Özgür basın susturulamaz!

Direnisteyiz1.org adresinde yayındayız!
Devletin medyaya açtığı savaş sürüyor. Geçtiğimiz hafta, daha 4 gün önce Ankara Katliamı’na ilişkin getirilen yayın yasağını tanımamış, gerçekleri aktarmaya devam etmiştik. TİB kararıyla direnisteyiz.net adresimiz Türkiye’den erişime engellenmiş, yeni yayın adresimiz olan direnisteyiz.com adresimizde yayın hayatımıza devam etmiştik.
21 Ekim günü direnisteyiz.com adresimiz yeniden TİB kararıyla erişime engellendi.
Canlı bombaları “kendini” patlatmadan tutuklayamayan “demokrat, hukuk” devleti, Direnişteyiz’e sansür uygulamaktan geri durmuyor, gerçeklere “erişime” tedbir kararıyla yasak getirmeye çalışıyor.
Sansüre karşı mücadelemiz büyüyerek sürüyor, sürecek. Gerçekleri yasaklayamayacaklar! Şimdi gerçekleri aktarmaya www.direnisteyiz1.org adresimizden devam ediyoruz.
Özgür Basın Susturulamaz!
#Susmayacağız
Direnisteyiz2.org ile yayındayız!
direnişteyiz, 4. kez kapatıldı. Devletin medyaya açtığı savaş şiddetlenerek sürüyor. Sendika.org 8. adresini alırken, basın emekçisi Hayri Tunç İstanbul’da evine baskın yapılarak gözaltına alındı. Bugün ise direniteyiz1.org, siyasihaber ve jiyan.org siteleri kapatıldı.
Taksim-Gezi direnişiyle başlayan süreçte, burjuva medyanın tüm kirli çamaşırlarının ortaya döküldü. Gerçekleri saptırmak, gizlemek için devletin açıktan verdiği savaş, son boyutlarını ise 7 Haziran seçim süreciyle beraber halkalara yapılan saldırılarla gün yüzüne çıktı. Mitinglerde bombalar patlatılırken, medyanın gerçekleri aktarması engellenmeye çalışıldı.
Dicle Haber Ajansı defalarca kapatıldı, bölgeden haber veren kaynaklara sayısız kez sansür uygulandı. Sendika.org, 8. kez erişime engellendi. Fakat hiçbir özgür basın kuruluşu verdiği mücadeleden vazgeçmedi, vazgeçmeyecek.
Geçtiğimiz günlerde özellikle İstanbul Gazi Mahallesi’nden sosyal medyaya aktardıklarıyla gerçeği fotoğraflayan ve medya ile ilgili üretimlerini jiyan.org adlı sitede toplayan basın emekçisi Hayri Tunç, İstanbul’daki evine özel harekat timleriyle baskın yapılarak gözaltına alındı. Özgür basın üzerinde baskı kurarak, gözaltına alarak öldürerek söz söylememizi engelleyeceğini düşünenler “benim esnafım polistir, askerdir” diyerek bir gazetecinin de ölümüne sebep olmuştu: Nuh Köklü.
Öldürülemeyen Gazeteciler,
Susturulamayan Özgür-Devrimci Basın
Fakat bu ilk değildi, 1970’lerden bu yana kayıtlara geçen yaklaşık 70 gazeteci kurşunlarla, bombalarla katledildi. sokak ortasında infaz edenlerin geleneği, gerçekleri gizlemek için gazetecileri öldürmekti. Bir kısmı hafızalarımızda yer etse de çoğunun adını dahi bilmedik. Özellikle 90’larda öldürülen Kürt gazetecilerin fikri, 80’de katledilen basın emekçilerinin gerçeklere duyduğu bağlılık hala yaşıyor ve sansüre karşı savaşmaya devam ediyor.
Musa Anter
Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü’nün kurucularından olan ve 1992’de Özgür Gündem gazetesi emekçisi Musa Anter, 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’ın Seyrantepe mahallesinde uğradığı silahlı saldırıda sol bacağına iki, kalbi ve kafasına birer kurşun sıkılarak öldürüldü. Musa Anter’in yanında bulunan gazeteci ve yazar Orhan Miroğlu saldırı sırasında yaralandı. Eski JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan; Anter’in, kendisinin de içinde bulunduğu tim tarafından JİTEM için öldürüldüğünü söylemiştir. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın isteği üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu’nda, Anter cinayetinin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planlanıp uygulandığı yer almıştı.
Metin Göktepe
Evrensel gazetesi emekçisi Metin Göktepe, 8 Ocak 1996’da İstanbul’a öldürüldü. Kanlı geleneğin en tiksindirici yöntemiyle üstelik. 8 Ocak 1996 tarihinde tutukevinde öldürülen iki tutuklunun cenazesini izlemek için görevi başındayken polislerce toplu halde gözaltına alınan bin kişinin arasındaydı. 1000 kişiye yakın insanla gözaltına alınıp; “gazeteciye özel muamele” diyen polislerce dövülerek öldürüldü. Dönemin medyası görevini yerine getirdi elbette, 32. gün adlı programda dönemin İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan’ın sözleri gündem edildi. Metin Göktepe’nin işkencede katledildiğinden söz edilmeksizin, duvardan düştüğü iddia edildi.
