Rusya ve NATO arasında Ukrayna ve Donbas coğrafyasında süren ve yayılma eğilimi gösteren savaş sertleşme eğiliminde… 2014’ten beri yıkım, ölüm, Neonazi artıklarının zulmü altındaki topraklar kendine has deneyimleri, zayıflıkları ve başarıya ulaşamasa da hayal ettirdikleriyle direnişçilerin de yatağı oldu.
Yıllardır Donbas’ta yaşayan gazeteci Okay Deprem’le Ekim ayı sonunda ayrıntılı bir şekilde yaptığımız röportajın geçtiğimiz sayımızda yayımladığımız ilk bölümünde güncel durumu tartışırken elinizdeki sayıdaki devam bölümünde ağırlıklı olarak 2014’ten bugüne; bugünden yarına bir yolculuğu tartıştık.
Hem halk meclisleri ve cumhuriyetleri açısından hem de Ukrayna açısından ve ayrıca Rusya açısından değerlendirirsek büyüyen çatışmalara bir meşru zemin oluşturulabiliyor mu? Bu savaşa taraflarda toplumsal desteğin durumunu nasıl yorumluyorsunuz?
Evet, önemli ölçüde oluşturulabiliyor, diyebiliriz. Bunu yalnız ayrı ayrı değerlendirmek lazım: Donbas, Zaporojniye ve Kerson tarafları ve Ukrayna ve Rusya’nın geri kalan kısımları açısından dört farklı bölgeye göre ayrı ele almak gerekir.
Hadi Rusya’dan başlayalım. En başta tabii destek bugüne kıyasla oldukça azdı. Rusya’da böyle bir seferberlik, savaş hâline destek öngörülebilir değildi. Şu anda biraz daha arttı. Çünkü, başta kitlesel, mainstream veya devlet medya aygıtları olmak üzere, Rusya’da, maddi, manevi, teknik imkânlara sahipler.
Ayrıca onlarla organik hareket eden sayısız kanaat önderi, kolektif ve bireysel anlamda Telegram kanalı vesaire… bunlar da yekvücut. Hepsi yirmi dört saat kesintisiz bir propaganda faaliyeti içindeler. Halk desteğini yükseltme, safları pekiştirme amacıyla.
Dolayısıyla şu an her şeye rağmen ben kendi tanıdıklarım üzerinden biliyorum ki, bu savaşa, Rusya’nın askerî harekâtına destek ve hatta daha da güncel nokta itibariyle, bu seferberberliğe destek giderek artış eğiliminde, artıyor. Ama tabii bunun her şeye karşın, nüfusun ezici çoğunluğunu kapsayan. çok yüksek bir eğilim olduğu söylenemez.
Bu konuda anket pek yapılmıyor. Ama kesin olan bir şey var ki halkın çoğunluğunun, Rusya halkının bu özel harekâta karşı olduğu daha evvelden, Donbas’ın askerî müttefik ilan edilmesi, destek verilmesi ve de resmî olarak Rusya Federasyonu’na alınmasına karşı oldukları değil, destek oldukları söylenmeli.
Ama şöyle bir ayrım var Rusya’da. Halkın genel ağırlığının Donbas’a bakışıyla Kerson, Zaporojiye başta olmak üzere Ukrayna’nın geri kalan kısmı, Rusya’nın yakın zamanda referandumla topraklarına kattığını ilan ettiği yerlere bakışı farklı. Daha somut söyleyecek olursam, Rus halkının önemli kısmı Donbas’a destek verilmesini eskiden beri istiyor.
Ve resmî olarak düzenlenen referandumlarla bu bölgelerin, yani Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin gene Rusya’ya katılması halkın önemli kısmının arzusu, beklentisi ve onayıyla oldu denilebilir açıkçası.
Ama aynı halk, yani Rusya halkı Zaporojiye, Kerson konularında aynı eğilimde değil. Bu eğilimde olma ihtimali zayıf. Çok karşı da değil ama aynı biçimde desteklemesi gerçekçi değil.
Kerson, Zaporojiye pek çok insanın çok umurunda değil. Her şeye karşın çok benimsemiş değiller o tarafları. Zaten geri kalan kısmından bahsetmiyorum bile. Rusya’nın belki alma ihtimalinin olduğu Nikolayev, Odesa, Harkov vesaire gibi yerler, devletler ve kentler…
Harekâta destek Donbas’ta çok yüksek düzeydeydi ve hâlen öyle. Donbas bunu bekliyor ve istiyordu. Donbas halkının önemli kesimi dâhil. Ben bunu yerelden de fazlasıyla biliyorum. Yani röportaj yaptığım belki yüzlerce insan bundan referandumda oy kullandınız mı, kime verdiniz, bu harekâtı destekliyor musunuz, harekâta bakışına dair özel soruların, hepsi olumluydu. Yani Rusya lehine ve harekât lehineydi kesinlikle. Bunun altını kalın çizgilerle çizmemiz gerekiyor.
