Direniş, ülkenin her alanından, kendine has bir yolla, şaha kalkmadan, ısrarla gelişiyor.
Karşısında tüm devlet mekanizması, tüm araçları ile savunmadadır. Devlet, TOMA’ları, plastik mermileri, copları ile tüm güçlerini karşısına yığdığı direnişi durduramıyor. Yalanları, karanlık pompalayan aygıtları ile Saray basını, eskisi gibi etkili olamıyor. Direniş, bir yolunu buluyor ve yaratılan karanlığı, sis perdesini parçalıyor.
Gezi ruhu, egemenlerin kâbuslarında da canlıdır, ama esas olarak, işçi ve emekçilerin, öğrencilerin ve kadınların direnişlerinde yaşıyor.
Kâğıt toplayıcısı işçilerin direnişi, karanlığı delerek tüm toplumun gündemi hâline geldi.
Bugüne kadar yanlarından geçerken kimsenin görmediği, görmek istemediği, aşağılayarak bakmanın binbir yolu ile davrandığı kâğıt işçileri, onurlu bir direnişle, biz de varız, dediler.
Aslında amaçları sadece ve sadece kendi ekmeklerine, kendi işlerine, kendi yaşamlarına sahip çıkmaktı.
Bugüne kadar, örgütlü sendikalı işçilerin dahi görmediği, gizlice aşağıladığı kâğıt işçileri, hem kendilerine saygılarını bir kere daha kazandılar hem de işçi sınıfının bir parçası olduklarını ortaya koydular. Artık, fabrika işçisi, kendisini daha avantajlı saydığı bu en alttaki kâğıt toplayıcısı işçilerin eylemi sayesinde, bir utançtan daha kurtulma olanağına kavuştu.
Artık, her fabrika işçisi, büyük, tekerlekli çuvalların arkasındaki bu işçilerin gözlerine, kardeşlerinin gözlerine bakar gibi bakmalıdır, bunun olanağı vardır. Artık onların iş aletlerine, “tanımsız araç” diyen trafik polisleri onların da kendisi gibi bir emekçi olduğunu anlama şansına sahiptir. Artık, onların da elleri olduğu, artık onların da insan olduğu fikrine sıcak bakabilir toplum. İçlerinde öğretmenler var ve konuyu son derece çarpıcı tarzda ortaya koyuyorlar.
Okur yazar takımı (OYT), kendinden duyduğu utancı onlara bakarken bir aşağılamaya çevirme hâline son verebilir. Ekonomi-politik anlatıyorlar: Ambalajları içlerindeki ürünlerden pahalı olan malların satılıyor olmasının yarattığı kirliliğin, kendi işlerinin kaynağı olduğunu söylüyorlar. Ambalaja girmiş yaşamları deşifre ediyorlar. Meta fetişizmini, onların bu sözleri ile bir çırpıda öğrenmek ve anlamak, OYT için ağır da olsa bir şans olmalıdır, insanlaşma şansı. Öyle yollara atılmış sigara izmaritlerinin yarattığı kirliliğe takılıp kalmak yetmez, kapitalizmin kendisi, meta fetişizminin kendisi, tümden atık üretmektedir. Ambalajları nedeni ile albenisi olan ve OYT’nin raflarda ilgisini çekmeyi başaran güzelim ürünlerin, aslında büyük bir kirlilik olduğunu ortaya koyuyorlar. O kadar ki, Saray Rejimi burada yeni bir rant görmektedir ve katı atık toplayıcısı olan bu işçilerin işlerini ve örgütlenmelerini yok etmek istiyorlar. Tekeller, bu alana el atıyor.
Cola içerken, OYT, anlıyor olmalıdır ki, colanın ambalajı içindekinden daha pahalıdır. Bu albenisi yüksek ambalajların, meta fetişizminin tüketici hâline getirmiş olduğu insanın, ne kadar akıldan yoksun olduğunu göstermiş oluyorlar.
Bir direniştir. Ve öğreticidir.
Direniş öğretiyor.
Öğrenmek aklı açıyor, OYT için söyleyelim direnişle öğrenmek IQ’yu yükseltiyor. Teste gidin göreceksiniz.
Aklı açılmış insan, aklı açılmış direnişçi, güzelleşmiş insan demek oluyor.
Öğrencilerin yurt sorunu için başlattıkları direniş, hiç de büyük hedefleri olmayan bu direniş, şaşalı konut sektörünün çökmüş olduğunu ortaya koyuyor. Pandemi nasıl ki sağlık sisteminin çökmüş olduğunu gösterdi ise, yurt eylemleri de, aynı biçimde barınma sorununun çökmüş olduğunu göstermiştir.
Ambalajına bakarsanız sağlık sektörü çok iyidir. Otel gibi hastahaneler, otel fiyatlarını 100’e katlayan fiyatlar, içinde insanlığın eserinin kalmadığı güzelim mermerden koridorlar, sağlıktaki çöküşü gizlemeye yarıyordu. Şimdi, herkes, aklı varsa, devlet hastahanelerine yöneliyor.
Milyonlarca liraya satılan evler, konforu ile anlatılan balkonsuz, içinde içilebilir suyu olmayan gözde konutlar, lüks yaşamın işareti olan paketlenmiş konutlar, barınamıyoruz eylemleri ortaya çıkınca, hiç de bir çözümmüş gibi görünmüyor.
Ambalaj parçalanınca, içindeki malın değeri konusunda tartışma başlıyor.
“Bir giysiyi güzel gösteren üzerinde durduğu vücuttur” yerine, meta fetişizmi, “bir insanı güzel gösteren üzerindeki giysidir” sözünü koymayı başardı. Direniş, elbiseleri bir kenara atıyor, giysileri önemsizleştiriyor, insanı tüm güzellikleri ile ortaya koymanın yolunu gösteriyor.
İster kâğıt toplayıcılarının eylemi olsun ister öğrenci eylemleri, ister Mitsuba’daki fiilî işgale dönüşen direniş olsun ister Cargill işçilerinin eylemi olsun, ister kadın eylemleri olsun ister Migros işçilerinin Özilhan’ın villasının önündeki eylemleri olsun, tüm direnişler, tüm eylemler, içindekileri, katılımcılarını eğitiyor. Öğrenen, kalıpları parçalıyor, ambalajları yırtıyor ve bu yolla güzelleşiyor.
İşçilerin, direnişçilerin, tüm ülkeyi sarmakta olan direnişin bugün ana sorunu, birleşik bir güç oluşturmaktır. Bu her direnişin kendi örgütlülüğünü geliştirmenin de yoludur. Birbirinden öğrenmenin yolu, temastır, bir arada olmaktır, ortak mücadeledir.
Daha örgütlü ve daha yaygın bir direnişin yolu: Birleşik emek cephesinde birleşmektir.
Birleşik emek cephesi, hem direnişleri büyütmenin hem ortak iradeyi geliştirmenin hem de örgütlülüğü daha ileri taşımanın yoludur.
Birleşik emek cephesi, işçi sınıfının, iktidarı alma mücadelesini geliştirmenin yoludur. Birleşik emek cephesi, işçi sınıfının bilincinde sıçrama yaratmanın yoludur.
İşçi sınıfı, sistemin önüne koyduğu alternatifleri değil de, kendi alternatifini ortaya koymalı ve örgütlemelidir. Bunun yolu birleşik emek cephesinden geçmektedir.
Tüm direnenleri, tüm devrimcileri, tüm işçileri, kadınları, öğrencileri, birleşik emek cephesi saflarında mücadele etmeye, direnişi yaymaya, direnişi büyütmeye, direnişi daha örgütlü hâle getirmeye çağırıyoruz.