“Konuyla ilgili tam bilgim yok. Ancak son gelen bilgiler Metin Göktepe’nin duvardan düşerek öldüğü şeklindedir.”
Hrant Dink
Daha yakına geldiğimizde 19 Ocak 2007’de hem dünyanın hem de anadolunun gündemine bomba gibi düşen Hrant Dink cinayeti, geçmişin hayaleti gibi dikildi karşımıza. Devletin tüm birimleriyle Dink’i katle hazırlandığı herkes tarafından bilinmesine rağmen dava hala sonuçlanmadı. Ogün Samast adlı katil, kahraman gibi karşılandı, adta devletin himayesi altına alındı.
Hrant Dink, Agos Gazetesi emekçisiydi. Yalnızca bir gazeteci değil, halkların kardeşliği için mücadele veren bir Ermeni idi. “burası bizim değil…” demişti Hrant, “bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi”… Ve durmadan, soluk almadan bir güvercin ürkekliğiyle yaşama mücadelesine devam etmişti. Sokak ortasında, Agos Gazetesi önünde kurşunlandı Hrant, öldürdüklerini sandılar. Özgürlüğe kurşun yağdırınca, daha fazla özgürlük’le karşılaşacaklarını hesaba katmamış olabilirler.
Nuh Köklü
Elbette giderek savaş araç-gereçlerini değiştirdiler, geliştirdiler. Elleriyle başlattıklarını silahlarla sürdürenler, bir akşam üstü bıçakla gerçeğe saldırdılar. 17 Şubat 2015’te Nuh Köklü, bir gazeteci bir direnişçi olan Nuh Köklü arkadaşlarıyla kar topu oynarken bir esnafın camına kar topu attığı “gerekçesiyle” esnaf tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Şuan cumhurbaşkanlığı yapmakta olan Tayyip Erdoğan’ın, Taksim-Gezi direnişinde Eskişehir’de katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın duruşmasında fırıncının “ben sadece çelme taktım” demesinin hemen ardından yaptığı konuşmada “Benim esnafım gerektiğinde askerdir, polistir” demesinin üzerinden çok geçmemişti.
Azmettiren devlettir, katleden devlettir. Musa Anter, Metin Göktepe, Hrant Dink ve Nuh Köklü devletin katliamcı geleneğinin ve daha da önemlisi bir gazetecinin asla “sadece” bir gazeteci olmadığının simgeleridir.
Şimdi aynı devlet, halklara karşı açtığı savaşta teknolojisini geliştirse de bazı eski yöntemlerinden vazgeçmiş değil. Geçtiğimiz aylarda DİHA muhabiri Cihan Başakçıoğlu, yanında Evrensel gazetesi muhabiriyle birlikte eylem sırasında “bizim basınımız değilsin” diyerek tehdit edilmiş, sendika.org muhabiri Bora Balcı, HDP Genel Merkezi’ne yapılan saldırıyı takip etmek üzere yola çıktığında polisler tarafından kaçırılarak silahla tehdit edilmişti.
Yine geçtiğimiz gün ise basın emekçisi Hayri Tunç, İstanbul’daki evine özel harekat polislerinin ellerinde silahlarla yaptığı baskınla gözaltına alınmıştı.
Sansürleri Saya Saya Kalmadı Yeni Adresimiz
Her ölümün, her tehdidin ardından büyüyen dayanışma, savaş çığırtkanlığı yapanları rahatsız etmiş olacak ki şimdilerde yeniden siteleri-gazeteleri kapatmakla meşgul olmaya başladılar. Sadece özgür basına değil, havuz medyasına da yöneltilen bu saldırıların son halkasında Ahmet Altan da darp edilmişti. Devlet, havuz medyasıyla yetinmeyip tüm medya kuruluşlarını kendi elinde toplamaya çalışadursun; bizler her sansürün ardından yeni adreslerimiz, yeni isimlerimizle yayın yapmaya devam ettik.
Sendika.org’la başlayan sansürü sayma işlemi, direnişteyiz’le devam ediyor. sendika7.org ve direnisteyiz2.org adresleri yayınlarına devam ediyor. Bugün, jiyan.org ve siyasihaber adlı siteler de kapatıldı. siyasihaber1.org hemen yayınına başladı.
Sayıyoruz, özgür-devrimci basına yönelik yapılan her saldırıyı kaydediyoruz.
Dayanışmayla direnişi büyütüyoruz, sansürü de aşacağız. “Hukuk” devletini ağızlarına dolayanların yaptıkları hukuksuzlukları, yalnızca gerçeğin fotoğrafını çektiği için öldürülen veya işkence görenleri, kapatılan veya toplatılan gazeteleri ve devletin yalanlarına boyun eğmeden doğrunun herkese ulaşmasının bedelini ömürleriyle ödeyenleri unutmuyoruz, unutmayacağız.
Bisikletinin arkasındaki gazeteler, vurulduğunda yere düşüp dağılan gazetecenin onurunu savunacağız. Bugüne kadar susmadık; ne Reyhanlı katliamında ne Taksim-Gezi direnişinde, ne Roboski’de ne Amed’de ne Suruç’ta ne de Ankara katliamında susmadık, susmayacağız!
DNS’yi değil, iktidarı değiştirmek için mücadelemizi birlikte, omuz omuza yükselteceğiz; çünkü ne olursa olsun Direnişteyiz!
direnişteyiz!