraklarda oldukça yaygındır. Korkmak ile korkuya “kapılmak” hiçbir zaman aynı şeyi ifade etmedi, etmez. Galatasaray Meydanı’ndaki anneler yüzlerce haftadır bu ayrımı göstermektedir. Korkuya kapılmak bizzat sistem tarafından örgütlenmektedir. Bu, yönetmenin de bir aracıdır; işten atılmaktan korkmak, okulu bitirememekten korkmak, “sevgili”den ayrılmaktan korkmak, ölmekten korkmak… korkmaktan korkmak, bunun da sonu yoktur. Ama acaba hangi korku daha büyüktür, “ya işçiler ayaklanırsa”, “ya halklar özgürlük için sokaklara dökülürse” korkusu taşıyan, ne kadar rahat uyuyabiliyordur?
Bugün de devlet bunu örgütlerken bir dizi yöntemi aynı anda kullanmaktadır. Bu saldırı dalgasının içine mücadele geleneğiyle bilinen mahallelerde uyuşturucunun yaygınlaştırılmasını da, 1980 darbesi sonrası “sizi kullanıyorlar” kılıfıyla sunulan devrimci örgüt düşmanlığını da, ajanlaştırma faaliyetini de, insan kaçırmaları da katmak mümkündür.
Devrimci hareket bu saldırıların her zaman hedefi olurken, özelde de yakın zamanda bize yönelik saldırı yoğunlaşmıştır. Bir süredir yoldaşlarımıza yönelik saldırı dalgasının boyutlandığını görmekteyiz. Üstelik bu saldırı dalgasının gelinen aşamasında yapılanlar “yalnızlaştırma”, “çevresizleştirme” vb.yi aşmış, kriminalize etme çalışmasıyla başka bir zeminin hazırlığına girişilmiştir, farkındayız.
Bugün bizce, sistemin kirletmesine, çürümeye karşı insan olarak kalabilmenin tek yolu, devrimci sosyalizm saflarında örgütlü olmaktır. Dolayısıyla tanış olduğumuz herkesi insan kalması için örgütlenmeye, komitelerimize katılmaya davet etmekteyiz. Bu çağrıya riayet edenler için bu her zaman ömürlük bir “gönüllülük” olmayabiliyor, düşülebiliyor. Düşene bir tekme daha atmak yöntemimiz olmadığı gibi, kalkmak isteyene elimizi de uzatmaktayız. Elbette düşmenin de, düşünce yapılanların da bir sonucu vardır. Biz bugün dostlarımıza karşı sorumluluğumuz gereği, saflarımızda yaşanan güncel bir örneği açıklıyoruz.
20 Mayıs 2023 tarihinde Beşiktaş’ta “rutin GBT” bahanesiyle durdurularak “Biz sana her konuda yardımcı oluruz. İş de buluruz, okulu da hâllederiz. Sen de bize yardımcı ol” teklifiyle ajanlaştırma girişimiyle karşılaşan, ardından, devletin saldırısı İHD’de teşhir edilen, konu ile ilgili suç duyurusunda bulunulan; o dönem bir süre Kaldıraç Üniversite komitelerinde mücadele eden ve yaklaşık 1 ay önce kendi talebiyle bizle ilişiğini kesen Oğuzhan Kul tarafından, ortaklarımıza ve dostlarımıza 27 Aralık ve 28 Aralık’ta otuzu aşkın sayıda ısrarlı arama gerçekleşmiştir. Ortaklarımız, söz konusu kişinin içinde bulunduğu ailevi durumu nedeniyle aramalarını başlangıçta cevapsız bırakmamıştır. Telefon konuşmalarında aynı kişi tarafından dile getirilen ifadelerle eylemlerimiz kriminalize edilerek, örgütlü yapımız illegalize edilmeye çalışılarak yeni tanıştığımız, temas ettiğimiz dostlarımız sistematik bir saldırıyla uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Bu süreçte telefon konuşmaları bir yöntem olarak, sahte delil oluşturabilmek için özellikle seçilmiştir.
