“Beş yüz bin emekçi vardık
Taksim Meydanı’na girdik
Öyle bir İstanbul gördük
Sorarlar bir gün, sorarlar”[1]
Belki yaşlandık, ama ısrarımız, direncimiz sürüyor: İstanbul 1 Mayısı’nın adresi, şeksiz-şüphesiz, Taksim’dir.
Kimi “aklıevvel”lerin öne sürdüğü gibi, kör bir inatlaşma, “sol çocukluk hastalığı” (yaşımız “çocukluk hastalığı” için bir hayli ileri…) ya da “küçük burjuva narsizmi”nden(??!) kaynaklanmıyor, bu ısrar, bu direnç.
Biliniyor: 1 Mayıslar kutlanmaya başladıklarından beri işçilerin kentlerin merkezlerinde, tam yüreğindeki meydanlarda kitlesel olarak boy göstermeyi seçmesi, boşuna değildir. Gündelik yaşamda kenar mahallelere, kentlerin saçaklarına, fabrika duvarlarının gerisine sürülmüş, burjuva yaşamının “gözden ırak, gönülden ırak” tutmaya çalıştığı bir sınıfın, birleştiğinde ne denli yığınsal, kararlı ve güçlü olabileceğine dair bir gösteridir 1 Mayıs kutlamaları. Sömürülenlerin tahakküme, sömürücülere ve sömürü düzenine karşı gündelik olarak uygulayageldiği “gizli senaryolar”ın[2] açık gösteriye dönüştüğü bir “biz varız, var olacağız!” haykırışıdır.
Şu da biliniyor: Taksim Meydanı, İstanbul 1 Mayısları için ayrı bir önem taşıyor. Kentin yüreği olmasının yanı sıra, 1977’de devlet güçlerinin gerçekleştirdiği katliamın mekânı, burası. Sular İdaresi binası ve Intercontinental Oteli’nden kitle üzerine açılan ateş ve bunu izleyen polis müdahalesinin yarattığı panik sonucunda kurşunlarla ya da ezilerek can veren yoldaşların sorulmayı bekleyen hesaplarının üstü üstüne yığıldığı alan. Egemenlerin işçi sınıfına, emekçilere ve devrimcilere ilan ettiği topyekûn savaşın simgesi. Bir yıl öncesine ilişkin örtülü-açık tehdit ve göz korkutmalara karşın, 1978’in 1 Mayıs’ında yine yüz binlerle toplanıp “Burası 1 Mayıs Alanı” haykırışlarımızla yeniden adlandırdığımız meydan… Her toplumsal tepki momentinde belleğimizde yeniden ve yeniden su yüzüne çıkan; tıpkı Haziran 2013 isyanında olduğu gibi…
Özetle, “makul ve ihtiyatlı” olmak adına vazgeçilebilir bir talep değil, Taksim…
Ama DİSK-KESK-TTB-TMMOB yöneticileri, geçen yılki Saraçhane fiyaskosunu sonlandırdıkları “Bu yıl olmadı ama gelecek yıl mutlaka Taksim’deyiz” tiradına rağmen 2025’te de yetkililerle giriştikleri, artık usandırıcı bir alışkanlığa dönüşmüş olan, “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak istiyoruz./ Olmaz, izin vermeyiz./ Peki o zaman, biz de başka yerde kutlarız. Ama alacağınız olsun!” “müzakere”sini tekrarlayıp, sonucu “Taksim irademizden geri adım atmadan Kadıköy’de buluşacağız (!?)”a[3] bağladı. Kim, nasıl, ne şekilde geri adım atmadı, sorusunun yanıtı DİSK yetkililerinin, Taksim taleplerini dile getirmek üzere genel merkez önünde toplanan öğrencilere verdiği yanıtta açığa çıkıyor: “Ancak hükümetten izin gelirse Taksim’e çıkarız!”[4]
Oysa, politik pratik açısından bakıldığında dahi Taksim, 2025’te çok daha kritik bir önem üstlenmişti: İktidarın İstanbul Büyükşehir Belediyesine karşı darbe girişiminin son damlasını taşırdığı öfke, yığınsal bir tepki olarak sokağa dökülmüştü bir ay kadar önce. Yıllardır çıt çıkmayan üniversitelerde gençlik, güvenlik güçlerinin inanmaz bakışları altında polis barikatlarını yıkmış, Valiliğin koyduğu yasaklara kulak asmayan halk genciyle yaşlısıyla meydanları doldurmuştu. Bütün bunlar, asgarî ücretin açlık sınırının altında kaldığı, işsizliğin zirve yaptığı, devletin dizginlerini ele geçirmiş bir avuç “azgın azınlık” ormanlardan kıyılara, dağlardan nehirlere, tarihî eserlerden mahalle büfelerine, depremzedelerin evlerinden Kanal İstanbul’un muhayyel kıyılarına, göz koydukları her şeyi doymak bilmez bir iştahla yağmalarken, yoksulluğun çöp kutularından, dağılan pazar yerlerinin artıklarından karnını doyurmaya çalıştığı, her gün 2-3 kadının koca/sevgili şiddetine, 4-5 işçinin iş cinayetlerine kurban gittiği, el kadar çocukların tarikat yurtlarında tecavüze uğradığı, göçmen kadınların kamyonlarla dolaştırılıp pazarlandığı… bir coğrafyanın “Artık Yeter!/ Edi Bese!” çığlığıydı. Emareleri yıllardır çevrelerini saran polis barikatlarına, dipçik darbeleriyle üzerlerine çullanan jandarmaya rağmen grev çadırlarını kuran, Ankara’ya yürüyüşe kalkışan işçiler, ekim alanları, su kaynakları için direnen köylüler veriyor. Ezilenlerin, sömürülenlerin, soluk alacak bir menfezden yoksun bırakılanların, “bu böyle gitmez,” uyarısı.
