Bu tarihi olay daha da önemlidir çünkü hava üssü bombardımanları kurbanlarının anma töreni sırasında İsyan Ordusu, polis ve milis savaşçıları 16 Nisan 1961’de Fidel tarafından ilan edilen sosyalizm bayrağını savunmak için ilk kez savaştığı zamandı.
Bilindiği gibi, neredeyse bütün ulusal topraklarımızı doğrudan etkileyen Irma Kasırgası’nın neden olduğu ciddi zararlardan dolayı seçim sürecinin zaman çizelgesini yeniden ayarlama ihtiyacı duyuldu ve 8. Yasama Dönemi Son Olağan Oturumunda Ulusal Meclis Küba Parlamentosu milletvekilleri ile İl Meclisi delegelerinin görev süresini uzatma kararını onayladı. Görüldüğü gibi halkımızın Devrim’e ve bizim sosyalist demokrasimize olan desteğini bir kez daha gösteren kitlesel katılımı ile bugün bu süreci tamamladık.
Seçimlerin sorunsuz yürütülmesi için işbirliği yapan kurumların yanı sıra her düzeydeki seçim ve adaylık komisyonları tarafından üstlenilen çalışmalara şahit olmak bir fırsattır.
Nisan 2011’de düzenlenen 6. Parti Kongresi, temel siyasi ve devlet pozisyonlarının tutulması için en fazla iki ardışık beş yıllık süreyi sınırlama teklifini onayladı. 7. Kongre de aynısını iki yıl önce belirtti ve Anayasa’da bu sınırlama henüz uygulamaya konulmamış ola da bu Anayasa’nın kendi reformu çerçevesinde kurulacağına inandığımız bir noktadır. 24 Şubat 2013’te Devlet ve Bakanlar Konseyi Başkanı olarak ikinci kez göreve başladığımdan bu yana, geçtiğimiz Aralık ayında da yeniden dile getirdiğim gibi bunun benim son dönemim olduğunu ve bu noktadan sonra Küba’nın yeni bir Başkanı olacağını ifade ettim.
Sözümü tutmak ve buna göre davranmak için Anayasa reformunu beklemek gerekli değil, daha önemlisi buna örnek teşkil edebilmek.
Ulusal Halkın Gücü Meclisi, devlet ve bakanlar konseyinin başkanı olarak yoldaş Miguel Díaz-Canel Bermúdez’ı seçti. Aynı zamanda, Devlet Konseyi Birinci Başkan Yardımcısı olarak yoldaş Salvador Valdés Mesa seçilmişti ve daha sonra Ulusal Meclis (onun) Bakanlar Konseyi Birinci Başkan Yardımcısı olarak atanmasını onayladı.
Compañero Díaz-Canel, yaklaşık 35 yıllık bir çalışma kariyerine sahiptir. Las Villas Merkez Üniversitesi’nde Elektronik Mühendisliği derecesini aldıktan sonra bu meslekte çalıştı. FAR’ın uçaksavar füzesi birimlerinde askerlik hizmetini tamamladıktan sonra, aynı üniversitenin Elektrik Mühendisliği Yüksek Okulu’nda profesör olarak görev yaptı ve Genç Komünist Birliği’nin profesyonel kadrosunda yer aldı. Parti içindeki profesyonel çalışmalara terfi edene kadar bu organizasyonun yönetici pozisyonlarında bulundu.
Özel Dönem’in en şiddetli aşamasının zirvede olduğu Özel Dönem’in üçüncü veya dördüncü yılı olan Temmuz 1994’dan itibaren dokuz yıl boyunca Villa Clara İl Komitesinin Birinci Sekreteri olarak görev aldı ve sonraki altı yıl boyunca da Holguín eyaletinde aynı sorumluluğu üstlendi. Her iki durumda da üzerine düşen sorumluluğu layıkıyla yerine getirmiştir.
Villa Clara’da yeterli olan dokuz yıldan sonra, eğitiminin bir parçası olarak yerleşim alanı ve toprakları bakımında en büyük eyaletlerden biri olan ve, Cienfuegos ve Sancti Spíritus’u da kapsayacak şekilde doğduğu ve tanıdığı Holguin’e gönderilmesi çoğunluğu Siyasi Büro kadrolarına ulaşan yaklaşık bir düzine genç için yaptığımız gibi bir tesadüf değildi. Fakat biz onların eğitimini pekiştirmekte başarısız olduk ve – biraz abartarak söyleyebilirim ki o (Diaz-Canel) hayatta kalabilen tek kişi idi. Eksiklerini eleştirmedim ama Yoldaş Machado ile konuşarak, ona Parti ve hükümet içinde yüksek sorumluluklar alabilmeleri için diğer yoldaşlarımızın eğitimini ve olgunlaşmasını daha iyi örgütleyemediğimiz için kendimizi eleştirmek zorunda olduğumuzu söyledim.
Eğer [Díaz-Canel] 15 yıl içinde parti lideri olarak sadece iki eyalette bulunmuşsa, kendi eyaletinde gençlik önderi olduğu yılları saymadan, yoldaş Mochado’ya söyledim 15 yıl boyunca üç yıllık temelde, ülkenin en az beş eyaletinde bulunarak onları daha eksiksiz tanıyacaktı. Machado’yu eleştirmiyorum, onu zaten çok fazla eleştirdim (Alkışlar). Ve şimdi direkt olarak onun üstündeyim, (o) hazır olsun (Kahkaha)! Ama bununla söylemek istediğim, kadroların eğitimine daha fazla dikkat edilmesi gerektiği. Böylece diğer yüksek mevkilere geldiklerinde daha fazla bilgiye sahip olurlar. Fakat O’nun [Díaz-Canel] seçilmesi şu an bir tesadüf değil, bu düşünce bir önyargıdır. En mütevazı görüşümüz olarak, bir grup içince en iyisi yoldaş Díaz-Canel oldu (Alkışlar). Ve onun erdemleri, deneyimleri ve üstlendiği işlere olan bağlılığından ötürü, yüce devlet iktidarı tarafından kendisine verilen görevde mutlak bir başarıya sahip olacağından şüphe etmeyiz (Alkışlar).
1991’den beri Parti Merkez Komitesi üyesi oldu ve 15 yıl önce Siyasi Büro’ya terfi etti. Nikaragua Cumhuriyeti’nde uluslararası bir misyonu yerine getirdi ve Ulusal Savunma Koleji’nden mezun oldu.
2009 yılında Yüksek Öğretim Bakanı olarak ve 2012 yılında eğitim, bilim, spor ve kültür ile bağlantılı kuruluşların işlenmesinden sorumlu olarak Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcılığına atanmıştır.
Beş yıl önce Devlet ve Bakanlar Kurulu Birinci Başkan Yardımcılığına seçildi – ve o andan itibaren, Siyasi Büroda bir grup yoldaş taşı gediğine oturttuğumuz konusunda kesin emin olmuştu ve bu önemli toplantıda somutlaştığı üzere çözüm buydu. Her şeyin üstünde, Devlet ve bakanlar Kurulu Birinci Başkan Yardımcısı olarak Parti Merkez Komitesi’nin ideolojik alanını tuttuğunu göstermiştir.
Tesadüf değil, bugünün Devlet ve Bakanları Kurulu Başkanı’nın elinden geçmek zorunda olduğu kadar önemli olarak ve ben yokken -ki daha sonra bahsedeceğim kadar, 2021 yılına kadar Genel Sekreter olarak devam edeceğim- Devlet ve Bakanlar Kurulu Başkanı ve Komünist Parti Birinci Sekreteri görevini üstlenecek (Alkışlar). Ve bunun Meclisin Temmuz ayında önerge olarak sunulması ve ayrıca Bakanlar Kurulu’nda da tartışılması planlanmıştır. Temmuz oturumunda ayrıca milletvekili komisyonu tarafında oluşturulmuş yeni Anayasa tasarısının Meclis’e sunulması da yapılacak, tasarı halk ile tartışıldıktan sonra referanduma götürülecektir.
