Ocak 2019 sonlarında, ABD, yeni bir haydutluk hikâyesini hayata geçirdi. ABD, seçilmiş Venezuela Başkanı Maduro’yu tanımayacağını, onun yerine ise muhalif lider, 10 yıldır ABD adına hazırlanan Guaido’yu Venezuela Başkanı olarak tanıyacağını ilan etti.
ABD’nin bu adımı atmasının hemen ardından, AB, Maduro’ya, seçime gitme ultimatomunu verdi.
Yani, mesela Fransa hükümetini tanımadığını açıklasa ABD, bu durumda AB, Fransa’ya yeni bir seçime gitmesi gerektiği öğüdünü, ultimatom olarak verecek. Mesela gün gelir de İngiltere’deki hükümeti ABD tanımayacağını açıklasa, bu durumda AB, hemen yeni bir seçim isteyecek. Yani bir gün ABD, Alman hükümetini tanımayacağını açıklasa, AB, kalkıp da yeni bir seçim yap ultimatomu ile Almanya’yı uyaracak. Yani, ABD bir gün Japonya hükümetini tanımasa, AB duraksamaksızın, hemen yeni bir seçim önerecek. Gerçekten öyle mi?
ABD, Maduro’yu tanımadığını açıklayınca, hemen kervana Avustralya, Kanada, Kolombiya, Peru, Brezilya, Paraguay, Arjantin, Şili, Panama, Guatemala ve Kosta Rika, Guadio’yu yeni başkan olarak tanıdıklarını açıkladılar.
Emperyalist güçler arasındaki savaş, dünyayı yeniden paylaşımı savaşımı, Suriye savaşında ABD ve müttefiklerinin aldığı yenilgi ile birlikte yeni bir aşamaya evrilmektedir. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Japonya, karşı karşıya gelmeden önce, tek tek önemli alanları paylaşmaya, bu konuda da birbirlerine paylar vererek bir sonraki avı kovalamaya çalışıyorlar. Suriye savaşı, bu durumu değiştirdi. Suriye açık bir yenilgidir. Bu yenilgide Rusya ve Çin’in Suriye’nin arkasında olmasının katkısı kuşkusuz çok büyüktür. Ama Suriye halklarının savaşımını da unutmamak gerekir. Yenilgi, esas olarak bu nedenle yaşanmıştır. Halkların kendi iradesi olmamış olsa, dışardan hiçbir destek durumu değiştirmeye yetmez.
Bu yeni aşamada ABD, bir hazırlık içinde gibidir.
1- Suriye’den çekileceğini açıklıyor. Bunun ne ölçüde ve nasıl gerçekleşeceği ayrı bir konu. Öyle anlaşılıyor ki, Suriye yenilgisini durdurmak için, bir nefes alıp, savaşı başka alanlardan kışkırtmak peşindedir. Bu anlamda da, tüm diğer emperyalist güçlerin desteğini alacak bir hedef peşindedir.
2- Venezuela hamlesi, diğer emperyalist güçleri doğrudan kendi arkasında bir kere daha görme olanağını ABD’ye vermektedir.
Venezuela’da Bolivarcı Devrimi durdurmak, kamulaştırmaların önüne geçmek, petrol üzerinde ABD ve diğer güçlerin tekellerinin kırılmasını önlemek için, ABD, doğrudan ülkeyi bir iç savaşa ve derin ekonomik zorluklara itmiştir. Bir yandan yüksek enflasyon, diğer yandan ekonomik operasyonlar ve nihayet bununla birleşen sağcı-gerici çetelerin saldırısı, Maduro’yu zor duruma düşürmüştür.
Chávez kadar deneyim ve popülaritesi olmayan Maduro, bu sürecin karşısında direnmeye devam etmektedir.
Ancak ABD, Arjantin, Şili ve en son Brezilya’da var olan sola dönük eğilimleri çeşitli darbelerle, hilelerle durdurdu. Brezilya’da kendi istediği hükümeti başa getirmeyi başardı. Aynı süreci Şili ve Arjantin’de zaten başarmıştı. Şimdi bunları hâllettikten sonra, Venezuela üzerine yürümeye karar verdi.
Venezuela, hem ABD’nin burnunun dibinde gelişen direnişi ezmenin bir yolu olarak görünmekte, hem de tüm Batı ittifakının desteğini yeniden sağlamanın aracı olarak kullanılmaktadır.
Bahane hazır: Maduro, diktatörmüş.
Peki ya Suudi Arabistan? Bunlara çok sayıda ekleme yapabiliriz. ABD açık olarak, bir emperyalist işgal politikası yürütmektedir.
ABD’li yetkililer açıkça, Venezuela sayesinde, ülkelerinin ekonomisinin düzeleceğini ilan etmektedir.
AB ve Çin ile başlayan ekonomik savaş, yeterince ilaç olabilecek durumda değildir. ABD, saldırganlığına ara vermeden, yoluna devam etmek istemektedir.
Bunun için, hiçbir hukuk, hiçbir kural tanımamaktadırlar. Açıkça, dünyanın haydutu olmayı sürdürmektedirler ve her seferinde, tüm bu saldırganlıklarına rağmen, dünyaya demokrasi dersi vermekten de geri durmamaktadırlar.
ABD, bu sayede, dikkatleri Ortadoğu’dan uzaklara çekmiştir.
ABD bu sayede, Batı ittifakını geçici olarak uzatmıştır.
ABD, bu sayede, kendi arka bahçesini, kendisinin öyle gördüğü Latin Amerika’yı susturma hevesindedir. Bu sayede, yeni saldırılara başlayacaktır.
Suriye savaşındaki kayıplarını geri almak için, yeni saldırılara, dünya savaşını yaymaya çalışmaktadır.
İşte bunun öncesinde, tüm Güney Amerikaya tehditler savurmaktadır.
Öyle görünüyor ki, Güney Amerika’daki devletlerin çok azı, Küba, Meksika ve Bolivya açıktan Maduro’ya, Venezuela’ya destek vereceklerini açıklamışlardır. Ama, ABD’ye desteğini açıklayan Brezilya, Arjantin, Kolombiya, Şili ve diğer devletlerin sınırları içinde yaşayan halkların, ne kadarı bu desteğin arkasındadır? Latin Amerika halkları, ABD emperyalizmini ve onun politikalarını yakından bilmektedir.
Çin ve Rusya’nın desteği de açıklanmıştır.
Türkiye, Venezuela hükümetini desteklediğini açıklamıştır. ABD politikalarının izinden gitmeyi çok seven Türkiye’nin bu kararı, Saray Rejimi’nin niyeti ne olursa olsun, olumludur.
Maduro yönetimi, bu süreci ABD’nin açık bir darbe girişimi olarak gördüğünü ilan etmiş ve ABD ile diplomatik ilişkilerin kesildiği ilan edilmiştir.
Şimdi soru, bu sürecin nereye kadar gideceğidir. ABD, Afganistan ve Irak’tan bazı çeteleri, kendi askerlerinin bir bölümünü, doğrudan Kolombiya’ya yığıyor haberleri dikkate değerdir.
Şimdi esas mesele, Venezuela halkının ABD’-ye karşı mücadeleyi geliştirme yeteneğindedir.
ABD, Suriye savaşından bu yana, dünyanın her yerini ateşe verme hevesindedir.
SSCB çözülüp dağıldıktan sonra, dünya egemenliğini ilan etme hayalleri, tek kutuplu dünya hayalleri çöken ABD, Afganistan, Irak, işgallerine girişti. Bunları Libya izledi. Ardından Suriye’ye sıra geldi.
ABD sadece bununla yetinmiyor. Aynı zamanda Ukrayna’da çeteleri destekliyor, Filistin’de Kudüs’ün başkent ilan edilmesinin yollarını açarak İsrail’e olan desteğini ilan ediyor. Kısacası, dünyanın her bölgesinde, savaş ve gerginlik politikaları izliyor. Kore yarımadasını karıştırmak ve iki Kore’nin yakınlaşmasını önlemek için her yola başvuruyor. Çin denizini karıştırmak için uğraşıyor. ABD’nin Çin ile bir açık savaşa girmesi, yüksek ihtimalli bir durum olarak öne çıkıyor.
