Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaklaşık 30 yıldır süregelen çatışma ve gerilim, Temmuz ayında TC’nin örgütlediği provokatif eylem ve Ağustos ayında yapılan ortak tatbikattan sonra Eylül’de çatışmaya dönüştü.
Temmuz ayında gerçekleştirilen provokasyon sonrasında yaşanan kısa süren çatışmanın ardından Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev, “Devletimizin ve ordumuzun arkasındayız” eylemine yanıt olarak, “Bunlar Ermenilerden beter” diyerek savaş kışkırtıcılığının popülizm olduğunu söylemişti.
Bu gerilimin üstüne, Ağustos ayında Türkiye’yle yapılan ortak tatbikat sonrasında artık Aliyev ikna olmuş, ifadelerini “Nahçıvan’daki Azerbaycan-Ermenistan sınırından Erivan’a yaklaşık 80 kilometre mesafe var. Ermenistan yönetimi bunu biliyor ve bu onları korkutuyor.” şeklinde “güncellemiştir”.
Şu an yaşanan çatışmalarda Rusya ve Avrupa’nın tavrı, bir an önce ateşkesin sağlanıp, sorunun masada çözülmesi için çağrı yapmak olurken, Türkiye’nin tutumu savaş kışkırtıcılığı ve bizzat Ermenistan’ın muhatabıymış gibi davranmak şeklindedir. ABD yaptığı “Bu savaşı durdurabilir miyiz, bakacağız” açıklamasıyla, bu gerilimin ve çatışmanın sürmesinden rahatsız olmadığını göstermiştir.
Bir paylaşım savaşının içindeyiz.
SSCB’nin çözülüşü ile birlikte, başını ABD’nin çektiği emperyalist kutup, sosyalizmli bir dünyada göze alamadıkları dünyanın yeniden paylaşılmasını hızlıca yeniden organize etmeye başlamıştır.
SSCB çözülür çözülmez, eski Doğu Avrupa’nın sosyalist ülkeleri yağmalanmaya başlamıştır.
SSCB çözülür çözülmez, NATO’nun ve anti-komünist kampın hamisi ABD, “tek kutuplu dünya”nın jandarmalığını almış, imparatorluğunu ilan etmiştir.
Ama ne var ki, artık dünya sosyalizmden yoksundur ve komünizm hayaleti karşısında ABD yorganı altında birleşen emperyalist blok için, ABD planları artık o kadar da kabul edilesi değildir.
Anti-komünizm şemsiyesinin altına sığınan Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya gibi güçler için Afganistan ve Irak’ın ABD tarafından işgali, ortada SSCB yoksa pazar paylaşımından başka bir şey değildi. NATO’nun ve emperyalizmin güçlü tutkalı dağılmış, bu ittifak çatırdamaya başlamıştı.
Tam da bu noktada Libya, ABD tarafından bu güçlere sus payı olarak verilmiştir. Libya, ABD’nin daha önceki operasyonlarında yanında olan ve artık ayrışmaya başlayan Fransa ve İngiltere’ye ödenmiş harcırah bedelidir. Libya; BP, Shell, Total, M Oil gibi şirketler arasında bölüştürülmüştür.
TC devleti, Libya’nın paylaşılmasında ABD tetikçisi olarak rol oynamıştır. Saray Rejimi’nin emperyalistler arası savaştaki rolü budur, ABD adına tetikçilik.
Dahası TC Devleti, Saray Rejimi olarak bizzat bunun için örgütlenmiştir. “Dünya 5’ten büyüktür” naralarının yağma-savaş-rant ekonomisinin çarklarının gizlenmesi dışında bir anlamı yoktur. Dışarıda ABD savaşı nereye yaymak istiyorsa oranın tetikçisidir. Bunun adı Libya’da “Mavi Vatan”dır, Suriye’de “Hudut Güvenliği, Azerbaycan’da “Soydaşlık”. Gerçekte ise Türkiye’nin dış politikası yoktur, ABD’nin paylaşım savaşındaki çıkarları vardır.
Ve ABD hâlâ avantajlıyken, savaşı kendi lehine yaymak istemektedir. Suriye yenilgisi ABD’nin dünya hegemonyası imajına, “imparatorluk” rüyalarına ağır bir darbedir. Ancak ABD’nin durması mümkün değildir.
Suriye savaşı ile birlikte daha fazla açığa çıkmıştır ki, hiçbir yerel savaş, yerel değildir. Emperyalistler arası paylaşım savaşının yansımalarıdır.
ABD, Ege’de Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerilimle AB’yi karıştırmayı Rusya ve Çin’e karşı hamlede yanında daha aktif yer almaya “ikna”ya çalışırken, Doğu Akdeniz’de Türkiye eliyle Rusya’ya karşı faaliyetini arttırmaktadır. Azerbaycan ve Ermenistan arasında 30 yıllık gerilim ve çatışma Türkiye’nin tetikçiliğiyle yeniden tırmandırıldığında, Karadeniz’de ABD uçakları, Rus uçaklarını taciz ediyordu.
Saray Rejimi, varlığını Almanya, ABD, Fransa, İsrail, Japonya, İngiltere gibi emperyalistler arasında yaşanan bu savaşa borçludur. Savaşın doğurduğu sonuçlar Saray eşrafına rant olarak dönerken aynı zamanda içeride, her türlü hakkın gaspı ve ırkçı saldırıların artması için de fırsat olarak görülmektedir.
Bölgemize emperyalistler adına halklar arasında nefret tohumları ekilmektedir.
Bu savaş, biz halkların, işçilerin, emekçilerin savaşı değildir.
Yağma-savaş-rant ekonomisi üzerine var olmuş, emperyalistler adına savaş tetikçiliği yapan Saray Rejimi’ne karşı, halkların bir arada ortak mücadele etmekten başka bir yolu yoktur.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında çatışmanın yaşandığı coğrafyada Ekim Devrimi, dünyayı değiştirme işini sonuca ulaştıramamış olsa dahi, kardeşliğin kapısını aralamıştı. Halklar; savaşsız, sömürüsüz, kardeşçe bir yaşamın olabilirliğini görmüştü.
Birinci Paylaşım Savaşı sırasında Ekim Devrimi, emperyalist güçler arasında dünyanın paylaşılmasına nasıl son verdi ise, bugün de, dünyanın bölüşülmesi savaşına son vermek, aynı yolla, bir sosyalist devrimler silsilesi ile olanaklıdır.
Bölgemize eşitlik, kardeşlik, özgürlük sosyalizmle gelecek!