“Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır.
Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez,
Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.
…
Biliyoruz ki bugün içinden geçtiğimiz dönem biz işçi ve emekçiler için oldukça zorlu. Bu zorluk sadece virüsün yayılması ile ilgili değil. Dün de bildiğimiz, tüm çıplaklığı ile ortada olan durumun bugün çok yönlü bir biçimde yeniden karşımızda duruyor olması gerçeği ile karşı karşıyayız. Tablo oldukça net; kapitalizm insanlık için çürümüşlük dışında hiçbir şey sunmuyor. Bu gerçek sadece ülkemizde değil, tüm dünyada böyledir. Milyonlarca işçi ve emekçinin açlık ve ölüm arasında bir tercihe zorlandığını görüyoruz, bir savaştan diğerine koşan devletlerin, sıra insan sağlığına geldiğinde aldıkları insanlık dışı tutumu görüyoruz. Milyonlarca liralık lüks tüketim eşyalarına sahip olanlar, sağlık emekçilerinin en temel koruyucu ekipman ihtiyacını bile karşılamaktan aciz durumdalar.
Daha net bir biçimde ifade etmek gerekirse; kapitalizm çürümüştür, insanlık adına ne bilim ne de sağlık ulaşılabilir durumdadır, en temel ihtiyaçlar bile üretilememektedir, kullanılamamaktadır. Bunu herkes görüyor, duyuyor ve biliyor.
Ülkemizdeki durum da çok farklı değildir. Milyonlarca işçi arkadaşımız zorunlu sektörlerde olmamasına rağmen ücretli izin hakkına sahip değildir ve bu sektörlerin neredeyse hiç birinde yeterli tedbir alınmamaktadır. Zorunlu sektörlerin durumu da benzerdir. Aynı zamanda milyonlarca işçi arkadaşımız ise ya işten çıkarılmıştır ya da ücretsiz izne zorlanmaktadır. Yaklaşık 5 milyon kişiden bahsediyoruz.
Önlem adına açıkladıkları her ekonomik pakette, işçi-emekçilerin değil sermayenin çıkarı gözetilmiştir. Destek bize değil, onlaradır. Ücretsiz izin için belirlenen 1.170 TL rakamı ile bizlere dilenci muamelesi yapılmaktadır.
Oysa tamamı bize ait olması gereken İşsizlik Sigortası Fonu’da, halihazırda 130 milyarı aşkın para vardır ve bu para ile işsiz bırakılan milyonlarca emekçiye aylarca asgari ücret tutarında ödeme yapılabileceğinin farkındayız. Yani hakkımız olanı istiyoruz, her gün kendi ellerimizle yeniden ve yeniden yaratığımız zenginlikten hakkımız olanı, payımıza düşeni istiyoruz.
Farkındayız, tablo bizim açımızdan her geçen gün biraz daha ağırlaşacak. Salgın döneminin sona ermesi de bu sorunu çözmeyecek ve bu sürecin faturası biz işçi ve emekçilere kesilmeye çalışılacak.
İşte böyle bir tabloda 2020 1 Mayıs’ını karşılıyoruz. Bu 1 Mayıs, işçilerin birliğini ve dayanışmasını hem tüm dünya ölçeğinde geliştirmeli hem de bu süreçte yürütülen mücadeleyi büyütecek tarzda olmalıdır. Bu adımı bugünden atmak bizler için hava kadar su kadar zorunlu bir ihtiyaçtır.
Bu yüzden tüm işçi ve emekçi arkadaşlarımıza, emekten yana olan dostlarımıza çağrımızdır.
1. İşçi sınıfına ayak bağı olan sendikalara karşı; haklarımızı tırpanlayan, bizi açlık ve ölüm ikileminde bırakanlara karşı, bir bütün olarak mevcut düzene karşı mücadeleyi büyütmenin zamanıdır. İşçi birlikleri kurmanın, sendikalarımızı geri almanın, haklarımız için grev örgütlemenin zamanıdır. 2020 1 Mayıs’ı bunların bir adımı olarak ele alınmalıdır.
2. Bizden sessiz kalmamızı istiyorlar. İşyerlerindeki patronlar “bu iş yerinde korona var derseniz iş alamayız ve sizi işten çıkartırız” diyerek bizi tehdit ediyorlar. Örgütlü iş yerlerinde bile sendikalar sessiz, işçiler haklarını isteyemiyorlar. Bu yüzden 30 Nisan günü tüm arkadaşlarımızı iş yerlerinde 1 Mayıs eylemi örgütlemeye çağırıyoruz. Bu kapsamda Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformunun kararlarını anlamlı buluyor ve herkesi bu mücadeleyi birlikte büyütmeye davet ediyoruz. Herkes kendi iş yerinde yaşadığı sorunları, karşılaştığı hak ihlallerini kısa videolar çekerek tüm topluma duyurmalı. İş durdurulabilen alanlarda kısa süreli de olsa üretimden gelen gücümüz gösterilmeli. Unutmayalım gücümüzü görebileceğimiz ve gösterebileceğimiz en iyi yerler iş yerlerimizdir.
3. Bizler tüm işçi ve emekçileri 1 Mayıs günü her koşul altında, gerekli sağlık önlemlerini de alarak bulunduğu yerde sokağa çıkmaya, ses çıkarmaya, marş çalmaya, eğer o gün işyerinde ise işyerinde eylem örgütlemeye çağırıyoruz. Ücretli izin talebi için, milyonlarca işçinin tırpanlanan hakları için sesimize ses katmaya çağırıyoruz.
“Yepyeni bir güneş doğar, dağların doruklarından,
Mutlu bir hayat filizlenir, kavganın ufuklarından.
Yurdumun mutlu günleri, mutlak gelen gündedir.”
Yaşasın 1 Mayıs; İşçi sınıfının birlik, dayanışma, mücadele günü!