31 Mayıs 2013, Taksim Gezi Parkı
‘Söz gümüşse sükût altındır’ denir, sanırız her zaman doğru değildir. Doğru olsa bugün egemenler, hepimizi para üreticisi olarak görenler, bizim için hepsi birbirinden anlamsız açıklamalar yapıp altınlarından olmak istemezlerdi.
‘Paranın rengi, dini, ırkı yok, paranın kimden geldiğine bakılmaz’! İtiraftır ve onlar için doğrudur. Sermaye için, sömürü için sınır yoktur. Sınırlar sadece biz bu dünyanın yüzde 96’sı olan işçi emekçiler devreye girdiğinde ortaya çıkar.
Devlet ve millet olarak bir ‘acı reçete’ içmekten bahsediyorlar. Biz onların gözünde zavallı tebaayla-Saray nerede yan yana gelip yudumlayacağız bu reçeteyi? Yaptıkları vergi artışları, kıdem tazminatına diktikleri gözleri göstermektedir ki bu ‘acı reçete’ işçi sınıfına yazılmıştır.
Tam da bu nedenle bizim üzerimize kurdukları ekonomileri bizler için diktatörlüktür. Salgın da olsa işe gitmemiz yaşayabilmek için mecburidir, deprem de olacak olsa yıkılacağını bildiğimiz yerlerde yaşamamız mecburidir. Yani ölecek de olsak bir sonraki günü çıkarmamız mecburidir. Bunlara ses çıkarmak ise milli çıkarlara aykırı ve yasaktır.
Bir de tüm bunlar anayasa ile güvence altına alınmıştır. Kendi devletlerinin kendilerini koruyan yasaları vardır. Yetmediği yerde, yargı reformu adı altında bizler de olmayan mülkiyetin korumalı bir ortamda büyümesi için çıkarılan yasaları vardır.
Sahi neden bir devletin kendini koruyan yasaları vardır? O devletin tüm ekonomisini yaratan işçi-emekçiler üretmeye devam etsin diye mi? Yaşamımızı, çocuğumuzu, deremizi, meydanımızı, ormanımızı savunmayalım diye mi? Biz köle gibi yaşamaya mecbur olalım diye mi?
Mecburiyetlerimiz vardır, doğrudur. Mesela bugün mücadele etmek yaşamak için mecburidir. Sadece onurlu bir gelecek için de değil bilfiil hayatta kalabilmek için mecburidir. Hakkını aramak bugün en elzem haktır. Hakların, yaşamın için senin gibilerle bir araya gelmek mecburidir.
Her birimizin gözü önündedir; direneler, kararlı ve ısrarlı olanlar haklarını almaktadır. Konu basittir haklıdırlar ve hakları için mücadele etmektedirler. Korkacakları, geriye dönebilecekleri bir yer kalmamıştır.
Geliyor gelmekte olan, birlikte büyütelim!
Maden işçileri, metal işçileri, ölmek istemiyoruz diyen doktorlar, hukuksuzluğun tam karşısındayız diyen avukatlar, İstanbul Sözleşmesi’sini uygulatacağız diyen kadınlardadır gelmekte olan. Bu karşı koyuş salt bir yaşamak istiyoruz haykırışı değil özgür bir dünyanın imkanıdır.
Kendi emeğimizden, mücadelemizden gelmeyen boş umutları bırakalım bir kenara; biz bize bakalım. Her bir direniş henüz harekete geçmemişlerin kafalarındaki bir soruya cevap. Her bir kararlı karşı koyuş nasıl özgürleşeceğini öğreten bir öğretmen.
Biz gücünü birbirinden almaya mecbur olanlar haklarımız ve yaşamlarımız için birlikte mücadele edelim. Kaderi, birbirlerinin elinde olan bizler özgür bir dünya yaratabileceğimizi bilerek yan yana gelelim.