‘Darbe Girişimi’nin ardından devletin yeniden dizayn edilmesi hedefiyle oluşturulan “Milli Mutabakat” işçi sınıfına karşı da kurulmuş durumda.
Raftan indirilmeyi bekleyen kıdem tazminatı, emekçilere devlet zoru ile özel sigorta şirketlerine para aktarmayı dayatan ‘Bireysel Emeklilik Sigortası’ (BES), İşsizlik fonunun talan edilmesi, işyerlerindeki kölece çalışma koşulları, sendikal örgütlenmeye tahammülsüzlük, işten atmalar, madenlerin özelleştirilmesi, patronlara vergi muafiyeti ve her yolla teşvik sağlama imkanı…
Bir avuç azınlığa, vurguncu-yağmacı-rantçıya cennet, milyonlarca emekçiye cehennem!..
Tüm kuşatmaya rağmen, egemen olan devlet sendikacılığına rağmen işçi sınıfı mücadeleyi yükseltmeye devam ediyor.
Tedi işçilerine saldırıya sınıf dayanışmasıyla yanıt
DİSK’e bağlı Limter-İş’e sendikasında örgütlenmelerinin ardından işten atılan Tedi Depo işçileri, 25 Ağustos’ta özel güvenlik görevlilerinin saldırısına uğramalarını protesto etti. Eylemde açıklama yapan Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı, baskılar karşısında sinmeyeceklerini belirterek, emekten yana herkesi işçi sınıfının yanında olmaya çağırdı.
Direniş çadırı önünde bir araya gelen işçilerin eylemine, DERİTEKS, İnşaat-İş, BATİS sendikası, tersane işçileri, HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, ESP, EMEP, EHP, CHP, DİP, SODAP, Alınteri, UİDDER, Mücadele Birliği ve yöre derneklerinin temsilcileri destek verdi.
‘Polis Tedi patronunu koruyor’
Açıklama yapan Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı, direniş sürecine ilişkin bilgi verdi. İşçilerin sürekli tehditlere maruz kaldığını kaydeden Saygılı, OHAL’i fırsat bilen Tedi patronunun 32 işçiyi işten çıkardığını hatırlattı. Yine OHAL gerekçesiyle çadırlarının depo dışına çıkarıldığını kaydeden Saygılı, yasaları korumakla yükümlü olan polisin, Tedi patronunu koruduğunu işçilere saldırdığını söyledi.
Depoya getirilen kaçak işçilere kendi durumlarını izah etmek isterlerken dün özel güvenlik görevlilerinin saldırısına maruz kaldıklarını kaydeden Saygılı, özel güveliğin değil işçilerin gözaltına alındığını ifade etti. Karakol polisinin gözaltındaki işçilere “Sendikalı olmayın, bırakın bu işleri, çevik kuvvet olun” dediğini aktaran Saygılı, yasaları temsil ettiğini söyleyenlerin ne hakla işçileri mücadelesinden koparmaya çalıştığını sordu.
‘İşçilere saldırılar artacak, birleşmeliyiz’
Polisin patronla işbirliği yüzünden bu zamana kadar masaya oturamadıklarını vurgulayan Saygılı, “Ama oturacaktır. Önümüzdeki günlerde işçilere, demokratik kurumlara saldırılar artacak. Sadece TEDİ işçileri olarak bu saldırılara direniriz ama püskürtemeyiz. Birleşerek bunu başarabiliriz” dedi. Saygılı, emekten yana olan herkesi işçi sınıfının yanında olmaya çağırdı.
‘Bu ülkede bir savaş varsa işçiye, emekçiye karşı da savaş var’
Eylemde söz alan HDP İstanbul Milletvekili Filiz Keresticioğlu yaşanan saldırıları kınayarak AKP hükümetinin Meclis’e getirdiği yasalarla işçi ve emekçi haklarını gasp etmeye devam ettiğine dikkat çekti. Kerestecioğlu, “Getirilen torba yasa ile iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda işçilerden yana maddeler ertelenerek patronlar korundu. Bu ülkede bir savaş varsa işçiye, emekçiye karşı da bir savaş var” dedi. Kerestecioğlu, Tedi işçilerinin sorunlarını Meclis gündemine taşıyacaklarını belirtti.
‘Binaları biz yaptık, başlarına yıkmasını da biliriz’
Son olarak söz alan İnşaat-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Adnan Akyol, “Tedi patronunun içinde bulunduğu binaları bizler yaptık. O binaları başlarına yıkmasını da biliriz” dedi. Akyol, Tedi işçilerinin direnişini selamladı, yan yana olacaklarını söyledi.
(Kaynak: ETHA / İşçi Gazetesi / 27 Ağustos 2016)
Metro Grossmarket’lerde Grev Kararı Asıldı
DİSK’e bağlı Sosyal-İş sendikası ile Metro Grossmarket şirketi arasında süren 6’ncı dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine girilen grev sürecinde, 25 Ağustos’ta grev kararı asıldı. Grev kararı, işçilerin katıldığı eylemlerle ülke genelindeki 35 mağazanın panolarına asılarak duyuruldu.
Metro işvereninin 2015 yılı sözleşmesini esas alarak, 2016 yılı ocak ayından geçerli yüzde 30 asgari ücret farkını da yok sayarak yıllık 4 ikramiye hakkını ücretlere giydirme-gasp etme dayatması işçiler ve sendika tarafından reddedildi.
