Türkiye Varlık Fonu hakkında – 1

Ülkenin ekonomi çevrelerinde sıklıkla tartışılan bir konudur Türkiye Varlık Fonu. Ekonomi çevrelerinde tapılan akademik tartışmalar halkımızın pek ilgisini çekmez genellikle. Ancak kendilerini “muhalif” olarak tanımlayan medya organlarında özellikle de görsel medyada yapılan tartışmalar hayli ilgi görür. Bu tartışmalarda boy gösteren sözde ekonomistler de eleştiri üzerine eleştiri yöneltirler Türkiye Varlık Fonu adlı kuruluşa. Bu kuruluşa eleştiri yöneltilmesi elbette doğal da, eleştirilerin doğru bir perspektif dâhilinde doğru bir biçimde yapılması gerekir kuşkusuz. İşte bu konuda sınıfta kalıyorlar sözünü ettiğim muhalif medyada boy gösteren sözde ekonomistler. Sınıfta kalmalarının en önemli nedeni ise varlık fonlarının felsefesi ve uygulamaları hakkında yeterli bilgi sahibi olmamaları. Onlar, varlık fonu kavramının, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın bir ürünü olduğunu varsayıp bu varsayım üzerine kuruyorlar eleştiri mekanizmalarını. Oysa durum böyle değil. Dünyanın değişik ülkelerinde bulunmakta varlık fonu uygulamaları. Bu yazı dizisinde önce varlık fonu felsefesinden ve dünyadaki uygulamalarından söz edip ardından da Türkiye uygulamalarına yönelik eleştirilerimizi sıralayacağız.

VARLIK FONU NEDİR?

Ulusal varlık fonları değişik finansal varlıklara yatırım yapıp gelirlerini arttırmak amacında olan devletlerin kendi sahipliği ve yönetimi altında faaliyet gösteren fonlardır. Bu fonların kuruluş sermayesi devletin BÜTÇE FAZLASI gelirlerinden oluşur. Bütçe fazlası veren ekonomilerde bu fazlayı kullanmanın değişik yolları vardır, bunların en yaygın olanları aşağıda sıralanmıştır:

  • Devlet harcamalarını arttırmak,
  • Dolaylı ve dolaysız vergilerde indirim yaparak halkın üzerindeki vergi yükünü azaltmak,
  • Mevcudiyeti halinde borçlarını vadesinden önce ödemek,
  • Bir varlık fonu oluşturarak bütçe fazlası gelirleri buraya aktarmak, burada oluşan sermaye ile çeşitli finansal varlıklara yatırım yapmak. Bu varlıklar ulusal ya da dış kaynaklı olabilir. Burada amaç yatırım yapılan fonlar vasıtası ile devletin gelirlerini arttırmak ve elde edilen gelirler sayesinde ülkenin refah düzeyini tabana yaymak ve gelecek kuşaklara refah aktarmaktır.

Bu tür fon yönetimlerinin temel amacı varlıkların risk ve getiri dengesini dikkate alarak mümkün olan en yüksek kârı sağlamaktır. Özellikle parlamenter demokrasi denilen kapitalist devlet biçimi ile yönetilen ülkelerde mevcut olan bütçe kısıtlamaları ve parlamento denetimleri nedeni ile bu amaca ulaşmak pek de kolay değildir. Ulusal varlık fonları esas olarak parlamento denetimini aşmak amacı ile kurulmuşlardır.

Bu açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi ulusal varlık fonlarının kuruluş felsefesinde bütçe fazlası gelirlerin belirli yatırım alanlarına kanalize edilmesi düşüncesi yer alır. Bu nedenle de BÜTÇE FAZLASI OLMAYAN EKONOMİLERDE VARLIK FONU KURULMASI GÖRÜLEBİLEN BİR OLGU DEĞİLDİR.

Varlık fonlarında biriken sermaye iki şekilde oluşabilir:

1)         Emtiaya dayalı fonlar: Bunlar genellikle bir ya da daha çok ihraç ürününden elde edilen bütçe fazlası gelirlerden oluşan fonlardır. Körfez ülkelerinin petrol ve LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) ihracatından elde ettikleri gelirler bu tür fonların kurulmasını sağladılar. Yine Norveç devleti tarafından kurulmuş olan Government Pension Fund (Devlet Emeklilik Fonu) da bu tür fonlara örnek gösterilebilir. Fon kuzey denizinden elde edilen petrol gelirleri sayesinde 1990 yılında kurulmuş ve gerçekleştirdiği başarılı yatırımlarla bugün yaklaşık bir trilyon USD seviyesinde bir büyüklüğe ulaşmıştır.

2)         İkinci tip varlık fonları ise herhangi bir emtiaya bağlı olamayan fonlardır. Bu fonların sermayesi ise ağırlıklı olarak ülkelerin elde ettikleri dış ticaret fazlasından oluşurlar Çin’de faaliyet gösteren ulusal varlık fonları bu tür fonlara örnek teşkil ederler. ABD’de ise her iki tip ulusal varlık fonunun örnekleri bulunmaktadır.

