6-7 Ekim’de Hamas’ın saldırısı, İsrail’in sonu gelmez saldırganlığına, Gazze’nin bir açık hapishaneye dönüşmüş olmasına, Filistin halkına dayatılan soykırıma ve katliamlara karşı bir karşı saldırı olarak ortaya çıkmıştır. Nedeni de İsrail’in politikaları ve katliamlarıdır, gelişim sürecinde de Gazze’nin açık bir hapishaneye dönüştürülmüş gerçekliğinde yaşamın izleri vardır.
Demek ki en zor koşulda dahi, egemene, zulme karşı direniş geliştirmenin bir yolu bulunabilirmiş. Bu bir kez daha doğrulanmıştır. Hamas’ın eyleminden daha ilerisini beklemek hatalı olur. Zira anti-kapitalist temelde, sosyalist bir mücadele yürütmeksizin hiçbir halk bağımsız veya özgür olamaz. Yani kurtuluşun bir ideolojisi olur ve bu ideoloji, dine dayalı bir sınırlılığın içinde zafere, kurtuluşa götüremez. Bunu söylerken, Hamas’ın eylemine gölge düşürmek değil derdimiz. Teknik olarak ve irade olarak gelişmiş bir eylemdir. Ama Filistin halkının kurtuluşu, sosyalist bir temelde yükselecek mücadeleye, direnişe bağlıdır.
Hamas’ın eylemine “sivil kayıplar” temelinde yaklaşmak, olsa olsa, durumu hiç anlamamak ve “Batı değerlerini” insanlık değerleri olarak sunmaktan ibaret olur. İlkin, anlaşıldığı gibi, Hamas, hiç kimsenin vücudunu sergilemek, çocukların boğazlarını kesmek vb. gibi eylemler ortaya koymamıştır. Tersine, İslamî bir hareket olduğu için ve yakın dönemde CIA denetimindeki IŞİD’in bu tip eylemleri hâlâ hafızalarda taze olduğu için, Batı basını, hemen çok farklı görüntülerle desteklenen, yalan bir medya kampanyası ortaya koymuştur.
Savaş kadar önemlidir bu savaş propagandasının ahlâk tanımaz aşağılık karartma politikaları.
Bu, emperyalist ve savaş yanlısı egemenin propagandasıdır. Yalan ve iftiraya dayalıdır. Ve bizim “ılımlı solcularımız” bu yalanlara, bu Batı değerler sistemine büyük bir aşkla bağlanmakta bir an bile tereddüt etmemektedirler.
Akıl almaz bir “tarafsızlık” numarası ile, sözüm ona insancıl düşünme sistemini devreye sokmaktadırlar ve Hamas ile İsrail’in saldırılarını “aynı” kefeye koymaktadırlar. Gerçekte bu, İsrail’in katliam politikalarını gizlice, utangaçça desteklemek demektir. Oysa İsrail dün FKÖ’ye karşı aynı politikaları devreye sokuyordu. Hamas’ın toplumsal kurtuluşun lideri olacak bir anti-kapitalist programa sahip olmaması, İsrail’e karşı direniş hakkını ortadan kaldırmaz. Bereket versin ki İsrail basını, İsrail solcuları, İsrail’in duyarlı insanları, İsrail komünistleri durumu açığa çıkartmaktadır da, bu yolla, bu emperyalist politika konusunda bazılarının “düşünme” olanağı ortaya çıkmaktadır.
Emperyalist Batı’nın savaş politikalarının bir devamı olarak İsrail’in saldırıları yeni bir durum oluşturmaktadır.
Emperyalist Batı, ABD, NATO, İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya ve diğerleri, hepsi birlikte, ortaya çıkan savaş ortamını desteklemek için, hiçbir insanî değer tanımadıklarını ilan etmektedirler.
Ukrayna halkına karşı giriştikleri katliamları, Ukrayna sahasında Rusya’ya karşı savaşa çeviren bu Batı güçleri, tüm ırkçı yüzlerini açığa vurmaya başlamıştır. Artık Neonaziler, devletin uzantısı olarak, maskelerini indirmektedir. Kanada parlamentosunda bir Nazi savaş suçlusu alkışlanmaktadır. Batı, Putin’i savaş mahkemelerinde yargılarken, gerçekte kendi desteği, kendi elleri ile işlenen savaş suçlarını gizlemeye çalışmaktadır.
Şimdi, İsrail’in saldırılarında bu savaş suçlarını gizlemek bir yana, açıktan üstlenir duruma gelmişlerdir.
Birkaç örnek yerinde olacaktır. ABD, İngiltere, Almanya ve tüm Batı savaş politikalarını desteklerken, İsrail’in her şeyi yapmaya hakkı olduğunu ilan etmişlerdir. Rusya ve diğer ülkelerin BM’ye getirdikleri ateşkes vb. tasarılarını hep birlikte reddetmekte tereddüt bile etmemişlerdir. Sivil insanların ölümünden söz edenler, açıktan, “sivil”ler Filistinli olunca, hiçbir beis görmeden onların katledilmesini açıkça savunmaktadırlar. Utanma ortadan kalkmıştır. Kapitalist sistemin efendileri, her biri yüzünden maskelerini indirdikçe, yüzleri Hitler’e benzer hâle gelmektedir. Hitler eli ile katliama uğrayan bir halk adına, efendiler, Hitler’in yöntemlerini, soykırım politikalarını devreye sokmaktadırlar.
Biden, 40 çocuğun boğazlarının Hamas tarafından kesildiğini ilan etmiştir. Ama aradan çok geçmeden bu yalan, bizzat ABD Dışişleri tarafından yalanlanmıştır. İngiltere Başbakanı “şartsız ve tam” bir İsrail destekçisi olduğunu ilan etmiştir. Almanya, Japonya, hepsi ardı ardına buna benzer açıklamalar yapmıştır.
İngiliz İşçi Partisi’nin lideri Starmer, kendisine sorulan şu soruya, ırkçı ve savaş yanlısı yanıt vermekte tereddüt etmemiştir. Soru, İsrail Savunma Bakanı’nın sözleri hakkında düşüncesidir. İsrail Savunma Bakanı, Gazze’nin topyekûn muhasaraya alınacağını belirtip, “elektrik olmayacak, yiyecek olmayacak, yakıt olmayacak, her şey kapalı. Hayvan insanlarla savaşıyoruz” diyordu. İngiliz İşçi Partisi’nin lideri, bu konudaki görüşleri sorulunca, “Bence İsrail’in böyle bir hakkı var” diyordu. Kendisi hem işçi partisinin lideridir hem de hukukçudur ve uluslararası hukuka, savaş hukuku da dâhil, bağlı olduğunu ilan etmekten geri durmaz. Ama bir halka karşı bu uygulamayı savunanlara, “hakkı var” diyebilmektedir.
İsrail’in her türlü savaş suçu işleme hakkı var, demektir.
Tıpkı Ukrayna’da yaptıkları gibi.
İngiliz İçişleri Bakanı, Filistin bayrağı sallamanın suç sayılmasını istemektedir. Niye mi; protestoları önlemek, karanlık yalanlarının açığa çıkmasını önlemek için.
İşte size “demokrasinin beşiği” İngiltere.
Savaş politikaları konusunda en az İngiltere kadar rol çalmaya ve ABD destekçisi olmaya hevesli Almanya, aynı yoldan yürümektedir. Ama ne olursa olsun, Scholz, İsrail’e destek ziyaretinde, havalimanında yere yatırılmıştır. Bu görüntü, aslında Almanya’nın ne olursa olsun, savaş politikaları konusundaki desteği için neleri göze aldığını göstermektedir. Scholz, “Hamas vahşeti insanın kanını donduruyor… İsrail’in bu teröre karşı kendisini savunma hakkı vardır ve bu hak uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınmıştır.” İşte size maskelerin indirilmiş hâli. Hitler olsa aynısını söylerdi. Peki, BM’nin Filistin konusundaki kararları ne olacak, onlar uluslararası hukuk değil mi? İşgal edilen Filistin toprakları ne olacak?
Batı, yakında, Filistinli olmayı suç ilan edecektir. Bir halkı imha etme programıdır bu ve Filistin halkı nezdinde, tüm kapitalist dünya, halklara katliam politikalarını dayatacaklarını ilan etmiş bulunmaktadır.
Mesele sadece Filistin sorunu da değildir. Tüm direnişlere, tüm özgürlük arayışlarına karşı bir saldırıdır bu. Ve bu saldırı, Kürt halkına karşı kimyasal silahlar kullanılmasında açıkça ortak bir program olarak ortaya konmuştur. Kürt halkına dayatılan kıyım ve katliam politikaları, Filistin halkına karşı uygulanan soykırımın bir başka türüdür.
