Resmî rakamlara göre 301 madencinin Soma’da ölmesinin ardından, yakın dönemde seçim de olmadığı için, AK Parti ve Saray, kömür dağıtımını biraz durdurmuşa benziyor. Durumu kavrayan işverenler, işçileri sokağa koyup, yarın yeniden talep olursa harekete geçmek üzere önlemler alıyorlar.
Hukuka bakın!
Bir maden ocağında işçiler 5 aydır maaşlarını alamıyorlar. Ve hiçbir mahkeme onlara yardımcı olmuyor. Hiçbir merci dertlerine derman olmuyor ve nihayet işçiler direnişe geçiyor. Hem işçilere hem de işçi ailelerine polis TOMA’larla müdahaleye başlıyor. Valisi, polisi, savcısı hepsi işçilerin karşısında, işverenin yanında yerlerini alıyorlar.
Direnişin 9. gününde rahatsızlanarak hastahaneye kaldırılan işçilerden sonra, polis yine müdahalede bulundu ve işçiler bu durumu önlemek için, madenin ağzına barikat kurdular. Kendilerini içeriye kapatarak direnişe devam ettiler. İşçi aileleri, polis tarafından sürekli alandan uzaklaştırıldı.
İşte size AK Parti iktidarı.
İşte size devlet gerçeği.
Konu işçilerin hakları oldu mu, hemen tüm kurumları ile devlet işçilerin karşısına dikiliyor. Nasıl ki, söz konusu Kürt’ün hakkı oldu mu, söz konusu Ermeni’nin, Rum’un, Laz’ın hakkı oldu mu, tüm sistem, tüm burjuva partiler, tüm medya, tüm devlet çarkı bir oluyorsa, burada da aynısı gerçekleşiyor. İşçilerin hakları söz konusu ise, mahkemeler duvardır, valiler eli sopalı polisin amiridir, tüm araçlar TOMA’dır, basın sağırdır kördür, din alimleri ruhlar aleminde gözleri kapalı gezmektedir. Ve tüm devlet, savcısı ile, valisi ile, başbakanı ile, cumhurbaşkanı ile, işvereni ile, basını ile, TOMA’nın arkasında işçilere düşmandır.
Ülkemizi baştan aşağıya kana boyayan bu azgın gericilik, Kürt halkına karşı soykırım kararları almakta nasıl beis görmüyorsa, maden işçilerine karşı da aynı biçimde saldırmakta beis görmemektedir.
Ve 301 maden işçisinin Soma cinayeti ile öldürülmesinin ardından aldıkları tutum ortadadır. Orada tepkisini koyan işçileri tekmeleyen saraylılar, bugün Zonguldak’ta işçilere karşı ateş püskürüyor. Dün Torunlar inşaatın asansöründe ölenler karşısında sessiz kalan mahkemeler, bugün aynı şeyi Zonguldak direnişi karşısında yapıyor.
Kürt illerindeki katliamlar karşısında suskun ve karanlık yalanlar üreten basın, Soma’da ölen işçilere ve onların ailelerine karşı aynı suskunluk ve yalan haberlerle devrede idi ve bugün bu aynı basın, tam bir karartma siyaseti ile, işçilerden haber vermemektedir, devletin, işverenin, sendikanın, polisin, valinin tutumlarını açıkça yazmamaktadır. İşçilere karşı, işçi ailelerine karşı saldırıları haber yapmamaktadır.
Yazık ki, işçilerin bu eylemleri karşısında suskun kalan basının işçileri şalterleri indiremiyor. Yazık ki, siz yazmıyorsanız, biz de sizin yazıklarınızı basmıyoruz, diyemiyor. Yazık ki, işçi sınıfı tüm ülke çapında tüm bu baskı, hak gaspları vb.ye karşı bir genel direniş örgütleyebilecek örgütlülükten uzaktır.
Ama her şeye rağmen, ülkenin her yanından, adım adım, küçük küçük direniş haberleri geliyor. Kürt halkının direnişini büyük bir güçle destekleyemese de işçi ve emekçiler, adım adım direnişi örüyor.
Direnmek, örgütlenmenin yolunu açıyor, açacak. Direnmek bilinçlenmenin yolunu açıyor, açacak. Direnmek sınıf kardeşliğini geliştiriyor. Direnmek sınıf bilincini geliştiriyor. Direnmek, düşmanı tanımak anlamına geliyor. Direnmek devlet güçlerini bir kere daha tanımak anlamına geliyor. Direnmek burjuva basını tanımak anlamına geliyor. Direnmek, kendi gücünü bir kere daha ölçmek, anlamak ve tartmak anlamına geliyor.
Direnmek, örgütlenmenin yolunu açıyor.
Örgütlenmek, direnişi büyütecektir.
Direniş kazandıracaktır.