Akıllarda tek soru, şimdi ne yapacağız?

Biz bugün buraya öfkesi, inancı ve direnci ile gelenler, yalana, yağmaya, yoksulluğa, sömürüye, adaletsizliğe, geleceksizliğe karşı artık böyle yaşamak istemiyoruz diyenler, eylem yasaklarını tanımayıp yaşamları için sokaklara çıkanlar, daha fazlasını da istiyoruz.

Saray’ın planını bozan direniştir!

Ellerinden giden İstanbul’u hileler de yapsalar seçimle alamayacaklarını anlayanların, “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” lafının sahiplerinin planı İmamoğlu’nu tutuklamak, sonrasında da belediyeye kayyum atamaktı. Bu planı, bizlerin, yüz binlerin işçilerin, öğrencilerin, kadınların, LGBTİ+’ların, emeklilerin sokaklara çıkan öfkesi bozmuştur.

Bu daha başlangıç mücadeleye devam!

Fakat bu direniş seçilmiş bir belediye başkanının daha tutuklanmasına, kayyum atanan belediyelere yenilerinin eklenmesine engel olamamıştır.

Bizler, İBB’yi korumak üzere Saraçhane’deyken, kürsüden “direneceğiz” denirken Şişli Belediyesine kayyum atanmıştır. Bunda elbette Saraçhane kürsüsünden gelmeyen çağrı etkili olmuştur.

Bu direniş sadece Saraçhane kürsüsüne tâbi de değildir. Öğrenciler, ilk gün barikatları aşıp İBB önüne giderek, kayyuma karşı Şişli Belediyesine sahip çıkarak, üniversitelerde boykot yaparak kendi eylemlerini oluşturmuşlardır.

Bu iradeden, bu örgütlenmeden öğrenmeliyiz. Direnişin ateşleyici gücü olanlar direnişin geleceği için de ne yapmamız gerektiğini eylemleri ile işaret ediyorlar.

Direniş öğretir!

Direniş, tek tek söylenip, küfür ettiğimiz, ama yapacak bir şey yok ki, dediğimiz her şey için cevap olmuştur. Bize de Saray’a da gücümüzü göstermiştir. Akıllarımızı açmıştır. Bu hayata mahkûm olmadığımızı göstermiştir.

  • Belediyelere, üniversitelere atanan tüm kayyumları göndermek için,
  • Bizlerle yan yana direndiği için tutuklananların serbest bırakılması için,
  • Yoksulluğa, geleceksizliğe, adaletsizliğe son vermek için,
  • Yaşamımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için, bu direnişi sürekli kılmak gerekmektedir.

Bunun için bize bir sonraki adımımızı konuştuğumuz, taleplerimizi belirlediğimiz, birlikte kararlar alıp, birlikte hayata geçirdiğimiz yan yana gelişler gereklidir. Gezi’den bugüne her kitlesel eylemden öğrendiğimiz yegâne ders budur.

Genel grev genel direniş!

Bizim para kasalarımız yok, bizim villalarımız, yatlarımız, katlarımız, bankalarda milyarlarımız yok ancak bir kentin günlük yaşamını var eden, şu an boykot edilen tüketim maddelerini üreten ellerimiz var.

Biz işçilerin emekçilerin elindeki en büyük güç budur. Bu güç süt, ekmek, araba üretmeyi durdurduğunda, mağazaları açmadığında, bu güç metrobüsleri vapurları durdurduğunda bu güç bir bütün olarak Genel Grev dediğinde, kayyumları göndermek de, tutsaklarımızı cezaevinden çıkarmak da mümkündür.

Greve çıkmak için ne bir sendikayı ne bir partinin çağrısını beklemek zorunda değiliz.

Genel grev için meydanları dolduran milyonların karar vermesi, bu fikri iş yerlerinde yayması ve bir gün belirlemesi yeterlidir. Akşamları zaten doldurduğumuz sokakları işyerlerimizden okullarımızdan çıkıp bir tam gün hayatı durdurarak doldurmamız yeterlidir. Yetmedi mi bir gün daha, yetmedi mi bir gün daha… Şurası kesindir, genel grev Saray’ın korkulu rüyasıdır ve bunun karşısında geri adım atmak zorunda kalacaktır.

Yaşam ellerimizdedir!

Tüm tuşlara aynı anda basarak gerçekleşen bu saldırıları topyekûn püskürtmek için bir kürsüden çağrı beklemek de seçim de yeterli değildir. Saray Rejimi seçimle gelmemiştir, seçimle de gitmeyecektir. Kendi hayatımıza ancak kendimiz sahip çıkabiliriz. İşçiler, emekliler, kadınlar, öğrenciler, halklar kendi istedikleri yaşamı kendileri kuracak güce sahiptir. Kazanmak için ısrar ve süreklilik gereklidir.

Kaldıraç Hareketi
28 Mart 2025

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz