Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta gerçekleşen patlamada yüzlerce kişi hayatını kaybetti, binlercesi yaralandı, binlercesi evsiz kaldı. Patlama göstermiştir ki, mezheplere dayalı rejimin Lübnan halklarına vaad edebileceği tek bir şey kalmamıştır.
Yıllardır limanda bekletilen 2700 ton patlayıcı madde barındıran gemi, yanındaki havai fişek deposu ve kapısına yapılan kaynak… ve daha onlarca teknik detay sayılmaktadır. Hükümetin bileşenleri birbirini suçlarken açıkça görünen tek bir gerçek var: İç savaş sonrası imzalanan Taif anlaşmasıyla oluşturulan mezhep kotalı yönetim bütün bileşenleriyle birlikte yozlaşmış, çürümüş ve halka düşmanlaşmıştır.
Öte yandan başta ABD ve Fransa olmak üzere emperyalizmin ülkeye sürekli müdahaleleri, siyonist devletin işgalleri, saldırıları ülkenin savaş iklimine hapsolmasını sağlamış, bu durum Lübnanlıların kendi direnişi ve ilerlemesini engellemiş, mezhepçi sistem ve milliyetçi-dinci gerici odakların, kendisini ülkenin sahibi gören ailelerin varlığını garanti altına almıştır.
Emperyalizm aynı saldırılarını bölgemizin bütün ülkelerine karşı sürdürmekte olup, bölgemizin bu kan gölü içerisinde boğulmasına neden olmuştur.
Lübnanlı işçiler, kadınlar, gençler, halklar patlamanın getirdiği hasarları imeceyle hafifletmeye çalışıyor iken aynı zamanda rejime karşı da eylemler düzenliyorlar.
Lübnan Komünist Partisi ise, 7 Ağustos tarihli açıklamasıyla kitleleri rejimi devirmeye çağırıyor. Açıklamasında, “Lübnan Komünist Partisi, mezhepçi siyasi sistemin devletin ve halkın bölgedeki Amerikan-Siyonist projeye direnmesini zorlaştırdığını ve kurulduğundan beri yapılan tüm ulusal fedakarlıklara değecek bir ülke inşa edemediğimizi düşünmektedir.
“Partimiz, reform isteyen gruplar ve örgütler için şu anda önceliği, hükümeti devirmek ve yerine bakanlarının ülkenin herhangi bir siyasi fraksiyonuna bağlı olmadığı yeni bir geçiş hükümeti kurmak için çabalarına katılmak olarak görüyor.” derken devamında geçtiğimiz sene yaşanan isyan ruhuna vurgu yapıyor:
“Lübnan Komünist Partisi, 17 Ekim ulusal ayaklanmasının güçlerini, sokağa nabzını geri kazandırmaya ve alternatif programını önererek iktidardaki otoriter sistemle çatışmayı yükseltmeye çağırmaktadır.
“Bu nedenle, 17 Ekim şemsiyesi altında faaliyet gösteren tüm siyasi gruplar el ele vermeli ve ayaklanmanın bir sonraki dalgasının örgütlenmesine öncülük edecek birleşik bir siyasi çerçeve oluşturma çabalarını ortaklaştırmalıdır.”
Lübnan Komünist Partisi açıklamasını, üyelerini ve destekçilerini, ana hazır olmaya çağırarak ve onlardan bu hassas aşamada mümkün olan en yüksek düzeyde siyasi ve örgütsel hazırlığını yapmalarını talep ederek bitiriyor.
LKP’nin yaptığı açıklamada belirttiği yeni Lübnan’ı kurma mücadelesi; bölgemizin bütün devrimci güçleriyle ortaklaşmalı, halkların anti-emperyalist birliği ve enternasyonal örgütlülüğüyle taçlanmalıdır.
Bu noktada isyanın işaret edilmesinin yanında devrim ve sosyalizm bayrağının tekrardan göndere çekilmesi ise bölgemizi bu kan deryasının içerisinden çıkarabilecek tek olanaktır.
Yaşasın halkların ortak mücadelesi!