Artık, hile, sandık taşıma, tehdit, sonuçlarla oynama yeterli gelmemiştir. Bunu gördüler. Eğer ikinci tura kalırsa, HDP barajı geçtiği anda, AK Parti’de bir çözülme başlayacağı açık hâle gelmiş idi. Bunu gördüler.
Önlem olarak, işi birinci turda bitirmeye karar verdiler.
Bunun için, İnce, Akşener, uygun tarzda razı edildi. Seçim gecesi ortadan kaybolmaları, eşine ender rastlanır bir performans olmasa gerek. YSK önünde randevulaşan, YSK’yı bize bırakın, diyen, beni YSK önünden jiletle kazırlar, diyen, bu kez 16 Nisan’daki gibi olmayacak, diyen İnce ve Akşener ekipleri, çetelerin devreye girmesi ile, devlet gücünün yanına çetelerin konulmuş olmasını görerek, “ikna” oldular. Bir zafer, ancak bu kadar “şerefli” olabilir.
Ey korku! Sen nelere kadirsin!
Korkutanlar mı daha korkak, korkudan seslerini kısıp “adam kazandı” mesajı atanlar mı daha korkak?
Halka, biz sizi düşündük, burnunuz kanamasın diye sokağa çıkmadık, diyeceklerdir. Hayır, siz halkı düşünmediniz, sizin halkı düşünecek hâliniz yoktur. Sadece kendinizi düşündünüz ve sizi sizden iyi tanıyan Saray Rejimi, ne yapacağınızı çok da iyi tahmin etti.
Bu, yeni başkanlık sistemini isteyen uluslararası sermayenin, ABD ve müttefiklerinin zaferidir. Suriye meselesinde Erdoğan’ın rolü bitmemiştir. İran için rol alacağı açıktır. İşte kazanan onlardır, yoksa Erdoğan değil.
Saray Rejimi ile kendine yer bulan çeteler ve çeteciler, ancak kırıntılarla yetineceklerdir, daha fazlası yoktur.
Bundan sonra ne olacaktır?
1- Doğal olarak, meclisin bir önemi olmayacaktır. Bu nedenle, milletvekili sayısına takılıp kalmak saçmadır. Eğer seçimler ikinci tura kalsa idi, meclis çoğunluğunun AK Parti’de olmamasının bir önemi olacaktı. HDP barajı geçtiği anda, Erdoğan ve çevresi çözülmeye başlayacak ve ikinci turu kaybedecekti. Bu durumda başkanlık sistemi geçmemiş olacaktı, CHP, İYİ Parti, SP verdikleri sözlere sadık kalacak olmaları hâlinde (ki bu da şüpheli idi) parlamenter sisteme dönüş için yeni bir anayasa süreci devreye girecekti. İşte HDP’nin barajı geçmesi bu koşullarda önemli olacaktı. Hem de çok önemli. Ama başkanlık sistemi geçtikten sonra, artık parlamentonun bir önemi yoktur. Parlamento ile bir muhalefet yürütmek artık bir anlam ifade etmez. Bunu çok kısa sürede göreceğiz.
Bu nedenle açık önerimizdir; tüm siyasi partiler, meclisi terk etmelidir. Meclis dışında alternatif bir meclis ilan edilmelidir. Bu elbette ki, siyasi partilerin göze alamayacakları bir iştir. Ama doğrusu budur.
2- Suriye savaşı, İran’a karşı savaş ve operasyon hazırlıkları açısından ABD, başkanlık sistemi ve Saray Rejimi ile çok iş yapabilecektir. Parlamentodan onay almaya ihtiyacı yoktur. Artık, istedikleri yere asker göndermeleri kolaydır. Parlamentoda 400 milletvekili gibi bir sayıya ulaşılmadıkça, Saray Rejimi’ne karşı hiçbir şey yapılamaz. Seçimleri hile, dijital simülasyon ve çete güçleri ile gasp yolu ile kazanan bir Saray Rejimi’nin parlamentoya saygı göstermesi beklenemez. Zaten gerekli de değildir. Yeni sistemde yasal olarak da durum budur. Ve bu durum, her türlü savaş operasyonu için kullanılacaktır. Bunun için Erdoğan’ın önünde bir iş takviminin olduğundan şüphe duymaya gerek yoktur.
3- OHAL’in kaldırılıp kaldırılmaması, hiçbir öneme sahip değildir. İki yıldır süren OHAL’in tüm yetkileri, şu andan itibaren başkan olarak Erdoğan’ın elinde vardır. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.
Elbette Altan’ı serbest bırakacaklar. Biat eden serbest kalacak.
