Bizim, 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin, artık bir gelenek hâline gelmiş değerlendirme yaklaşımımız var. Bize göre 1 Mayıs, bir yandan, bir önceki yıldan alanlara yansıyan bir özettir, bir yandan da, gelecek yıla ışık tutan bir ön göstergeler bütünüdür. Önümüzdeki dönemin sınıf mücadelesine ilişkin ipuçları verir.
Bunun bir nedeni, ülkemizde, 12 Eylül sonrasında, birçok alanda eylemsiz kalınsa da, konu 1 Mayıs olduğu zaman, kararlı, anlamlı bir ısrar sergilenmiş olmasıdır. Bu durum, burjuva devlet için de öyledir. 1 Mayıs gösterilerini ve özellikle Taksim’i yasaklamak, burjuva devlet içinde bir ısrar konusudur. Taksim herkese açılır ama, işçi sınıfına açılmaz. Başka alanlarda işçiler 1 Mayıs’ı kutlasa olur ama Taksim’de olmaz. Bu “anlamsız” gibi duran tutum, aslında, katliamcı zihniyetin, TC devletinin hücrelerine işlemiş katliamcı tutumun açık göstergesidir.
Tersinden de işçi sınıfı ve devrimciler için Taksim, gerçekten 1 Mayıs alanıdır. Ankara Gar Meydanı’nın adının da değişmesi gereklidir. İmamoğlu, olur da “efendilerinin” izni ile Büyükşehir Belediye Başkanı olursa, önerimizdir, Taksim alanının adını, “Taksim 1 Mayıs Alanı” olarak değiştirmelidir. Katliamlarla dolu tarihimize bir ışık tutmak açısından çok kıymetlidir.
İşte bu nedenlerle, devrimci işçiler ve işçi sınıfı, 1 Mayıs kutlamalarını özellikle sahiplenmişlerdir. 12 Eylül sonrası uzun yıllar, sadece 1 Mayıs’larda kendini ortaya koyan bir enerji birikmiştir ve bu durum sınıf mücadelesinin genel gidişini analiz etmek için oldukça önemli olmuştur. Yoksa, yarın, mücadele daha da geliştiğinde, bir yılda birkaç kere 1 Mayıs ebatında eylemler gerçekleştirildiğinde, işçi sınıfının durumunu analiz etmek için 1 Mayıs bu kadar önemli olmayabilir.
Biz, bu 2019 1 Mayısı’na da bu gözle bakacağız, hem durumu hem de gelecek eğilimleri barındırması açısından.
1- Yukarıdaki nedenlerle biz, 1 Mayıs kutlamalarının, İstanbul’da Taksim’de yapılmasından yanayız, hep öyle olacağız. Bu konuda da yalnız değiliz, hiçbir zaman da olmayacağız. Taksim, 1 Mayıs alanıdır ve öyle anılacaktır. Ve eninde sonunda, o meydana kurşun sıkan katillerden, onların arkasındaki NATO yönetimindeki derin devletten hesap sorulacaktır. O meydanda şehit düşenler, silkinip kalkacaklar kabirlerinden ve bir güneş gibi taşıyacaklar göğüslerindeki yaralarını, işte o zaman biz, yıkacağız şahmeranın mağarasını.
İşte bu nedenle, bu yıl da 1 Mayıs’ın Taksim’de olmasını istedik.
Bir yandan, sınıf savaşımının içinde bulunduğu koşullar nedeni ile, kitlesel bir 1 Mayıs kutlamasının gerekliliği, diğer yandan ise Taksim’de bunu yapabilmenin zorluğu, işin kilitlendiği nokta idi. Bir kere daha gördük ki, gerçekte, kararlılıkla Taksim istenemiyorsa, gerçekte bunun için bir hazırlık yapılamıyorsa, Saray Rejimi ne kadar zayıf olursa olsun, biz, ancak gösterilen alanlardan birini alabiliyoruz.
