“Anayasa suçu işleyen” “fiili başkan”, “yürütmeninbaşı” başbakandan önce kısa bir açıklama
ile canlı bombanın Suriyeli olduğunu söyleyerek saldırıyı kınamış ve esas konusu olan; bir gün
önce devletin savaş suçlarına ortak olmayacağını deklare eden akademisyenlere saldırıya geçmiştir.
Saray’da gerçekleştirilen büyükelçiler konferansında, bu ülkenin yüz akı akademisyenleri hedefe
koymak için hazırlanmış konuşmaya, kısacık bir ilave olacak boyutta bir katliamdır bugün Sultanahmet’te yaşanan.
Çocukların öldürülmesine, ülkenin kan gölüne çevrilmesine hayır diyerek, barış isteyen binin üzerinde, “devletin ekmeğini yiyen” akademisyenin “terörü” varken, Sultanahmet’te patlayan canlı bomba ve hayatını kaybeden on insanın ne önemi olabilir ki?
Ankara’da barış isteyen 101 insanı, Suruç’ta Kobanê halkı ile dayanışmaya giden otuz üç genç
devrimciyi katledenlerin, Diyarbakır’daki HDP mitinginde yüzlerce insanı katletmeyi hedefleyen
bombaları patlatanların, Kürt illerinde her gün kadın, çocuk, genç, yaşlı halkı katledenlerin, on
insanın hayatını kaybetmesiyle “derinden sarsılacaklarını” düşünmek için bir neden yoktur.
Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş, bir güvenlik zafiyeti olmadığını açıklamıştır. Bu açıklamayı bir itiraf olarak alıyoruz. Öyle ya, güvenlik zafiyeti yoksa bizzat bilgileri dahilinde gerçekleştirilmiş bir katliamdır.
Başta kendi yurttaşlarını kaybeden Almanya olmak üzere, ABD’sinden, NATO’suna açıklama yapan emperyalist güçler, “terörü kınayıp”, T.C’nin arkasında olduklarını söyleyerek bölgemizin yıllardır kan gölüne çevrilmesindeki suç ortaklıklarını itiraf etmişlerdir.
Başta Alman, ABD, İngiltere, Fransa basını olmak üzere, tüm dünya basınında, T.C-IŞİD ilişkileri tüm detayları ile işlenmiş olmasına ragmen yapılan bu açıklamaların başka hiçbir izahı yoktur.
Erdoğan’ın yaptığı kısa açıklamada, canlı bombanın Suriyeli olduğu açıklaması, suçu Esad’a
atmanın zeminini hazırlama girişimi iken, canlı bombanın Suudi Arabistanlı olduğu açığa çıkınca, Suudi Arabistan suçlanamayacağı için, “kokteyl” örgüt de denemeyeceği için, mecburen IŞİD olduğu duyurulmuştur.
Yaşanan tüm katliamların nedeni, içeride ve dışarıda sürdürülen savaş politikalarıdır. Bölgemiz, emperyalist güçlerin paylaşım savaşında kan gölüne çevrilmiş durumdadır. Emperyalistlerin bölgedeki taşeronu, tetikçisi Suudi Arabistan, Katar, Türkiye gibi bölge devletleri ve onların besleyip, büyüttüğü katliam çeteleri eli ile sınır tanımaz bir vahşetle yürütülen bir savaştır yaşadıklarımız.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, boğazına kadar bu savaş batağına batmış, bölgemizde ve bu topraklarda yaşanan tüm katliamların sorumlusudur, savaş suçlusudur.
Bu katliamların hesabını soracak olan da, bölgemizde yürüyen paylaşım savaşını sonlandıracak olan da, bu savaşın mağduru ezilen halkların mücadelesidir.
Halkların ortak mücadelesini büyütmek, savaş politikalarına karşı direnmek dışında başka bir yol yoktur.
Ya kendimiz, çocuklarımızın geleceği için mücadele edeceğiz; ya da onların savaşında onlar için öleceğiz.
İşçi-emekçileri, halkları, halkların ortak mücadelesi için örgütlenmeye çağırıyoruz.
KALDIRAÇ
12 Ocak 2015