Elbette tutuklu Amerikalı Papaz’ı serbest bırakacaklar.
Ama bunların baskı ile, işçi ve emekçilere karşı uygulanan baskı ile, grevleri yasaklama tutumu ile, Kürt halkına kurşun sıkma tutumu ile, katliam politikaları ile hiçbir ilişkisi yoktur. Bu göstermelik adımlar, sadece ABD ve Batı için verilecek tavizlerdir. OHAL’in tüm yetkileri ellerinde olacaktır. Artık, OHAL süreklidir. Yasal olarak böyledir. 19 Temmuz’da OHAL’in kaldırılması bir şaka olarak bile değere sahip değildir. ABD, hemen OHAL kaldırılsın, S-400’ler iptal edilsin diyor. S-400 meselesi bir mesele olabilir. Ama OHAL kalksa ne olur, kalkmasa ne olur?
Öyle anlaşılıyor ki, bu yeni sistem bilinmemektedir. Oysa bu yeni sistemde, ne MHP önemlidir, ne de OHAL.
Halklara karşı baskılar artacaktır.
Katliamlar genişletilecektir.
Tehditler artacaktır.
Korkutma ve sindirme politikaları hız kesmeyecektir.
Saray “yeni” tarzda saldırılar devreye sokacaktır.
Üniversiteler daha büyük bir baskı altına alınacaktır.
Aydınlara karşı sürgünler devreye sokulacaktır.
Grevler ertelenecek, sendikal çalışma yok edilmeye çalışılacaktır.
Her hak arama eylemine karşı TOMA’lar devreye sokulacaktır.
TV kanalları daha fütursuzca yalan söyleyecektir.
Hukuk daha fazla ayaklar altına alınacak, her türlü hak gaspı daha da artacaktır.
Tıpkı, son yıllarda zaten var olduğu, yaşandığı gibi.
Ve bunları yapmak için artık OHAL’e ihtiyaç yoktur.
4- Ekonomik kriz elbette derinleşecektir. Yeni dönemde, asker gönderme karşılığında dolar alınacaktır. Biraz daha açık ve adam başına daha ucuz olacak şekilde. Başka bir ekonomi politikasına ihtiyaç yoktur.
Yine betonlaşma devam edecektir.
Yine rant ve yağma rejimi devam edecektir.
Yine ücretler düşürülecek, sömürü daha fazla artacak, taşeronlaşma artacak, can güvenliği olmayacak, iş cinayetleri her gün artacaktır.
Merkez Bankası, ABD ve Batı’nın ortak kurumu olarak varlığını sürdürecektir.
Yine halk borç içinde inim inim inleyecektir. Ekonomik kriz hafiflemeyecek, faturası daha açık yöntemlerle halka yıkılacaktır.
İşçilerin kıdem tazminatlarına göz dikilecektir.
Savaş ekonomisi denilen şey hayatın her alanında kendini hissettirecektir.
5- Eğitim sistemi daha da bozulacak, tıpkı önceden olduğu gibi organize edilmeye çalışılacaktır. Kitapların içerikleri değişecek, bunlar son derece hızla hayata geçirilecektir.
6- Yine Erdoğan, arabaların cam filmleri için yasalar çıkaracak. Hatta bunlara artık yasa değil, ferman denilmesinde fayda vardır, daha doğrudur. Yine Erdoğan, kaç çocuk yapılması gerektiğini buyuracak.
Erdoğan, yine bir sabah kalkıp, sınav sistemini değiştirdim, diyecektir. Artık bu konuda Bilal daha etkili olacaktır.
Eğitim, sağlık, ulaşım, rant amacına uygun olarak ele alınacaktır.
Şehirleşme rant üretecek şekilde ele alınacak, çevrenin ve doğanın yağmalanması hız alacaktır. Çevre katliamı, eşine rastlanmayacak boyutlarda büyüyecektir.
Yine kadın cinayetleri ve cinsel suçlar artacaktır.
Tıpkı olduğu gibi, sadece daha fütursuzca.
Tüm bu süreci geri çevirmek mümkündür.
Aslında seçim süreci, bu süreci tersine çevirmenin olanaklarının olduğunu göstermiştir. Ama bu iş, İnce ile Akşener ile olmaz, olamaz.
Bunun yolu, örgütlenmeden geçmektedir. Örgütlü değil isek hiçbir şeyiz. Bu bilinçle tüm gücümüzle, daha zorlu mücadelelere hazırlanmak için, işçi sınıfının, emekçilerin, gençlerin, kadınların, halkların başka yolu yoktur. o