Stratejik hedefimizde hiçbir değişiklik olmayacağı bir sonraki Anayasa’da, Parti’nin çalışmasında, bu durumun korunacağını ve halkın düzinelerce yıl önce, 1976’da %98’lik oy oranı ile yaptığı gibi, kuşkusuz destek vereceğini tahmin ediyorum. Ve bu vesileyle, temel olduğunu söylediğin bu iki pozisyon yeniden bir araya gelebilecektir. Böylece hükümet içinde bir Başkan Yardımcısı olacağı ve olması gerekmesi ile birlikte Partinin Birinci Sekreteri ve Devlet ve Bakanlar Kurulu Başkanı bütün güce sahip olacaktır. Uzun bir süredir tartıştığımız ve bugün sunduğum bu formülasyon, bahsi geçen Komisyon tarafından Temmuz ayında sizlere sunulacak ve önerilecektir.
Anayasada oluşturacağımız iki, her biri 5 yılı kapsayan iki dönemini tamamlamak zorundadır. Parti Kongresi belirlenen tarihlerde yapılacaktır. Ben 7. Parti Kongresi’nde 2021 yılında kadar seçildim. Şu an 87 yaşındayım, 3 Temmuz’da olacağım- bunu bana bir hediye göndermeniz için söylemiyorum, mütevazı olsa da bir hediye almanın zor olduğunu biliyorum (Alkışlar). Burada bir hediye almak, hatta mütevazi olanı bile, petrol bulmaktan daha zordur (Kahkahalar), yani bana bir şey göndermeyin.
İki dönemini bitirdikten sonra, eğer iyi çalışıyorsa ve bu Parti Merkez Komitemiz ve içinde bulunduğumuz Meclis olan yüce devlet iktidarı tarafından da onaylanırsa, kalmalıdır. Şu an yaptığımız gibi, yerini doldurması gerekir. Devlet ve Bakanlar Kurulu Başkanı olarak 10 yılını tamamladığında, Kongre’ye kadar geçen üç yılda, güvenli geçişi sağlamak ve bizi değişimin acemiliğinden korumak için Parti Genel Sekreteri olarak kalacak- sahip olacağı torunlarına bakmak için emekli olana kadar ki hala sahip değilse; torunun var mı? İyi o zaman, benim büyük torunlarım var, üç tane ve birisi de yolda (Kahkahalar).
Bu bizim ne düşündüğümüzdür. Doğal olarak, karar verecek olan Parti’nin ve devletin en yüksek organlarıdır, bahsettiğim bu konularda nihai kararı onlar verecektir.
Bizler, hata yapamayacağımız bir yerde ve zamanlarda yaşıyoruz. Ben, zaman müsaade ettikçe uluslararası güncel tarihte meydana gelen olumsuz tarihsel olaylar ile ilgili bulabildiği her şeyi okuyan ve çalışanlardanım. Yalnızca kendimizi içinde bulduğumuz coğrafi alandan ya da başka bir sebepten dolayı değil. İnsanlık için çok önemli olan gelişmelere son veren ve sonuçlarını bir çok ülkenin ödemek zorunda bırakıldık; yaratılan uluslararası dengesizliğin sonucu olarak içinde bizim de olduğumuz bir çok ülkenin bedel ödediği ve ödemeye devam ettikleri gibi yapamayacağımız hatalar var. Anlatabiliyor muyum? (Evet!)
Yoldaş Díaz-Canel ani bir karar değildir; yıllar geçtikçe, olgunluk, iş kapasitesi, ideolojik sağlamlık, politik bilinç, bağlılık ve Devrim’e sadakat göstermiştir.
Devletin ve ulusun yönetim sorumluluğuna yükselişi tesadüf ya da acelecilik sonucu olmamıştır. Daha önce de belirttiğim gibi, daha yüksek mevkilere terfi ettirme süreci, geçmişte yaşanmış genç liderler vakalarından farklı olarak, süreci hızlandırma hatası yapmadık. Aksine, öngörü ve yönlendirme ile parti ve hükümette farklı sorumluluklar aracıyla geçişi sağladık. Öyle ki, kişisel nitelikleriyle birlikte devletimizin ve hükümetimizin liderliğini ve daha sonra Parti içindeki en yüksek sorumluluğu başarılı bir şekilde üstlenmesini sağlayacak kapsamlı bir nitelik kazandı.