Yani Donbas halkı, özel olarak da Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyeti yaşayanları yıllardır böyle bir harekât bekliyorlardı. Rusya’yı kurtarıcı olarak görüyorlardı. Hâlen görüyorlar.
Halk Cumhuriyetlerinin yapısı, yönetim biçimi ve niteliğini çok az bilgi sahibi olan okurlarımıza tarif edebilir misiniz? 2014’ten itibaren idarede nasıl bir dönüşüm yaşandı?
Halk Cumhuriyetlerinin yapısında çok kompleks, çok zor bir yön yok. “Rusya’ya entegre olana kadar” hem LNR hem DNR’yi sosyal hareketler yönetiyordu partiler yerine.
Bu da uzaktan kumanda, ABD’deki Cumhuriyetçiler-Demokratlar misali bir “yasama-yönetim” biçimi gibi gözüktü, ortaya çıktı. DNR-Donetsk Halk Cumhuriyeti’nde örnek olarak işte Donetsk Cumhuriyeti ve Özgür Donbas hareketleri yer aldı Halk Sovyeti’nde.
Türkçesiyle Halk Konseyi elli küsur mebustan, üyeden oluşan, yasama organı. Konseydeki hareketler, burada masa başı oluşturulan güya birbirlerinin alternatifi, hâlbuki hiçbir şekilde birbirine alternatif olmayan veya biri iktidar, biri muhalif olmayan son tahlilde fiiliyatta, adıyla tekrar söyleyecek olursam sosyal hareketti.
Resmî anlamda olmasa da fiilen DNR Komünist Partisi başta olmak üzere partiler vardı. Ama bunlar parti olarak Halk Sovyeti’nde değillerdi. Orada birkaç temsilcileri sosyal hareketlere eklemli şekilde temsil oluyorlardı.
Bunun dışında cumhuriyetlerin yönetim yapısında yasama organlarının başkanları, başkan yardımcıları, komisyonların başındaki isimler, Bir de her bir cumhuriyetin başındaki isim tırnak içinde devlet başkanı vs. vardı. Bunun dışında tabii ki yerel organlar. Bizdeki belediye şeklinde, Kent Konseyi, Şehir Sovyetleri. Bir de aynen Rusya Devlet Başkanlığı gibi başkanlık aygtıtı oluştu sonradan.
Hem DNR hem LNR’de, on on beş arası bakanlık var. Yani Rusya’da özerk cumhuriyetlerin her birinin ayrı yerel bakanlıkları olmasına benzer. Genel itibarı bu şekilde oldukça basit, yalın bir mekanizma.
2014’te seçim, 2016’da da bir önseçim denilen 2018’de daha gerçekçi seçimler yani 14-18’de iki kere seçim yapıldığı söylenebilir. Hem merkez hem yerel organların seçilmesi noktasında.
Bunun dışında, en baştaki kısa süreyi saymazsak, özel bir demokratik katılım veya yerelden bir halk demokrasisi mekanizması hiç olmadı.
Başlarda özellikle 2014 Mart-Nisan sürecinde, olabildiğince spontan ve yerel, özgün, sıradan -olumlu anlamda kullanıyorum ifadeyi- güçlerden türeme bir yönetim oluşageliyordu.
Hakikaten halkın oldukça doğaçlama seçtiği kişilerin ve grupların defakto yönetmeye başladığı Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri vardı işin en başında. Nisan’ın ilk hafta sonu, ikinci haftasının başına itibaren, art arda DNR ve LNR’nin bağımsızlık ilanıyla başladı.
Halk Sovyeti’nin ilk temsilcileri, vekilleri gene olabildiğince spontan, yani doğal halk önderleri, kanaat önderleri, oldukça farklı kesimlerden ama hatırı sayılır oranda emekçi işçiydi. Ama sonra işin rengi değişmeye başladı hızla. Açıkçası aynı orduların değiştiği gibi.
Halk milisleri tamamen gönüllü, hiçbir maddi karşılık beklemeksizin, bir çıkarı olmaksızın, tamamen fikirsel, politik, ideolojik sebeplerle; tabii duygusal, sosyal nedenlerle koşan giden, katılan insanlardan kuruluydu. En azından ezici çoğunluğu bu şekildeydi.
Ama sonradan ikisinde de bir yerde hızlı bir yerde peyderpey dönüşüm yaşandı. Minsk Anlaşması bu bakımdan özellikle milattır. Ordu yavaştan profesyonelleşmeye başladı. Yani halk milisi karakterini yitirdi.
Komünist Parti’nin 2014 seçimlerine katılması engellendi. Bu konuda CP DNR’nin, Donetsk Halk Cumhuriyeti Komünist Partisi lideri de açıkçası pek kılını kıpırdatmadı.
Sol Güçler Birliği lideri Maksim adlı biriydi yanlış hatırlamıyorsam. Kaldığı yurtta el bombasının infilak etmesi sonucu şaibeli bir şekilde öldü sonradan.
Diğer sol yapılanmalar da törpülendi hızlıca. Neden? Çünkü iktidar giderek 2014 sonbahardan itibaren daha küçük burjuva güçlere geçmeye başladı. Orta üst kademelere yani, eski ticaret erbabına. Bunlar açıkçası giderek ipleri ellerine aldılar.
Çok önemli bir kırılma yaşandı o dönemde. İşçi kitlelerinin, gerçek anlamda politik, ideolojik ve aynı zamanda, örgütsel organizasyonel bir liderliğin, bir öncü örgütünün yokluğu hakikaten de kendini çok fazlasıyla gösterdi.
Dolayısıyla o zamana kadar, Komünist Parti Başkanı Litvinov’un kendi ifadesiyle, seçim olsa ve seçime katılmış olsak oyların yarısını alırız, demesini hatırlıyor insan bu bağlamda.
İşte böyle bir halk desteğinin olduğu antifaşist rüzgârın estiği ve o antifaşist rüzgâr çerçevesinde eski Sovyetik komünist idealler, sosyalist duygu, düşünce ve eğilimlerin yeniden canlandığı, kuvvetlendiği durum değerlendirilemedi ve çok hızlı sönümlendi.
Kısacası liderlikten yoksun olduğu için bu kitleler, meydan küçük burjuva yapılara kaldı. Bireysel geniş bir takım girişimciler, finansçılar gibi kişi ve gruplar bazılarının silahlanması suretiyle de ve Rusya’dan gelen rüzgârın etkisiyle yönetimi aldı. Çünkü sonuç itibariyle hakikaten de sosyalist güçlerin, sosyal sınıfsal anlamda da ağır sanayi çalışanları ve madencilere dayalı bir demokratik merkezci yönetimin şekillenmesi Rusya’nın işine gelmiyor.
Askerî cephede ise dediğim gibi giderek profesyonel bir ordu havasına bürünüldü. Yani askerler maaş almaya başladılar, memur hâline geldiler. Sonra zaten işte önce DNR ve LNR ordularının her nedense adları halk polisi hâline geldi veya getirildi. Bu şekilde değişim yaşandı yapısal, idari, politik ve ideolojik anlamda.
Nazilere karşı direnişin başında Hayalet Tugayları, Komünist Parti gibi örgütler; Mozgovoy ve Litvinov gibi figürlerden oluşan komünist odaklar ve bağımsızlıkçı hareketler gözlemleyebiliyorduk. Bugünkü durumları ne?
Litvinov’un bugün çok az bir etkinliği kaldı. Halen parti varlığını koruyor. Ancak parti büyük ihtimalle Rusya Federasyonu Komünist Partisi’ne, yani tamamen düzen yanlısı reformist klasik bürokratik örgüte eklemlenecek. Onun için ölecek gibi gözüküyor. Bu olursa şayet ne olur? Litvinov. Rusya KP Donetsk Halk Cumhuriyeti örgütünün başındaki isim olur.
Yani eski malum SBKP’nin her cumhuriyet, bölge, eyaletteki farklı parti başkanları gibi. Belki de bu kariyeri öngörülüyor veya bekliyor ayrı konu. Keza kendisi, işte liderlik ettiği hareketle Moskova’nın DNR’yi tanıması, ardından ittifakı, buraya askerî harekât düzenlemesine giden yolun önemli taşlarını Rusya Federasyonu KP ile kurduğu ittifak üzerinden etkilemiş bir isim. Özetle bu tanınma olayın arkasında temel figürlerden bir tanesi Litvinov’dur.
Özetle Litvinov ekibi Rusya Federasyonu KP’sini ikna ettiler. Zaman içerisinde Rusya Federasyonu Komünist Partisi iktidar partisini etkileyebildi. İktidar partisi de doğal olarak devleti etkiledi. Ardından tabii devlet son tahlilde kararını verdi tanıma yönünde ve ardından müdahale geldi.
Ama Hayalet Tugaylarına (Prizrak Brigade) falan gelecek olursak: Pek bir etkinlikleri yok artık. Yani varlıkları yoklukları bir, deyim yerindeyse. O dahil olmak üzere bir takım örgütler diyelim.
Epeydir zaten Lugansk’ta askerî-politik anlamda özellikle otonom yapılara izin verilmemesi ve kabul edilmemesi etkili oldu.
Fiilen oldukça merkezî, askerî-politik, idarî ana bir yapı var artık Lugansk’ta. Alchevsk yani Prizrak’ın merkezi olan şehir dahil.
Rusya’da savaş sonrası politik-sosyal-ekonomik nasıl gelişmeler gözlemliyorsunuz?
Bir kere bu savaş, az çok normal konvansiyonel şartlarda, yani nükleer bir muharebeye dönüşmez ise şayet, uzun süreceğe benziyor. Bir yıl da sürebilir, birkaç yıl da kısacası.
Rusya en kötü senaryoda bile daha da güçlenerek çıkacaktır bu uzun ve büyük global savaştan. Rus devleti giderek seferberlik (mobilizasyon) ekonomisine geçtiği için, tüm yaptırımlara karşın iktisadî yapısı daha da kuvvetlenecektir. Yabancı sermaye, ara malı veya yurt dışından yatırıma çok daha az bağımlı hâle gelmiş yepyeni bir Rusya ile karşı karşıya kalacağız ilerleyen yıllarda.
Zaten bu süreç 8.5 yıldır devam ediyor, son 9 ay ise ivmesi çok artan bir hızda büyüyerek devam ediyor. Rusya Federasyonu, yerli ve milli ekonomisine son zamanlarda inanılmaz oranda ve miktarlarda yatırımlar yapıyor.
Bir yandan millileştirme bir diğer yandan ise Rusya’dan çıkan ve çıkmakta olan ve düne kadar hemen her sektörde faaliyet yürütmekte olan yabancı firmaların, konsernlerin, şirketlerin yerlerini Rus üreticiler, Rusyalı şirket ve firmalar alıyor.
Rusya onlarca yıldır ihmal ettiği ve yüksek teknoloji gerektiren sayısız sahada teknik inovasyon-geliştirme ve güçlendirme programları uyguluyor ve bunları da yaygınlaştırıyor.
Öte yandan zaten hâlihazırda güçlenen Rus para birimi Ruble daha da güç kazanacak ve de dünyanın sayılı para birimlerinden birisi hâlini alacak. Dolar ve euronun küresel anlamda güç kaybettiği yeni uluslararası konjonktürde Rusya dünya iktisadî ittifaklarının da merkez vektörlerinden birisi olacak.
Avrasya iktisadî bütünleşme ve entegrasyon sürecinin Çin ve Hindistan ile birlikte 3. motor ülkesi olacak. Nominal ve reel gelirlerin geliştiği, yoksulluk sınırının çok daha yüksek çıtalara çekildiği, daha fazla sosyal karakteri olan bir devlet ile dünya – küresel pazarlarda çok daha fazla devlet ve özel markası, brendi ile yarışan bir ülke karşımıza çıkacak yeni dönemde.
Politik açıdan ise: Nükleer-termo nükleer savaş olursa ve doğal olarak ABD-İngiltere ve bir ihtimal İsrail haritadan silinirse, Rusya yeni yüzyılın ve önümüzdeki asırların en büyük jeopolitik ve askerî gücü olur tartışmasız olarak. Yeni dünyanın jeopolitiği Rusya ve yakın ittifakları tarafından çizilecektir. Tüm yeni jeopolitik, ticari-iktisadî ittifakların merkezî ülkesi Rusya olacaktır.
Bunun dışında, yeni dünyanın sosyo-kültürel değerleri açısından da Rusya ve müttefik-dost ve partner ülkeleri Batı dünyası başta olmak üzere, dünyanın geri kalanına kendi değerler dizgesini dayatma değil, ancak şiddetle savunma ve kabul ettirme ve bu konudaki hegemonya savaşında önemli mevziler elde etme adına büyük avantajlar yakalayacaklardır. Bir örnek vermek gerekirse LGBTQ+ küresel hareketi ila post-burjuva feminist hareketi büyük bir darbe yiyip, geçici ve konjonktürel hegemonik üstün konumunu kesinkes kaybedecektir…
Son olarak savaş coğrafyası açısından ve uluslararası boyutta yaşananlara dair nasıl politik gelişmeler yaşanabileceğini düşünüyorsunuz?
Donbass merkezli savaş bölgesine baktığımızda, ekonomik-sosyal-askerî-demografik olarak çökmekte olan bir Ukrayna ile karşı karşıya kalıyoruz. 9 aylık savaş sürecinde Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin hâlihazırdaki kaybı yüz binleri buluyor. Bizzat Amerikalılar başta olmak üzere Batılı askerî uzmanların ve jeostratejistlerin tahminlerine bakılırsa, Ukrayna ordusunun kaybı 300 ila 400 bin arasında değişiyor. Bu sayıya ölü, yaralılar ve esirler dahil.
Öte yandan, Ukrayna tarafında savaşan askerler arasında yabancıların sayı ve oranları her geçen gün artıyor; diğer bir ifadeyle Ukrayna’nın kendi askerî rezervi sürekli suretle ve süratle azalıyor.
Bir diğer taraftan Ukrayna’da korkunç derecede bir nüfus azalışı adeta demografik çöküş hâli söz konusu, 2014 öncesi nüfusu 40 milyonun üzerinde olan ülke, 2022 Şubat arifesine gelindiğinde 26-27 milyonlara kadar düşmüştü. 8 milyon kişinin Avrupa başta olmak üzere yakın ülkelere, artı Rusya’ya göç etmesi, dahası Kiev Rejimi’nin Lugansk eyaletinin geri kalan kısmını, Donetsk ilinin bir bölümünü daha ve de Zaporojye ve Kherson vilayetlerinin belli bir kesimini kaybetmesi sonucu; sonuç olarak Ukrayna’nın hâlen egemen olduğu bölgelerdeki net nüfus 18 milyona kadar düştü.
Her gün savaşta ölen yüzler, yaralanan ve sakat kalan gene bir o kadarlık bir kitleye; açlıktan, soğuktan, savaş ve yoksulluk durumu ile ilgili ölen yüzbinlerce kişi de eklenince Ukrayna’nın nasıl büyük bir nüfus erimesi içinde olduğu anlaşılabilir.
Ülke ekonomisinin çoktandır yüzde 90’ından fazlası yurt dışına, Avrupa ve Kuzey Amerika’ya bağımlı durumda. Ülkenin yerli ve milli ekonomisinden geriye hemen hemen hiçbir şey kalmamış durumda. Ukrayna sanayi ülkesi olma özelliğini henüz 2014’ten sonra kaybetmişti keza.
Şu anda tarım ülkesi hüviyetini de yitirmekte. Savaştan kaynaklı olarak tarım arazilerinin kayda değer bir oranı bu sene ekilemediği ve de ekilemeyeceği için ülkeyi gelecek sene çok büyük ihtimalle kıtlık ve açlık bekliyor.
Gene ülkenin enerji altyapısının en az yüzde 60’ı Rusya Silahlı Kuvvetleri tarafından etkisiz hâle getirildiği için Ukrayna’nın hatırı sayılır bir kısmı uzun süredir elektriksiz ve susuz durumda. Ülke genç ve kadın nüfusunun ise çok mühim bir nispetini göç ile yitirmiş hâlde.
Tüm bunlardan dolayı; Ukrayna’da haritalar daha da değişecektir. Ortadan tamamen ikiye ayrılmış bir Ukrayna’yı göreceğiz gelecek sene içerisinde. Çok büyük ihtimalle Ukrayna’nın bir kısmı (Batı ve Orta kısmı) ancak çok yüksek olasılıkla deniz bağlantısını yitirmiş ve topraklarının da belki yarısından fazlasını kaptırmış bir hâlde geriye kalacaktır.
Dahası, bu büyük savaş Moldova’ya da sıçrayacak ve ülkenin bir kısmı bir iç savaş geçirmek suretiyle parçalanmasına veya en azından TransDinyester kısmının Rusya Federasyonu ile birleşmesine yol açacaktır.
Muhtemelen giderek bir Doğu Avrupa savaşı hâlini alacak harp, bir sonraki aşamada Polonya ve Romanya’ya da sirayet edebilecektir. Ve Doğu Avrupa’da da, aynen İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra olduğu gibi hem kısmen haritalar hem de en önemlisi rejimler değişebilir. Son olarak aynı akıbet çok çok yüksek bir ihtimalle Baltık ülkelerini de pekala bekliyor…