Bilkent yemekhane günlüğü; Ne Yaptık, Nasıl Yapmalıydık?

Bu dönem başlarken ise okulun açılmasından birkaç gün önce okul yönetimi, fix menu fiyatlarının bu sefer de 4.10’a yükseldiğini duyurdu. Verdiği bursta bir artış yapmayan ve çoğu ders materyali için bizden yüklü miktarda parayı gözden çıkarmamızı bekleyen Bilkent’in verdiği burs miktarıyla lüks harcama yapmadan dahi geçinmekte zorlanan birçok burslu ve değişim öğrencisi mevcut. Artışın açıklanmasıyla beraber okul öğrencilerinin Facebook duyuru sayfası olan Bilkent Duyuru’da başlayan tartışmaların ardından kısa bir süre içerisinde biri internet imza kampanyası diğeri boykot olmak üzere iki tane eylem başlattık ve belki de okul tarihinde bir ilk olarak Bilkent Üniversitesi döneme eylemle açılmış oldu. Son yıllarda yapılan eylemlerin aksine sol örgütlerin değil, birkaç arkadaşımızın bireysel olarak başlattıkları yemekhane boykotu ve yemek paylaşma eylemi başlayışı itibari ile oldukça umut vericiydi. 5 gün devam ettirebildiğimiz boykot, kitleselleşememe, sonunda kalıcı bir örgütlenme kuramama gibi sorunlarla bitirilmek zorunda kalınsa da içerisinde birçok farklı eylem türünü barındırması, Gezi direnişinden öğrenilen birçok deneyimin bu eylemde de kendini göstermesi ve kolektif bir şekilde örgütlenmesi itibariyle birçok olumlu ve olumsuz deneyim edinmemize olanak sağladı. Gün gün tutmaya çalıştığımız gün raporlarını paylaşıp ne yaptığımızı, ne yapmamız gerektiğini tartışacağız. Bu gibi deneyim paylaşımları ve eylem değerlendirmelerinin daha sık paylaşılması gerektiğini ve sonraki eylemlerde ön açıcı Yemekhanenin içerisindeki piyanonun başında eylem boyunca artıp azalmakla birlikte yaklaşık 80-90 kişi evden getirdiğimiz yemeklerle toplandık. Eylemden önce el birliğiyle hazırlanan mizahi dövizler piyano çevresine asıldı, yine mizahi bir dille yazdığımız boykota çağrı metni yemekhaneden yiyen arkadaşlara dağıtıldı. Evden getiremeyen arkadaşların da yiyebilmesi için toplanan paralarla alınan malzemelerle hep beraber sandviçler hazırladık. Kolektif bir ruhun hakim olduğu eylemde herkes işin bir ucundan tutmaya çalıştı. Yemeklerimizi yerken konservatuar bölümünden bir arkadaşımız piyano çaldı, hep birlikte şarkılar söyledik. Söz alan bir arkadaş boykota katılmayanlara eylemimizin devam edeceğini ve herkesi katılmaya davet ettiğimizi anlatan kısa bir konuşma yaptı. Üniversite yönetimiyle görüşecek bir heyet oluşturulması için boykota katılan herkese çağrı yapıldı ve 5 kişilik bir heyet oluşturuldu. Sonraki gün de sandviç yapabilmek için bir komün bütçe oluşturuldu ve katkı yapmak isteyenlerden bağış usülü para toplandı. Piyano eşliğinde Çav Bella söyleyerek bitirdiğimiz eylemimizde bu marşın fazla siyasi olduğunu ve eylemi amacından saptırdığını söyleyerek ayrılan birkaç arkadaşsa eylemin nahoş fakat Bilkent öğrenci tipolojisini bize anlatan bir ayrıntı olarak aklımızda kaldı.İkinci gün katlımın arttığı (yaklaşık 150 kişi) ve organizasyonun bir miktar daha oturduğu bir boykot geçirdik. Eylemin örgütlenmesine okuldaki sol kurumlar olarak dahil olmamızın etkisi kendisini gösterdi. Oluşan kolektif ruhun ve belirli talepler çevresinde bu kadar insanın bir araya gelmesinin, ardı ardına yaşanan katliamlar, baskı ve şiddet ortamının devamlı arttığı bugünlerde herkese iyi geldiğini ve Gezi dönemini hatırlattığını yapılan sohbetlerden ve gülen yüzlerden görmek mümkündü. Hazırladığımız yemekler bir önceki gün gibi el birliğiyle dağıtıldı, piyano ve şarkılar eşliğinde yenildi, diğer arkadaşlara çağrı yapıldı ve bir sonraki gün için tekrar bir bütçe oluşturuldu. Bu arada rektörlükle görüşecek arkadaşların sunması için belirli talepler oluşturuldu ve eylemin ardından heyet rektörlükle görüşmeye gitti. Talepler şu şekilde:
1. Fix menünün 3 TL. olsun.
2. Yemek menüsü belirlenen komitede öğrencileri temsilen de bir veya birden çok kişinin
3. Toplu/tekli alım tarifesi aynı olsun.
4. Seçmeli menü, 2 fix menü (6 TL.) olsun.
5. Vejetaryen menünün hazırlanmasında daha fazla hassasiyet ve çeşitlilik gösterilsin.
Seçilen heyet olarak bu taleplerin olduğu bir dilekçe verdik ve rektör yardımcısıyla görüştük. Ancak görüşme sırasında okul yönetimi adına konuşan rektör yardımcısı Kürşat Aydoğdu, taleplerimizi ciddiye almayan bir tavır sergileyerek yemek veren şirketin (Bilintur) de bağlı olduğu Bilkent Holding’in tarafında olduğunu açıkça belli etti. Rektör yardımcısının “Paranız yoksa sigara içmeyin, yemek yiyin”, “sizin amacınız yemek fiyatları değil olay çıkarmaya çalışıyorsunuz” gibi cümlelerle kolektifin aklı ve iradesiyle açıkça dalga geçmesi ve yemek fiyatlarını kesinlikle indirmeyeceklerini, çok ısrar ediyorsak işçileri işten çıkararak fiyatlarını düşürebileceklerini söyleyerek bizi tehdit etmesi, okul yönetiminin okulu bir üniversiteden ziyade ticarethane, bizleri ise okulun iradesi değil müşterileri olarak gördüğünün açık bir itirafı olmuş oldu. Heyet başta olmak üzere organizasyon ekibindeki birçok kişinin motivasyonunu bozan bu görüşmenin daha geniş bir kesime duyurulması ve yönetimin sergilediği tavrın teşhir edilmesi için görüşmenin ardından temsil heyeti bir metin kaleme aldı.Bu görüşmeden itibaren 3 gün daha (sönümlenerek) devam eden boykot, üçüncü gün bütçeden hazırlanan pilav-tavuk dağıtımıyla sayı ve coşku azalarak ancak biçim olarak aynı şekilde devam etti. Ardından gelen haftasonu, ilk gün oluşturulan yaklaşık 30 kişilik gönüllü ekip içerisinde, rektörlükle yapılan görüşmeden sonra azalan coşku ve kitlesellikten kaynaklı yoğun tartışmalarla geçti. Bu boykotun sönümlenmesine izin vermeden kazanımla çıkılması gerekliliğinde ortaklaşıldı ve eylemin kitleselleştirilmeden kazanım elde edilemeyeceği noktasında uzlaşıldı. Bu noktada eylemin biçiminin değiştirilmesi gerektiğine ilişkin bir tartışma başladı. Boykotun benzer şekilde siyasi bir eylemden uzak, daha etkinlikli şekilde geçmesi gerektiği ve görünürlüğün arttırılması açısından yemekhane önünde toplanılarak ve ses çıkarma eylemi yapılarak boykotun devam ettirilmesi gerektiği şeklinde iki farklı görüş ortaya çıktı. Organizasyon ekibi içerisinde bir ortaklaşma sağlanılamaması üzerine Facebook’taki etkinlik sayfasında bir anket yapıldı ve büyük bir çoğunluğun yemekhane önünde toplanılmasına ilişkin oy kullanması üzerine eylem yemekhane önüne taşındı. Pazartesi de bu şekilde devam eden eylemde kayda değer bir ilerleme sağlanamayınca Salı günü boykot foruma evriltildi ve bundan sonra ne yapmamız gerektiğine ilişkin yaklaşık 30 kişi ile bir forum aldık. Farklı eylem biçimlerinin tartışıldığı bu forumda ortaklaşılan konu yine kazanım oldu ve fiyatları düşüremiyorsak bile ucuza yemek yiyebileceğimi ve eksikliğini hissettiğimiz bir ortak alan yaratmak amacıyla alternatif kantin oluşturma fikri kabul edildi. Bunun için yönetimle görüşülmesi ancak görüşmeye gitmeden önce elden toplanılan dilekçelerin yaygınlaştırılması ve yönetime böyle bir talep olduğuna ilişkin elimizde somut bir veri olması gerektiğine karar verildi. Sonraki süreçte ise dilekçe toplanmasının düzgün yürütülememesi, özellikle örgütlü arkadaşlarda azalan istek gibi sebeplerden kaynaklı yönetimle görüşme yapılamadı ve kazanımsız şekilde eylem sönümlendi.