Öta yandan, Valdés Mesa’nın, Devrim’e hizmet eden kapsamlı bir kariyeri var. Zaferi, onu, daha sonra Camagüey vilayetine ait olan Amancio Rodríguez bölgesinde bir çiftlikte bir tarım işçisi olarak şaşırtmıştı. 1961’de Ulusal Devrimci Milislere katıldı, Okuryazarlık Kampanyasına katıldı ve Genç İsyancılar Derneği’nde aktif olarak söz konusu bölgede Derneğin Genel Sekreterliğini yaptı. Genç Komünist Birliği kurulduğunda, bu düzeyde Genel Sekreter olarak seçildi ve bu örgütün Birinci Kongresi’ne delege olarak katıldı.
Daha sonra Camagüey’in çeşitli bölgelerinde Küba Sosyalist Devrimi Birleşik Partisi (PCC)’nin inşasına katıldı ve belediye seviyesinde ve Parti İl Komitesinde liderlik pozisyonlarında bulundu. Buradan giderek yükselen bir profesyonel sendika kadrosu oldu. Küba İşçileri Federasyonu’nun İkinci Sekreterliği, CTC ve Tarım ve Orman İşçileri Ulusal Birliği Genel Sekreterliğini yaptı.
1995 yılında, dört yıl sonra Camagüey’deki Parti İl Komitesinin Birinci Sekreterine terfi edene kadar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak atandı.
2006 yılında yapılan 19. CTC Kongresinde, Genel Sekreteri seçilerek, 2013 yılında Danıştay Başkan Yardımcılığına seçilene kadar bu görevi üstlendi.
Çalışmaktan vazgeçmeden 1983 yılında Ciego de Ávila Yüksek Ziraat Bilimleri Enstitüsü’nden bir ziraat mühendisi olarak mezun oldu.
1991’den beri Parti Merkez Komitesi üyesi ve 10 yıldır Siyasi Büro üyesidir.
Benzer şekilde, Compañero José Ramón Machado Ventura’nun bencil olmayan tavrını bir kez daha onurlandırmanın adil olduğunu düşünüyorum. Kendi inisiyatifi ile yeniden – ve bunu tekrar söylüyorum çünkü bunu daha önce de yapmıştır, böylece Díaz-Canel, Devlet Genel Başkan Yardımcısı pozisyonunda görev almıştır- yeni nesle yol açmak için kendisini Devlet ve Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı olarak önermiştir.
60 yılı aşan devrimci mücadele içinde ilişkilendiğim Machado, Sierra Maestra ve Frank País İkinci Doğu Cephesi’nin önderlerindendir. O; hepinizin bildiği gibi biraz inatçı olsa da alçakgönüllülük, dürüstlük ve işe sınırsız bağlılık örneğidir. Bundan sonra, çabalarını Merkez Komitesinin İkinci Sekreteri olarak Partinin çalışmalarına yoğunlaştıracaktır.
Dün öğleden sonra Devlet Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Yoldaş Mercedes López Acea, Siyasi Büro üyesi olarak özel bir bahsi hak ediyor: Bu karmaşık başkentte sekiz yıldan fazla övgüye değer bir şekilde Parti Birinci Sekreterliğini yaptıktan sonra, ki ülkenin başkenti olması sebebiyle düşündüğünüzden daha karmaşık hale getirilen bir görev, yakında Parti Merkez Komitesi’nde yeni sorumluluklar üstlenecektir (Alkışlar).
Ulusal Meclis tarafından bugün seçilen Devlet Konseyi’nin bileşimi % 42 yenilenmeyi yansıtmaktadır. Aynı şekilde, kadınların temsili % 48,4’e çıkmıştır. Yükseliyor, Teresa, ha? Ama şimdi, sizin de söylediğiniz gibi, sadece sayılarla değil, karar verme pozisyonlarıyla devam etmeliyiz (Alkışlar).
Kadınların oranı% 48,4’e yükseldi ve Siyahi ve melezlerim [temsil] oranı% 45.2’ye ulaştı. Ve her iki açıdan da bir milimetreden bile çekilmemeliyiz, çünkü Devrim’in zaferinden bu yana, kadın eşitliği fikri ile başlayan Fidel ile birlikte uzun yıllar almıştır.
Sierra Maestra’daki birçok eski gerillaların iradesine karşı – silah fazlalığı olmadığı halde ve hatta tam aksine- Mariana Grajales (Alkış) adlı bir müfreze kurdu ve burada bir milletvekili olarak bulunan , Teté Puebla Viltres, o müfrezenin üyelerinden biriydi.
Bu, çok fazla emeğe mal oldu, kolay değildi ve hala karar verme pozisyonlarında orantısallık savaşı veriyoruz, dediğim gibi sadece sayısal açıdan değil ama nitelik açısından. Kadınlar ve Siyahiler, her şeyden önce, bu ülkede eğitim gördü. Bu bir örnek. Her birinin geçmişini gözden geçirelim; ama bunun için çalışmak gerek. İşte bu yüzden ısrar ediyorum: Bir adım geri değil! Ve şimdi bu şekilde ya da o şekilde değil ama onların eğitimlerinden dolayı, niteliklerinden dolayı kalan tek şey karar verme pozisyonları. Tüm koşulları sağlamadığı halde bu hedefe ulaşmak için verdiğim kararlarda yanıldığım oldu ve elbette daha sonra düzelttim. Ama dikkatinizi buna çekiyorum çünkü bu kendi haline bırakamayacağımız bir konudur. Gazeteciler ne düşünüyor? Bu doğru değil mi? (Alkışlar)
Devlet Konseyi’nin yaş ortalaması 54’e düştü be %77,4’ü Devrim’in zaferinden sonra doğdu. Yıllar geçti ve fark etmeden geçti, ama geçti.
Üç kadın Konsey Başkan Yardımcılığına seçildi. İkisi siyahi ve elbette siyahi olmalarından dolayı değil erdemleri ve nitelikleri nedeniyle seçilmiştir. Aynı zamanda Parti Kongresi ve Kongre’nin 2012’deki kadro politikası konulu Birinci Ulusal Konferansında kabul edilen anlaşmalar da yerine getirilerek ileri taşınmıştır.
Bu da Ulusal Meclis’te milletvekillerinin yarısından fazlasının, %53.22’sinin kadın olması ve Siyahi ve melezler Kübalıların temsilinin% 40,49’a ulaşması ile ortaya konmaktadır ve bu devam etmelidir.
Görüyorsunuz ki, halihazırda hem televizyon hem radyoda sunucu olarak çalışan siyahi arkadaşlarımız ve yoldaşlarımız var. Sayıları hala çok az ama siz de fark ettiniz mi? Bu kolay olmadı. Ben şahsen radyo ve televizyon kurumları sorumlularına talimat verdim ve dedim ki: Bunu kimseyi etkilemeden yapın, ancak adım adım çözüme kavuşturun. Bazı küçük adımlar attılar; ama benim bakış açımdan yeterli değiller. Olduğunuz gibi devam edin. Yavaşça değil dikkatli bir şekilde ilerlemeye devam edin. Böylece kimse melez ya da siyahi Kübalıların kendilerinin yanına yerleştikleri için etkilendiklerini savunamaz. Neyse ki, halihazırda (ulusal haber yayınında) ellerini böyle yaparak (göstererek) hidroloji bölümünü sunan uzan siyahi bir adam var. Neden göstermesi için bir belirteç vermediklerini bilmiyorum (Alkışlar) çünkü elleriyle ne yapacağını bilmiyor ve onları bu şekilde tutuyor. Orada durumun yansıtıldığı bir harita var. Bir belirteç ile bunu gösterebilir. Ve spor yapan (siyahi) bir kadın var. Bazen ana haber bültenlerinde göründüğü için şükürler olsun ve kimse yayından kaldırılmadı. Demek istediğim, tüm bunlarla size göstermek istediğim düşünülmesi gereken şeylerdir. Sadece sözle değil ve bunun gibi, yaptılar ya da yapmadılar; ısrar ederek, yeni yöntemler arayarak, hata yapmaktan kaçınarak böylece bu asil hedeflerimizde bizi eleştiremeyecekler. Ve sorunları çözemediğimizde tekrar ve bir kez daha başka çözümleri düşünmeliyiz. Bu doğru değil mi? (Salondan Yanıt: Evet). Bu nedenle, bu gibi önemli bir olay için özenle hazırlanmış, çok yararlı bulduğum bir metnin üzerinden geçtim ve inceledim.
Ve kadınlara ve etnik sorunlar ile ilgili anlattığım detaylar, bir süredir etrafında dolandığımız içindir… Bazı özel tartışmalarda, gayri resmi toplantılarda belirttiğim gibi anımsamaktan utanmıyorum. Ben şu an Cueto’nun bir parçası olmasına rağmen o zaman Mayari’de olan Biran’da, kırsalda doğdum. Şu an Cueto ve Holguin’denim; fakat bana çok etkisi olan Santiago’da eğitim görmüştüm. Ve hatırlıyorum, bir öğrenciyken – sadece unutursak diye söylüyorum Devrim Zaferinden önce- sadece üç yer, Havana, Santiago de Cuba ve Guantánamo- şehirleri kastediyorum- televizyon yoktu. Kendimi bildim bileli radyo vardı; ama televizyon yoktu. Ve küçük kasabalarda, farklı kasabalarda, bazen belediye merkezlerinde İspanyol plancılarının yaptığı ilk şey olarak bir merkez park vardı. Buradaki yaşlı insanlar, bu yerlerin bazılarında, var olan belediye bandosunun akşam açık hava konseri yaptığı Pazar günlerini hatırlamıyor mu? Böylece aşık beyaz çiftleri ya da flört ettiklerini, ya da parkta gezinen arkadaşları görürdük ve Siyahileri ve melezler ama çitlerin arkasından. Öyle miydi yoksa öyle miydi? Burada birçok genç var biliyorum. Bu durum Fidel ilk konuşmasını yapana kadar devam etti. 1959 yılı Ocak veya Şubat ayı olduğunu düşünüyorum.
Ama kökler hala sağlamdı; bağımsızlık savaşımız içinde, karışıklık içinde verilen mücadele içinde yükselen halkın etnik bileşimi için onurlandırılması gereken bir ülke, yaklaşık 150 yıl önce, 1868 yıllarında, anılacak olan Ekim ayında, önderlerin kim olduğunu biliyorsunuz? Onlar köle sahiplerine özgürlüklerini veren büyük köylüler, hatta köle sahipleriydi ve bu savaşta, Zanjón Paktı’nın ünlü anlaşmasıyla – tıpkı Antonio Maceo ve Baraguá Protestosundaki subayları gibi gölgede kaldığında, şanlı Baraguá Protestosu, bu anlaşmaya varıldığında hali hazırda liderlerin büyük çoğunluğu Siyahiydi ve Marti’nin 1895’teki zorunlu savaşının başlangıcında, öncelikli olarak yöneten onlardı.
Daha sonra tarihte bildiğimiz bir şey geldi, savaşın son günlerine ABD’nin katılımı. İspanya çoktan yenilgiye uğradığında ve hatta on binlerce İspanyol askeri hastanedeyken, on binlerce! Benim babamın da aralarında bulunduğu bazıları İspanyol askerlerinin çok da alışık olmadığı tropikal hastalıklar nedeniyle tahliye edilmişti. O (babam) savaşı Jucaro ve Moron arasında geçirdi, savaş bittiğinde ise Cienfuegos tarafındaydı. Ve bir sonraki yıl geri döndü, çünkü Küba’ya aşık olmuştu. Daha önce bir İspanyol siyasetçiye söylediğim gibi ben bu durumdan memnunum. Çünkü dönmemiş olsaydı bir Galleguito ya da eski bir Galiçyalı olacaktım ve öyle bir partiye üye olacaktım.
