1 Mayıs 2023 Direniş hattında ısrar

1 Mayıs 2023, bir yandan savaş bulutlarının yoğunlaştığı, bir yandan ekonomik krizin işçi ve emekçilerin üzerine tüm ağırlığı ile bindiği; bir yandan sınıf savaşımının sertleşme eğilimlerinin arttığı, bir yandan deprem ile yüz binlerce insanın enkaz altında ölüme terkedildiği ve nihayet tüm bunların ardından, 14 Mayıs seçimlerinin gündeme oturduğu bir döneme denk geldi.

Saray Rejimi, bir bunalım yaşamaktadır. Dahası bu bunalım, tüm toplumu sarmış olan bir bunalımdır. Kitleler yaşamlarından memnun değildir.

Egemenler, Saray Rejimi’ni restore etmenin, sağlamlaştırmanın peşindedirler. Bunun için, baskı ve şiddet politikalarına devam ederken, kitlesel direnişleri ya da direniş hattının gelişimini durduramıyorlar. Tam bu noktada, egemenlerin ikinci politikası, parlamentarizm hayalleri devreye sokulmuştur. Egemenler (uluslararası sermaye, emperyalist güçler, ABD ve NATO ve bunların yerli ortakları, holdingler, tekeller) baskı ile korkutmanın, devlet terörünün, yalan ile avutmanın eskisi kadar işe yaramadığı bu son 1 yılda, burjuva muhalefet (ki onlar da Saray Rejimi’nin bir parçasıdır) eli ile, “provokasyon olmasın”, “evden çıkmayın”, “iç savaş çıkar” gibi propaganda ile kitleleri korkutmakta yeni yollar arıyorlar.

Doğrusu, tüm devlet çarkı, Erdoğan’ından Kılıçdaroğlu’na, İslamcısından Ergenekoncusuna hepsi, kitleleri durdurmak, olası bir toplumsal patlamayı önceden bastırmak için, oldukça maharetli işler yapmaktadırlar.

Seçimler bunun aracı hâline getirilmiştir.

İçeride ve dışarıda savaş politikalarını devam ettiren, ABD emperyalizmi ve efendileri adına tetikçi bir devlet görevini gören TC devleti, yağma-rant-savaş ekonomisini devam ettirmek için, işçi sınıfını kontrol altına alma yollarını aramaktadır.

Parlamentarizm hayalleri ile bunu bir epeyce ilerlettiler.

Bu yolla, büyük ölçüde sol, CHP’nin kuyruğuna takılmış durumdadır. Tüm kapitalist dünyada, en gelişmiş emperyalist metropollerde “parlamentarizm” artık gözden düşerken, savaşın bu denli yoğun yaşandığı bir coğrafyada, Türkiye gibi bir sömürge ülkede, bir ABD tetikçisi olan bir ülkede, parlamentarizme bu denli sevdalanmak, doğrusu özel bir körlük de gerektiriyor.

1970’lerde Ecevit CHP’sinin kuyruğuna takılan sol, bundan ders almamıştır. Üstelik o zaman hiç değilse Ecevit “sol” söylemlerle çıkmıştı. Oysa şimdi CHP, tamamen sağ söylemlerle çıkmaktadır. CHP’nin ekonomi politika önerilerine bakın, hepsi neoliberal politikalardır. Sol, bugün, “demokrasi” ve neoliberal politikalar arasındaki ters orantıyı bile görmeye yanaşmıyor. CHP’nin milletvekili aday listesine bakın, bu listeler, olduğu gibi NATO’cu, olduğu gibi AK Parti listelerine benzer listelerdir. Ve bugün sol, bu sağ politikaların ardına, “Erdoğan’dan kurtulalım da ne olursa olsun” mantığı ile eklenmektedir.

Sol, sağa kaymaktadır.

Seçimlerdeki listelere bakınca, herkes görecektir ki, adları farklı iki ittifak ile değil, gerçekte tek bir devlet partisi ile karşı karşıyayız.

TC devleti, Saray Rejimi, daha seçim olmadan, seçimin olup olmayacağı belli değil iken, bir kazanç elde etmiştir; solu devlet politikalarının bir bölümüne eklemleyerek, kitlelerin sisteme karşı öfkesini, sadece Erdoğan’a karşı öfke ile sınırlandırmayı başarmıştır.

Ama, buna rağmen sınıf savaşımı, tüm gerçekliği ile, tüm sertleşme eğilimleri ile sürmektedir, devam etmektedir.

Gezi Direnişi’nden bu yana, devletin tüm bastırma çabalarına, katliamlarına, baskı ve şiddetine, yalanına vb. rağmen, direniş çizgisi yoluna devam etmektedir. Evet, bu örgütlü, tüm toplumsal muhalefeti devrimci bir rotada birleştiren bir direniş hattı değildir henüz. Ama hâlâ sürmektedir ve bu çok önemlidir.

1 Mayıs 2023’te, bu çizginin hâlâ sürmekte olduğunu bir kere daha gördük.

1 Mayıs 2023 ile ilgili açıklamalar, 1 Mayıs’ı gündem yapma çabaları çok ama çok yetersiz olmuştur. Ama buna rağmen, 2022 1 Mayısı ile karşılaştırıldığında, daha kitlesel ve daha diri bir 1 Mayıs gerçekleşmiştir.

Bir bütün olarak devrimci grupların bu konudaki, “devrimci bir 1 Mayıs” konusundaki tutumları, alanlarda, daha organize bir 1 Mayıs’ın yaşanmasına katkıda bulunmuştur.

Kitlelerden kopuk olmaya devam eden kürsü, Maltepe Meydanı’nda, önceki yıllarda göstermediği bir özeni göstermiş, en azından çoğunluk alana girmeden programı başlatmamıştır. Bu konuda biraz daha kararlı ve sabırlı olsalardı, mesela Maltepe’de, Yeşil Sol ve TİP’in alana girişinin tamamlanmasını bekleyebilirlerdi.

1 Mayıs 2023 göstermiştir ki, egemen, kitlelerden, işçilerden, direnişçilerden korkmaktadır. Bu nedenle mümkün olduğunca 1 Mayıs’ın görünmez olması için uğraşmıştır. Sendikalar, alanlara daha kalabalık ve disiplinli gelmek konusunda yeterince çaba harcamamıştır. Bu arada elbette bazı sendikaların, özellikle direnişlerin olduğu fabrikalardaki işçilerin, direnişin devam ettiği alanların disiplin ve diriliği elbette bunun dışındadır.

İşçilerin, direnişten gelen kitlelerin sloganları, çok daha yerindedir. İşçiler, “Gün gelecek, devran dönecek, sermaye işçiye hesap verecek” derken, aslında meselenin topyekûn sistem olduğunu ifade edecek cesarette idiler.

1 Mayıs alanlarında, deprem bölgesi de dâhil, kitleler, gerçek gündemi yansıtacak arayıştaki sloganları haykırdılar.

Seçimler nedeni ile, solun CHP politikalarının arkasına takılması, birçok alanda etkisini yitirmiştir. İşçiler, direnen kitleler, sisteme, kapitalist sömürü düzenine öfkelerini açık dille ifade etmeyi başarmaktadırlar.

Kürsüler, genel olarak, ülkenin her yerinde, kitlelerin gerisindedir.

Aynı biçimde, işçi sınıfında, daha direngen, daha mücadeleci, daha gerçekçi bir damarın olduğu görülebilmektedir. Elbette bunu abartmak doğru değildir. Bu ikili ruh hâlidir, bir yandan sisteme olan öfke, diğer yandan işçi sınıfının örgütlülüğünün yetersizliği, her alana damgasını vurmaktadır.

Buna rağmen, direnişteki işçiler başta olmak üzere, tüm direnenler için, bir arayış söz konusudur. Bu durum, solun sağa kayması ile ters yönde, kitlelerin, özellikle de direnenlerin devrimcileşmesi eğiliminin bir göstergesidir.

Savaş politikaları, içeride ve dışarıda savaş tutumu, deprem örneğinde bir üst düzeye çıkmış olan katliamcı politikalar, neoliberal yağma politikaları, krizin ağırlaşan faturası, sınıf savaşımını daha da sertleştirecektir.

Sertleşen sınıf savaşımı, cepheleri netleştirmektedir.

İşçi sınıfının sahte dostları, maskelerini indirecektir.

İşçi sınıfı, direniş hattındaki güçler, bu süreci bir “yalnızlaşma” süreci olarak ele almamalıdır. Tersine bu süreç, bir arınma, safları sıkılaştırma, bir netleşme dönemidir de.

İşçi sınıfı, içinden geçilen sınıf savaşımı koşullarında, sağa kayma konusunda hiç de hevesli değildir.

Direniş hattının sürdürülmesi, direnişlerin devam ediyor olması, bu iradenin gelişmesi, işçi sınıfını örgütlenme ve kitlesel direnişlere yönelme noktasında eğitecektir. Bundan emin olmak gerekir.

Biz devrimci sosyalistler, bu direniş hattını sürdürmeyi, derinleştirmeyi, kökleştirmeyi ve yaymayı hedeflemeliyiz. Kitlesel direnişlerin, devrimci kavgada rolleri oldukça önemlidir. Önümüzdeki dönem böylesi bir dönemdir. İşçilerin sloganlarına yansıyan, “genel grev-genel direniş”, doğru bir hattır.

Sermayenin, egemenlerin her düzeydeki, her araçla gerçekleştirdikleri, kapsamlı saldırılara karşı topyekûn direniş hattının oluşturulması bir zorunluluktur.

Direnişin devam ettiği her yerde, her alanda, sadece fabrikalarda değil, kitleler çok daha alıcı, çok daha uyanık, çok daha gerçeklere çıplak gözlerle bakar durumdadırlar.

Direniş hattının geliştirilmesi, Saray Rejimi’ne karşı kitlesel direnişlerle yanıt verilebilmesi, direnişlerin örgütlü direnişe dönüştürülmesi ile mümkündür.

Birleşik emek cephesi, bir ihtiyaç olarak ortadadır. 1 Mayıs 2023, birleşik emek cephesi ihtiyacını bir kere daha ortaya çıkarmıştır.

Seçim çalışmalarının gölgesinde, işçi sınıfı, kendi kurtuluşu için ayakları üzerine dikilme eğilimleri ile alanlara akmıştır. İşçi sınıfı ya devrimcidir ve her şeydir ya değildir ve hiçbir şeydir. Son yıllarda yaşanmakta olan kriz ve bunalım süreçleri, başta direnişteki işçiler olmak üzere işçi sınıfına bu gerçeği bir kere daha öğretmektedir.

Her direnişin ne denli önemli bir öğretmen olduğu, buradan da anlaşılmaktadır.

İşçi ve emekçiler, gençler ve kadınlar; direndikçe, direniş hattına sahip çıktıkça güzelleşmektedirler.

Egemenin yalanları, egemenin karanlığı, egemenin copu, süngüsü, egemenin şiddet ve baskısı, gerçekte işçi sınıfının, kadınların ve gençlerin direnişleri ile işlevsiz hâle gelmektedir.

Zor olduğu açıktır, ama tek kurtuluş yolu, örgütlü direniş yoludur.

Genel grev-genel direniş, ancak bu örgütlü mücadele ile geliştirilebilir.

İşçi sınıfı, sosyalizm bayrağını yükselterek, ancak bu yolla, daha çetinleşeceği kesin olan sınıf mücadelesine hazırlanabilir. Bu modern kölelik sistemi, ancak örgütlü mücadele ile alaşağı edilebilir.

Dünyada kapitalizmin, ülkemizdeki Saray Rejimi’nin ve sistemin, şurası burası düzeltilerek yaşanır bir dünya, yeni bir dünya, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya, aşağılanmanın olmadığı bir dünya, kapitalistlerce yağmalanmayan bir dünya kurulamaz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz