Çoğunluğumuzun çocukluk yaşlarında kurduğu bir hayalin kırıklığından bahsediyor Katar bizlere, esasen Katar sürecin bugün öznesi. Mahallede top oynarken kendinizi medya popüleri bir sporcunun yerinde hayal etmiş olduğunuzu tahmin ediyorum, tüm komşularınızı gururlandırmak adına topu sürdüğünüz bir mahalle maçı düşünün, elbet bu görkemli anın tanıklarının da olmasını istersiniz.
Sujan Miah da bu hayallere sahip bir emekçi idi, Bangladeş’ten Katar’a ulaştığında, alınteri ile inşa edeceği stadyum projesini görüntülü bir arama ile abisi Jamal Mollah ile paylaşıyor. Stadyumda seyirci olma ümitleri ile birlikte elbette, hakkıdır bileğinin gücü ve alınteri inşa edecek o görkemli yapıyı. Jamal, artık kardeşini görme imkânına sahip değil, Dünya Kupası stadyumu inşaatında aşırı sıcak ve kötü koşullar yüzünden Sujan hayatını kaybetti.
Katar’da binden fazla Bangladeşli aile bir oğlunu, babasını, erkek kardeşini veya kuzenini kaybetti. Bu konuda yayınlanan beş bölümlük “Katar’ın köleleri” dizisi için Bangladeş’teki ziyaret edilen akrabalardan bir tanesi de Jamal.
Kitlesel bir övgü, hepimizi mutlu edecektir şüphesiz. Bir Dünya Kupası bu masum hayallerin merkezine saf bir arzu nesnesi olarak yerleşmeyi hak ediyor mudur?
Katar, 2010 yılında, bugünlerde düzenlenen Dünya Kupası için büyük çaplı bir inşaat sürecine başladı. Katar yönetiminin tek kaygısı ise, dünya spor gündeminin merkezi olacak bu organizasyonda gövde gösterisi yapmaktı. Bu uğurda canlarını hiçe sayacakları emekçilere muhtaç Katar, bugün bizlerin dünya futbol gündemidir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre Katar’da bulunan yaklaşık 1,5 milyon emekçi, tüm gün boyunca süren, aşırı sıcak ve susuzluk ile mücadele dolu bir mesaiyi tamamlıyor. Yaşam koşullarının pahalılığı ile tanınan Katar’da, emekçilerin düşük ücret ve barınma dışında karşılanmayan tüm ihtiyaçları, sefalet koşullarında, ölüme sürüklüyor. İçme suyunun olmadığı, klimasız ve kötü hijyen koşullarına yaşamı pahasına katlandıklarını belirtiyor emekçiler.
Doha’da son dönemde inşa edilen kanalizasyon sistemini, 20 adet gökdelen gibi gösteri emarelerini de dâhil ettiğimizde, Katar’daki göçmen işçi cinayetlerinin stadyum inşası ile sınırlı kalmadığı da aşikâr. Spor tarihinde Pekin Olimpiyatları’ndan Brezilya Dünya Kupası’na kadar yakın tarihteki uluslararası spor müsabakaları için ölen emekçilere, Katar henüz netleşmeyen fakat iddialar dâhilinde 500 ile 10.000 arasında değişen iş cinayetlerini ekliyor. Göçmen işçi cinayetlerinin Katar’a tabi olmadığını ve organizasyona sahiplik yapacak bir kapitalist ülkenin de stadyum emekçilerine hak ettiği değeri vermeyeceğini biliyoruz. Büyük sponsorlukların, reklâm ve medya anlaşmalarının dâhil olduğu, spor pazarlamasının zirvelerinden bir tanesi olan Dünya Kupası’nın, trend tüketim alışkanlıkları ve yaşam tarzından uzak Katar’da ve tarihteki ilk kış mevsimi Dünya Kupası olarak düzenlenmesini sağlayan etmenlerin ne olduğuna da göz atmakta fayda var.
2010 yılında FIFA Başkan Yardımcısı Platini, Katar’da düzenlenecek olan Dünya Kupası fikrine futbol kültürlerinin olmaması ve Avrupa kıtasından gelecek taraftarlar için zorlu ülke yasakları gerekçesi ile sıcak bakmıyordu. Bu koşullar üzerinden değerlendirildiğinde, hâlâ sıcak bakmıyor olduğunu düşünmemek elde değil, zira Katar hâlâ aynı fakat Platini projeye ikna. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy davetinde düzenlenen yemekte, Katar Başbakanı Şeyh Hamad bin Jassim al-Thani ve birkaç yıl içinde babasının yerini alacak olan Şeyh Tamim bin Hamad al-Thani isimlerinin Platini’yi harika bir futbol ülkesi oldukları yönünde ikna etmiş olduklarını düşünmüyoruz. Ya da Zürih’te açıklanacak olan ev sahipliğinin, açıklama öncesi El Cezire kanalında haber olarak servis edilmesinin de basın mensuplarının Katar’dan daha iyi bir futbol ülkesi bulamayacakları tezine dayanarak gerçekleştiği ihtimali de hesaplarımız arasında değil. Akabinde yürütülen soruşturma içerisinde de pek çok FIFA yetkilisi yolsuzluk ispatları ile tutuklandı. Sofrada bulunan 4 karar mercii hariç. Devam eden süreçte, Katar sermayesi Fransa’nın köklü kulüplerinden Paris Saint Germain’i satın aldı.
Katar’ın Dünya Kupası ev sahipliği için ikna ediciliğinin iyi yemek ve sohbet olduğu da ayrıca değerlendirmelerimiz arasında değil. 90’ların ikinci yarısında kurulan Al Jazeera, batı standartlarını taşıyan bölgenin önemli medya gücü idi. Coğrafyada ABD’nin ve emperyalizmin sözünün taşınması için önemli roller üstlendi. Aspire Academy gibi Afrika ve Ortadoğu gençlerinin sporcu olarak yetiştirilmesi için kullanılan üsler ve El Udeyd gibi Amerika’nın üssü konumunda bir askerî konuşlanma da emperyalistler tarafından takdir edilmiş olmalı. Doha’nın Suriye’deki cihatçı çeteler için harcamalarının 2 milyar doları bulduğu söyleniyor. 90’ların ikinci yarısı ile başlayan bu süreç içerisinde emperyalistler için merkezî konumda yer almak isteyen Katar, sadece Dünya Kupası için değil, tenis, golf gibi spor organizasyonları ve otel inşaları dâhil birçok yatırımı emekçilerin canları pahasına çalışmaları ile inşa ediyor.
Sermayenin bu çalışma ortamı, popüler seyirci kitlesine sahip bir spor branşını içerdiğinde ise, yaşam koşulları, işçi hakları, LGBTİ hakları ve temel özgürlükler üzerinden bir dizi tartışma ile büyüteç Katar’a tutulmaya başlandı. Katar yönetiminin baskıları ile FIFA tarafından LGBTİ haklarını işaret eden “one love” pazubandının takılmamasına ilişkin yasağı protesto eden Almanya futbolcularına, TC yönetimine dair desteği sonrasında kadro dışarısında bırakılan Mesut Özil ile yanıt veren seyirci kitlesini de, Hollanda, Belçika, İngiltere gibi yasalarında insan hakkı ihlallerine göre Katar kıyasına ilişkin görece adil olarak bahsedilen ülkelerin bu yasağa uymasını da kurallara saygılarından olduğunu düşünmüyoruz elbette. Birbirlerine çarpmakta da bir beis görmemek ile birlikte.
Sermayenin Dünya Kupası’ndaki faaliyetlerinde sportif olarak bulunamayan TC ise, tüm bu projelerin alt yapısında çalışan inşaat firmaları, sıcak para girişinde kendilerine uzatılan yardım eli için, tabağı boş göndermemek adına insan haklarına dair ihlallerde maharetlerini ustaca sergileyen polislerini de Katar’da görevlendirerek selâmladı. Tüm bu yaşananlar sporun tekil bir gündeminin skor olmadığını gözler önüne sermektedir.
Günün sonunda, Katar istediğini elde etmeyi başardı. Turnuvaya ev sahipliği yapması, tahmin edilemeyen bir servete ve emekçilerin canlarına mal oldu. Turnuva finalinde, Lusail kentinde havai fişekler ve kutlamalar eşliğinde görkemli bir şov ekranlarda yer alırken, Messi isminin zaferi ile spor tarihinde yer alacak kupa sayesinde artık başparmak şeklindeki bu küçük çöl ülkesi tüm dünya tarafından haberdar olunan bir ülke hâline evriliyordu.
Dünyanın endüstriyel spor işleyişinin tüm arızalarının gözler önüne serildiği bu sürecin tartışma noktalarının tekil bir ülkeden ibaret olduğu ihtimali de hesaplarımız arasında değil. Sporun bir propaganda yöntemi olarak ele alınması, insanlık tarihinde oldukça eski bir tarihe sahip. Atina’da M.Ö. düzenlenen bir olimpiyatta, emekçiler sermaye sahiplerinin baş tacı değillerdi. Anadolu’da yağlı güreşlerde seçilen ağa, meydanın güreşte en maharetlisi ya da halkın en saygını değil.
Brezilya’da düzenlenen 2014 Dünya Kupası için favelalarındaki isyanlar, Evsiz İşçiler Hareketi, bugün de bizlerin gerçekliğini aynı güncellik ile taşımakta.