Yeniden seçim Peki ne değişecek?

Erdoğan’ın kimyası, Gezi Direnişi ile bozuldu, Kobanê ile büsbütün korkmaya, baştan aşağıya sarsılmaya başladı. Dengesi bozuldu.

İşte 7 Haziran seçim sonuçları, bunun üzerine geldi.

O çok kullandıkları “milli irade”, ona başkanlık, AK Parti’ye tek başına iktidar vermedi. Hile ve desiseye rağmen, istedikleri sonuçları alamadılar. Ve yolun sonu göründü. Birdenbire, “milli irade”nin sonuçlarını tanımamaya karar verdi. Burhan Kuzu’nun deyimi ile, “sen kalk, bunca hizmet etmiş adama vize verme” demeye başladılar.

Ve topyekûn savaş senaryoları, akıl almaz hilelerle birlikte devreye sokuldu.

Zaten, torbada bekleyen, el altından fısıldanan “dar-ül harp” meselesi gündeme getirildi. Ve her şey mübah dönemi başlatıldı.

Muktedir, gücünden sual olunmaz seçilmiş, birdenbire bir açmazla karşı karşıya kaldı ve hemen harekete geçti.

Suriye’de devreye koydukları tüm savaş biçimleri ve hileleri, içeriye nüksetmeye başladı. Kibirden gözlerinin görmediğini kabul edecek değildi herhâlde. O da, hukuk tanımaz bir biçimde, tüm kuralları ayaklar altına alarak, seçimleri geçersiz saydı ve yeniden seçim süreci için, halkları salak yerine koyan bir tiyatro sahnelediler.

Ve nihayet, amacına ulaştı, elma şekerini eline aldı, yeniden seçim kararını çıkarttı ve 1 Kasım 2015’te seçimlerin tekrarına karar verildi.
Peki ne değişecek?

Diyelim ki, seçimlerden, üç aşağı-beş yukarı, aynı sonuçlar çıkarsa, bir kere daha mı seçim yapılacak? Sabah gazetesinin yazarına bakarsanız; allahın hakkı üçtür. Üçüncüsü de arkadan mı gelecek?

Erdoğan, AK Parti ve devlet, “milli irade”ye bir ders verme isteğindeler. Bu nedenle savaşı tırmandırıyorlar.
Peki ne değişecek?

Biz, elbette yine HDP’yi destekleyeceğiz. Bu kez daha büyük bir enerji ile çalışmalarımızı yürüteceğiz ve seçimler sürecinde daha sağlam örgütlenmenin yollarını döşeyeceğiz. Eğer üçüncüsü gelirse, üçüncü kere seçim derlerse, bu defa daha “eğlenceli” olacağı da kesin.

İlk değişecek şey, bu sefer, HDP’nin ülkenin üçüncü partisi olması olacaktır. %15’i geçmesi, çok ama çok olanaklıdır.

İkinci değişecek şey, muhtemelen AK Parti’nin daha az milletvekili çıkarması olacaktır. Özellikle dinî inanışlarında samimi olanlar, inancını paraya endekslemeyenler, bu süre boyunca biraz daha gözlerini açmıştır, açacaktır.

Bu nedenle Erdoğan, bir yandan HDP’yi baraj altında bırakmak için, saldırılarını yalanlarla beslemektedir. Ama ne yazık ki, artık mızrak çuvala girmiyor. Terörist dedikleri HDP’yi, geçici hükümete davet etmek zorunda kalmışlardır. Türkeş’i para ile bakan yapmaları MHP’nin oylarını azaltacak gibi değildir. Ve ne olursa olsun, milliyetçilik de etkisini biraz olsun kaybedecektir.

Ölümler karşısında, acılı ailelerin “şehit olma mutluluğunu tatma” tavsiyelerine karınlarının tok olduğu görülmektedir. Bu mutluluğu, buyurun siz tadın demelerinin anlamı budur. Bu durum, halkların savaş karşıtı, barış bloğundan yana tutum aldıklarının en somut kanıtıdır.

Üçüncüsü, AK Parti’nin Kürt halkından aldığı oyların daha da azalacağını göreceğimiz yönünde işaretler oldukça kuvvetlidir.

