Bu darbe girişimi, egemenler arası iktidar kavgası ve bunun yarattığı siyasi krizin sonucunda ortaya çıkmıştır.
Siyasi krizin bir boyutu, Ortadoğu’da, özellikle Suriye’de, emperyalizmin tetikçiliğine soyunan devletin girdiği bataklıktır.
Diğer boyutu ise, içerde Gezi ve Kobanê direnişlerinin, 7 Haziran seçimlerinde bulduğu karşılık ve giderek artan halkların ortak mücadele eğiliminin egemenler cephesinde yarattığı korkudur. 7 Haziran seçimlerinden bu yana halka karşı yürüttükleri savaşta karşılaştıkları direniş, siyasi krizi derinleştirmiştir.
Hükümet cephesinden başlayarak yapılan propaganda; ‘demokrasiye bir saldırı olduğu ve buna karşı demokrasinin sahiplenilmesi’ çağrısıdır. Özellikle televizyonlardan, sosyal medyadan ve camilerden yapılan çağrılarla AK Parti seçmeni sokağa davet edildi.
“Darbeye, halk karşı darbe yaptı”, “darbe bertaraf edildi!” açıklamalarına bakılırsa halk 2 saat içinde darbecileri yenilgiye uğratmış, demokrasi kurtarılmıştır!
Hangi demokrasi!
Darbe girişiminde bulunanlar da, buna karşı çıktığını açıklayan MHP’sinden CHP’sine, ordusundan, TÜSİAD’ndan MÜSİAD’ına, bu topraklarda, öncesi bir yana, 7 Haziran seçimlerinden bu yana, eşitlik-özgürlük-adalet ve kardeşlik isteyen halklara karşı acımasızca bir savaş yürütmüşler, yürütmektedirler.
Kendi belirledikleri hukuku dahi rafa kaldıranların; “fiili durum”dan söz edenlerin; içerde ve dışarda savaşla iktidarını pekiştirmeye çalışanların; işçilerin tüm haklarını gasp edip, kölelik dayatanların; kadın cinayetlerinden, doğanın ve kentlerin yağmasına kadar her alanda pervasızca saldıranların ve bunlara karşı çıkan tüm toplumsal kesimlere saldıranların, katledenlerin demokrasisidir bu.
İşçi-emekçilerin, halkların lehine bir demokrasi kavgası değildir yaşananlar.
İşçi-emekçiler, halklar bu kavgada birinden yana taraf olmamalı, kendi mücadelesini yükseltmelidir.
7 Haziran seçimlerinde daha da somutlaşan, eşitlik-özgürlük-kardeşlik için mücadele edenlerin ortak mücadelesi dışında bir kurtuluş yoktur.
Kaldıraç / 16 Temmuz 2016