İngiltere her zaman olduğu gibi, tüm bu süreçlerin açık destekçisi olmayı sürdürüyor. Diğer üç emperyalist güç ise, Almanya, Fransa ve Japonya ise, bir yandan pastadan pay alma hevesindedirler, ama diğer yandan da kendi hazırlıklarını sürdürmektedirler.
ABD, Karadeniz’e savaş gemileri gönderiyor, Almanya onu izliyor. Kısacası tüm dünya, bir savaş hazırlığı içinde sürekli gerilimli anlar yaşıyor.
Kapitalist-emperyalist sistem, ömrünü uzatmak için bu savaş ve yıkımlara ihtiyaç duyuyor.
Elbette buna karşı, yeryüzünün her bölgesinden dünya halkları, anti-emperyalist mücadele için harekete geçmelidir. Dünyayı kapitalist-emperyalist sistemden kurtarmanın başkaca yolu yoktur. Savaşı bitirmenin ve özgür ve yaşanır bir dünyaya kavuşmanın tek yolu, kapitalist sistemi tarihe gömmektir.
Venezuela halkı, bu direnişi, daha da çetin koşullarda devam ettirmek dışında bir yola sahip değildir. Bağımsız ve özgür bir ülke kalabilmenin başka yolu yoktur.
Dünya halkları, Venezuela halkının direnişine açık destek vermek zorundadır. Çünkü Venezuela halkı, direnirken, sadece kendisi için direnmiş olmayacaktır. Onlar bu haydutluğa, bu savaşa, bu yağmaya, bu emperyalist egemenliğe karşı direnirken elde edecekleri her kazanım, dünyanın her yerindeki halkların ortak kazanımı olacaktır. Tüm dünya halkları bu gerçeği anlamak, özümsemek zorundadır. Tüm dünya halkları sıranın kendilerine gelmesini beklemeden, emperyalist güçlerin tümüne karşı, bu onurlu mücadeleye, bu insanlık mücadelesine katılmak zorundadır.
Bugün, liberal-sol kesimlerce dile getirilen Maduro’nun yaptığı hatalar gibi konuşmaların hiç ama hiçbir kıymeti yoktur. Bu liberal masalcılar, halkların direnişini kırmak için, gerçeği bükmekten başka bir iş yapmıyorlar. Bu liberal masalcılar, dünyayı kana boyayan azgın saldırıların karşısına dikilmek isteyenleri engellemekle görevlidirler. Bu liberal masalcıların görevi, emperyalist efendilerinin ellerindeki kanı yıkamak, paklamaktır. Bu liberal masalcılar, halkların tescilli düşmanlarının destekçileridirler. Maduro’nun hangi hatası ABD müdahalesini haklı çıkartabilir?
ABD, Suriye’deki tüm savaştan, tüm ölümlerden sorumludur. Kimyasal silâh operasyonlarından kendi tetikçileri ve beslediği çeteler kadar sorumludur. Irak’ta akan kandan sorumludur. Afganistan’daki işgalden sorumludur. Libya’da akan kandan sorumludur. Filistin’de akan kandan İsrail ve diğer tetikçileri kadar sorumludur. Küba’ya ve İran’a karşı uygulanan ambargolardan sorumludur.
Liberal solcularımız, önce bu katliamların, bu savaşların, bu cinayetlerin karşısında durma onurunu göstersinler.
Gelişmeler göstermektedir ki, ABD yeni saldırı hamlelerine hazırlanmaktadır. 2019 bu açıdan yeni gelişmelere de gebe gözükmektedir. ABD’nin hızına bakılırsa, yeni saldırılar, yeni müdahaleler, yeni oyunlar uzakta değildir. Bu nedenle ABD’nin burnunun dibinde direnen Venezuela halkının direnişini doğru anlamak gerekir.
Yaşasın dünya halklarının anti-emperyalist mücadelesi!
Yaşasın Venezuela halkının özgürlük direnişi!