Ve Ayşe Çelik isimli kadın, Diyarbakır ve bölgede yaşananları aktarıyor. Şehirlerin abluka altında nasıl bir yaşama sahne olduğunu duyuruyor. Ölümlerden, çocukların durumundan söz ediyor. Tüm dünya basınında beyaz bayrak kaldırmış insanların hastahaneye gitme çabaları, evlerin durumları zaten yayınlanıyor. Ama Diyarbakır’da yaşananlar, Türkiye TV kanallarında yok. Bu konuda da bir “fikir birliği” olmalı basında. Basın, gerçeklere, olup bitene gözlerini kapamış, kulaklarını tıkamış durumdadır. Ama Ayşe Hanım, bir şans elde ediyor ve bu vesile ile durumu aktarıyor. Beyaz, etkilenmiş olabilir ve sonuna kadar Ayşe Hanım’ın söyledikleri canlı yayınlanıyor.
Acaba kaç dakika sürmüştür?
Bu üç dakika içinde, Ayşe Hanım’ın aktardığı gerçek, sanki bir perdeyi yırtmış gibi, devlet çarkı hemen harekete geçiyor.
Savcılar Ayşe Hanım için soruşturma başlatıyor.
Üç dakikalık gerçeğe dayanamıyorlar.
Kim bilir Aydın Doğan, Vuslat Doğan Sabancı ya da diğer yöneticiler, nasıl bir telefon konuşması ile karşı karşıya kalıyorlar? Göz önüne getirmek güç, Demirören’in telefonda ağlaması gibi bir konuşma mıdır acaba?
Aydın Doğan’ın evinde bir toplantı yapıldığı söyleniyor. Toplantıya katılanlar, Beyaz’ın Kanal D Ana Haber Bülteni’nde özür dilemesine karar veriyorlar. Ve elbette Beyaz, daha farklı bir yol tutup da direnecek değil, o da buna uyuyor. Ana haber bülteninde hem özür diliyor, hem de “özür” diliyor. Yani öyle bir pişmanlık ortaya konuyor ki, bu vesile ile, işini, belki de canını koruyabiliyor.
İşte size ileri demokrasi!
İleri demokrasi, Beyaz’a çarptı. Bundan böyle Beyaz Show, asla ve asla eskisi gibi olamaz. Üç dakikalık bir telefon konuşması, çok masum, çok da insanî bir konuşma, savaş koşullarında, Beyaz’ın ipini çekmiştir. Artık, Beyaz idareten devam edebilir, bir süre kadar.
Bundan böyle Beyaz, kalkıp mesela arkadaşlarının yanında bir tek konuda olsun, gerçeği savunamaz, anlatamaz.
Bu, Beyaz bölümüdür.
İşin bir de Doğan Medya bölümü vardır.
1 Kasım seçimlerinden sonra, Doğan Medya, hemen rotayı çevirdi, biat ettiğini ilan etti. İnandırıcı olmaz korkusu ile, Ertuğrul Özkök, “fabrika ayarlarıma dönüyorum” demiştir. Fabrika ayarları, belki ABD’li yetkilileri ikna etmiştir, ama Erdoğan ve ekibini ikna edememiş olabilir. Bu nedenle, Özkök, birden çok kere aynı konuyu işlemiştir. Yetti mi? Olmaz. Ardından Ahmet Hakan, “u” dönüşü konusunda marifetlerini sergilemeye başlamıştır. Yeter mi? Kesinlikle yetmez.
Beyaz Show olayından sonra, yani üç dakikalık gerçek’ten sonra, Doğan Medya Grubu’nun başka işler de yapması gerekir. Muhtemelen bir temizlik yapacaklardır. Yeter mi? Bizce yetmez. Erdoğan, mutlaka oraya bir isim de ekletecektir. Belki de Beki, belki de Selvi, belki de bir başka isim, Kanal D ve Hürriyet grubunun tepesine müfettiş olarak gelmelidir. Gelecektir de.
Sonra ne olacak?
Üç dakikalık gerçek ile Doğan Medya’nın yeni yönetimi şekillenmekle kalmayacaktır. Arkasından başkaları da devreye girecektir. Mesela Ahmet Hakan bir hamle yapsa iyi olur. Mesela CNN-TÜRK, yayın politikasını değiştirdi diye kurtulabilir mi? Sanmıyoruz.
Aydın Doğan, bu konuda Koç ailesi ve TÜSİAD’ın fikirlerini de alacaktır. Ve emin olabilirsiniz ki, işadamları, çıkarları gereği, balolarda konuştuklarını yutacak, kapalı kapılar ardında konuştuklarının dinlendiğine karar verecek ve ardından bir adım daha geri atacaklardır.
Peki, bu ülkenin burjuvaları, acaba pastadan başka paylar alarak idare edebilirler mi? Bunu da sanmayız. Çünkü pastadan alınacak pay da küçülmektedir. Erdoğan pastadan onlara pay verirse, “bu milletin anasını” bellemekte hevesli yeni zenginlerimizin payı azalacaktır. Bu durumda işler daha da karışacaktır. TÜSİAD, ABD’li yetkililerle yeniden konuşacak, çıkış yolu arayacaktır.
Ama derler ki, bir ordu subayını verdi mi, her şeyi vermeye başlar. Burada da durum böyledir. Beyaz ile başlayan “kaza”, giderek yeni geri adımları beraberinde getirecektir.
Yakında TÜSİAD’ın, Erdoğan’ı dinlerken verilmiş görüntülerini görürsek şaşırmayız. Muhtarlar toplantılarının sonu gelmek üzeredir. Şimdilerde TÜSİAD, başkanlık sistemi üzerine farklı açıklamalara yönelecektir.
Biat böyle bir iştir. Bir kere bu sürece girdiniz mi, arkası adım adım gelecektir. Küfürbaz anayasa profesörümüzün TÜSİAD’a danışman olması hayırlı olur. Ama bunlar da kurtarmaz. Sultanahmet’te patlayan bomba, yeni devlet mafyamız Sedat Peker’in açıklamaları acaba TÜSİAD için yeni korku kaynakları mıdır?
İşte üç dakikalık gerçek, üç dakikada Ayşe öğretmenin anlattığı savaş sahnesi, bu nedenle dayanılmaz olmuştur.
Üç dakika yetmiştir.
Gerçekler inatçı şeylerdir, siz görmezsiniz, o kendini gösterir. Siz örtersiniz, o örtünün altına sığmaz. Siz karartırsınız, o, gün yüzüne çıkacak bir yol bulur.