İşçi sınıfının azgınca sömürülmesinde, krizin yükünün işçi sınıfının sırtına yüklenmesinde, egemen sınıfın tüm bileşenleri uyum içindeler. Saray Rejimi, Koçlar, Sabancılar, Sarayın yarattığı yeni zenginler, bütün bürokrasi, mahkemeler, medya, diyanet, kolluk kuvvetleri, hepsi ama hepsi uyum içindedirler.
Kıdem tazminatı; öyle görünüyor ki; patronların öncelikli “sorunudur”. Referandumun oldu-bittiye getirilmesinin ardından, Saray, patronların güven ve desteğini almak için olsa gerek, kıdem tazminatı konusunu ivedilikle ele almış durumda.
Kafa karıştırma amaçlı birçok model ortalıkta dolaşıyor. Yapmaya çalıştıkları şey, kıdem tazminatının fona devredilerek bu hakkın iç edilmesine toplumun tüm kesimlerini hazır hâle getirmektir.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin açıklaması gerçekte kimin çıkarlarını gözettiklerini açıkça gösteriyor. “Kıdem tazminatı reel sektör üzerinde yüktür, prangadır. Realize edilmeye çalışılırsa, bir tehdit unsurudur.”
Bizi ikna etmeye yönelik başlıca argümanları; işçilerin yüzde 80 civarının kıdem tazminatı hakkından yararlanamadığıdır. Sanki kayıtsız çalıştırma, belirli süreli iş sözleşmeleri, taşeron çalışma vb. işçilerin suçudur. İkinci argümanları ise; 1 yılı dolduran işçilerin de kıdem tazminatından yararlanabilecek olmasıdır.
Birinci argümanları, tüm sendikaların, kitle örgütlerinin, her işçi örgütlenmesinin mücadele etmesi gereken iş güvencesi meselesidir. Taşeron işçiliğin, kiralık işçiliğin, esnek ve kuralsız çalışmanın kaldırılması, temel bir mücadele alanıdır. İkinci argümana gelirsek, mevcut kıdem tazminatı hakkının geliştirilmesi üzerinedir ve bu da bir mücadele alanıdır.
Devlet eliyle sunulan seçeneklerden birini kötünün iyisi diye seçmek, ölümlerden ölüm beğenmeye benziyor. İşçinin sırtına bir kene gibi yapışan sendika mafyası, “kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir, genel grev sebebidir” dese de görünen o ki, tıpkı özelleştirme saldırısında olduğu gibi, daha önce çıkan işçi düşmanı yasalarda olduğu gibi, günü kurtarma peşindedir.
DİSK ve KESK’in iş güvencesini ortadan kaldıracak bu yasaya karşı kararlı ve güçlü eylemler örgütlemesi kaçınılmazdır. Bu yasanın esas yükünü çekecek olan örgütsüz milyonlara yasayı anlatmak, etkili bir kampanyayla yasaya karşı işçileri mücadeleye çağırmak hepimizin görevidir.
Kıdem tazminatının fona devredilerek ortadan kaldırılması esareti derinleştirecektir; işyerlerinin tamamen sermaye keyfiyetine teslim edilmesi, örgütsüz işçilerin işlerini korumak için daha fazla boyun eğmesi, patronların köpeksiz köyde değneksiz dolaşması demek olacaktır…
Savunma değil, saldırı ruhuyla mücadeleye! o
İşçi Gazetesi Yayın Kurulu