Depremin 9. günü olan 14 Şubat’ta Armutlu Akdeniz koordinasyon merkezindeki ortaklarla birlikte Yaylıca, Tomruksuyu, Fidanlı ve Uzunbağ köylerine hem erzak, çadır, battaniye gibi ihtiyaçları karşılamak hem de köy halkının yaralarına merhem olmak için dağıtıma çıktık. Yaylıca köyünün girişinde bizleri köyün gençleri karşıladı. Depremin ilk gününden beri sürece dahil olan gençler evleri deprem afetinden etkilenmese bile deprem sürecinin yürütülmesi politikalarından kaynaklı birçok sorunla karşılaşmış. Depremden sonraki süreci takip eden günlerde köy halkı kendi ihtiyaçlarını kendi imkanları dolayısıyla karşılamaya çalışarak erzak dağıtımı ve revirin kurulması gibi birçok işi üstlenmiş. Bu işleri kurdukları dayanışma ağı ile yapan köy halkı, köy muhtarı tarafından el konulan yardımlara rağmen erzak dağıtmaya, ısıtıcı sorununu çözmeye, yaptıkları revir ile hastalara bakmaya devam ederken jandarma tarafından köylerinin “güvenliklerini sağlayamayacağı” gerekçesi ile boşaltılması istenmiş.
Halkı enkaz altında ölüme terk eden, günlerce aç susuz bırakan devlet şimdi de güvenlik sorununu öne sürerek köyleri tahliye etmeye çalışıyor. Bu süreçte çok fazla acı ve kayıp yaşayan, enkaz altında çıkardıkları insanları sürekli rüyalarında gören, devletin bu olduğu gerçeğini iliklerine kadar hisseden köy halkı bu tarz “ bahanelerle” köyün tahliye edilmesini kabul etmiyor. İnsanlar ilk adımlarını attıkları, top oynadıkları, koşuşturdukları sokakları, her başları sıkıştığında yanlarına sığındıkları komşularını, doğup büyüdükleri anılarla dolu evlerini, tüm renkleri, farklı farklı kültürleri ve halkları ile var olan köylerini yani Hatay’ı terk etmek, geride bırakmak istemiyor çünkü biliyorlar ki yara kimdeyse merhem ondadır. Bu sürecin üstesinden ancak birlikte mücadele edersek gelebiliriz.
Tomruksuyu, Fidanlı ve Uzunbağ köylerinde ise köy halkı evlerinin bahçesindeki seralarda yaşıyorlar. Birlikte ettiğimiz sohbetlerde Akdeniz koordinasyon merkezini anlattığımızda insanların gözlerindeki umut ışığını görebiliyoruz. Hep birlikte kurduğumuz ortak yaşam alanına daha sonra geleceklerini söyleyen aileler dışında yol boyunca çocukların görecekleri enkaz alanlarından etkilenmemesi için gelemeyen ailelerle ise koordinasyon merkezindeki okul öncesi ve müzik öğretmenleri ile birlikte çocuklar için tekrar gelmek üzere sözleştik. Depremde etkilenmeyen bir evde yaşayan birden fazla aile ile sohbet ettik. Bizleri evlerine davet edip çay ve kahve ikram ettiler, gösterdikleri ilgi dayanışma sıcaklığını iliklerimize kadar hissettirdik. İzmir’den, Ankara’dan, İstanbul’dan ve bir çok farklı şehirden geldiğimizi duyduklarında çok mutlu oldular. Getirdiğimiz yardımlar ve oluşturduğumuz ihtiyaç listesi ile köyleri dolaşmaya devam ettik. Gittiğimiz her yerde bizlere çay ikram eden insanlar burada olmamızın onlara güç verdiğini ve iyi ki geldiğimizi söylediler. Bazı mahallelerden köylere gelen insanlar hâlâ araçlarında kalıyorlar. Götürdüğümüz çadırla birlikte artık çocukların daha sıcak bir yerde kalabileceği gerçeği kurduğumuz dayanışmanın ne kadar değerli ve gerekli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu kenti hep birlikte baştan var edeceğiz tıpkı yoktan kurduğumuz koordinasyon merkezi gibi. Hatay bizim ve onu baştan var edecek olanlarda biziz.