Birleşik Krallık, eylül ayında bir yandan Filistin’i devlet olarak tanırken, diğer yandan İsrail’e silah ihracını sürdürmeye devam etti, Filistin eylem örgütü Palestine Action’ı terör örgütü kabul ederek binlerce destekçisini terörle mücadele yasalarına aykırılıktan gözaltına aldı. Yine eylül ayında Birleşik Krallık tarihinin en büyük ırkçı ve göçmen karşıtı yürüyüşüne tanıklık etti. Biz de tüm bu gelişmeler ile iç siyaset, işçi sınıfı ve devrimci hareketin güncel durumunu İskoç Sosyalist Partisine (SSP) sorduk. Güncel gelişmelere dair değerlendirmelerinin yanında bize bir parti olarak seçime bakışlarını, mart ayında gerçekleşen yerel seçimlerde edindikleri saygın kazanımı ve 2026 genel seçimleri için gündemlerini aktardılar.
İşçi Partisi hükûmetinin son dönemdeki iç politikalarına dair değerlendirmelerinizden bahsedebilir misiniz? İşçi Partisi hükûmetinin işçi sınıfı üzerindeki etkisi ne oldu?
Öncelikle, uluslararası sosyalist ve komünist oluşumlara yer sağlamaya yönelik sarsılmaz kararlılığı için Kaldıraç’a teşekkür etmek istiyoruz. Dayanışmanız son derece değerli ve Birleşik Krallık siyasetinin mevcut durumunu siz ve okuyucularınızla tartışma fırsatı bulabilmekten çok memnuniyet duyuyoruz.
2024’te Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi, İngiltere parlamentosunda tarihî bir çoğunluk kazandı: artık büyük değişiklikler yapabilecek parlamento gücüne sahip bir hükûmet olmuşlardı. İşçi Partisi hükûmetini seçen Birleşik Krallık halkı bunu Keir Starmer’ın İşçi Partisine duyduğu bir sevgiyle değil (zaten bu parti artık neredeyse Tory’ler[1] ile ayırt edilemeyecek kadar merkez sağ bir kapitalist partiye dönüşmüştü), daha ziyade görevden ayrılan Muhafazakâr hükûmete duydukları derin tiksinti ve bıkkınlıkla yaptı. Muhafazakârlar geride bir hayat pahalılığı krizi, kötüleşen çalışma koşulları ve kitlesel hoşnutsuzluk bırakmıştı. O zamandan beri ise Starmer’ın İşçi Partisi hızla çöküşe geçti.
2024’teki ezici seçim zaferinden bu yana Starmer ve ekibi, politika ile ilgili olanlar ve olmayanlar dâhil bir dizi skandala bulaştı ve bu durum en sert eleştirmenlerinin bile öngöremeyeceği kadar hızlı bir şekilde tarihsel olarak popülerliğini yitirmesine yol açtı. Malî skandallar, soykırımın aklanması ve artan kemer sıkma politikaları, bu yeni hükûmetin sunabildiği tek şeydi ve Britanya işçi sınıfı bunu kısa sürede kavradı. Jeffrey Epstein’ın yakın dostu olarak tanınan ve uzun yıllardır İşçi Partisi sağ kanadının simgesi olan Peter Mandelson’ın ABD büyükelçisi olarak atanması ise Starmer’ın en son büyük skandalı oldu ve onu giderek daha sürdürülemez bir konuma sürükledi.
Starmer’ın İşçi Partisinin en karanlık yönü -Filistin eylemlerini yasaklamaları, protestoları bastırmaları, İsrail’e koşulsuz destekleri ve Gazze’deki soykırımı bu terimle anmayı kesin biçimde reddetmelerinin yanı sıra- açıkça göçmen karşıtı tutumları olmuştur. Starmer’ın ekibi, önceki Tory hükûmetlerinden bile daha ırkçı, yabancı düşmanı ve bölücü bir söylemi benimsemek gibi taktiksel bir karar aldı. Starmer, bir basın toplantısında Birleşik Krallık’ı yabancı işgalciler tarafından işgal edilmiş “yabancılar adası” olarak nitelendirerek de oldukça kötü bir üne kavuştu. Bu hükûmet, Britanya egemenlerinin İmparatorluk günlerinden bu yana kullandığı böl ve yönet taktiğini esas alarak ülkenin en savunmasız kesimlerini günah keçisi ilan etti, toplumu böldü ve ayrışmayı utanmazca körükledi. Bunun sonucunda şiddet arttı ve aşırı sağa verilen destek giderek güçlendi.
Bu hafta Starmer’ın kamuoyu önünde öfkesini kontrol edemeyerek başdanışmanına kendisini “koruyamadığı” için bağırdığına dair haberler çıkması, Başbakan’ın günlerinin sayılı olduğunu gösteriyor; ancak sosyalistlerin bundan çok az teselli bulması gerekir. Starmer, İşçi Partisi sağ kanadının karizmasız yüzüdür, fakat kurulu düzen onu kaçınılmaz olarak görevden alıp yerine daha az nefret edilen birini getirdiğinde, bu değişimin yol açacağı tartışma ve kaos sadece yükselen aşırı sağ dalgalarını daha da cesaretlendirecektir. Starmer’ın popülerliğini yitirmesi, kapitalist İşçi Partisinin çöküşünün nedeni değil, işaretidir: Muhafazakâr Parti içindeki Thatcherci eski muhafızlar, Starmer’ın İşçi Partisi biçimindeki Yeni Muhafazakârlara (diğer adlarıyla “Yeni Yeni İşçi Partisi”, “Mavi İşçi Partisi”, “Lie-bour” vb.) alan açmıştır. Benzer şekilde, sol bu belirsiz ve zorlu dönemin getirdiği zorlukların üstesinden gelemezse, Starmer’ın İşçi Partisi de çok daha tehlikeli bir grup olan Margaret Thatcher hayranı Aşırı Sağ Reform Partisine alan açacaktır.
Birleşik Krallık ve özellikle İskoçya’da işçi sınıfının ve devrimci hareketin şu anki durumu nedir?
Birleşik Krallık’taki devrimci hareket, büyük ölçüde Avrupa ve Batı dünyasındaki devrimci hareketin kaderini izlemiştir. Gelgitler olmuştur ancak Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden ve iç politikada Thatcher’ın madencileri yenilgiye uğratmasından bu yana sınıf bilincinin çöktüğü inkâr edilemez.
2025’te devrimci Marksist hareket büyük ölçüde bölünmüş ve dağınık durumdadır. İskoçya’daki sosyalist hareketin birlik ve başarıya en çok yaklaştığı an, SSP’nin 2003’teki seçim başarısı olmuştur: 2007’den bu yana İskoç parlamentosunda örgütlü bir sosyalist varlık bulunmamaktadır ve hareketimizin zaman zaman kaydettiği önemli kazanımlar ile başarılar da dağınık ve düzensiz kalmıştır.
Ancak son birkaç yılda, Birleşik Krallık’taki iki partili sistemin hızlı çöküşü ve İskoçya’da SNP içindeki sürekli artan çalkantılar, giderek daha istikrarsız ve öngörülemez bir siyasi tabloya yol açtı. Bunun yanı sıra, Filistin’de süregiden soykırım ve Britanya halkının büyük çoğunluğunun hükûmetlerinin İsrail’in savaş suçlarına verdiği desteğe duyduğu tiksinti, Birleşik Krallık/İskoçya siyasetinde sosyalist ve Filistin yanlısı sesler için yeni bir alan açtı.
Ancak bu siyasi istikrarsızlık, Britanya siyasetinde aşırı sağın temsilinin artmasına da yol açtı. Göçmen karşıtı söylem Birleşik Krallık’ta adeta bir kanser gibi yayılırken, Britanya siyasetinde en gürültülü slogan -son birkaç yılda ülkenin bir numaralı hedefi hâline gelen mültecilerle dolu küçük lastik botlara atıfla- “Botları Durdurun” oldu. SSP ve soldaki yoldaşlarımız olarak yükselen aşırı sağ dalgasına karşı üzerimize düşen mücadeleyi sürdürdük (2021’de Kenmuir Caddesi’nde polis tarafından iki göçmenin sınır dışı edilmesini engelleyen ve SSP’den bazı yoldaşların da yer aldığı cesur eylem, bunun önemli ve sembolik bir zaferiydi); ancak medya ve yabancı milyarderler, aşırı sağ seslerin herkesten daha fazla duyurulmasını sağladı.
Elon Musk, Birleşik Krallık’ta aşırı sağ kışkırtmaların büyük bir kısmını bizzat finanse etti ve Tommy Robinson ile, aşırı görüşleri nedeniyle aşırı sağ Reform Partisinden atılan milletvekili Rupert Lowe dâhil Britanya siyasetinin en zehirli figürlerinden bazılarına hem onayını hem de mali desteğini verdi. Musk, aşırı sağın kurumsal yüzü ve Reform Partisi lideri Nigel Farage’ı ise “yumuşak” ve fazla solcu olmakla eleştirdi.
Bu arada, dengeli ve tarafsız Britanya medyası, aşırı sağın tanıtımında elinden geleni fazlasıyla yaptı. Birleşik Krallık Parlamentosundaki milletvekillerinin yalnızca %0,7’sini temsil etmelerine rağmen, Reform Partisi, Birleşik Krallık devlet yayıncısı BBC tarafından bildirilen tüm haberlerin bıktırıcı bir şekilde %25’inde yer aldı. Ki aynı BBC, Filistin yanlısı tüm düşünceleri susturdu ve sol görüşlerini ifade eden sunucularını işten çıkardı. İskoç Sosyalist Partisi ise ana akım medyada neredeyse tamamen kara listeye alındı. Öyle ki, Hamilton ara seçiminde hem BBC Scotland hem de STV’de yayın hakkı reddedilen tek köklü parti oldu.
Sendika hareketi, Birleşik Krallık’ın giderek daha baskıcı hâle gelen sendika yasalarına karşı mücadele etmek ve sınıf bilincini artırmak için rolünü oynamaya devam ediyor, ancak çok sayıda Birleşik Krallık sendikası kendisini hâlâ İşçi Partisine bağlamaya devam ediyor ve bu da onları son derece zayıf hâle getiriyor. Onurlu istisnalar da var: İskoçya’da, FBU (İtfaiye Sendikası) Hamilton Ara Seçimi sırasında sosyalist eylemcilerle omuz omuza durarak seçmenleri yabancı düşmanı ve işçi karşıtı Reform Partisinden uzak durmaya çağırdı. İskoç sosyalistlerinin işçi hareketini yeniden inşa etmesi ve aşırı sağa karşı mücadeleyi yönetmesi, FBU gibi sendikalarla iş birliği içinde mümkün olacaktır.
Son dönemde İskoç Sosyalist Partisi Glasgow’un Güney Merkez bölgesinde yapılan ara seçimlerde önemli kazanımlar elde etti. Seçim süreci, SSP’nin gündemi ve seçim sonuçları hakkında bilgi verebilir misiniz?
SSP, bu ara seçimde son yıllardaki en güçlü oylarından birini aldı; iki aşırı sağ partiyi (Reform ve UKIP) geride bırakacak toplam oy oranına ulaştı ve ayrıca Muhafazakârları ve Liberal Demokratları da geride bıraktı. Yerel bir ara seçimin sonuçlarını abartmamak gerekiyor olsa da bu bölgede kaydedilen etkileyici ve anlamlı ilerlemeyi göz ardı etmemeliyiz. Bu kampanya açık ara bir zayıf aday kampanyasıydı: zengin bağışçılardan destek almadan yarışan tek partiydik, medyada neredeyse hiç yer alamadık ve on yılı aşkın süredir ana akım televizyon ve sosyal medyadan düzenli olarak dışlandık.
Peki bu kadar güçlü bir sonucu nasıl elde ettik ve bu yılın başlarında oldukça çekişmeli olan Hamilton ara seçiminde -görünüşte daha az etkileyici gelse de- saygın bir sonuç nasıl aldık? Belki de en önemli faktör, yorulmak bilmeyen saha kampanyamızdı: Sokaklarda çok daha büyük partileri sayıca geride bıraktık, kararlı aktivistlerle düzenli sokak stantları kurduk, kapsamlı bir broşür dağıtım kampanyası başlattık (ki karşıtlarımız bile bunun tahmin ettiğimiz kapasitemizin çok ötesinde yapıldığını kabul etti) ve şehrin tüm ilgili miting, gösteri, yürüyüş ve protestolarına düzenli olarak katılmaya devam ettik. Sadece halka açık toplantılar düzenlemekle kalmadık, aynı zamanda Filistin’deki soykırımı konu alan bir belgesel gösterimi ve deneyimli eylemcilerin megafonlarla SSP’nin politikalarını seçim bölgesindeki kalabalığa anlattıkları birkaç “sosyalist sokak çalışması” gerçekleştirdik. Ayrıca, genç bir sağlık çalışanı ve sendikacı olarak ilk kez seçime katılan harika adayımız Olivia Murphy’nin katkısından da faydalandık.
Aynı taktiği, birkaç hafta boyunca İskoçya’nın en önemli siyasi savaş alanı olan Hamilton’da da uyguladık ve sonuç, bir bakıma beklediğimiz kadar güçlü oldu. Son derece popüler olmayan ama nihayetinde başarılı olan İşçi Partisi ve kamuoyuna görünmek istemediği için “Kaybolan Davey” ve “Görünmez Adam” lakaplı beceriksiz adayı, bocalayan ve etkisiz SNP ve basında ve televizyonda en çok yer alan aşırı sağcı Reform Partisi arasında olmak üzere bu koltuk, üçlü bir yarışa sahne oldu.
Ayrıca, sendikacı, sosyalist ve üniversite çalışanı olan Collette Bradley gibi bir başka harika adayı da destekledik. Bradley, herkesin gözünde politik açıdan en etkileyici adaydı: Katıldığı her seçim mitinginde en fazla halk desteğini aldı ve adil bir siyasi mücadelede diğer adayları geride bırakarak onların bu göreve hiç uygun olmadıklarını ortaya koydu. Ne yazık ki, halkın politik açıdan bilinçli çok az bir kesimi bu etkinliklere katıldı.
Southside’da, ana akım partilerin çoğunun izlediği egemen söylemi eleştiren tek partiydik. Starmer, Trump’a ve Amerikan İmparatorluğu’na sadakatini göstermek istediğini açıkça belirtmiş, devlet ziyareti sırasında ABD Başkanı’nın yanında dururken Amerikan rejiminin söylemlerini tekrarlamıştı. İşçi Partisi hükûmeti ayrıca Reform Partisinin Ulusal Sağlık Servisinin büyük bölümlerini özel ABD sağlık sigortası şirketlerine satma politikasına da yakın durmuştu. Ki Trump, çökmekte olan vasallığı yağmalayarak, İngiltere sağlık sistemini ele geçirmek istiyor. Her iki seçim kampanyasında da Reform’un karanlık planlarını açığa çıkardık ve potansiyel Reform seçmenlerini aşırı sağa oy vermemeleri için ikna etmeye çalıştık. Bu, ulusal medyanın daha az rol oynadığı Southside’da daha başarılı oldu, ancak devletin tüm gücü hazır anlatılarıyla Hamilton’da devreye girdiğinde, aşırı sağ doğal olarak ilerleme kaydetti.
Southside’daki sonuç ve Hamilton’daki mütevazı başarı, aşırı sağın yükselişine karşı tek yanıtın sosyalizm olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde gösterdi.
SSP, 2026 Mayıs ayında İskoçya’da yapılacak seçimlere nasıl hazırlanıyor? Gündeminizde yer alan başlıca konular ve politikalar nelerdir?
SSP, 2026 İskoç Parlamentosu seçimlerinde ülkenin tüm 8 bölgesinde aday göstermeyi hedefleyerek güçlerimizi inşa ediyor ve üyelerimizi seferber ediyor. Bu, son yıllarda üstlendiğimiz en büyük seçim mücadelesi olacak ve 2026’da ülkedeki her kişinin, kendini işçi sınıfına adayan bir partiye oy verme fırsatına sahip olması anlamına gelecek. Bu devasa bir görevdir, ancak mücadeleci bir sosyalist partinin yerine getirmeye hazır ve istekli olması gereken bir görevdir.
SSP’nin kurucu ilkelerinden biri, partimizin bayrağı altında aday olan tüm seçilmiş temsilcilerin, tartışmasız şekilde, ortalama nitelikli işçi maaşından fazla maaş almamayı kabul etmesidir. Geçmişteki tüm SSP MSP’leri bunu yaptı, gelecekteki tüm SSP MSP’leri de aynı şekilde yapacaktır.
Odaklandığımız politika alanlarının çoğu, varlığımız boyunca kampanya yürüttüğümüz konular olacaktır: yüksek kaliteli, çevre dostu belediye konutları (100.000 yeni, kaliteli belediye konutu inşa etme politikasıyla); güçlü bir barış yanlısı duruş ve İsrail’in Filistin’e yönelik soykırım savaşının sona erdirilmesi ve bunu kolaylaştıranların hesap vermesi çağrısı (aynı zamanda silah şirketlerine verilen tüm kamu finansmanının durdurulması); iklim krizini, işçileri cezalandırmak yerine çevre kirliliğine yol açan şirketlerle mücadele ederek ele alan sosyalist yeşil yeni bir anlaşma; herkes için ücretsiz toplu taşıma, izolasyon, yoksulluk ve işsizlikle mücadele; tüm öğrenciler için yaş ayrımı gözetmeksizin lezzetli ve besleyici ücretsiz okul yemekleri; altyapıyı yeniden düzenleyerek ve özel sektörü kamu hizmetlerimizden çıkararak sağlık ve eğitim alanlarında çalışma olanakları yaratmak; gerileyen belediye vergisini kaldırarak yerine İskoç Hizmet Vergisi’ni getirmek; işçi hakları; kitlesel, demokratik kamu mülkiyeti; uluslararası sosyalist mücadeleleri desteklemede önemli bir rol oynayan ve dünya sahnesinde sosyalizmin kızıl bayrağını gururla dalgalandıran bağımsız, sosyalist bir İskoçya.
Bununla birlikte, biz bir seçim partisi değiliz. Richie Venton, The National gazetesinde seçimlere karşı tutumumuz hakkında şöyle yazmıştı:
“SSP seçimlere; sokaklarda, işyerlerinde, üniversitelerde ve mahallelerde yürüttüğümüz mücadelelerin bir parçası olarak ve bu mücadelelere işçi sınıfının sosyalist sesini kazandırmak için katılır, – Holyrood[2] da bu alanların birisidir. İskoçya’da köklü bir sosyalist parti olarak, kapitalizme ve hükûmette hangi parti olursa olsun, bu kâr amacı güden, özünde sömürücü sistemin sonuçlarını dayatan partilere karşı 27 yıldır isyan etmeye hazır olan gurur verici bir geçmişimiz var. Tek bir sosyalist İskoç Parlamentosu Milletvekili bile, mahallelerimiz ve işyerlerimizdeki insanların mücadelesi için paha biçilmez bir kürsü olurdu. Amacımız, işçi sınıfının Holyrood’da güvenilir ve yozlaşmamış bir sese sahip olduğu duruma geri dönmektir. İşte bu yüzden SSP, partimiz için seçilecek herhangi bir MSP’nin, diğer tüm partilerden olanların kazandığı 74.507 £ yerine, ortalama İskoç işçi maaşıyla yaşaması konusunda ısrarcıdır. İnsanların siyasi yolsuzluğa ve çıkarcı fırsatçılar olarak nitelendirdikleri politikacılara karşı öfke duyduğu bir çağda, SSP’nin, sosyalist İskoç Parlamentosu Milletvekillerinin işçi maaşıyla, halkla temas hâlinde, yozlaşmamış şekilde yaşamasına yönelik bu temel ilkesi sadece benzersiz olmakla kalmayıp, aynı zamanda Nigel Farage gibi daha da tuzu kuru fırsatçılar ve ırkçı bölünmeleri körükleyenlere karşı vazgeçilmez bir silahtır.”
SSP, ana akım siyasi partilerden daha geniş kitlelere hitap eden ve uzun vadeli potansiyele sahip güçlü bir sosyalist platforma sahiptir. Kapitalist basın ve medya, iktidar sınıfının çıkarlarını temsil eden milyonluk şirketler ve bireyler, yükselen aşırı sağ dalgaları ve protestoları suç saymaya istekli bir hükûmet gibi devlet mekanizmasının tüm güçleriyle mücadele etmeye hazırız.
Bunun kolay olacağına dair hiçbir yanılgımız yok ve burjuva seçim sisteminin bir sosyalist partiye gerçek bir şans vereceğine dair hiçbir inancımız da yok. Ancak mücadele, SSP’nin temel ilkelerinden biridir ve işçilerin temsilcilerini İskoç Parlamentosuna yerleştirme konusundaki zorlu mücadeleye hazırız.
Reform UK önemli kazanımlar elde ediyor ve bazı raporlara göre hem İşçi Partisini hem de Tory’leri geride bırakmış durumda. Reform’un önerdiği politikalar neler? Bu yükselişi nasıl açıklayabiliriz? Reform’un İskoçya’daki gücü nedir? İşçi sınıfı ve sosyalistler bu gelişmeye nasıl tepki vermeli?
13 Eylül Cumartesi günü, Birleşik Krallık tarihinin en büyük faşist yürüyüşüne tanıklık etti. 110.000 göçmen karşıtı protestocu, İngiliz bayraklarına ve Birleşik Krallık bayraklarına sarınarak Londra’ya indi. Bu yürüyüş, aşırı sağcı, kokain bağımlısı ve şiddet geçmişine sahip bir suçlu olan Stephen Yaxley-Lennon (daha çok Tommy Robinson olarak biliniyor) tarafından organize edildi ve yönetildi.
İskoçya’da ise işler farklıydı. SSP, 2024 seçim sonuçlarından önce de olduğu gibi, İskoçya Özelciliğine (Scottish Exceptionalism) karşı uyarılarını açıkça sürdürse de aşırı sağı İngiltere’deki anti-faşistlerden daha etkin şekilde geride tuttuğumuz inkâr edilemez. Bu, çok daha zorlu bir zeminde mücadele eden İngiliz yoldaşlarımıza bir eleştiri değildir. Son iki yıl içinde Glasgow’da birçok büyük (ve bazı küçük) ırkçı, faşist ve aşırı sağcı gösteri düzenlenmeye çalışıldı. Her seferinde, anti-ırkçı göstericiler aşırı sağcıların sayıca çok üzerinde çıktı.
En son olarak, 20 Eylül Cumartesi günü, Tommy Robinson’ın eşkıya grubu, bir önceki hafta Londra’da yaptıkları güç gösterisini Glasgow’da tekrar etmeye çalıştı. Ancak sokaklarda 2’ye 1 oranında sayıca geride kaldılar. Çok çeşitli kesimlerden oluşan anti-ırkçı gruplar, onlarca SSP üyesi ve büyük bir Filistin bloku dâhil, çoğunlukla sarhoşlardan oluşan bu faşist güruha karşı durdu. Karşı protestocuların bazıları yumruklandı ve üzerlerine cisimler atıldı, ancak sonuçta Birleşik Krallık bayrağı sallayan faşistler, yönünü şaşırmış gericiler ve sarhoş eşkıyalar sokaklardan püskürtüldü. “Biz sizden çok, hem de çok fazlayız” ve “Birleşen işçiler asla yenilmez” gibi eski sloganlar bir kez daha doğruluğunu kanıtladı ve Glasgow’daki solun potansiyeli tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Önemli bir not olarak, bu faşist yürüyüşe birkaç Reform Partisi meclis üyesi de katıldı: aşırı sağ hareketin saygın, kurumsal yüzleri, BNP üyeleri (Britanya Ulusal Partisi), beyaz üstünlükçüler ve kendini açıkça Nazi olarak tanımlayan kişilerle birlikte yürüdüler. Hepsi bu yürüyüşü, mevcut siyasi düzene karşı barışçıl bir hoşnutsuzluk ifadesi olarak göstermeye çalıştı. Yürüyüşün en önünde Charlie Kirk’ün resmiyle boyanmış bir pankart taşındı ve gösteri onun anısına adandı.
Bir ay kadar önce, Glasgow’da diğer aşırı sağcı gösterilerin yaptığı gibi saygınlık kazanmaya yönelik belirsiz girişimlerde bulunulmadan, açıkça faşist bir yürüyüş düzenlendi. Bu yürüyüş, Nigel Farage’ın ilk büyük siyasi grubu olan ve şu anda faşist Nick Tenconi tarafından yeniden şekillendirilmiş aşırı sağcı bir Hıristiyan fundamentalist örgüt hâline gelmiş UKIP tarafından organize edildi. Yürüyüşçüler büyük siyah haçlar ve İsrail bayrakları taşıyarak “İsa kraldır” ve “Hemen toplu sınır dışı etmeler” sloganları attılar. Bu acınası grup, sayıca çok azdı ve şehirde büyük bir anti-ırkçı grup tarafından kovalandı. Birleşik Krallık hükûmeti, halkı veya anti-ırkçıları faşistlerden korumak için değil, faşistleri bizden korumak için Birleşik Krallık’ın çeşitli bölgelerinden (Londra’dan gelen kötü şöhretli Met dâhil) polis gönderdi: anti-ırkçılar devletin haydutları tarafından kuşatıldı, itildi ve sözlü olarak tehdit edildi. 1930’lardaki Cable Caddesi Savaşı’na ürkütücü bir şekilde benzeyen görüntülerde, Naziler polis tarafından sokaklarımızda eskort edilirken, endişeli halk üyeleri faşizme karşı koydukları için mağdur edildi ve suçlu ilan edildi.
Daha az cesaret verici olan ise, Birleşik Krallık genelinde göçmen otellerine yönelik şiddetli saldırıların İskoçya’yı da vurmasıdır. Falkirk’te göçmenleri barındıran bir otel ırkçılar tarafından saldırıya uğradı ve ırkçılar anti-ırkçı protestoculara karşı 4’e 1 oranında sayıca üstünlük sağladı. SSP Ulusal Sendika Örgütleyicisi Richie Venton, partinin The National gazetesindeki iki haftada bir yayınlanan köşesinde olanları şöyle aktardı: “Protestocular “uluyan bir güruhun parçasıydı, bazıları Nazi selâmı verirken, 1970’lerin faşist Ulusal Cephe sloganı, Union Jack bayrağında siyahlar yok, diye haykırıyorlardı. Bu kalabalığın içinde, kanlı bir hançerle delinmiş bir kafatası resmi ve üzerinde Hepsini Öldürün, Tanrı Ayırsın yazan pankartları taşıyanlar vardı. Bu gösterideki lümpen kesimler, tamamen barışçıl olan ırkçılık karşıtı gösterideki kadın görevlilere küfürler yağdırdı, onlara ‘orospu’ dedi ve hepimizi pedofil olarak nitelendirdi.” Gerçekte, faşist organizatörlerin orantısız bir kısmı, bazıları çocuklara karşı işlenmiş şiddet ve cinsel suçlardan sabıkalıdır. Falkirk, Grangemouth Rafinerisi’nin (on yıllardır işçi sınıfına yönelik en büyük endüstriyel saldırı) ve Alexander Dennis otobüs üretim fabrikasının kapatılması nedeniyle büyük bir öfkenin yaşandığı bir yerdir. SSP, bu iki işyerini kurtarmak için kampanyaların öncülüğünü yaptı, çeşitli partilerden yerel meclis üyelerinin takdirini kazandı ve Keep Grangemouth Working (Grangemouth’ı Çalıştırmaya Devam Et) sözcüsü ve sendika temsilcisi Chris Hamilton’ı 2024 Ulusal Konferansımıza konuk konuşmacı olarak davet etme onuruna nail oldu. Bununla birlikte, birçok yerli halk, iktidar kesiminin onları yönlendirdiği sonuçlara varmış ve gerçek suçlunun kapitalist sınıf olduğunun farkına varmayarak, göçmenleri kendi acılarının sorumlusu olarak görmektedir.