Ama sonra, Kurtuluş Ordusu tarafından korunduğu için Amerikalılar herhangi bir engel olmaksızın Santiago de Cuba’nın doğusuna indiğinde, daha modern ABD filosu, Santiago de Cuba’da toplanan İspanyol filosunu batırdı. Topçular kenti savunmak için topları sökmüşlerdi; fakat Madrid ne ile karşılaştıklarını bilmeden topçulara yeniden silahlanarak ABD filosu ile savaşmasını söyledi: kuzeyde Playa Giron ve Matanzas dışında Santiago Koyunun karakteristiği nedeniyle adım adım çekilerek daha modern bir filo ile karşılaşmak. İspanya Atlantik Filosu Amiral’i Cervera çalışanlarına güzel kıyafetleri ile hazırlanmalarını söyledi ve biri dedi ki “Amiral; ama biz savaşacağız.” Ve o dedi ki “Esasında sebep de bu, bu son savaş”. Ve öyleydi, adım adım hedefe doğru.
Önemli savaşlardan ikisi şu an pratikte kent tarafından yutulmuş olan San Juan Loma’nın ele geçirilmesi sırasında ölen Vara del Rey’in savunduğu El Viso’da yapıldı.
Ve daha sonra, orijinal günah dediğim şey geldi: Her iki ordunun da zafer sahibi askerleri Santiago de Cuba’ya girmek üzereydi, ancak birliklerine liderlik eden ABD Komutanı, Kübalıların katılmasını yasakladılar. Orada ya da yakınlarda olan Calixto García’ydı.
Aslında Kurtuluş Ordusu tutsakların ki bir kısmı ordumuza katılmıştır yalnızca silahlarıyla ilgilendiğinde onu misillemeden kaçma bahanesine girmekten alıkoydular. Ama ardından gelenin asıl günahı olan çok büyük bir hata yaptılar. Şehirdeki hükümet merkezlerine geldiklerinde İspanya bayraklarını aşağı indirerek yalnızca ABD standartlarını yükseltti. Yalnız bu bile Fidel gelene kadar ülkede ne olacağının bir göstergesiydi.
Paris’teki İspanyol ve Amerikalılar arasında, Fransa başkentinin eteklerinde bulunan Versay Sarayı’nda tartışmalar yapıldı ve elbette “Kübalıların katılmasına gerek yoktu.” Bu eşitlik, o dönemde güzel bir potada, o zaman Kurtuluş Ordumuz, “başarıldı”.
Ayrımcılık için yapmanız gereken tek şey, en mütevazı olan, bir şeker fabrikasına gitmekti. Ve orada ABD temsilcilerinin kulübünü ve beyaz yakalı Kübalılar bulabilirsiniz. Kulübe gidenler, ofiste ya da belli bir sorumluluk alnında çalışanlarken, diğer herkes hangarlara giderdi.
Onların etkisi altında, Platt Değişikliği 1933 Devrimi’ne kadar sürdü, ancak diğer anlaşmalar bizi 1 Ocak 1959’a kadar bir kez daha boyun eğdirdi. İlk aşamalarda değildi, ama şimdi bu güzel potayı, ulusumuzu yeniden inşa etmeyi başardık. Ne dediğimi anlıyor musun, neden bahsediyorum? (Yanıtlar: “Evet”) Daha eski üyeler size soruyorum, öyle değil mi? Buraya, eski insanların bazılarının olduğu yere döneceğim(kahkahalar). Bu doğru değil, Guillermo García, El Plátano’da bunların hiçbiri yoktu, yoksulluk hepimizi birleştirdi.
Metinden uzaklaşmamdan beni affet, ama alçakgönüllü bir şekilde, onu zenginleştirdiğimi düşünüyorum (Alkışlar). Basın isterse yazılı metni yayınlayabilir, ama burada konuştuğum şey hakkında da konuşabilirler; fakat tabi yayınlanıyor.
Yani, bu konuşmanın yazıldığı zaman doğal olarak bu nokta üzerinde durmak istemedim. Yeni Meclisin sonuçlarını ve kompozisyonunu gördükten sonra bana bunu yapmak istedim.
(devam edecek…)
* Raul Castro’nun 19 Nisan 2018’de yaptığı konuşmadır.
Çeviren: Gülşah Gülen