Görüşmelerin bu noktada kilitlenmesi üzerine sendika grev kararı aldı. Grev kararı, Metro yöneticilerinin yer yer işçileri engellemelerine rağmen ülke genelindeki 35 mağazada düzenlenen eylemlerle panolara asılarak ilan edildi.
Grev tüm mağazalarda sendika üyesi 3500 dolayında Metro işçisini kapsıyor.
Sendikadan dayanışma çağrısı
Grev ilanıyla birlikte açıklama yapan Sosyal-İş sendikası, kazanılmış hakları geriye götüren işveren dayatmasının kabul edilemeyeceği belirtti.
İşyerlerindeki çalışma barışı ve huzurunun sürdürülebilmesi için Metro işverenini kazanılmış haklara saygı göstermeye davet eden Sosyal-İş Sendikası, “Haklarımızı geriye götürmeyecek teklifleri her an müzakere etmeye hazır olduğumuzu hatırlatıyoruz. Başta Konfederasyonumuz DİSK ve DİSK’e bağlı sendikalar olmak üzere tüm emek ve meslek örgütlerini, emekten yana tüm güçleri önümüzdeki dönemde Metro işçileriyle dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz” dedi.
Şirketten işçilere grevden caydırma rüşveti
Öte yandan işçilerin verdiği bilgiye göre Metro mağaza yöneticilerinin grev kararının ardından işçilere “greve çıkmıyorum” talepli imza toplamaya başladığı öğrenildi. Sendikayla anlaşmaya varılan ücrete dair maddeleri kendince revize edip işçileri grevden caydırma rüşvetine dönüştüren Metro şirketi zam oranını yüzde 7’den yüzde 10’a çıkarmayı, seyyanen 1000 TL vermeyi imza karşılığında taahhüt ediyor.
Önümüzdeki günlerde uygulamaya konacak
Grev kararı ardından bir basın açıklaması yapan Sosyal İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Nail Kalkandeler, greve noktasına varan toplu sözleşme süreci hakkında bilgilendirme yaparak şu görüşleri paylaştı:
“İşveren ‘yılda 4 ikramiye’ hakkımızı 2015 yılı ücretine giydirmeyi teklif etmektedir. Toplu iş sözleşmesinin temel amacı işçilerin hak ve ücretlerini korumak ve iyileştirmektir. Anlaşma sağlanması üzerine yasal süreç gereği 22 Ağustos 2016 tarihinde grev kararı alınıp karar işverene tebliğ edilmiştir.”
Anlaşma sağlanamaması durumunda yakın zamanda greve çıkılacağını ifade eden Kalkandeler, sendikanın toplu iş sözleşmesi sürecini masa başında sonuçlandırmak istediğini ve Metro işvereninin teklifini gözden geçirmesini istedi.
(İşçi Gazetesi / 25 Ağustos 2016)
Madenciler kararlı: “Zonguldak bizim, kimseye vermeyiz!”
Zonguldak maden işçileri 14 Temmuz günü yaptıkları görkemli yürüyüşle özelleştirmeye tepkilerini bir kez daha dile getirdi ve hükümeti uyardı: “Devlet, hükümet geri adım atmadıkça biz eylem yapmaya devam edeceğiz. Zonguldak bizim, kimseye vermeyiz.”
Özelleştirmenin TTK’nin ölmesi anlamına geldiğini belirten işçiler kararlılıklarını dile getirdi: “TTK ölürse biz de ölmeye hazırız. Yerin 700 metre altına kadar kotumuz var. Gerekirse gireriz, ölümüz çıkar.”
Üyesi oldukları Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Merkez binası önünde toplanan işçiler, “Soma’yı, Ermenek’i unutmadık özelde öleceğimize meydanlarda ölürüz” yazılı pankartla Madenci Anıtı’na yürüyüşe geçti. İşçi ve memur sendikalarının yönetici ve üyeleri, meslek odaları, belediye başkanları ve siyasi parti temsilcileri madencilerin yanında yer alırken, Zonguldaklılar da madencileri anıtın önünde karşıladı.
“İş ekmek yoksa barış da yok”, “İşçiyi satanı biz de satarız”, “Madenci feneri sönmeyecek”, “Madenci burada vekiller nerede?”, “Susma sustukça sıra sana gelecek”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Ölmek var dönmek yok”, sloganlarıyla Madenci Anıtı’na yürüyen binlerce işçi Zonguldak halkını madenlere sahip çıkma mücadelesine katılmaya çağırdı.
Eylemde konuşan GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci, TTK’nin 5 binin üzerinde işçi açığı olduğunu ve bu açığın kapatılmaması nedeniyle kurumun bilerek zarara sürüklendiğini söyledi. Açığın kapatılmasını ve üretimin artırılmasını istedi. TTK’nin bu durumundan ve özelleştirilmesinden sadece yabancı şirketlerin ve ithal kömürü Türkiye’ye getirenlerin kazandığını ifade eden Demirci, “Diğer yandan özelleştirmeden sadece Zonguldak değil tüm Türkiye zarar görüyor” dedi. Tekellerin kârı için halkın ve işçilerin açlığa, işsizliğe ve yoksulluğa mahkûm edilmek istendiğini sözlerine eklendi.
(Kaynak: Evrensel / İşçi Gazetesi -15 Temmuz 2016)