“Sanat eseri, bir itiraftır.”[1]
Suat Derviş’in, “Şair, büyük ve fırtınalı bir denizin karşısında kendi kendine söz söyleyen ve sesini karşı sahillere işittirmek isteyen bir çılgına benzer”; Pablo Neruda’nın, “Şair, her şeyden önce yaşadığı toplumun sorunlarına, giderek tüm dünyaya karşı sorumludur. Biz şairler nefretten nefret ederiz ve savaşa karşı savaşırız”; Edip Cansever’in, “Neden yazılır bir şiir, neden okunur bunca yazı?/ Çünkü nasıl aşılabilir başkaca insanın karmaşıklığı,” deyişleriyle müsemma bir şairin şiirinden söz edeceğim…
Çünkü ozanımızın şiirleri toplumsal mücadelenin, estetik ve etik ütopyanın yoldaşıdır. Onun şiiri umutsuzluğa karşı umudun saflarındadır; “Toplumcu şiir gerçekçi olmalı ve dizelerinde devrimci bir moral gücü de taşımalıdır,” der.
Onun şiiri külde gizlenen kordur; hayat bilgisidir, cansuyudur. İoanna Kuçuradi’nin, “Bir şiiri şiir yapan onun sesidir… Okuyucu şiirde ulak aracılığıyla kendi sesini ve başkasının sesini duyar ve anlam ile dil arasındaki ilişkiyi imgeler sayesinde kurar,”[2] diye tanımladığı şeydir.
“Şiir mutluluğa değil, direnmeyedir…” diyen Turgut Uyar’ın, “Şiir bir sanat olayı değildir. Bir yaşama çabasıdır önce. Yaşadığımıza tanıklık eder,” biçiminde betimlediğidir.
* * * * *
Evet Hasan Çapik’ten, “Yüreği Ağzında Yeryüzü”[3] başlıklı yeni yapıtından söz ediyorum.
Hani, “bir fotoğraf arabıdır yoksullar/ ana renkler kadar/ uzaktır yaşam” (s. 31) dizelerinden mülhem “İnsanın insanı sömürmediği bir dünya için… Toplumcu Gerçekçi anlayışta ürünler verir…” (s. 3) diyen ozandan.
Onun için “dansa kalkar sözcükler şiirde.” (s. 44) Rüyalar görür; ütopyaları vardır; gerçeğin bilincinedir dizeleri.
“karanlıktır çivilendiği…” (s. 52) “bir şizofren zamandayız, gördüm” (s. 53) “tekin değil geldiğin dünya” (s.15) diye uyaran ozanın, “şu kalabalığa deniz nasıl anlatılır/ kirlerini muştularken birbirine” (s. 7) sorusu hepimizedir…
Elbette “ve inandığı cephede savaşırcasına/ insan, saf tutar aşk için” (s. 8) yanıtı da…
“geçer şu kara yıllar/ geçeni şiire bırakırım” (s. 17) umudu da…
“yerle bir olan her şeyin/ bir yeri vardı bir yurdu/ rengi, kokusu, anısı vardı/ onlardan geçerek canlanırdı yaşam” (s. 19) kesinliği de…
“farkında mısın/ çığlıklarıyla çürüdüğünü/ bekleyen ne varsa güzellik adına” (s. 27) öngörüsüyle onun şiirlerinde yaşamın anlam(lar)ıyla bezeli renkliliği, sorgulayan poetik tutumu ve gerçekliklerin poetikaya dönüşümünü yakalayabilirsiniz.
Ve bir şey daha: “bir yaranın içinden/ uç verirse bir yurt/ adı Filistin olur// orada ağızlarda/ direniş şarkısı/ fetva tukan şiiri”ndeki (s. 56) üzere Louis Aragon’un, Vergilius’un, Füruğ Ferruhzad’ın, Federico García Lorca’nın, Hesiodos’un, Attila József’in, Erich Maria Remarque’ın, Nâzım Hikmet’in, Ahmed Arif’in, Gülten Akın’ın dizeleri de yoldaşlık ediyor Hasan Çapik’in “Yüreği Ağzında Yeryüzü”nde yapıtına…
* * * * *
Özetin özeti: Yaşamın mümkün olduğu tek yer sanattır, şiirdir; bizi ayakta tutar; aksi hâlde yaşamdan koparız. Çünkü “olması gereken” hayat sadece sanatla, şiirle mümkündür.
Kolay mı?
Karl Marx, “Sanat her zaman ve her yerde gizli bir itiraftır ve aynı zamanda zamanının ölümsüz hareketidir”; Andrey Tarkovski, “Sanat, insanın mantığına değil duygularına seslenir. İnsanın ruhunu yumuşatmayı, iyiye karşı duyarlı kılmayı amaçlar,” derken, ekler Paul Eluard da: “Şiir bir eylem olanağı, ilerleme olanağı olmalıdır, çünkü şiir bütün pencerelerde, bütün ufuklarda şarkı söyler, yalana karşı gerçekliğin ve örnekliğin şarkısını söyler.”[4]
Tam da böylesi bir ülküye mündemiç düşünce ve davranışın ozanıdır Hasan Çapik…
19 Mart 2025, İstanbul.
[1] Albert Camus.
[2] Zeynep Altıok Akatlı, “Savaşa Karşı Şiirin Sesiyle…”, Birgün, 12 Ekim 2023, s. 2.
[3] Hasan Çapik, Yüreği Ağzında Yeryüzü, Mayko Yay., 2025, 96 sahife.
[4] Paul Éluard, Ozan ve Gölgesi, çev: Özdemir İnce, Adam Yay., 1974., s. 46.