Zîlan bölgesinde 1930 yılında 15 bini aşkın Kürt’ü katleden, 220 köyü ise tamamen yok eden devlet, katliamdan sağ kalanların topraklarına dönmesini engellemek için bölgeyi yasaklayarak, 1983 yılında dönemin Başbakan’ı Turgut Özal’ın talimatıyla Kırgız göçmenlerini bölgeye yerleştirdi. Kırgızların yerleştirildiği köyün Kürtçe olan ismi Milkê’yi Ulupamir olarak değiştirerek işe başlayan devlet, ardından bölgeye yerleştirdiği Kırgızları, “Kendinizi terörden koruyun” diyerek koruculaştırdı. Bu yöntemle koruculaştırılan Kırgızlar ile Kürtleri karşı karşıya getirmeyi amaçlayan devlet, savaştan kaçan Kırgızları yeni bir savaşın içine sürükledi.
Savaşın parçası haline getirildiler
Sovyet savaşından kaçarak yeni arayışlarla geldikleri ülkede yeni bir savaşın içine çekilen Kırgızlar, bir süre sonra devlet tarafından silahlandırılarak, koruculaştırıldı. Bölgede yaşanan çatışmalarda da cephelerde kullanılan Kırgızlar, halen de savaştırılmaya devam ediliyor. Anadolu Ajansı (AA) imzalı provokatif haberlerle sık sık kullanılan ve at sırtında, elleri silahlı görüntüleri servis edilen Kırgızlar, bu tip haberlerle bölge halkıyla karşı karşıya getirilmek istendiklerini söylüyor. Ulupamir köyünde yaşayan ve adının açıklanmasını istemeyen bir Kırgız, Türk devletinin halkları birbirine kırdıran politikalarını, “Biz çok sonradan anladık; Kürtlerin Türkiye’de bir kimlik mücadelesi verdiğini. İnanın biz bu savaşın parçası olmak istemiyoruz. Kardeşçe yaşamak ve bölge halkı ile kaynaşmak istiyoruz. Bizi buraya devlet yerleştirdiği için buraların daha önce kime ait olduğunu ve burada bir katliam yaşandığını da bilmiyorduk. Fakat devlete minnettar olduğumuz için devletin her dediğini de yapmak zorundayız. Bugün devlet bize derse buradan çıkın gidin mecbur gideceğiz” sözleriyle anlattı.
‘Kendi köyünüzü koruyacaksınız’ dediler ama…
Kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir diğer Kırgız ise Kürdistan’da devam eden savaşın bir parçası haline getirilmelerinin uluslararası suç olduğunu belirterek, “Bizim sorunlarımız çok, anlatsak sorunlarımız bitmez. Fakat biz gazetelere ve televizyonlara konuştuğumuzda hemen müdahaleye maruz kalıyoruz. Bizim koruculaştırılmamız, bilmediğimiz bu savaşın içine sürüklenmemiz aslında uluslararası bir suç. Bizler göçmeniz, ülkenin iç meselesine karışmamız doğru da değil. Fakat ne yazık ki, bizi de bu savaşa dâhil ettiler. Bize dedikleri, kendi köyümüzü korumamız, fakat çoğu zaman kendi köyümüzün dışına çıkıyoruz” diye konuştu