27 Aralık’ta yaptığı aramalardaki konuşmalarda dostlarımıza “Beni sürekli öne atıyorlardı, birçok davam oldu; seni de böyle kullanacaklar senin iyiliğini düşünüyorum” diyerek bir devlet tarzı olan örgüt düşmanlığı ve yalnızlaştırma çabasına girişmiştir.
28 Aralık’taki telefon konuşmasında söylediği “Siz illegal bir örgütsünüz. Benim evde hâlâ eşyalarım var, parmak izlerim var. Onları kullanıp bir operasyon yaparsınız, benim üstüme yıkarsınız” gibi mesnetsiz ifadelerle kriminalize etme çabasına girişmiş, devamla ortaklarımızın isimlerini geçirerek uydurma bir örgüt yapısı tarif ettiği konuşmada kriminalize etme çabası sürmüştür.
Aynı tarihteki konuşmaların bir diğerinde, yine “kod adı” olarak ifade ettiği uydurma bir isimle karşı tarafa seslenmiştir.
28 Aralık’taki aynı ortağımızla yaptığı bir dizi telefon konuşmasının sonuncusunda, elinde bulunan sayfalardan okuduğu açık olan bir şekilde, önce kendini tanıtmış, okuduğu okulu söylemiş ve “kod adı” olarak ifade ettiği uydurma bir birim ismi geçirmiştir.
Başta cevapsız bırakmadığımız aramaların niyetini anladıktan sonra konuşmayı sürdürmek istemeyen ortaklarımız “Bir de bunu unuttum, bunu da söylemem lazım” eklemeleriyle ısrarlı aramalar ve mesajlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu aramalarında sıklıkla duraksayarak “bir dakika düşünmem, hatırlamam lazım” gibi bir dizi ifadede bulunmuş, telefonu kapatıp tekrar tekrar yaptığı aramalarda yer yer kâğıt çevirme sesleri duyulmuştur.
Bu kişinin “sevgilisi” olduğu iddiasında bulunan kişi de tüm bu süreçte konuşmalara dâhil olmuş, telefonundan ısrarlı aramalarda bulunmuş, aramalar sonrasında ortaklarımıza tehditvari mesajlar atmış, saldırılara müdahil olmuştur.
Bir “meczup”un işi olamayacak organizasyon ile, sistematik, sürekli olarak kapsamı zorlama bir şekilde genişletilmeye çalışılan bu tarzı; “uygulayan kişi” farkında değilse bile, biz tanımaktayız. Bu yöntemler tüm devrimci hareketin bilgisi, deneyimi dâhilindedir. Devrimci hareketin çokça karşılaştığı, “itiraflarla” döşeli devlet saldırılarına, bu iftiralar aracılığıyla zemin hazırlanmaya çalışılmaktadır.
Bu saldırıyı fiilen yürüten “bir kişi” olarak gözükse de, bu olayı sonradan ortaya çıkan “abiler, ablalar, sevgililer”den bağımsız düşünmemekteyiz.
Okurlarımıza, ortaklarımıza, dostlarımıza karşı bu saldırı girişiminde bulunan bu kişi ile ilişiğimiz kalmamıştır, diğerleriyle ise hiç ilişkimiz olmamıştır.
Son olarak, toplumsal mücadele zemini geliştikçe bu saldırılar her zaman artmıştır, artacaktır. Bugün çözülen Saray Rejimi bu çözülüşü şiddetle durdurmaya çalışmaktadır, biçare bir çabadır bu. Bir adım attığında korkularından sıyrılan, özgürleşen ve ayağa kalkan insanı teslim almanın yolunu bulamadı sermaye sınıfı. Bizse kazanmanın yolunu biliyoruz. Devrim için örgütlenmek. Devrimi örgütlemek.
Devrim için ileri; ya sosyalizm ya ölüm!
29.12.2023