Yukarıda genel prensiplerinin açıklanmasına çalışılan varlık fonları yine yukarıda belirtildiği gibi dünyanın dört köşesinde uygulama alanı bulmuştur. Hâlen aktif faaliyet gösteren irili ufaklı 82 adet ulusal varlık fonu bulunmaktadır. Bazı ülkelerde birden fazla ulusal varlık fonu kuruludur. Örneğin Çin’de faal olan dört, ABD’de ise 9 ulusal varlık fonu faaliyet göstermektedir.

Varlık fonları ağırlıklı olarak devlet tahvillerine, hisse senetlerine, yatırım fonlarına yatırım yaparlar. Bunun dışında nadiren de olsa yüksek getiri olasılığı bulunan projelere yatırım yapıp kalıcı veya geçici ortaklıklar kurmakta veya özel ortaklıklar (Joint Venture) teşkil etmektedirler. Ancak yatırım yaptıkları tüm alanlarda kazanç beklentisinin yüksek olması ve riskli yatırımlara girişilmemesi bahse konu fonların adeta ortak özelliğidir. Bu konuda o kadar tavizsiz davranılmaktadır ki SnP ve Moddy’s gibi kuruluşların yüksek kredi notu vermediği ülkelerin tahvillerine yatırım yapmamayı adeta yazılı olmayan bir kural h â line getirmişlerdir.

Varlık fonları ağırlıklı olarak ait oldukları ülkenin Merkez Bankası nezdinde kurulur. Merkez Bankası para politikalarını yönlendirme ve finansal istikrarı koruma alanlarında deneyimli kuruluşlardır. Bu durum ulusal varlık fonlarının liyakat sahibi uzmanlar tarafından yönetildiği inancını besler ve kuruluşundan itibaren fona güven duyulmasını sağlar. Ayrıca Merkez Bankasının hükûmetten bağımsız olarak faaliyet gösteren bir kuruluş olduğu genel kabul görmüş bir düşüncedir. Dolayısı ile bu fonların güncel siyasetten etkilenmeyeceği, devlet denetiminde olmakla birlikte siyasi rüzgârlardan bağımsız bir şirket olarak faaliyet gösteren bir kuruluş olarak faaliyet göstereceği düşüncesi egemen olur. Böylece ülke halkının fona karşı güven duyması sağlanır.

Bunun dışında bağımsız bir şirket olarak kurulmuş ulusal varlık fonları da mevcuttur. Bu tür fonlar hükûmet ve parlamentonun etkilerinden tamamen uzak oldukları düşüncesini oluşturmak açısından avantaja sahiptirler; ne var ki bunların halk nezdinde güven kazanabilmeleri zor olmakta, kendilerini kanıtlayabilmeleri kimi zaman yıllarca devam eden bir süreci gerektirmektedir.

Ulusal varlık fonlarına yönelik olarak bu genel bilgilendirme notunu takiben Türkiye Varlık Fonunun yukarıda açıklanmaya çalışılan felsefe ve prensiplere uygun olup olmadığını tartışabiliriz.

TÜRKİYE ULUSAL VARLIK FONU KURABİLİR Mİ?

Konuyu ulusal varlık fonlarının kuruluş felsefesi üzerinden tartışalım.

Bir varlık fonunun kurulabilmesi için her şeyden önce kamunun elinde birikmiş bir gelir fazlasının olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti nezdinde böyle bir gelir fazlasının, böyle bir birikimin bulunmadığı herkes tarafından bilinmekte. Dolayısı ile daha ilk adımda bir kural dışılık söz konusu.

Kamunun elinde hâlen böyle bir gelir fazlası, bir birikim olmadığı gibi ne kısa vadede ne de orta vadede böylesi bir fazlalığın oluşabilme olasılığı da mevcut değildir. Türkiye ne petrol ya da doğalgaz gibi ihracı ile gelir fazlası yaratabilecek bir emtiaya ne de dış ticarette bütçe fazlası yaratabilecek bir dış ticaret hacmine sahiptir. Cari fazlası olan bir emeklilik sistemi de mevcut değildir. Tam tersine Türkiye’de yıllardan beri devam eden bir bütçe açığı ve dış ticarette önüne geçilemeyen bir cari açık söz konusudur. Emeklilik sistemi için de benzer ifadeleri kullanmak gerekiyor. Burada da günden güne büyüyen bir cari açık bulunmakta ve bu açık bütçeden yapılan kaynak transferi ile kapatılmakta. Gelir fazlası olan tek kamu fonu işsizlik sigortası fonu. Buradaki gelir fazlası da işsizlik sorununa çözüm bulmak için kullanılması gereken bir fazlalık. Tabii bu gelir fazlasının sermaye kesimine teşvik amacı ile kullanılmış olması da ayrı bir eleştiri konusu ancak bu yazının kapsamı dışında.

Bütçe açığının ve dış ticarette oluşan cari açığın nedenlerini de tartışacak değiliz. Mevcut durumun resmini çekmek amacımız. Bu resim de bize içinde bulunduğumuz koşullarda Türkiye’de bir ulusal varlık fonu kurulmuş olmasının en hafif deyimi ile “abesle iştigal” anlamına geldiğini göstermekte.

O hâlde neden kuruldu bu fon?

Bunu da önümüzdeki sayıda tartışalım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz