Bir sınıf, kendi iradesini nasıl ortaya koyabilir? Sorudur ve yanıtı bilinir: Bir sınıf kendi iradesini, siyasal örgütü ile, siyasal eylemleri ile ortaya koyabilir.
Bugün buna ihtiyaç var.
Bugün, ülkemizde de, dünyada da, direniş gelişiyor, büyüyor. Bu direnişin daha da gelişmesi, daha da büyümesi için eğilimler olduğu da açık. Dünya halkları, işçi ve emekçiler, kapitalist dünyanın insanlık için oluşturduğu tehdidi artık daha açık olarak görebiliyorlar. Bu tehdide, bu kapitalist hoyratlığa, bu kölece yaşam tarzına, bu açlığa, bu sömürüye, bu yağmalamaya, savaşa ve talana karşı mücadele etmenin gereğini kavramaya başlıyor.
Ama bu savaş, tek tek işçiler, tek tek insanlar tarafından organize edilemez.
Karşımızda, burjuva sınıf, yeryüzünde kendisi için yarattığı cenneti, işçi ve emekçilerin cehennemi üzerine kurulu olan cennetlerini kaybetmemek için, milyarlarca insanı yönetebilmek için, yılların deneyimine sahip örgütleri, burjuva devletleri ile durmaktadır. Burjuvazinin, sömürenlerin, egemenlik aracı olarak oluşturdukları örgüt devlettir. Onlar, işçi ve emekçilerin mücadelesinin karşısına, tek tek kapitalistler olarak çıkmıyorlar, devletleri ile, tüm donanımları ile, polis gücü, ordusu, basını, hapishaneleri, yargıçları, silâhları vb. ile çıkıyorlar.
Bu nedenle, tek tek, her işçinin, her insanın verdiği mücadele ne kadar değerli olursa olsun, sonuç vermekten uzaktır.
Biz işçiler, kendi irademizi, kendi siyasal örgütlenmemizle ortaya koyabiliriz.
İşçi sınıfının devrimcileşmesi budur, devrimci partisi içinde, siyasal örgütlüğünü sağlamasıdır.
Burjuva egemenlik, hayatın her alanını kontrol etmek üzerine kuruludur. Ona karşı mücadele de, hayatın her alanından, örgütlü, planlı bir mücadele şeklinde yürürse zafere ulaşır.
Bugün, hem ülkemizde, hem de dünyada, kapitalist sisteme karşı direniş gelişmektedir. Sadece bölgemizde değil, dünyanın her yanında işçiler, emekçiler, sokaklarda direnmektedir. Ülkemizde de tüm baskılara rağmen, tüm hukuksuz uygulamalara, Saray Rejimi’nin tüm saldırganlığına, katliam politikalarına rağmen, direniş gelişiyor, büyüyor.
Saray Rejimi, kan üzerine oturuyor. Gezi Direnişi’nde öldürdükleri gençlerin kanları ellerinden çıkmaz. Katlettikleri Kürtlerin kanları ellerinden çıkmaz. Kan üzerine oturuyorlar ve bu baskı ve şiddet ile ayakta durmaya çalışıyorlar.
Artık, halk için, kitleler için Saray Rejimi’nin ne olduğu açıktır. Her gün açlıkla, işsizlikle boğuşan kitleler, Saray’ın yağma ve rant politikalarının sonuçlarını bizzat günlük hayatlarında görüyorlar. Artık, yağma, rant ve savaş ekonomisinin ne demek olduğu gün be gün daha da açık hâle geliyor.
Artık, mızrak çuvala sığmıyor. Saray medyası, Saray Rejimi’nin pisliklerini örtmeye yetmiyor. Rabia Naz olayını örtemiyorlar, tren kazasında yakınlarını kaybedenleri coplayarak susturmaya çalışıyorlar, Haydarpaşa Garı ihalesini Suriye savaşının “kahramanlık” naraları ile gizlemek istiyorlar. Ama tutmuyor.
Suriye’de işgal politikalarını “kahramanlık” diye sunuyorlar, ama artık, etkili oldukları kitle sürekli azalıyor.
İşsizlik, açlık, yoğunlaşan sömürü, sosyal güvenlikten yoksun çalışma vb. işçi ve emekçiler için hayatı dayanılmaz hâle getirmektedir.
Bu koşullarda direniş fikri, tüm işçi ve emekçilerin aklına düşmüştür, düşmektedir. Her gün, onlarca, yüzlerce yerde işçi ve emekçiler eylemdedir. Burjuva basını bunu gizlemek için, direnişleri karanlığa bırakmak için elinden geleni yapıyor, yapacak. Ama işçi ve emekçi eylemleri, Saray Rejimi’ne karşı protestolar sürekli gelişiyor, büyüyor.
Şimdi, bu direnişi daha da büyük çaplı bir direniş olarak örgütlemenin zamanıdır.
İşte bu nedenle Genel Grev diyoruz.
İşçi sınıfı kendi iradesini, kendi gücünü açıkça ortaya koymalıdır. Bunun temeli vardır.
Tüm sendikalar, tüm işçi örgütleri, tüm direniş güçleri, bu genel grevi örgütlemenin olanaklarına bakmalıdır.
İşçi ve emekçilere, sendikalara, tüm direnen güçlere düşen görev, “genel grev” istemini konuşmak değil, hepimize düşen görev, genel grevi, gerçekten örgütlemek üzere harekete geçmektir. Tüm toplum, Saray Rejimi’nden, onun politikalarından, rant-yağma ve savaş ekonomisi politikalarından, katliamlardan, devlet şiddetinden rahatsızdır. Tüm toplum, açlık, işsizlik tehdidi ile karşı karşıyadır. Tüm toplum esir alınmak, susturulmak istenmektedir.
Ve bu saldırganlığa karşı, geniş bir tepki örgütlemek, bunu an be an, gün be gün örgütlemek gereklidir, mümkündür. İşçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar, kısacası direnen herkes, böylesi bir genel direnişin, büyük çaplı bir genel grevin nasıl örgütleneceği konusunda düşünmelidir.
Biz Kaldıraç Hareketi olarak, bunun mümkün olduğunu, mümkün olduğu kadar zorunlu olduğunu da düşünüyoruz.
Elbette, işçi sınıfının sendikal örgütlülüğü zayıftır. Birkaç istisna dışında sendikalar, daha çok sendika mafyasının, devletin denetimi altındadır. Bunu hesaba katmamak yanlış olur. Ama işçi sınıfı üzerinde, sendika mafyasının denetimi gün be gün kaybolmaktadır. İşçiler, Türk-İş’in, Hak-İş’in, özellikle de bazı sendikaların kendilerini nasıl sattığını yakından izlemektedir. Artık, sendika mafyası, eski günlerdeki gibi rahat değildir, olmayacaktır. Eğer sendika mafyasına kalsa, hiçbir işyerinde, hiçbir fabrikada direniş olmayacaktı.
Öte yandan, gelişen ve yerel olarak ortaya çıkan direnişler, karşısında, tüm güçleri ile, ordusu, polisi, yargısı, basını, TOMA’sı vb. ile devleti bulmaktadır. Saray Rejimi, her eylemi bastırmak için saldırgan tutumunu daha da artırmaktadır. Bu durum, bir genel grev örgütlenmesini zorunlu kılmaktadır.
Direniş büyüyor, büyüyecek.
İşçi sınıfı saflarında bir temizlik yaşanacak, “balta sapları” yolun sonuna gelmektedir.
Ve genel grev, eğer örgütlenebilirse, işçi sınıfının dirilişinin bir adımı olacaktır.