ABD, 26 Ekim 2019’da, Bağdadi’nin öldürüldüğünü ilan etti. Trump, büyük müjdeyi verdi. ABD, Kuzey Irak’taki üslerinden, Reyhanlı’nın yakınındaki bir köyde, Bağdadi’ye karşı operasyon düzenledi.
Trump, açıklamasında, bölgede etkinliği olan güçlere, Rusya, Türkiye, Suriye, Irak ve SDG’ye teşekkür etti. Zaten bölgede başka da bir güç yok. Yani tüm güçlere teşekkür etmiş oldu.
Aradan birkaç gün geçtiğinde, artık operasyon ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Bu operasyonun istihbaratı ile ilgili değişik versiyonlar var. Ama sonuçta, Bağdadi’nin nerede olduğu bilgisi, yakın çevresinden geliyor ve anlaşılan yerini değiştirme kararı almıştı.
İşin bu yönü üzerine daha çok bilgi gelecek, videolar gösterilecek vb.
Ama biz, daha genel olarak Bağdadi’nin öldürülmesi üzerinde durmak istiyoruz. Bunun anlamı nedir ve neden şimdi?
1- Biz henüz, gerçekten Bağdadi’nin öldürülüp öldürülmediğini bilmiyoruz. Zira Bağdadi, daha önceleri de öldüğü açıklanan bir kişidir.
Bunu anlamak için şunu hatırda tutmak gerekir: IŞİD ve Bağdadi, ABD güçleri içindedir.
Bağdadi ve IŞİD, ABD, İngiltere, İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar grubunun içindedir ve Bağdadi, burada bir güçtür.
Öyle ise, ABD, kendi adamını imha ettiğini açıklamaktadır.
Kendi adamını imha ettiği için, Rusya, Türkiye, Suriye, Irak ve bölgedeki Kürtlere teşekkür etmektedir.
Bu teşekkürün tek anlamı vardır, Bağdadi’yi, kendinden ABD’den bağımsız bir güç, “ortak tehdit” olarak ilan etmektir. Buna da doğrusu kimse itiraz etmeyecektir. Daha çok, “kendi yarattığı güç olsa da, Bağdadi’nin tasfiyesi işe yarar” diye düşüneceklerdir. Böylece, ABD, Bağdadi’yi yaratan güç olduğu kadar, yok eden güç olarak da kendini temizlemiş olacaktır.
Bağdadi öldürüldü mü, bilmiyoruz.
ABD, ya Bağdadi’yi, konuşmasın ve Rusların eline düşmesin diye öldürmüştür. Bu durumda, Suriye sahasındaki son gelişmelerin ardından, sıra İdlib’e geldiği için, Bağdadi, Türkiye ve ABD arasında pazarlıklar yürümüş olmalıdır. Muhtemelen Bağdadi, elindeki bilgilerle ABD ve Türkiye için bir tehdit olmaya başlamıştır.
Bu durumda da, ABD Bağdadi’nin yerine bir yenisini bulup, bizzat onun aracılığı ile operasyona başlamış olmalıdır.
Yani, eğer ABD Bağdadi’yi öldürmüşse, elindeki bilgilerin ABD için tehdit oluşturması nedeniyledir. Tıpkı Saddam’ı mahkemeye çıkarmamaları gibi. Bağdadi’nin yargılanması, büyük ölçüde ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye planlarının deşifre olması demektir. Bu ülkelerin savaş suçluları mahkemesine çıkarılması demektir.
ABD, bu nedenle bir “temizlik” yapmıştır.
2- Belki de Bağdadi öldürülmemiş, ama öldü gösterilmiştir. Bu durum da, Bağdadi’nin ne kadar kapsamlı plan hazırladığına bağlıdır. Belki de Bağdadi, elindeki bilgileri öylesine kullandı ki, ABD onu öldü göstererek ona yeni bir temiz sayfa açmak zorunda kaldı. Belki de yarın İran’da ya da Libya’da karşımıza başka bir isimle çıkacaktır.
3- Her iki hâlde de, ABD temizlik yapıyor. Kendi kirli işlerinin, kirli organizasyon ve emirlerinin ortalığa saçılmasını istemiyor.
İşte teşekkürün bir anlamı da buradadır. ABD savaş suçları mahkemesine çıkarılacaksa, en başta Trump ağzından teşekkür edilen güçler tarafından ya da onların içinden bazıları tarafından çıkarılabilir. ABD, buna önlem almaktadır. Sonuç, herkes için makul ve sevindiricidir.
4- Şimdi sorun, IŞİD’in yeni liderinin kim olacağı sorunudur. ABD, muhtemelen daha derin bir planlama yapmıştır ve kendine bağlı IŞİD organizasyonunu, başka bir tarzda elinde tutacaktır. Bağdadi’nin yok olması, aslında bu olanağı artırmaktadır. Şimdi ABD, IŞİD’e yeniden biçim vermeye yönelecektir.
5- Ancak, bilmek gerekir ki, Suriye savaşı yeni bir döneme girmiştir. Bu yeni dönemde, savaşın sonuna gelinmektedir.
Bu durum ABD’nin kabul etmek istemediği bir durumdur.
ABD, her zaman savaşı büyütmek için bir yol bulacaktır.
Açık olarak “petrol kuyularını garantiye aldık” demeleri, aslında ABD’nin yaklaşımını tam olarak ortaya koymaktadır. ABD için, savaşı büyütme tehdidi, savaşı tüm bölgeye, İran’a ve diğer alanlara yayma tehdidi her zaman bir koz olarak durmaktadır. Savaş, Üçüncü Dünya Savaşının açık hâl alması ve sonuçlanmasına kadar, ABD bu tehdidi sürdürecektir.
Bu tehdidi ortadan kaldırmanın kesin bir yolu daha var, o da bölgede gelişecek bir sosyalist devrim ve anti-emperyalist mücadele ile halkların kendi kaderlerini kendi ellerine almasıdır. Bir devrim, tüm bölgeyi sarma potansiyeline sahiptir. Bir devrim, tüm emperyalist güçleri bölgeden kovmanın olanaklarına sahiptir.
Bugüne dönersek, ABD, kendini “savaş mahkemesine” çıkarmaktan korumaya çalışmaktadır. Bu nedenle, “geçici yenilgi”nin delillerini temizlemektedir. Bu delillerden biri de, IŞİD kadar ortağı olan Türkiye’deki Saray Rejimi’dir. Türkiye, Erdoğan, Saray Rejimi, ABD’nin suç ortağı, daha ilerisi tetikçisidir. Şimdi, Türkiye’nin bu suçlarının üzerine ABD kendi suçlarını da ekleyecektir.
Bağdadi, ABD’nin kendi adamı idi. Onu tehdit oluşturmaktan çıkardı.
Türkiye, ABD’nin suç ortağıdır ve şimdi tüm suçları üstlenmek zorunda kalacaktır. ABD, kendisi yerine Türkiye’nin savaş suçları mahkemesine yalnız çıkmasını istemektedir. Muhtemelen verecekleri tazminat da, Erdoğan ve ailesinin mal varlığına el koyarak ödenecektir.
Fırat’ın doğusuna, ABD teşviki ve onayı ile dalan Türkiye, IŞİD’in o sahadaki sorumluluğunu üstlenmiştir. Bunu kabul etmek, aslında ABD suçlarını da kabul etmek, kendi kabarık suç hanesine yenilerini eklemektir.
Bağdadi, İdlib denilen alan içinde, Türkiye sınırına 5 km uzaklıkta yakalanıp imha edildi. Resmî açıklama budur. Türkiye tarafından denetlendiği söylenen bir bölgedir burası ve Türkiye-Bağdadi ilişkilerine ilişkin yarın ABD’nin kayıtlar açıklayacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Türkiye, gerçekten barıştan yana olsa, gerçekten çeteleşmemiş bir devlet olsa, gerçekten tetikçi olmamış olsa, gerçekten bir ABD sömürgesi olmamış olsa, azıcık onuru olsa, kalkar, tüm bu ilişkileri, tüm ABD-IŞİD bağlantılarını, kendi rolünü de gizlemeden açıklar. Ama bunu yapacak olanı ABD’nin tehditleri bekler. İşte mesele de buradadır.
Bağdadi operasyonu, Saray Rejimi’ne, ABD planlarının bizzat ortağı olmuş Erdoğan ve çevresine açık bir tehdittir.
Biz yine de biraz daha uzağa, önümüze bakalım.
Önümüzde, tüm dünyayı, bölgemizi sarmakta olan, yeni yeni ayakları üzerine dikilmekte olan devrim süreci var.
İşte bu sosyalist devrim, tüm bölgede barışın ve özgürlüklerin, kardeşliğin gelmesinin, sömürünün ve aşağılanmanın ortadan kalkmasının, binlerce yıllık tarihle yüzleşmenin tek yoludur. Bölgeyi tüm emperyalist güçlerden temizlemenin tek gerçek yoludur.
Derler ki, “kendileri konuşsalar, bütün halklar dost olur.”
İşte şimdi, halklar, kendi iradeleri, kendi iradelerinin temsilcisi devrimci örgütleri aracılığı ile konuşmaya başlayacaktır.
Emperyalist boyunduruğun, yüzyıllardır bölgemizde kurduğu tüm tuzaklar, tüm hakimiyet ilişkileri, tüm düşmanlıklar, tüm kurnazlıklar, devrimin gelişen dalgası tarafından parçalanacak, yok edilecektir.
İşte gerçek barışın, özgürlüğün, kardeşliğin yolu.