Nihayet, 18 Ekim sabahı, evlerinde uyanan ve TV kanallarını açan herkes, akşam gerçekleşen İsrail saldırısı ile bir hastanenin vurulduğunu öğrenmiştir. Ve bu durum Biden tarafından, “diğer ekibin yaptığı patlama” olarak sunulmuştur. Ortada videolar var. Ama Biden, bu yalanı Netanyahu’nun ağzından alıp suçu örtmek için kullanmaktadır.
Yakın döneme kadar Tolstoy’u, Dostoyevski’yi yasaklayan, “Rus olanlar lokantalara giremez” tabelaları asan Batı, şimdi, Filistinli olduğu için insanları “hayvansı yaratıklar” olarak niteleyenleri alkışlamaktadır. İşte size “Batı demokrasisi”, “Batı değerleri”. Konu Rusya olunca, onlara karşı atılan her yalanı yutmakta hevesli olan liberal solcular, insancıllık taslayan okumuş yazmışlar, buyursunlar şimdi bu lokmaları yutsunlar.
Rusya’yı yalıtmak, izole etmek, kuşatmak için, Rusya’yı bir sömürge hâline getirmek için savaş kundaklayanlar, şimdi yeni bir cephe açmak için bir fırsat bulmuş gibidirler. Kafkaslarda, Balkanlarda, Tayvan’da gerilim politikalarını destekleyenler, Ortadoğu’da da aynı politikaları desteklemektedirler.
Filistin halkına karşı girişilmiş bu savaş, Hamas’ın eylemleri nedeni ile devrede değildir. Tersine, İsrail zaten onlarca yıldır bu katliam politikalarını sürdürmektedir. Bugün İsrail, bu politikaları daha da şiddetli bir tarzda uygulamaktadır. Gök kafesi delinmiş, kurduğu açık hapishaneden bir saldırı ile sınırları geçilmiş olan İsrail, şimdi, büyük bir korku ile, büyük bir şiddet üretmek üzere devrededir. Ortadoğu’nun haritaları değişecek naraları, aslında Büyük Ortadoğu Projesi’nin (ki eşbaşkanı Erdoğan’dır, bu eşbaşkanlıktan istifa ettiğini duymadık henüz) devamıdır. Bir uçta Yemen savaşı, bir uçta Suriye savaşı, bir uçta Irak’ın yıkımı, bir uçta Kürt katliamları konusunda ortaklaşan NATO politikaları ve şimdi Filistin halkına karşı imha programları, Kafkaslardaki oyunlar, hepsi bu amaca dönüktür ve ABD’nin savaş politikaları konusunda tüm Batı’nın birleşmesinin ürünüdür.
İsrail eli ile tüm halklara karşı yürütülen emperyalist paylaşım savaşımı, bugün artık yeni bir aşamanın ön günlerindedir. Soykırıma uğramış bir halk, bugün, egemenlerin yönetiminde, başka halkları imha eden bir yapı yaratmıştır. Bu yapı gerçekte emperyalist güçlerinin elidir.
Sadece İsrail değil tüm emperyalist güçler dünyanın her yerinde, sadece Filistin’de değil, savaş suçları işlemektedir. Kürtlere karşı savaş, bu savaş suçlarının örnekleri ile doludur. Ve şimdi Almanya, ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Japonya, hepsi birlikte savaş suçları işlemektedir. Bugüne kadar gördüklerimiz, bu emperyalist Batı barbarlığının bundan sonra işleyeceği savaş suçlarının sadece başlangıcıdır.
Bu savaş durdurulmadan, bu paylaşım savaşı durdurulmadan bu katliam politikaları, halkların imhası politikaları son bulmayacaktır.
Savaşı durdurmanın bir yolu vardır. Ekim Devrimi, Birinci Dünya Savaşı’nı durdurmuştur.
Ve bugün Üçüncü Dünya Savaşı’nı durduracak tek şey, dünya çapında yeni bir sosyalist devrim dalgası, yeni sosyalist devrimlerin zaferidir. Bunu yapacak güç dünya işçi sınıfıdır. Bugün dünya işçi sınıfı bu tarihsel görevle karşı karşıyadır. Sadece savaşın yıkımını önlemek demek değildir bu, aynı zamanda, insanın insan tarafından sömürülmesine son verecek bir devrim, barışın tüm yeryüzünde kalıcı olmasının, insan soyunun ve gezegenin devamının tek yoludur.