Bunu vurguluyoruz, çünkü, 2020 1 Mayısı’nı, Taksim’de kutlamak istiyoruz; kitlesel ve görkemli şekilde. Bunu başarabilecek güç vardır. Mesele bunun iradesini göstermektedir. Sendikalar, odalar, meslek kuruluşları, örgütlü tüm güçler, siyasal parti ve hareketler, bugünden bu iradeyi koyarlarsa, bugünden bunun adımları atılırsa, bu mümkündür.
İşçi sınıfı, kitleler, 1 Mayıs’ta Bakırköy Halkpazarı’na sığmamıştır. Bu durum, 1 Mayıs’ın kutlanması etkinliklerini aksatmaktadır. Düzgün bir yürüyüş kolu oluşmamakta, dahası, kitleler alana sığmadığından, istense de bir miting yapılamamaktadır.
2- 2019 1 Mayısı’nda, düzenleme komitesinin birçok hatası olmuştur. Bu hataları eleştirmek, bunların yapılmamasını sağlamak amaçlıdır. Yoksa kimseyi tu kaka ilan etme isteğimiz değildir.
En başta, yürüyüş kolları oldukça kısa tutulmuştur. 400’er metrelik yürüyüş kolları, 1 Mayıs’ı “sıkıştırmak” için devletin bulduğu yöntemlerdir ve doğrusu bunlara razı olmamak gerekir.
İkincisi, yürüyüş kolları boyunca konulan polis bariyerleri, sokakları daha da daraltma amaçlıdır. Güvenlik amaçlı değildir. Bariyerler, belki sokak başlarında kurulabilir. Caddeler, yürüyüş koluna açık tutulmalıdır. Bu, “güvenlik” önlemi değildir, bu tersine, korkutma amaçlıdır ve olası bir durumda insanların birbirini ezmesine yol açacaktır. Bu bariyerler, kitlelerdeki özgüveni kırma amaçlıdır, psikolojik baskı amaçlıdır. Bunları kesinlikle kabul etmiyoruz, etmemeliyiz.
Üçüncüsü, pankartlar, sloganlar, posterler, semboller üzerindeki hiçbir denetimi kabul etmiyoruz. Tertip komitesinin de bunu kabul etmemesi gerekir. Diyarbakır 1 Mayıs alanına beyaz eşarpların sokulmamasını ele alırsak ne denmek istendiği anlaşılacaktır. Sloganlar, pankartlar, ifade özgürlüğüne girer ve anayasal haktır. Saray Rejimi’nin sansür uygulamalarına 1 Mayıs meydanında olanak tanımamak gerekir. Bu uygulamaları reddetmeliyiz. Saray Rejimi, kendine bağlı kitabevlerinde, içinde “aykırı fikirler” yer alan kitapları sattırmayabilir. Ama 1 Mayıs alanında işçilerin, kitlenin taşıyacağı dövizlere karışamazlar. Tertip komiteleri bu konuda açık tutum almalıdır.
3- 2019 1 Mayıs kutlamaları, ülkenin her alanında, daha kitlesel olmuştur. İşçiler, işsizler, toplumun her alanından sorunlarını alanlara taşımak isteyenler, kadınlar ve gençler, alanları doldurmuştur.
Daha çok ekonomik talepler öne çıkmıştır. Bir yandan kriz, diğer yandan ise, Saray Rejimi’nin işçilere daha da fazla saldırma isteğini beyan etmiş olması, kıdem tazminatlarını gasp etme girişimleri, artan işsizlik vb. bu ekonomik sloganları, ekonomik istekleri öne çıkarmıştır. Bu bir yandan, bir dinamizmdir, bir duyarlılık göstergesidir, ama diğer yandan ise, siyasal alanda bir geriliğin, işçi sınıfının ve kitlelerin siyasal arayışındaki eksikliğin göstergesidir.
İçinden geçtiğimiz koşullarda, işçi sınıfı ve halklar ağır baskı ve şiddet altındadır. Saray Rejimi, devlet, en küçük bir ekonomik hak karşısına coplarla, TOMA’larla, baskı ve şiddet ile dikilmektedir. Polis gücü, ordu birlikleri, yargı sistemi, medyası ile Saray Rejimi, en küçük bir talebin karşısına şiddeti ve karanlığı ile dikilmekte, en sıradan bir hak arayışını boğmaya çalışmaktadır. Bu koşullarda, talep edenlerin niyetlerinden bağımsız olarak en küçük bir hak arayışı, siyasallaşmaktadır. Ekonomik bir talep, birdenbire siyasallaşmaktadır. Soma iş cinayeti davası siyasal bir davaya dönüşmektedir, bir Rabia Naz cinayeti siyasallaşmaktadır. İşte bu nedenle, işçi sınıfının talepleri arasında siyasal taleplerin artık öne çıkması gereklidir.
Sendikalar, işçi örgütleri olmalıdır.
Bir işçi örgütü olmayı başarmış ise, bir sendika, işçilere gerçeği, gerçek durumu tüm çıplaklığı ile anlatmak zorundadır. İşçiler, AK Parti’den kopup, MHP’den kopup, CHP kuyruğuna katılarak özgürleşemezler. İşçiler, ancak kendi örgütleri ile, kendi çıkarlarını her durumda savunacak devrimci sosyalist örgütlerle siyasallaşabilirler.
4- İşçilerin devrimcileşmekten başka çıkar yolu, başka bir kurtuluş yolu yoktur.
İşçi sınıfı, tüm ana gövdesi ile, tüm kesimleri ile, tüm varlığı ile, sahaya çıkmak, toplumu kurtaracak gücün kendinde olduğunu anlamak zorundadır. Açık ve bellidir ki, devrimden başka bir çıkış yolu yoktur. Özgürleşmek, örgütlenmek, siyasal olarak devrimcileşmek olmadan, işçi sınıfı kendini kurtaramaz. Ancak devrimcileşmiş bir işçi sınıfı, kendi siyasal örgütü aracılığı ile, hem kendini hem de toplumu kurtarabilir.
İşçi sınıfı, liberal solcuların, devletçi partilerin “demokrasi” yalanları ile ancak kendini avutabilir, kendini oyalar, yıllarını kaybeder, her seferinde yeniden aldatılmış olur. İşçiler, fabrikalardan başlayarak kendi örgütlerini geliştirmek zorundadırlar.
Bunun yolu açıktır. Bu bilinç, Gezi’den bu yana mayalanmaktadır. Bu bilinç, alttan alta gelişmektedir. Bu bilinç, kararlı adımlarla ilerlemektedir. Alanda bunun yansımaları vardır. İşçiler, meydana, yürüyüş kollarına bir disiplin ve kararlılık taşımışlardır. Bu durum, 2019 1 Mayısı’na yansımıştır. Bu durum, önümüzdeki dönemde, sertleşeceği kesin olan sınıf savaşımına hazırlıklı olmak açısından bir nesnel olanak sunmaktadır. Şimdi, bunu bir enerjik örgütlenme faaliyetine çevirmek gerekir. İşçiler, nerede örgütlenmişlerse, bu örgütlenme ne kadar zayıf olsa da, sonuç almaktadırlar.
5- Meydanlarda her devrimci ve sol hareket, kendi sloganları ile yerini almıştır. Elbette Türkiye solunun belli kanalları vardır ve bunlar kendi yollarında yürüyecektir. Ancak, devrimci hareketin içinde yer arayan insanların, artık daha net saf tutmaları gereklidir. Gelişmekte olan sınıf savaşımı, devrimci hareketin öncülüğüne ihtiyaç duymaktadır. Bunu alanlarda görmek mümkündür. Sadece kitlelerin kalabalıklığına değil, aynı zamanda devrimci kararlılığa bakmak da gereklidir.
Biz, Kaldıraç Hareketi olarak, devrimcileri saflarımıza çağırıyoruz. Artık seyrederek “anlamak” ve “analiz etmek” mümkün değildir. Bunun dönemi geçmiştir. 1 Mayıs meydanlarına daha kararlı gelebilmenin yolu, devrimci olarak saf tutmaktan geçmektedir. Mesafe koyarak seyretme dönemi bitmiştir, bitmektedir.
Bu, aydınlar için de geçerlidir.
Aydınlar, daha militanca mücadeleyi savunmak, daha militanca mücadeleyi desteklemek, onun içinde yer almak, birikimlerini bu alanda esirgemeden ortaya koymak zorundadır.
Egemen güçler, Saray Rejimi, açık olarak bir iç savaş yürütmektedir. Bu iç savaş, bugün tüm çıplaklığı ile açığa çıkmıyorsa, bu, onların saldırılarının azlığından değildir. Bunun ana nedeni, işçi sınıfı ve devrimci hareketin, karşı cephede net olarak bir güç olarak yer alamıyor olmasıdır.
İşçi sınıfı hareketinin ve devrimci hareketin, daha çok bilime, daha çok bilgiye, daha çok deneyime ihtiyacı olduğu bir dönemden geçiyoruz.
6- 1 Mayıs kutlamalarında, hemen hemen her ilde, her alanda, ortaya çıkan bir durum da, kürsülerin alanlara akan kitleleri yönetmekten uzak durumda olması gerçeğidir. Bu durum, devrimci hareketin daha fazla ağırlık koyması gereğini göstermektedir. 1 Mayıs alanlarında eksikliği görülen, bu iradedir. Bu, aslında tüm sınıf savaşımında bugün var olan bir gerçekliktir. Kitleler, devrimci öncüsünü aramaktadır.
7- Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde de 1 Mayıs 2019, daha kitlesel bir tarzda kutlanmıştır. Sınıf savaşımının daha hareketli olduğu, hareketliliğin daha fazla dışa vurduğu yerlerde, Fransa gibi, mücadele daha da keskin hâller almıştır, almaktadır. Fransa’da “sarı yelekliler”, bir nebze olsun “kızıl” tonlarını ortaya koyma eğilimine girmişlerdir.
Dünyanın her yerinde işçiler, ömrünü tamamlamış ve insanlık için büyük tehdit olan kapitalizme karşı mücadelenin yükselmekte olduğunu haber vermişlerdir. 1 Mayıs 2019, dünya işçi sınıfının arayışının da önemli bir kanıtı olmuştur.
1 Mayıs meydanları, 2019 yılında, “işçi sınıfı bitti” masallarını yerle bir etmiştir. İlave kanıta ihtiyaç yoktur.
Mesele devrimci sosyalizmin, dünyanın her yerinde, daha çok bilimle, daha çok akıl ile, daha büyük bir enerji ve kararlılık ile devrim ve sosyalizm mücadelesini örgütlemesinde, yükseltmesindedir.
8- Devrimci hareket ile işçi hareketinin daha sıkı bağlarla birbirine bağlanması, aradaki güvensizliklerin aşılması gerekir. Bu, önümüzdeki dönemin ana görevidir. Zor olduğu kesindir, güzellik bu zorluğun içindedir.
Önümüzde sınıf savaşımının oldukça özgün, oldukça yaratıcı ama bir o kadar da zorlu bir dönemi vardır. Bu koşullarda, seyretmek, kimseyi “temiz” ve “haklı” kılmayacaktır. Saf tutmanın, iradeyi ortak iradeye katmanın zamanıdır.
Biz yaşamız, onlar ölüm.
Biz yeniyiz, onlar köhnemiş.
Biz Gezici’yiz, onlar gidici.
Her gün 1 Mayıs, her gün kavga. Zafere kadar…