Bu nedenle 2025’in kitlesel bir 1 Mayıs gösterisi için Taksim’in hedef gösterilmesi, meşruluğu AYM kararıyla dahi tescillenmiş bir “hak”kın geri kazanılması, ama daha çok da ezilenlerin, sömürülenlerin, bastırılanların zedelenmiş özgüvenlerini geri alabilmelerinin bir vesilesi, iktidar açısından ise, ceberrutluğun, keyfiliğin bir sınırı/sonu olduğuna dair bir hatırlatma olacaktı. Toplumsal muhalefeti kendini iktidara taşıyacak bir manivela, canı istediğinde sokağa sürülüp canı istediğinde “haydi artık evlerinize dönün” çağrılarıyla yatıştırılacak bir hazır kıta olarak gören CHP’ye ise “çantada keklik” olmayan bağımsız bir sınıf iradesinin varlığını gösterebilecekti.
Olmadı! DİSK-KESK-TTB-TMMOB “bürokratları” bu sefer de Kadıköy’e çağırdı kitleyi. “Ferman padişahın” diyenler ise, bu kez 1 Mayıs 2025 Taksim Tertip Komitesinin çağrısıyla, Boğaziçi Köprüsü’nden Okmeydanı’na, Yenikapı’dan Levent’e, Sirkeci’den Kabataş’a İstanbul yakasının tüm toplu taşıma hatlarını lağveden ulaşım yasaklarına, Mecidiyeköy-Taksim arasında kurulmuş sekiz polis barikatına, Taksim’e yönelen caddelere çıkan tüm sokakları kapatan barikatlara, İstanbul Valiliğinin açıklamasına göre sahaya sürülen ve en küçük kıpırtıya orantısız ve amansız bir şiddetle müdahale eden 52 bin 656 polise[5] rağmen, Taksim iradesini yere düşürmedi. Sonuç?
Sonuç, DİSK-KESK-TTB-TMMOB mitinglerinin alışılageldik rehaveti içinde (ve Valiliğin rahat bir solukla açıkladığı üzere “olaysız”) geçen (oysa bu coğrafyada polisin müdahalesi olmadığı sürece her muhalefet mitingi “olaysız geçer”), medyanın şenlikli “orta sınıf” görüntülerini öne çıkardığı ve hava muhalefetinin de katkısıyla 2-3 saat içinde dağılan Kadıköy mitingi; sermaye düzeninin üzerine geçirdiği deli gömleğine karşı sınıf taleplerinin dile getiren, sloganları ve pankartlarıyla kendisine dayatılan cenderenin farkında olduğunu belli eden on binlerce işçinin katıldığı (yine “olaysız geçen”) Türk-İş Kartal mitingi ve Taksim çevresinde kendini bekleyen devlet şiddetini bilip göze alarak kuşatmayı yarmaya çalışan, ablukaya alınan, yere yatırılıp ensesine basılan, saçlarından yerlerde sürüklenen, ama gün boyu güvenlik güçlerine karabasan yaşatan binler…
[Burada durup DİSK yönetimine sormak gerekmiyor mu: Haydi kitleyi polis şiddetine kırdırmamak gibi bir kaygınız, katılımı en geniş ölçekte tutmak gibi bir arzunuz ve işçi sınıfının birliğini sağlamak gibi bir hayaliniz var; Taksim çatışmalarına girmekten bu nedenle kaçınıyorsunuz. O hâlde neden, “sınıfın birliği” adına şimdilik daha “ılıman” bir duruşu temsil eder gözüken Türk-İş’li işçilerden uzak duruyor, iki konfederasyonun ortak miting düzenlemesi için çaba sarf etmiyorsunuz? Sorun DİSK’in Türk-İş’ten daha “devrimci” olması mı, yoksa pozisyon/koltuk kaybı endişesi mi? Sahi CHP’nin gözünün içine bakan tutumunuz, sözleşme yetkisini elinizde bulundurduğunuz CHP’li yerel yönetimlerde tabanın itirazlarına kulak tıkayarak kapalı kapılar ardında bağladığınız uzlaşılarınızla, hepimizin onuru olan tarihiniz dışında, sizi daha “radikal” kılan nedir?]
Evet, devlet bir kez daha Taksim’i gerçek sahiplerine, yani “meydanın kaldırım taşlarını döşeyen, binaları inşa eden”[6] işçilere, “Ne yaparsanız yapın. Taksim’e çıkacak olan iradeyi durduramayacaksınız! Bu irade birkaç kişinin değil 19 Mart’ta ayağa kalkan halkın iradesidir. Tarihin en ağır yoksullaştırma programı karşısında ‘artık yeter’ diyen emeğin iradesidir. Barikatları aşarak umutlarımızı yeşerten gençliğin iradesidir,”[7] diye haykıran gençlere, müdahaleye tanıklık etmek ve haberleştirmek için uğraşan basın mensuplarına, göstericilere yönelik insan hakları ihlâllerine karşı alanda olan avukatlara karşı cansiperane bir biçimde “savundu.”
Belli ki bu kez fena korkmuşlardı: koca kentte ulaşımı geçmiş yıllardakine rahmet okutan bir ablukayla felç ettiler, neredeyse toplam gösterici sayısı kadar (50 küsur bin) polisi (TEM, KOM, Asayiş, trafik, çevik, hatta bekçiler… alayı görevdeydi) sokaklara sürdüler; avukatları gözaltı merkezlerine yaklaştırmadılar… Ama yapamadıkları bir şey vardı: bu kez Taksim iradesini “yasadışı terörist faaliyet” olarak kriminalize edemediler…
Tam tersi, kentin yaşamını felce uğratan, koca kenti dev bir tutukevine çeviren bu “yasaklı bayram” çelişkisi, daha bir göze batar, daha sorgulanır hâle geldi. İktidarın meşruiyet aşınımı süreci hızlanırken, Taksim’in 1 Mayıs alanı olma özelliği daha bir meşrulaştı…
“1 Mayıs alanı” elbet bir gün, üstelik de yakınlarda bir gün geri kazanılacak. O gün geldiğinde, hiçbir sendika ya da STÖ bürokratı, “muharebe kazanmış general” havasına bürünmesin. Taksim’e ellerimizde kızıl bayraklarımız, dilimizde Türkçe-Kürtçe Enternasyonal’le yığınlar hâlinde yeniden girişimiz, bugün ve geçtiğimiz yıllarda sokak sokak, barikat barikat meydanı zorlayan, biber gazı, plastik mermi yiyen, kafası-kolu kırılan, yerlerde sürüklenen adsız işçilerin, gençlerin, devrimcilerin, sosyalistlerin eseri olacak…
Selâm olsun onlara!
4 Mayıs 2025, İstanbul.
[1] Ruhi Su.
[2] “Gizli senaryolar” için bkz. James. C. Scott, Tahakküm ve Direniş Sanatları: Gizli Senaryolar, Ayrıntı Yay., 2010.
[3] “DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den 1 Mayıs Kararı: Taksim irademizden geri adım atmadan Kadıköy’de buluşacağız”, Gazete Oksijen, 18 Nisan 2025… https://gazeteoksijen.com/turkiye/disk-kesk-tmmob-ve-ttbden-1-mayis-karari-taksim-irademizden-geri-adim-atmadan-kadikoyde-bulusacagiz-239987.
[4] “Üniversitelilerden DİSK önünde 1 Mayıs çağrısı: Öğrenciler Taksim’de, DİSK nerede?” Sendika.org, 25 Nisan 2025… https://www.sendika.org/2025/04/universitelilerden-disk-onunde-1-mayis-cagrisi-ogrenciler-taksimde-disk-nerede-725341.
[5] “1 Mayıs’ta Taksim’e Çıkmak İsteyenlere Sert Müdahale!”, 1 Mayıs 2025… https://www.gercekgundem.com/guncel/taksimde-1-mayis-hareketliligi-gozaltilar-var-533542
[6] 1 Mayıs’ta Taksim kuşatmasını yarmaya çalışan Yapı Yol İş’li bir işçinin polis barikatı önündeki sözleri (https://www.youtube.com/watch?v=VcD-Fa70oVY).
[7] “1 Mayıs Taksim Tertip Komitesi’nden Gözaltılara Tepki”, 30 Nisan 2025… https://halktv.com.tr/gundem/1-mayis-taksim-tertip-komitesinden-gozaltilara-tepki-taksim-iradesini-934213h