İşçilerin birliği emperyalizmi yenecek tek güçtür*

1 Mayıs 2025 | Kadıköy

1 Mayıs, şüphesiz dünya çapında işçi sınıfının en önemli günlerinden biridir. Dünyanın her yerinde işçi sınıfının bir sınıf bilinci koyarak alanları doldurduğu bu gün, Türkiye ve genel olarak bölgesel coğrafyamız için de büyük önem taşımaktadır. Ortadoğu’nun emperyalist savaşlar ve müdahalelerle gittikçe daha çok hedefe konulduğu günümüzde, anti-emperyalist emek hareketinin ve işçi sınıfı enternasyonalizminin önemini bir kere daha anlamak ve ilerletmek zorundayız.

Bugün, bu enternasyonalizm ve anti-emperyalizm başta Filistin davasıyla dayanışma içinde olmayı gerektirmektedir. Ortadoğu’da uzun zamandır devam eden Paylaşım Savaşı, Filistin direnişinin müdahalesi ve büyük atılımıyla karşılaşmıştır. Bölgemize bir hançer gibi saplanmış işgal devleti İsrail bu direnişle büyük bir darbe almış ve başta ABD olmak üzere bütün emperyalist devletlerin tam desteği ve katılımıyla Filistin halkına karşı bir yok etme savaşı, bir soykırım başlatmıştır. Bu soykırım bugün hâlâ devam etmekte, emperyalizm Filistin halkına karşı farklı tehcir planlarını dünya kamuoyuna büyük bir küstahlıkla sunmaktadır. Kapitalist-emperyalist sisteminin günümüz dünyasını getirdiği nokta, emperyalist ülkelerde yeniden açıkça sömürge bölgelerin kaderlerinin belirlendiği, haritalarının tartışıldığı, halkların kaderlerinin bir avuç emperyalist egemen tarafından pazarlık konusu olduğu bu noktadır.

Bu nedenlerle günümüzde daha da çok söz konusu olan emperyalizm, aslında kapitalizmden farklı bir şey değildir. Kapitalizmin barışçıl, kişisel özgürlük ve faydalı bir rekabete dayalı bir sistem olduğu illüzyonunu aşmak işçi sınıfının enternasyonal mücadelesi için bir zorunluluktur. Nasıl tekeller kapitalizmin bir uru değil tam tersine kapitalizmin doğal ve gelişmiş hâlinin ta kendisiyse, emperyalizm ve savaş da kapitalizmin uluslararası özü ve biçiminden başka bir şey değildir. Sınırsız kâr üretimi için durmayan bir genişleme zorunluluğu kapitalizmi ucuz iş gücü ve kaynaklar için bitmeyen bir arayışa itmektedir. Kapitalist devlet, dünyanın her yerine yayılan bu hükmedilecek, sömürülecek ve el konulacak insan ve kaynak arayışında tekel çıkarlarının ve egemenliğinin aracıdır. Örgütlenmiş ve meşrulaştırılmış bir şiddet ve kontrol mekanizması olarak devlet, belirli tekellerin egemenliklerini ve çıkarlarını başka tekellere (ve onların devletlerine) karşı savaşlarla, müdahalelerle, çatışmalarla bu şekilde ilerletir.

Ancak bu kapitalist-emperyalist devlet aynı zamanda gittikçe gerçek yüzü daha da çok ortaya çıkan bir polis devletidir. Her savaş aynı zamanda bir iç savaş olduğundan, bütün egemenler emperyalist savaşlar belirginleştikçe ve ilerledikçe içeride gelişen direnişleri engellemek için baskı dişlilerini keskinleştirmekte ve genişletmektedir. Türkiye’deki devletin bir olağanüstü örgütlenme olarak geliştirdiği Saray Rejimi, bunun bir örneğidir.

TC devleti, bölgemizde emperyalizmin bir ileri karakolu olarak işlev görmektedir. NATO politikası ve öncelikle ABD planları, TC devlet politikasının ve bölgedeki müdahalelerinin ana belirleyicisidir, TC devleti bunlardan ayrı bir şekilde kesinlikle ela alınamaz. TC devleti bu nedenle hiçbir şeyi arda koymadan İsrail’e hizmet etmektedir. Soykırımın başlangıcından beri, İsrail’e silah ve mühimmat taşıyan gemiler Türkiye limanlarını açık bir şekilde kullanmaktadır. Askerî malzemenin yanında, giyimden gıdaya, enerji kaynaklarına kadar akla gelebilecek her türlü ticaret katlanarak artmıştır. Gelen tepkiye karşı bu ticaret için durdu denilse de farklı rotalar ve değiştirilmiş kayıtlar kullanarak bu ticaretin katlanarak devam ettiği defalarca kanıtlanmıştır. Biz bu yazıyı yazarken bile İsrail’e F-35 parçaları taşıyan bir Maersk gemisi Mersin limanı yolundadır ve bu ortaya çıkan sayısız örneklerden sadece biridir.

Bütün bunların yanında Azerbaycan’dan İsrail’e giden petrol hatları Türkiye’den geçmekte ve bu petrol İsrail’in toplam petrol ihtiyacının yüzde 40’a varan miktarını karşılamaktadır. Saray Rejimi, İsrail’deki soykırıma dur diyenlere şiddet uygulamakta ve tutuklamaktadır. Yakın zamanda soykırıma karşı gerçekleşen eylemlerden birinde “Özgür Filistin” sloganına kanundışı denilip kitleye saldırılmıştır. TC devleti, yine ABD ve İsrail çıkarlarına büyük bir hizmet olarak, Suriye’deki rejimin değişiminde büyük bir rol oynamıştır. Suriye’nin İsrail’e karşı direnişin barınamadığı, İsrail’in istediği gibi hareket edebildiği, emperyalizmin ve işbirlikçi bölge devletlerinin koruması altında kendini “resmî hükümet” ilan eden HTŞ’den tek bir müdahale bile görmeden işgal edebildiği bir yer hâline gelmesini TC devleti mümkün kılmıştır. TC devleti Suriye’nin sömürgeleştirilmesinde bu kritik rolü de kabul etmiştir.

Görüldüğü üzere, tekeller, emperyalist devletler ve onların işbirlikçi ortakları, bütünsel ve karmaşık bir kapitalist-emperyalist sistem oluşturmaktadır. Bu sistemde net olan ise kaybedenlerin hep işçiler, üretenler olduğudur. Tekellerin paylaşım savaşlarında ölmek, bu zorbalık, egemenlik, sömürüm sisteminde yaşamak bizim kaderimiz değildir. Kapitalist-emperyalist sistem dünyada hâkim olduğu hiçbir yerde yaşanılabilir ve onurlu bir yaşam sunmamaktadır ve gerek savaşlar gerek iklim kriziyle insanlığın kendisini bir yok oluşa sürüklemektedir.

Bu sistemde, işçi sınıfı, kendi burjuvazisi ve tekel egemenliğinin temsilcilerinin ardına dizilerek kurtuluşu, özgürlüğü, savaşsız ve sömürüsüz bir dünyayı elde edemez. 1 Mayıs, bunu anlamamız için önemli bir gündür ve işçi sınıfının kurtuluşunun yegâne yolunun kendi bağımsız ve bütünleşik politikası ve vizyonuyla geleceğini bize hatırlatır.

Emperyalistler, savaşlarını ilerletebilmek için, medya tekellerini ve siyasi egemenliklerini kullanarak halklar arası nefret, düşmanlık ve ayrımları durmadan kitlelere sunmaktadır. Halkların düşmanlaştırılması ve tekelci medyanın ırkçı propagandası bu nedenle emperyalist savaşla doğrudan bağlantılıdır. Buna karşı her zaman enternasyonal dayanışma ve kardeşlik hem eylem hem de söylemde ilerletilmelidir.

Ayrıca, yerel mücadele ve dinamiklerin enternasyonal niteliği ve önemi hiçbir zaman unutulmamalıdır. İşçi sınıfı ve hareketinin önündeki en büyük engellerden biri bu şekilde yerel talep ve vizyonlara sıkışmaktır. 1 Mayıs’ın enternasyonal dayanışması, kısıtlı yerel talepler için dünyanın farklı yerindeki işçi kardeşlerimize ihanet etmememiz gerektiğini öğretmelidir. Emperyalizmin tarihi, bu tarz politikaların egemenler tarafından bilinçli bir şekilde uygulanmasıyla doludur. Buna karşı bir tutum almamak, her coğrafyanın işçi sınıfının savaş ve emperyalizme karşı birbirleriyle dayanışma kurmasındansa, belirli ülkelerin işçilerinin kendi tekellerinin yanında başka işçilere karşı cephe almasına neden olacak, bunun önünü açacaktır.

Günümüzde Filistin direnişinin yarattığı enternasyonal dayanışma ve büyüyen eylem biçimleri, enternasyonal işçi sınıfı dayanışması ve cephesinin somut bir gerçek ve potansiyel olduğunu göstermektedir. Ticaret ve tedarik hatları üzerinden büyüyen dayanışma ve mücadele, devam eden savaş ve soykırımın nasıl bütün dünyada işleyen bir kapitalist-emperyalist üretim sistemi sayesinde olduğunu göz önüne sermektedir. Tek bir silah bile birçok coğrafyada üretilmekte, bu silahların ulaşımı yine farklı coğrafyalar üzerinden gerçekleşmektedir.

Bunu ve bu sistemin devam etmesinde işçi sınıfının rolünü anlamak, uluslararası sınıf bilinci için esastır. İşçiler bu sistemi anladıkça ve durdurmak için örgütlendikçe, kendilerinin üretimdeki esas rolleri de onlar için belirginleşmektedir. Ayrıca, her ne kadar üretim ağının bu enternasyonal niteliği, bütünlüklü eylemler için bir dezavantaj gibi görünse de, büyük avantajlar da taşımaktadır. Bu kadar uluslararası hâle gelmiş bir üretim ve tedarik sisteminde, tek bir parçanın çalışmaması, bütün zincir için önemli sonuçlar doğurabilir ve dünyanın birçok farklı yerindeki işçiler için ilham kaynağı olabilir. Bu nedenle, bu tür bağlantılar enternasyonal dayanışmanın yayılması ve gelişmesi için önemli nesnel olanaklar taşımaktadır.

Bu nesnel olanakların ilerletilebilmesi ve gerçekleştirilebilmesi, ancak işçi sınıfının bilinçli, disiplinli, tutarlı ve planlı örgütlenmesi aracılığıyla olacaktır. Bu doğrultuda enternasyonal dayanışmayı ve bağlantıları geliştiren her bilinçli inisiyatif, mücadele olanaklarımızı geliştirecek, bizi daha gelişmiş eylem biçimlerine yönlendirecektir.

Yaşasın uluslararası işçi sınıfı dayanışması!

Nehirden denize özgür Filistin!

*: Enternasyonal 1 Mayıs fanzininde yayınlanan metnin Türkçesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz