Kaldıraç: Öncelikle bizlere kendinizi tanıtabilir misiniz?
Mahmud Hasan: Ben Mahmud Hasan, Addameer’de (Addameer Esirleri Destekleme ve İnsan Hakları Kuruluşu) çalışıyorum. Amacım Filistinli tutsakları savunmak, bir insan hakları örgütü olarak insan haklarını savunmaya çalışıyorum. Özellikle İsrail hapishanelerinde tutulan esirlerin, haklarını, davalarını savunmaktayız. Kişisel olarak ve çalıştığım kurum olarak buna hizmet ediyorum.
Kaldıraç: Addameer’deki faaliyetlerinize ek olarak aynı zamanda Ahmet Saadat’ın da avukatlığını yapıyorsunuz. Yakın dönemde Ahmet Saadat ve diğer Filistinli tutsaklar için uluslararası bir kampanya yürütüldü, bununla eş zamanlı olarak hapishanelerde bir açlık grevi sürecine girildi. Bunun amacı tutsakların aileleriyle görüşmesiydi, görüşmeye izin verilmiyordu.. Bu konudaki gelişmeler neler?
Mahmud Hasan: Hem uluslararası hareket, hem de açlık grevleri etkili oldu, Saadat’ın sonucunda ailesini görmesine izin verdiler, esir tutlduğu ilk günden beri görüşmemişlerdi, uzun süre eşiyle görüşemiyordu, bu da sağlandı. Tecrit de kalktı eylemlerin tecritin kaldırılmasında da etkisi oldu.
Kaldıraç: Tecrit kalktı mı?
Mahmud Hasan: Evet şu anda kalkmış durumda ama, bununla birlikte sürekli tehdit ediliyorlar. Yani herhangi bir demeç verilmesi veya etkili bir faaliyet yapılmasının ardından tecrit edilmekle tehdit ediliyorlar. Aba altından sopa gösteriyorlar, tecriti bir silah olarak kullanıyorlar.
Kaldıraç: Siyonist İsrail devleti, hapishane politikalarıyla ne amaçlıyor? Birçok baskı politikası, işkence uyguluyorlar. Konferansta pek çok şey anlatıldı. Nasıl yöntemler kullanıldığından ve ne amaçlandığından bahsedebilir misiniz?
Mahmud Hasan: İlk olarak işgal devleti, bir şekilde Filistin sorununun çözülmesini istemiyor ve bu tutsaklar olayını kullanarak Filistinliler üzerinde baskı kurmak amaçlanıyor. Hem geçmiş senelerdeki gösterdikleri saldırı ve kaba kuvvet, hem de dışarıda uyguladığı infazlar, sonuçta bunlar bir baskı oluşturmak, Filistin davasını çözümsüzlüğe götürmek için.
Kaldıraç: Filistin’de yaşananlara şu anda 3. İntifada diyenler var, buna bu ismi vermek sizce doğru mu? Bir de bunun sebebi İsrail’in savaşı tırmandırması ve baskıyı arttırması mı? Öyle ise tek sebebi bu mu, yoksa içeride de, iktidara yani Filistin içerisindeki yönetime karşı da bir isyan var mı? Muhalif bir çizgi var mı?
Mahmud Hasan: Güzel soru… İlk olarak, Filistine karşı açılan savaş hiç durmadı. Her zaman başka yöntemler kullandılar, sadece silahla değil topraklara el koydular, yerleşim bölgeleri kurdular, giriş çıkışları zorlaştırdırlar, bir sürü biçimde savaşı sürdürdüler. Filistin halkı büyük bir patlama için beklemedeydi, bu bir kıvılcımdı. Bunların birikimi hazırlıyordu böyle bir patlamayı. Filistin halkı siyasi liderleri böyle bir patlamaya hazır olma yönünde uyarıyorlardı. Bu isyan örgütlerin, siyasilerin dışında, yani önünde öncülüğünde olmayan bir halk hareketiydi. İşgal devletinin Kudüs’te günlük olarak yaşamı zorlaştırmak için ve farklı alanlarda yaptıkları baskıların sonucunda oldu. İsrail’in kendi siyasi liderleri de teorisyenleri tarafından bu konuda uyarılmaktaydı, böyle bir isyanı bekliyorlardı. Eylemlilik bazı noktalarda çatışma olarak değil, yaygın bir alanda; şehirlerde, köylerde, üniversitelerde günlük olarak devam ediyor.
Kaldıraç: Peki bu hareket içerisinde El Fetih’e ya da Hamas’a yönelik bir protesto da var mı? Bu ses siyonist İsrail’e karşı yükseliyor ama içeride de bir rahatsızlık var mı? “Beni temsil etmiyor” anlayışı var mı?
Mahmud Hasan: Evet, en etkili nedenlerden biri de bu. Filistin safında, birliğinde bulunan çatlak da gençlerin ya da aktivistlerin, devrimcilerin, protestolarının sebeplerinden biridir. Bu yaşanan aynı zamanda Gazze yönetimi, Batı Şeria’yı, Filistin birliğini böldükleri için halkın kendi kızgınlığını dile getirmesidir. Ne El fetih, ne de Hamas, bu eylemlere maddi bir destek sunuyor. Hamas’la El Fetih arasındaki ayrılık bu eylemlerin ortaya çıkmasında çok büyük bir etken oldu, bu sokağa çıkan gençler ne Fetih’ten emir alarak ne Hamas’tan emir alarak, tam tersi, bunlar İsrail’e karşı oldukları kadar, Fetih ve Hamas arasındaki anlaşmazlığı da protesto ediyorlar ve dile getiriyorlar.
Kaldıraç: Uluslararası çapta yürütülen bir BDS (Boycott, Divestment and Sanctions Against Israel) hareketi var, bu hareketin İsrail devleti üzerinde nasıl bir etkisi var? Filistin içerisinde bu hareketin etkileri nasıl görünüyor?
Mahmud Hasan: BDS hareketi İsrail’i çok etkiliyor. İsrail’in BDS’ye karşı tepkisinden bunu anlıyoruz. Uluslararası alanda da bu harekete karşı bir politika yürütmeye çalışıyor, bunun ne kadar etkili olduğunu gösteren de bir durum. İsrail yeni bir kanun çıkarttı; İsrail içerisindeki sivil örgütlerin, BDS’yle ilişkisi olan ya da İsrail’e boykota teşvik eden yapıların, mali durumlarını açık olarak göstermesi gerekiyor; bu da bir baskı olarak işliyor. Yeni bir kanun daha çıktı, İsrail’i boykota teşvik etmeyi bir suç olarak kabul eden bir kanun çıkarıldı. İsrail şimdi onu boykot eden kişilerin, kurumların, örgütlerin bir listesini çıkarmaktadır ve daha sonra bunların İsrail’e girişlerini yasaklamayı amaçlayan bir yasa daha çıkarıldı. Filistin toprakları içinde, özellikle Batı Şeria’dan gelen, Avrupadan gelen BDS’yle ilişki olanları İsrail bulup sınır dışı ediyor. İsrail toplumunun içinde bile böyle sesler, hükümete karşı sesler çıkmaya başladı; “nereye gidiyorsunuz, bu izlediğiniz politikalar yüzünden tecrit oluyoruz, Güney Afrikada olup bitenlerle aynı duruma düşebiliriz” dendi. Hatta siyasi arenada bile bir muhalefet var. Özellikle İşçi Partisnin eski lideri Peretz aynı şeyleri söylüyor hükümete; “kendinize gelin, kendinizi birşey sanıyorsunuz” diyor. “İsrail’in dışardaki görüntüsü içeride bize anlattığınız gibi değil” diyor. Toplumun içerisinde, korkuyla birlikte bir etki bırakmaya başladı bu BDS hareketi [Tercümanın kendi sözleri, araya giriyor: Bir keresinde bir demece denk geldim; “evet bizden hala bir et kopartamadı ama ısırmaya başladı BDS hareketi” şeklinde. Bu söz Netanyahu’ya aittir] İsrail özellikle akademisyenler arasında BDS yanlısı olanlardan çok rahatsız.
Kaldıraç: Ortadoğu’daki savaş, Suriye’de, Irak’ta, Tunus’ta, Mısır’daki gelişmeler, genel olarak değerlendirildiğinde, bölgedeki çeşitli direniş mücadeleleri ele alındığında, bunlar Filistin’deki halka nasıl yansıyor? Kendilerine nasıl bir etkisi var?
Mahmud Hasan: Bu son gelişmeler hakkında, genel olarak, kişisel fikrimi söylüyorum. Olup bitenlerin çoğu İsrail’in işine gelmektedir. En azından Netanyahu’nun bölgeye, halkına, dışarıya söylediği sözlere baktığımız zaman da; demokrasi, insan hakları savunan tek ülke gibi kendisini lanse etmektedir. Bu dönemde İsrail’in eline bir koz geçmiş ve bunu iyi kullanmaya çalışmaktadır.
Kaldıraç: Son olarak eklemek veya vurgulamak istediğiniz bir konu var mı?
Mahmud Hasan: Boykot hareketinin daha iyi bir hale gelmesini istiyoruz. Özellikle BDS’nin gerçekten çok önemli olduğunu düşünüyoruz. İsrail’le olan ilişkilerin ifşa edilmesi gerektiğini ve İsrail üzerinde baskı kurulması gerektiğini vurguluyoruz
Kaldıraç: Teşekkür ederiz… o