Kadıköy AKA-DER’in sempozyum salonunda, Halklar Meclisi tarafından düzenlenen panelde iki oturum gerçekleşti.
İlk oturuma Azad Barış (Ezidi sosyolog), Eşref Yılmaz (Gürcü Dil Merkezi), Çurmıt Sebahattin (JINEPS Gazetesi) ve Damla Şahin (AKA-DER) konuşmacı olarak katılırken; ikinci oturuma Tuma Çelik (Avrupa Süryaniler Birliği), Fırat Sayan (Kürt Enstitüsü), Seher Eriş (Arap Alevi Gençlik Meclisi), Murad Mıhçı (Nor Zartonk – HDP MYK Üyesi) konuşmacı olarak katıldılar.
Her iki oturumda halkların kurumları anadilleriyle “savaşa hayır” diyerek, halkların direnişlerini selamladırlar.
Birinci oturumda AKA-DER’den konuşmacı olarak katılan Damla Şahin Anadolu’da ve Kürdistan’da sürüdürlen devlet saldırılarına değinerek “kirli bir savaşın ortasındayız” diye vurguladı. Biz halklar olarak “barış istiyoruz” diyen Şahin barışın ancak halkların elleriyle geleceğini ifade etti. “Ancak anadillerimize, kimliklerimize, tüm taleplerimize sahip çıkar ve ortak mücadeleyi adım adım örebilirsek barışı getirebileceğimizi” ifade etti.
“Anadil sadece toplumlar arası bir ilişki biçimi değil, tüm ilerleme, aydınlanma ve değer aktarımı için gereklidir” diyerek konuşmasına başlayan Azad Barış (EZİDİ SOSYOLOG) Kürtçe’de “savaş” kelimesi olmadığı için “Savaşa Hayır” diyemiyorum anadilimde diye ifade etti. Bugün Kürtsen, savaş istemiyorum diyorsan potansiyel teröristsin diyen Barış ” Anadilinde “savaş” olamayan bir halkı nasıl terörist ilan ediyorlar” diyerek konuşmasını bitirdi.
Gürcü diliyle “Savaş’a Hayır, Yaşasın halkların kardeşliği” diyerek konuşmasına başlayan Eşref Yılmaz (GÜRCÜ DİL MERKEZİ) tüm gürcüleri temsil etmediğini, sadece anadili için mücadele eden gürcüleri temsil ettiğini ifade etti. Yılmaz ” Anadilinde konuşan birini sokakta görünce kim olduğuna bakmadan ona yaklaşırsın” diyerek anadillerin insanları birbirine yaklaştırdığına değindi.
Birinci oturumun son konuşmacısı olan Çurmıt Sebahattin (JINEPS) bir dilin canlı kalabilmesi için hayatın dinamiklerinin o dile aktarılabilmesi gerekir bu sebeple dillerin üzerindeki baskıların kalkması gerekir diyerek konuşmasına başladı. Sebahattin bugün Anadolu’da ve Kürdistan’da yaşayan tüm halkların anadil konusunda benzer sorunları var olduğunu ifade ederek mücadelenin ortaklaştırılması gerektiğine işaret etti.
İkinci oturumun ilk konuşmacısı olan Seher Eriş (ARAP ALEVİ GENÇLİK MECLİSİ) konuşmasına Arapça olarak ve başta Suriye , Lübnan, Filistin olmak üzere tüm direnen halkları selamlayarak başladı. Devletin saldırılarına değinen Eriş “bizi ağıtlarda ortak ettiler, mutluluklarda değil” dedi. Bodrumlarda yakılan canlarımız bize Madımak’ı hatırlattı, Su heval su diyen canlarımız Kerbelayı hissettirdi bize yeniden diye vurgulayan Eriş Suriye’de Alevi olduğunu söylediğinde katledileceğini bildiği halde son sözlerinde ‘ena 3aleve hayye’ ‘ben aleviyim’ diyerek Işid çeteleri tarafından katledilen Tarel El-Şems’in sesisine taşıyacaklarını ifade ederek dilimizi unutmayacağız, halkların ortak mücadelesinde yaşatacağız sözleriyle konuşmasını bitidir.
Avrupa Süryaniler Birliğinden Tuma Çelik Süryanicenin en eski dillerden biri olduğunu ancak bu dili konuşabilen çok az kişi kaldığını vurguladı.Çocuk yaşta okularda türkçe konuşmayan öğrencileri öğretmenlerin tahtaya kumbara çizerek cezalandırma sistemi uygulandığını vurgulayan Çelik bu baskıların devletin 90 yıllık geleneğinden geldiğini ifade etti. Bir halkı devletin nasıl tariflediği değil o halkın kendini nasıl tanımladığı ve özgürlüğü nasıl tariflediği önemli diyerek halkların kendi kaderlerini kendi ellerine alması gerektiğini vurguladı.
Kürt Enstitüsü temsilcisi Fırat Sayan.TC’nin kuruluş dönemlerinde yürütülen”Vatandaş Türkçe” konuş kampanayalarıyla şehir merkezlerinde ve köylerde Kürtçe konuşan insanların devletin görevlendirdiği ajanlar tarafından cezalandırıldığına değindi. Çocukların anadillerini unutması için yatılı okullara gönderildiğini ifade eden Sayan Kürt dili üzerinde yıllardır baskıların devam ettiğini ifade etti.
İkinci oturumun son konuşmacısı olan HDP MYK Üyesi Murad Mıhçı bu topraklarda Ermeniler gibi kadim halkların dillerine imha ve inkar politikaları uygulanırken günlük yaşam alanlarımızın her alanına İngilizce gibi diller sızmış durumda diye ifade etti. Mıhçı konuşmasına şu şekide devam etti “Bu topraklarda yaşayan halklar olarak birbirilerimizin acılarına bile 80’lerden sonra ortak olmaya başladık.”