İşte bu nedenle, daha da büyük bir güçle savaşı tırmandırma yönünde adım atacakları anlaşılıyor. Bu kolay da olmayacaktır. Ama Erdoğan’ın söylediği şey açıktır: Bu iç güvenlik yasaları boşuna çıkmamıştır. Tutuklamalar birbirini izlemektedir. AK Parti kurmayları, savaştan galip çıkma, “bölgede devlet otoritesini galip çıkarma” yönündeki demeçleri, tamamen bu hedefe dönüktür.

Bu koşullarda Kürdistan’da bir seçimin nasıl yapılacağı da oldukça belirsizdir. Bu savaşı, ülkenin her yanına yaymak istedikleri de açıktır. Bir çok yerde polisin “biz IŞİD’iz” diyerek saldırması, bunun işaretidir.

Dengesi bozulanlar, halkın da dengesini bozmak istemektedirler. “Milli irade” zapturapt altına alınmak istemektedir.

Devlet, demokratik tüm hakları askıya almaya yeltenmiştir.

Dünya gericiliği ile kurdukları ilişki, üslerin ABD’ye açılması ile bir adım daha ilerletilmiştir.

Peki tüm bunlar, acaba, seçimlerden “başkanlık” sistemini çıkarmaya yetecek midir? Tüm bunlar, AK Parti için, tek başına iktidar çıkarmaya yetecek midir?

Erdoğan, siyasal iktidarı AK Parti ile başka bir partinin paylaşmasından yana değildir. Bu durumun, dağlar gibi yığılmış yolsuzluk dosyalarının, suç dosyalarının patlamasına yol açacağını ve hızla her şeyi kaybetme noktasına doğru evrileceğini görüyorlar. Öfkeleri bundandır, korkuları bundandır.

Bu nedenle, büyük bir karartma siyaseti devreye sokulmuştur, basın üzerindeki kontrollerini artırmak istemektedirler, aykırı hiçbir fikre, habere tahammülleri yoktur. Kan ve yalan, karanlık birlikte yükseltilmektedir.

Ama tüm bunlara rağmen, istedikleri sonuçların sandıktan çıkmayacağını da görüyor olmalıdırlar.

Olağanüstü hâl uygulamaları, ülkenin her yanını sarmaktadır. Okulların açılışı, doğrudan savaş nedeni ile ertelenmiştir. İhaleler garanti altına alınmaya çalışılmaktadır.

Mevcut hâli ile parlamentodan istedikleri yasaları çıkarmaları da zor olduğu için, anayasanın askıya alındığı bir dönemden geçtiğimiz ve geçeceğimiz daha da açık hâle gelmektedir.

Soru son derece çıplak ve açıktır: Tüm bu uygulamalar ne içindir, muktedirin istediği rejimi yerleştirmek için değil midir? Bunu artık kör gözler de görmektedir.
Bu nedenle açıkça söyleyebiliriz ki; bu şiddet, bu karartma, bu yalan kampanyası, bu zalimlik, bu kibir, tam tersine tepki almaktadır ve tüm bu uygulamaların ters tepmesi olanaklıdır.

Bu nedenle, bu seçimde aslında çok şey değişmeye açıktır. Bu ikinci denemede, halkların AK Parti’ye ve Erdoğan’a vize vermemesi, birçok şeyi değiştirebilecek bir açılıma olanak sağlayacaktır.

Burjuva medya artık bitmiştir ve bu seçimlerle birlikte daha da dibe vuracaktır. Devlet çarkının işleyişi, tüm çıplaklığı ile açığa çıkmaktadır. Yolsuzlukların artık saklanır yanı kalmamıştır. Ve artık burjuva egemenliğin her biçimi sorgulanmana başlamıştır, bu daha da yaygınlaşacaktır. Artık, kendi koydukları kurallara kendilerinin uymadığı gün gibi açıktır. Bizzat muktedir, anayasayı rafa kaldırmıştır. Savaş bloğunun kimlerden oluştuğu açığa çıkmıştır. Tüm bunlar, önemli kazanımlardır.

İşte bu nedenle, bir kere daha sandıktan, özgürlük, barış ve adalet talebinin çıkması gereklidir. Bir kere daha, onların istediği sonuçların çıkmaması önemlidir. Tüm bu baskılara, tüm bu savaş hâli ve olağanüstü hâl uygulamalarına son vermek için, bu seçimler önemlidir.