Eylemden Çıkardığımız Sonuçlar:
1) Bilkent’te uzun süreden beri ilk defa örgütlü ve örgütsüz insanlar kolektif bir biçimde çalışma yürütme iradesini gösterdi ancak örgütlüler olarak örgütten kazandığımız yönetme ve eylem örgütleme deneyimlerimizi bu süreçte etkili olarak kullanamadık. Boykot süresince eylemin hem siyasi olarak hem iş yükü olarak ağırlığının üzerimize kalması, konuyu örgütlemek isteyen diğer arkadaşlarla iş bölümü yapamayışımız enerjimizin çabuk tükenmesine yol açtı. Halbuki oluşan gönüllü ekiple daha düzgün bir iş bölümü yapılmış olsa hem bu ekip bir komiteye evriltilebilirdi hem de işin tüm yükünü alan bu birkaç kişi boykot süresince bu kadar çabuk yorulup enerjilerini tüketmezdi.
2) Çeşitli kurumlarda örgütlü insanlar olarak moral/motivasyonumuzun bu kadar hızlı dağılıyor oluşu moral değerlerimizi ideolojimizden ziyade anda gelişen olaylardan ve insanların tepkilerinden aldığımızı gösteriyor. Bu da demek oluyor ki okulumuzdaki örgüt kadroları önlerine koydukları amaçları gerçekleştirme yolunda giderken koşulları değiştiren değil koşullar etrafında değişen bir konumda duruyor. Özellikle bu dönem gibi saldırıların yoğun olduğu zamanlarda devrimci kadrolar olarak önaçıcı rol oynamalı, kitlenin moral olarak düştüğü yerlerde çıkış noktaları bulmalı, bizden güç alarak birlik olduğumuzda başarabileceğimizi görmelerini sağlamalıyız.
3) Kısa bir süre içerisinde sabırsızlık gösterilerek devamlı değiştirilen eylem biçimleri eylemin süreklileşmesine ve bir biçime oturmasına engel oldu. Bir iki günde hızlı değişiklikler beklememeli, yereli genelden bağımsız düşünmeden, irili ufaklı eylem biçimlerinin süreklileştiği takdirde kitleselleşebileceği gerçeğini atlamamalıydık. ( Bu konu eylem süresince tartışılmış olsa da eylemi örgütleyen toplama kabul ettirilemedi.)
4) Yereldeki özgün koşullardan kaynaklı Vatan Partisi’nin gençlik örgütlenmesi olan TGB ile eylem birlikteliğini kabul ettik ancak tarihteki pratiklerini bildiğimiz bu ekip yine bizi şaşırtmayarak Aydınlık gazetesinde eylemin haberini “TGB öncülüğünde gerçekleşen yemekhane boykotu” şeklinde yaptı. Daha sonrasında özür dilense de birçok kurumun ve örgütsüz arkadaşın kolektif biçimde gerçekleştirdiği eylemle ilgili böyle bir haber yapılması basit bir yanlışlık değil, kirli bir ahlakın ürünüdür. Birçok alanda örgütlenmelerine dahi izin verilmeyen bu ekiple neden eylem birliği yapmamamız gerektiğini bir kere de yaşayarak öğrenmiş olduk. Sonuç olarak, birçok deneyim kazandığımız boykot sürecinde daha önce Bilkent’te gerçekleşmeyen bir eylem pratiği ortaya koymuş olduk. Kazanım ve kalıcı bir örgütlenme sağlanmamış olsa da bu eylemden çıkardığımız sonuçların daha ayrıntılı tartışılması sonraki eylemlerde benzer hatalar yapmamızın önüne geçecektir.
Kaldıraç Bilkent Komitesi