Yoldaşlar, bunun kulağa geldiği kadar cesaret kırıcı olmadığını unutmamalıdır: Falkirk’te ırkçıların sayıca bizden üstün olduğu aynı gün, Glasgow’da bir yıldan fazla süredir İskoçya’da gerçekleşen en büyük Filistin yanlısı gösterisi düzenlendi ve binlerce kişi, İsrail’in soykırımcı genişlemesine son verilmesi çağrısında bulunmak için yenilenmiş bir enerjiyle Glasgow sokaklarında yürüdü.
Birleşik Krallık ve İskoçya’da Filistin yanlısı mücadelenin şu anki durumu nedir? Palestine Action’ın terörist grup olarak yasaklanmasını ve Palestine Action’ı desteklemek için hâlen devam eden protestoları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kararın Birleşik Krallık’taki toplumsal hareketler ve işçi sınıfı için genel olarak önemi nedir?
Yukarıda bahsedilen Filistin için düzenlenen büyük ulusal gösteri, İskoçya’daki Filistin yanlısı hareket için çok önemli bir an oldu. Bu gösteri, soykırımın ilk günlerinden bu yana İskoçya’da görülen en büyük gösteriydi ve televizyon ekranlarında açlıktan ölen çocukların korkunç görüntülerini izlemek katılımcıları harekete geçirdi. Soykırımın ikinci yıldönümüne yaklaşırken, İskoç sosyalist ve Filistinli gruplar, soykırımın sona ermesi ve hükûmetimizin İsrail’e verdiği desteğin kesilmesi için sokaklarda, işyerlerinde ve sendikalarımızda kampanyalarına devam ediyor. Hem İskoçya’da hem de daha geniş anlamda Birleşik Krallık’ta bu çağrılar kulak ardı ediliyor.
Kier Starmer ve David Lammy işbirlikçiliklerini devam ettirirken, Birleşik Krallık hükûmeti İsrail’in gerçekten soykırım yaptığını kabul etmeyi reddediyor. Bu kısmen kendini koruma arzusundan kaynaklanıyor: Starmer ve Lammy, birey olarak İsrail’in askerî harekâtının en sesli destekçilerinden oldular ve ortalık yatıştığında, eylemlerinin yasal sonuçlarıyla karşı karşıya kalma tehlikesiyle yüzleşecekler – İşçi Partisi, tarihsel olarak partiyi büyük ölçüde destekleyen bir kesim olan Müslümanların oylarını neredeyse tamamen kaybettiği için inkâr edilemez bir şekilde siyasi sonuçlarla şimdiden yüzleşmektedir.
İşçi Partisi hükûmeti, ülkeyi dışarıdaki sahte düşmanlarla savaşa hazırlamak ve işçilerin dikkatini evdeki gerçek düşmanla olan savaştan başka yöne çekmek dâhil olmak üzere, savaş yoluyla Britanya’yı yeniden sanayileştirmeyi planladığını açıkça belirtmiştir. Starmer’ın, ABD başkanının önünde iğrenç bir şekilde yalakalık yaparak gösterdiği gibi, mücadele etmeye hevesli olduğu bu sahte düşmanlardan biri Filistin’dir. Starmer, bir yetişkinin onayını kazanmaya çalışan bir çocuk edasıyla “Bu konuda çok net olacağım, Hamas bir terör örgütüdür” dediğinde, gerçek anlamıyla sırtı sıvazlandı ve bir “Aferin!” aldı.
İskoç hükûmeti, orta sınıf liberal jest politikasını sürdürerek Filistin halkına çok az gerçek destek sunmuş ve Filistin hareketine boş sözlerden başka bir şey vermemiştir. Son zamanlarda SNP, İsrail’in soykırımını destekleyen silah şirketlerine desteği sonlandırma sözü vererek ilkeli ve savaş karşıtı görünmeye çalışmıştır – bu, BM kararına geç bir tepkidir. Ancak bu bir aldatmacadır, çünkü SNP bu açıklamanın ardından Ukrayna’ya silah sağlayan silah şirketlerine daha fazla sübvansiyon vereceklerini duyurarak önceki taahhütlerinin etkisini fiilen geçersiz kılmıştır. Bu örtülü U dönüşünü, savaş endüstrisine “Sizin yanınızdayız, çıkarlarınız için bir tehdit oluşturmuyoruz” mesajından başka bir şey olarak görmek zordur.
Filistin hareketi, İngiliz hava kuvvetlerinin İsrail adına Gazze üzerinde gözetleme uçuşları yapmasını protesto etmek için bir RAF[3] uçağına kırmızı boya atan direkt eylem grubu Palestine Action’ın yasaklanmasıyla daha da güçlendi. Yasak, örgüte herhangi bir destek ifade etmeyi yasadışı hâle getiriyor ve bunu yapan herkes terörist olarak etiketlenip tutuklanıyor. Son birkaç ayda ülke çapında yüzlerce kişi, pankart tutmak, yorum yapmak ve internette paylaşımlarda bulunmak gibi terör suçlamalarıyla tutuklandı. İrlandalı yazar Sally Rooney, yasağı açıkça reddeden az sayıdaki ünlü isimden biri. Rooney, örgütü ahlâkî ve maddî olarak desteklediğini ve desteklemeye devam edeceğini açıkladı. Grup, o zamandan beri adını İçişleri Bakanı (ve eski İşçi Partisi Şansölyesi Ed Balls’un eşi) Yevette Cooper’ın adıyla değiştirdi ve İşçi Partisi’nin, Palestine Action’ı kriminalize etmek istiyorsa, Cooper gibi gerçek suçluları da suçlu sayması gerektiğini açıkladı. Bu yasak, İşçi Partisi içinde bile büyük ölçüde bir hata olarak görülüyor. Lâkin parti “Soykırıma karşıyım. Palestine Action’ı destekliyorum” yazılı pankartlar taşıyan barışçıl protestocuların -yaşlı kadın rahipler de dâhil- hapse atılmalarının yarattığı imajla mücadele etmek zorunda kaldı. Bu baskı çok daha uzun süre devam edemez. Asıl soru, İşçi Partisi yönetiminin, bir kez daha U dönüşü yapmak ve bu oldukça nefret edilen politikayı terk etmek zorunda kalmadan önce bunu ne kadar süre daha sürdürebileceğidir.
Yoldaşlar, İskoçya’nın iktidar partisi olan “Filistin yanlısı” SNP’nin yasağa karşı oy kullanmadığını unutmamalıdır. Onlar çekimser kaldılar.
Jeremy Corbyn ve Zarah Sultana kısa süre önce Birleşik Krallık’ta yeni bir sol parti kurduklarını duyurdu. Parti, kurulduğundan bu yana 600.000’den fazla üye kayıt isteği aldığını iddia ediyor. Bu, partiyi üye sayısı açısından en popüler parti yapacaktır ve onları İşçi Partisinin üye sayısının neredeyse iki katına ulaştıracaktır (şu anda İşçi Partisi, Birleşik Krallık’taki tüm siyasi partiler arasında en fazla üyeye sahip parti). Corbyn’in bu yeni girişimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yeni partinin kurulma süreci nasıl ilerliyor ve Birleşik Krallık’ta genel olarak ne gibi bir etkisi olacak? İskoçya’da bu yeni parti hakkındaki haberler nasıl karşılandı?
Son birkaç gündeki olaylar, şüphesiz birçok solcu için moral bozucu olacaktır. Corbyn ve Sultana, uzlaşmaz bir bölünme yaşadı ve Birleşik Krallık’taki taban aktivistleri, teknik olarak henüz var olmayan bir partiyi kurtarmak için çırpınıyorlar. Projeyi çevreleyen inkâr edilemez popüler enerji ve heyecana rağmen, politikaların, yapıların, liderliğin ve hattâ ismin temel unsurları belirlenmeden önce, işler oldukça zarar verici bir engele takılmış gibi görünüyor.
Başından beri açıkça belirttik: Temel ilkelerimizi ve hedeflerimizi paylaşan herkesle çalışmaya ve bizimle yeterince ortak noktası olanlarla ilgili konularda işbirliği yapmaya hazırız. Bizim için kırmızı çizgi olan birkaç konu var: Bu yeni parti (eğer kurulursa) bağımsızlığı destekleyecek mi? Seçilmiş tüm temsilcilerinin işçi maaşı ile geçinmesini kabul edecek mi? Herkes için ücretsiz toplu taşıma fikrini destekleyecek mi? Tüm bunlar henüz belirsizliğini koruyor.
Burada bir kez daha, partimizin Ulusal köşesinde sendika örgütleyicimiz Richie Venton’un, Birleşik Krallık’ta yeni bir sol partinin kurulması ihtimaline yönelik dostane ama kararlı tutumumuzu ortaya koyan sözlerini alıntılamak istiyorum:
“İskoçya, sosyalist bir değişime ihtiyaç duyuyor ve SSP bu hedefe ulaşmak için hazır ve istekli. Bu da Jeremy Corbyn ve Zarah Sultana’nın şu anda Your Party adını taşıyan ‘yeni bir sol parti’ kurma önerisini gündeme getiriyor. Bu öneriye çevrimiçi olarak ilgi gösterenlerin sayısı, SSP’nin yıllardır, bu köşede de dâhil olmak üzere savunduğu şeyleri yansıtıyor: kamu mülkiyeti, zenginlere vergi uygulanması ve savaşlara direnç gibi temel sosyalist fikirler son derece popüler. Ancak bu fikirlerin somut bir ifadesi, bu özlemleri kanalize etmek ve onlar için mücadele etmek için organize bir güç, bir sosyalist parti gerekiyor. Sadece seçimlerde değil, günlük mücadelelerde de.
“Your Party kurulduktan sonra, karışıklık ve bölünmeleri önlemek için Jeremy ve Zarah ile bir görüşme talep ettik. Duyurularından birkaç gün sonra, 10 Temmuz’da onlara gönderdiğimiz mektupta şöyle yazdık: ‘İskoçya’daki özel siyasi durumu ve sosyalist davayı ilerletmek için nasıl birlikte çalışabileceğimizi tartışmak ve merhum Tony Benn’in tarif ettiği ‘çok fazla sosyalist parti ve yeterince sosyalist olmaması’ durumunun ortaya çıkmasını önlemek için.’ Duyurularından önce, uzun süredir var olan SSP ile planlarını görüşmek için hiçbir çaba sarf etmediklerinden duyduğumuz hayal kırıklığını dile getirdikten ve üzerinde anlaşmaya vardığımız politika alanlarına işaret ettikten sonra, saygıyla şöyle yazdık: ‘Elbette, bağımsız sosyalist bir İskoçya’yı savunmak ve seçilmiş temsilcilerin vasıflı bir işçinin ortalama maaşıyla yaşaması politikası gibi konularda aramızda farklılıklar olduğunu kabul ediyoruz.
Bu farklılıklara rağmen, İskoçya’da sosyalizm mücadelesinde nasıl birlikte çalışabileceğimizi sizinle görüşmek istiyoruz.’
“Bu mektubu gönderdikten on hafta sonra, hâlâ bir cevap almadık, iyi niyetle yaptığımız bu girişimimize dair bir teyit bile almadık. Bu en azından talihsiz bir durum. Hâlâ Jeremy ve Zarah ile iletişime geçmek istiyoruz. SSP’nin varlığından ve en azından 27 yıldır sosyalizmi yaygınlaştırmadaki rolümüzün ana hatlarından habersiz olamazlar.
“Yapıcı bir diyalog kurmaya istekli olurlarsa, bazı temel sosyalist ilkelere olan sarsılmaz bağlılığımızı açıklayabiliriz – bütün sosyalist meclis üyelerinin ortalama işçi maaşında kalması ve İskoçya’daki bir sosyalist partinin ikinci referandum hakkı konusunda belirsiz bir tavırla saklanmak yerine, bağımsız bir sosyalist İskoçya için aktif bir şekilde mücadele etmesi gerektiği konusunda ısrarcıyız. Sadece bayrakları değiştirip, çok uluslu şirketlere, bu şirketlerin doyum bilmez kârlarına alan açmak için iç yatırım adıyla vergi indirimleriyle rüşvet verdiğimiz bir İskoçya değil, demokratik kamu mülkiyeti, ilerici vergilendirme ve işçilerin ekonomi, işyerleri ve siyasi kararlar üzerinde kontrol sahibi olduğu bir İskoçya.
“SSP, diğer solcular ve sosyalistlere karşı hiçbir zaman hizipçi bir tutum sergilememiştir. Sosyalist mesajı en üst düzeye çıkarmak için, birkaç yıldır seçimlerde çok daha küçük sosyalist gruplarla görüşmeler yapıp anlaşmalar düzenliyoruz. Corbyn ve Sultana etrafında gerçekten yeni bir parti kurulursa, onlarla görüşmeye son derece istekliyiz – ancak daha önce bahsedilenler de dâhil olmak üzere temel ilkelerimizden ödün vermeden. İnsanlar, Starmer’in İşçi Partisinin yolsuzluğu, yetersizliği ve işçi sınıfına karşı acımasız uygulamalarına karşı sosyalist bir alternatif arayışında.
“Ancak bunu yaparken, insanlara tekerleği yeniden icat etmemiz gerekmediğini düşünmelerini rica ediyorum! İskoçya’da, 28 Eylül 1998’de kurulan ve yıllık konferanslarında kapsamlı sosyalist politikalar araştırıp demokratik bir şekilde belirleyen, köklü bir sosyalist parti var: SSP.”
Your Party’nin (Corbyn Projesi, Sultana Projesi vb.) sonucu ne olursa olsun, İskoç sosyalistler her zaman yerel topluluklarımız için ve yerel topluluklarımızdan oluşan, ilkeli, işçi sınıfı, mücadeleci bir sosyalist partiye sahip olacaklar. Biz sadece kişiliklerden değil, ilkelerden ve politikalardan oluşan bir partiyiz.
İskoçya’daki tüm sosyalistlere ve yurtdışındaki müttefiklerimize açık bir mesaj gönderdik: SSP sizin partinizdir!
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Kaldıraç’a bizi derginize katkıda bulunmaya davet ettiği ve Türkiye’deki yoldaşlarımıza seslenmemizi sağladığı için bir kez daha teşekkür etmek istiyoruz. Bu işbirliğini sürdürmeyi ve her iki örgütün de büyük emeklerle kurduğu dayanışmayı daha da güçlendirmeyi umuyoruz.
Örgütlenmeye devam edin, umudunuzu kaybetmeyin ve mücadeleye devam edin.
Dayanışma, Mücadele, Sosyalizm!
[1] “Tory’ler” ve “Tory Hükûmeti” Britanya siyasetinde “Muhafazakar Parti”yi ifade etmek için kullanılmaktadır. Böylelikle 19. yüzyıl itibariyle varlığı sonlandırılan ancak ardılının Muhafazakar Parti olduğu kabul edilen, 17. yüzyılda kurulmuş Tory Partisine atıf yapılmaktadır.
[2] İskoç Parlamentosu, başkent Edinburgh’un Holyrood bölgesinde yer almaktadır.
[3] Royal Air Force—Birleşik Krallık’ın hava kuvvetleri.