Gelen var içimizden. Bir de başımıza gelenler var, tam ayağımıza gelenler var, elimize az kalsın gelecek olanlar var. Bir de gelen var içimizden.
Gitmedi Bekir. Her gün dünyanın her yerinde yoldaşlarıyla var olmaya devam ediyor. İçimizden gelendir. Bekir Kilerci, 13 Aralık 97’de Ankara Terörle Mücadele Şubesi’nde işkencede katledildi. Biz bugün aynı yolda, mücadelesinden, şiirlerinden, öykülerinden öğrendiklerimizle onunla birlikte diyoruz ki; “insan/ yarınları kazanmak için/ dün ile hesaplaşır/ bugün ile boğazlaşır.”
Ali Serkan gitmedi. Her gün dünyanın her yerinde yoldaşlarıyla var olmaya devam ediyor. Ali Serkan Eroğlu, 24 Aralık 97’de, okuduğu Ege Üniversitesi’nin tuvaletinde asılarak katledildi. Biz bugün aynı yolda, mücadelesinden, şiirlerinden, öykülerinden öğrendiklerimizle onunla birlikte diyoruz ki bu sistem içinde ancak mücadele ederek insan olmak, insan kalmak mümkün.
Biz bugün çokça cümleler kuruyoruz. Her cümlemize başlarken geçmese de adları, nasıl ki geçmiyorsa Marx’ın, Engels’in, Lenin’in Che’nin ve Fidel’in, Mahir’in, İbrahim’in, Deniz’in, Bekir ve Serkan her adımla bizimledirler, her attığımız adımda, hem de her atacağımız adımda bizlerle yürüdüklerini bilerek.
2024’ün dünyası… Gezegen bile feryat eder kendini görse. Üzerinde hayatta kalmaya çalışan milyonlarca canlı ve taşıyla, suyuyla isyan eder. İki adı büyük diye anılan savaş gördü ve büyük denmeyen onlarcasını. Şimdi, üçüncüsü inletiyor tüm topraklarını.
Kölelik gördü bu dünya, görmeye devam ediyor. İnsanın insana kulluğunun en ilkel hâllerini de gördü, yapay zekâyla var olanını da görüyor.
Kadınların cadı avlarında öldürüldüklerini de gördü, köle pazarlarında satıldıklarını da, sokak ortasında kafaları kesilenleri de görüyor.
Halkların bitmek bilmez nedenlerle öldürüldüklerini de gördü. Asit kuyularını da bodrumları da, bombalanan hastaneleri de görüyor.
Keşke sadece dünya görseydi bunu.
İçimizden bir gelen var pek tabii. Biz de gördük bunları. Hatta bugün bunu anlayabilen ve anlatabilen tek canlı olarak, bu dünya üzerinde sadece görmedik, yaşadık, bir de yaşıyoruz.
Tüm bunları gören gözlerin akıllarından öğrendiklerimizle devam ediyoruz bu yolda. Ondandır bu yolda Bekir’le de, Ali Serkan’la da, Paris Komünü barikatlarındakilerle de, bir komsomolun öğrencileriyle de, Küba’da bir hastanenin doktorlarıyla da, Filistin’de taş atan bir elle de geliyoruz.
Biz tercihini bu akılların gözleri ile görerek geleceği kurmaya bakanlar, hayır biz öyle bir grup inanmış değiliz sadece. Üzerimize düşeni, bir damlaysa bir damla; bir nehre çıkacaksa da o da ne âlâ, yapanlarız, bir adım geri atmadan.
Biz, ya sosyalizm ya ölüm derken bu yola ölmek için çıkanlar da değiliz. Biz, bu topraklarda sosyalizmi kuramadığımız her gün ölen canlılığın sorumluluğunu taşıyanlarız. Her gün bu sorumluluğu almış olmanın gururu ve örgütlenmenin eksikliği ile bir adım daha atmaya çalışanlarız.
Duyan varsa yerin burasıdır. Ya bugün ya yarın ya da belki öldükten sonra anlatılacaktır anıların. Ama emin ol yerin burasıdır. Biz diyoruz ya da öyle istiyoruz diye değil. Keşke sadece bunun için deseydik. İstersen yalanlar da söyleyelim; asgarî ücret 50 bin lira olacak, enflasyon tek haneye inecek, çalışırken ölmeyeceksin, birini sevmedin diye katledilmeyeceksin, kiminle seviştiğin en üst mercilerin konusu olmayacak, bir oy vereceksin ve seçimlerle hayatın kurtulacak, çocuklar, bebekler hastanelerde ya da evlerinde öldürülmeyecekler…
Yok yalan söylemeyeceğiz, çünkü bir gelen var içimizden ve ondan bağırıyoruz sokaklarda, fabrikalarda, üniversitelerde. Gerçek, senin ellerindedir. Yok vaatler, yalanlar. Bak bir, gerçek senin içinden gelendedir.
Bugün yapılamaz denen, yaptığında aşılacak olandır; hoş geldi yeni yapılamayanlar. Bugün bu dünyayı siz mi kurtaracaksınız sorusuna bir bak en azından seni de katmaya çalışmayalım mı, gördüklerimizi yok sayıp dönelim mi geriye? Ama gelenler var bizimle.
Gel bizimle bugün ya da yarın, içimizden gelenler var ve o kadar fazla duyuluyor ki senin de içinden gelenler. Gel, kaybedeceğin bir dünya yok senin, o dünya şu an zaten yokluk ve sefalet içinde!
Buradayız. Bekir’le, Serkan’la, hiç yüzlerini görmediklerimizle, bizimle tarihin akışında gelenlerle buradayız. Seninle? Bugün buradayız, yarına yürürken.
Gelenlerle ve yolda eşlik edeceklerle yürüdüğümüz yarında yalan yok. Ama gerçek de acı değil. Pembe hayallerimiz yok.
Nasıl kurarsın yarının hayalini çok para mı çok saygınlık mı? Bizim yarın hayalimizde çok değil hiçbir şey. Sadece sömürülmeden, aşağılanmadan yaşamak var, yok öyle bir eve 20 bin lira vermeler, kredi çekip kumar oynamalar. Yok yarın çocuk ne yer diye düşünmeler, hasta olsam kim bakar diye dertlenmeler. Basit ve sade insanın insan olarak yaşayabilmesinin asgarî koşulları aslında bizim yarın hayallerimiz. Basit ve sade bir hayal bizim için, ufkumuz geniş olunca ölü yıldızlara hayatı götürmek.
Karnı doysun insanın, tek mevsimlik tohumlarla da değil, sıcak ve rutubetsiz yerlerde yaşasın insan, hasta olduğunda tedavi edilebilsin ya da hasta olmasın diye geliştirilsin bilim, basit ve sade hayaller… Şam düştü diye sevinecek bir akılla değil de dünyanın bütün halkları kardeştir diyerek yetişsin çocuklarımız, Bekir ve Ali Serkan’ın adı, yüzünü bile görmediklerimizin adları yaşamın tam içine gömülsün, değerleri kalsın bu dünyada.
İçimizden var bir gelen bizi yarına götüren.
Var gelen. Biz geliyoruz.
Kaldıraç Hareketi
13.12.2024