Uzun süreden beri uykuda olan finansman aracımız uyandı şükürler olsun. NDF (Non Deliverable Forward) bu aracın adı. Şu 19 Mart operasyonları sonucunda bir sabah uyandık ve uyandığının farkına vardık bu aracın.. Ne anlama geldiğinden söz edelim öncelikle ardından da neden uzun süreden beri uykuda iken bir sabah ansızın uyanıverdiğinden söz edelim.
Uzlaşmalı döviz satış işlemidir NDF. Piyasalarda döviz kuruna yönelik beklentileri yönetmek amacı ile kullanılan bir yöntem. Vadeli bir sözleşmedir önemli olan yanı ise vade sonunda gerçek bir döviz teslimatı yapılmaz yatırımcıya. Sistem şöyle çalışır:
Üzerinde uzlaşılmış bir vade sonunda dövizin alacağı düşünülen değer belirlenir önce. Bu değer üzerinden yatırımının karşılığını almayı kabul eden tasarruf sahibi dövizini yatırır ve vade sonunda dövizini değil, uzlaşılan değer üzerinden terli para (örneğimizde TL) karşılığını alır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta döviz değerindeki değişimin piyasa koşullarında belirlenmesine izin verilmemiş olması, devlet ile yatırımcı arasında gerçekleşen bir uzlaşma sonucunda vade sonundaki döviz değerinin ortaya çıkmasıdır. Siyasi iktidarın savunucusu olduğu “serbest piyasa ekonomisi” anlayışı ile çelişen, devlet müdahalesini öne çıkartan bir durumdan söz ediyoruz. Gerçi uzun süreden beri yabancı para üzerinde baskı uygulanmakta ve piyasa ekonomisi kurallarına uyulmamakta idi memlekette ancak bu iş dövize çok düşük TL’ye yüksek faiz uygulaması ile gerçekleştirilmekte, gerekli görülen zamanlarda ise Merkez Bankası tarafından piyasaya yabancı para sürülmesi sureti ile dövizin âni sıçramalar yapması engellenmekte idi. Bir başka anlatımla dövize uygulanan baskı piyasa ekonomisinin uygun görebileceği koşullarda gerçekleşiyor, bu nedenle küresel finans sisteminin de onayını alıyordu.
Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi düzeni bozacak bir hamle değildi. Ne var ki diploma iptalinin hemen ardından adı geçen şahsın gözaltına alınması ortalığı karıştırdı ve 19 Mart sabahı saat 9.30-10.00 arasında Amerikan Doları 36 liradan 40 liraya çıkıverdi. Yarım saat içinde gerçekleşen bu âni sıçrama ekonomi bürokrasisini çok zor durumda bıraktı. Durumu düzeltebilmek için süratle döviz sürdüler piyasaya ve Bloomberg verilerine göre tam yirmi altı milyar USD döviz çıkışı sağlayarak Amerikan Dolarının otuz sekiz liraya düşmesini sağladılar. Artık otuz altı lirayı tekrar görmek çok uzak bir hayal. Hatta bu seviyede kalmasını sağlamak bile hayli güç çünkü kayyum bakanın iki yıllık mesaisi sonrasında biriktirdiği döviz tükenmek üzere. Dolayısı ile yabancı paraya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var, ancak bu paranın uygun koşullarda temin edilmesi de zorunlu. İşte bu zorunluluk devlet müdahalesini gerektirdi ve NFD devreye girdi.
Lakin işler ekonomi bürokrasisinin planladığı gibi gitmedi. Kayyum Bakan ve bürokratları nisan sonu için otuz dokuz, kırk lira bandında bir değer öngörmüşlerdi USD için. Oysa yatırımcılar kırk üç liradan başlayan değerler talep etmekte idiler. Henüz uzlaşma yok. Nasıl uzlaşılacağı belirsiz. Ancak döviz rezervleri hızla azalırken ekonomi bürokrasisinin fazla direnebileceğini sanmıyorum. Nisan sonlarına doğru kırk liranın üzerinde bir değerle işlem görecek USD.
Aslında İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanması finans çevrelerini pek fazla ilgilendirmez. Lakin bu tür sansasyonel olayları fırsat olarak değerlendirip kendi lehine bir avantaj sağlamak öteden beri uyguladığı bir stratejidir finans çevrelerinin. Bu kez de öyle oldu. Ancak bu kadarla da kalmadı, tutuklama olayı sonrasında halk yığınlarının ülkedeki demokrasinin son kırıntılarına sahip çıkıp protesto eylemlerine girişmesi ürküttü finans çevrelerini ve yabancı para hızla kaçmaya başladı Türkiye’den. Protesto gösterilerinin beşinci günü itibarı ile TL $ karşısında %6, € karşısında %5 değer kaybetmişken borsa da %10 değer kaybına uğradı. Ancak moda deyimi ile turpun büyüğü tahvil piyasasında. Tam on dört puan arttı tahvil faizleri. Bu durumun yarattığı zararı, ortaya çıkardığı borç yükünü hesaplamak için on iki haneli hesap makinasının olanakları yeterli olmaz.
Peki kim ödeyecek bu zararı, diye soracak olursanız, elbette halkımız ödeyecek her zaman olduğu gibi, yeni acı reçetelere ve yeni vergi fırtınalarına hazırlıklı olalım.
Şimdi burada bir es verip bu duruma neden gelindiğini açıklamaya çalışalım:
Gerek sosyal medyada gerekse muhalif TV kanallarında siyasi iktidarın ABD ve AB ile gerçekleştirdiği pazarlıklar sonucu ABD ye İsrail’in yayılmacılığına ses çıkarmama, AB’ye ise kurulacak Avrupa Ordusuna aktif katılım sağlama sözü verip onlardan onay aldıktan sonra İmamoğlu operasyonunu gerçekleştirdiği konusunda mebzul miktarda yorum var. Bu konulara ilişkin bir söz söylemek istemiyorum. Belki gerçekten böyle pazarlıklar olmuştur kim bilir? Benim bilgim dâhilinde değil bu konular. Ancak bildiğim bir şey var. İmamoğlu operasyonu kayyum bakanın, ekonomi bürokrasisinin dolayısı ile Wall Street ve Canary Wharf (Londra Finans Merkezi) çevrelerinin bilgi ve onayı dışında gerçekleşti. Eğer sözünü ettiğim çevrelere bilgi verilmiş ve onların onayı alınmış olsa idi oluşacak yeni duruma göre ortak bir strateji üretilir, yabancı para değeri ve tahvil faizi oranları bu kadar sert biçimde yükselmez, borsa böyle çakılmaz sık sık işlem durdurmak zorunda kalmazdı. Dolayısı ile küresel finans çevreleri bir yandan Türkiye’yi cezalandırıp “bizden habersiz böyle işlere kalkışma” mesajını verirken bir yandan da durumdan istifade edecek fırsatlar yarattılar böyle durumlarda sık sık olduğu gibi.
Peki bundan sonra ne olur?
Nisan sonunda $ kırk lirayı geçer, € buna göre belirlenir, yılın ikinci yarısı itibarı ile yeni vergiler yaratılır.
Bitmedi.
Piyasalarda faiz indirimi beklentisi vardı. bu beklenti rafa kalktı. Tersine bir miktar daha yükselir faizler zaten piyasa yükseltti bile. Merkez Bankasının alacağı faiz yükseltme kararı malumun ilanı olur sadece.
Bunun dışında kayyum bakanın OVP’si çöp oldu artık. Burada 2025 yılı için belirlenmiş hedeflere ulaşılması İMKÂNSIZ.
Enflasyonla mücadele programı da çöpe gitti. Yıl sonu için belirlenmiş hedefin en az beş puan üzerinde çıkar enflasyon TÜİK’e rağmen.
Eğer birkaç ay içerisinde yeni dengelerin kurulması sağlanamazsa kayyum bakan çok yıpranmış olur. Böyle bir durumda istifası kaçınılmaz olur yıl sonuna doğru.
Tabii bütün bunların faturası yine halka yüklenir zaten yüklenmeye başladı bile. Nasıl mı?
Ocak 2025 itibarı ile asgarî ücret 614 $ idi, bu yazının yazıldığı saatlerde 580 $.
En düşük emekli maaşını soracak olursanız daha da vahim 402 $’dan 379’a düştü.
İşte operasyonun malî boyutu.