Yerel seçimler, baskı ve şiddetin kol gezdiği bir genel seçim havasında gerçekleşti. Saray Rejimi, tüm gücü ve olanakları ile her türlü hileyi devreye soktu. Ama buna rağmen, sandığa yansıyan sonuçların bir bölümünü manipüle edebildi. Tüm hilelerine rağmen, istedikleri sonuçları elde edemediler. İstanbul ve Ankara’yı vermeye razı olmak zorunda kaldılar.
Yerel seçimler şunu göstermiştir:
1- Bu ülkede artık, seçimler “normal”ite içinde gerçekleşmemektedir. Ortada bir Saray Rejimi vardır ve gerçekte, bu Saray Rejimi, ancak devrimle, ancak işçi sınıfının öncülüğünde bir ayaklanma ile gönderilirse, “bahar” gelir.
2- Yerel seçimler göstermiştir, Saray Rejimi, Şırnak, Muş ve Iğdır’da seçim değil, bir “özel harp operasyonu” devreye koymuştur. Kürt illerinin bütünlüklü bir harita oluşturmaması ve Suriye-Irak hattına doğru saldırılar için, özel bir yerleşim ayarlanmıştır.
Buna rağmen, “kayyum” politikası çökmüştür.
Bu kayyum politikası, Batı’da HDP oylarının oynadığı rol ile de bir kere daha çökmüştür. Adana, Mersin, İstanbul, Ankara başta olmak üzere Kürt oylarının sonuçlara nasıl yansıma olanağı olduğu ortaya çıkmıştır.
3- Yerel seçimler, sandıklardan açıklanan sonuçlarla ne kadar gizlenmeye çalışılsa da, Saray Rejimi’nin ciddi bir gerilemesine olanak vermiştir. Gerçekte, sandıklar doğru sayılmış olsa (değil demokratik bir seçim olsa, bunu tümden bir yana bırakarak konuşuyoruz), AK Parti ve MHP cephesinin oylarının %30’lar civarında olduğu görülecekti.
Bu durum, kitlelerde Saray Rejimi, onun savaş ve baskı politikaları, onun “yağma, rant ve savaş ekonomisi”ne karşı ciddi bir öfkenin biriktiğinin göstergesidir.
4- Direniş, yol açıcıdır, öğreticidir ve aynı zamanda kazandırıcı tek yoldur. Saray Rejimi’ne karşı gelişen direnişin, bu sonuçlar üzerinde büyük etkisi vardır.
Erdoğan, seçim gecesi balkondan, ekonomik kemer sıkmanın artacağını, baskı ve savaş politikalarının daha da yükseleceğini ilan etmiştir. Söylediklerinin Türkçe meali budur ve bu konuda harekete geçmekte gecikmeyeceklerdir.
İşçi ve emekçilerde gelişmekte olan moral ve umudu kırmak için, baskı-şiddet ve yalan politikaları daha da geliştirilecektir. İşçiler, Kürtler, halklar, devrimciler, bu baskının ana hedefi olacaktır.
İşte, yaklaşmakta olan 1 Mayıs 2019’a bu durumun bilincinde olarak hazırlanmalıyız.
Ülkenin her alanında, her yerinde, işsizliğe, açlığa, ekonomik krize karşı geliştirilen eylemler, parça parça da olsa sürmektedir.
Önümüzde, krizin daha da ağırlaşacağı, faturanın işçi ve emekçilere ödettirileceği bir süreç var. Daha çok işsizlik, daha çok açlık, daha çok çalışma, daha az ücret, daha çok iş cinayeti, daha çok adaletsizlik vb. ile karşı karşıya kalacağız.
Ve açıktır ki, tüm direnişlere rağmen, tüm eylemlere rağmen, işçi sınıfı, ana gövdesi ile, bir çınar gibi, bir bütün olarak sahnede değildir. İşçi sınıfının alanlara çıkmadığı, kendi istemlerini dile getirmediği, kendi çıkarlarının savunucusu olmadığı bir ortamda, burjuva partilerin, devletin vb. daha açık saldıracağı, işçi sınıfı ve emekçilerin üzerine daha çok vergi ile, zamlar ile, daha düşük ücret ile vb. geleceği açıktır.
İşçi sınıfının kendi taleplerini açıkça ortaya koyacağı önemli bir gün, 1 Mayıs 2019 önümüzde durmaktadır.
Yağma, rant ve savaş ekonomisine karşı, işçi sınıfının taleplerini dile getirmek üzere alanlara akması, sendikalarını bu doğrultuda davranmaya, tutum almaya zorlaması gerekir. Birçok işçi direnişi, birçok işçi eylemi, başka yerlerdeki işçiler tarafından bile duyulmaz durumdadır. Basının karartma politikasını delmenin, diğer işçilere ve tüm topluma gerçeği göstermenin önemli alanlarından biri 1 Mayıs alanlarıdır.
Bu nedenle, işçi kortejlerinin 1 Mayıs alanlarına akması gerekir.
İşçi sınıfının bir sınıf olarak sahnede yerini almasında, 1 Mayıs 2019 bir adım olmalıdır. Bunun yolu, örgütlenmekten geçmektedir. Sendikalara müdahale etmekten geçmektedir.
Evet seçim sonrasında AK Parti ve Saray Rejimi’nde çözülmeler başlayacaktır. Bu yüksek bir olasılıktır. Ama eğer işçi sınıfı, alanlara çıkarsa, eğer işçi sınıfı kendi örgütlü gücünü en başta kendisi hisseder, anlar ve ortaya koyarsa, bu çözülme çok daha hızlı olacaktır.
Mesele direniş ve örgütlenme hattını hayata geçirmektedir.
İşçi sınıfı sahneye çıkmadan, ne kendisi, ne de toplum kalıcı bir zafer kazanamaz.
Örgütlü ve görkemli bir 1 Mayıs, işçi sınıfının örgütlenmesine de katkı sağlayacaktır.
Savaşa, savaş politikalarına, savaş ekonomisine karşı alanlara!
Yağma ve rant ekonomisine karşı, işçi sınıfının direnişini örgütleyelim!
Saray Rejimi ve onun politikalarına karşı, güçlü bir 1 Mayıs için alanlara!