Boğaziçi Direnişi ışığında: Nasıl bir meclis? Nasıl bir seçim?

Boğaziçi Direnişi ikinci ayını devirmişken toplumsal hareketin bütününe etkisinin yanı sıra öğrenci hareketine de yeni gündemler getirdi. Üniversitelere yönelik devlet baskısının artmasıyla beraber öğrenci gençliğin kendini ifade edeceği alanlar daraltılmış ve varolanların da sisteme yedeklenmeye çalışıldığı son 5 yılda, direnişle beraber öğrenci hareketi kendine yeni örgütlenme kanalları açtı.

Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişin ilk haftalarında kurulacağı ilan edilen bileşenler meclisi, öğrenci hareketinde, üniversitelerde akademisyen, işçi ve öğrencilerin söz, yetki ve karar hakkına sahip olması için atılan önemli adımlardan biridir. Boğaziçi Üniversitesi, direnişin merkez üssü olması açısından diğer üniversitelere nazaran öğrenciler nezdinde örgütlenme olanağına daha çok sahip olması, meclis modelinin gelişimini elverişli kılıyor. Direnişin başlamasıyla beraber ülke çapında yirmiyi aşkın üniversitede kurulan ve hâlen kurulmakta olan dayanışmalar ise meclis formunu hedefleyerek kendisini geliştirmelidir.

Nasıl bir meclis?

Bu yazıda meclisin öğrenci ayağının nasıl örgütleneceğine dair direnişin gelişimini göz önünde bulundurarak önerilerde bulunmak isteriz.

Meclis, en başta direnişin dört temel talebi olan Melih Bulu başta olmak üzere tüm kayyumların istifası, üniversite bileşenlerinin katılımıyla demokratik rektörlük seçimlerinin yapılması, kampüsteki polis ablukasının kalkması, tutuklu ve ev hapsinde bulunan öğrencilerin serbest bırakılması talepleriyle harekete geçmiş, bu talepleri benimseyen öğrencileri kendine katarak okuldaki öğrencilerin tamamına ulaşmayı ve talepleri yaymayı hedeflemelidir. Bunun yanında, meclisin içeriğine ve işleyişine dair başkaca somut ilkeler belirlemek süreklilik için faydalı olacaktır. Bu açıdan meclisin işleyişinde:

1. Irk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, etnik kimlik ayrımcılığına yer yoktur.

2. Öğrencilerin akademik ve günlük taleplerini konu edinir, okulun yönetiminde bu talepler doğrultusunda akademisyen ve işçilerle ortak hareket etme zemini yaratır.

3. Kararlar forumlar aracılığıyla alınır. Bu forumlar, öğrencilerin en geniş katılımını sağlamak amacıyla fakülte bazlı düzenlenir.

4. Forumların haftalık olarak en az bir kere düzenlenmesi gerekir. Gündem ve işleyiş yoğunluğuna göre bu sayı artabilir.

5. Forum katılımcıları meclisin işleyiş ilkeleri çerçevesinde gündem önerileri sunabilir.

6. Kararlar, forum katılımcılarının oy çokluğuyla alınır. Forumun katılımcılarının her biri bir oy hakkına sahiptir dolayısıyla katılımcılar bireysel olarak temsil olunur.

7. Üniversite içinde oluşan her türlü öğrenci örgütlenmesi (kulüpler, topluluklar vb.) meclisin bileşeni olmalıdır. Bu gruplar mecliste alınan kararlara dair forumlarda katılımcılar aracılığıyla temsil edebilir, grupların konuya dair görüşlerini bildirebilir.

8. Her forum, kararların uygulanabilmesi ve diğer forumlarla beraber hareket edebilmek adına oy çokluğuyla iki temsilci seçer.

9. Bu temsilcilerin görevi forumda alınan kararları forum temsilcilerinin oluşturduğu yürütme komisyonuna iletmek ve uygulanmasını sağlamaktır. Temsilciler forum kararıyla azledilebilir, belirli aralıklarla yapılacak seçimlerle tekrar belirlenir.

10. Kararların işletilebilmesi adına görev tanımı belirlenerek komisyonlar oluşturulabilir. Bu komisyonlar yürütme komisyonuyla eş güdümlü hareket eder. Görev tanımı belli komisyonlara katılım gönüllülük esasıyladır. Bu komisyonlar ihtiyaç dahilinde sürekli ya da görevi tamamlandıktan sonra dağıtılacak şekilde planlanabilir.

11. Görevli komisyonlara kararların iletilmesi ve uygulanmasının denetlenmesi adına yürütme komisyonu, yürütme komisyonu içerisinden temsilciler atar. Görevli komisyonlar yürüttükleri çalışmaları forumlara sunmak üzerine raporlar.

12. Hem yürütme komisyonu hem de görevli komisyonların forumlarda alınan kararların dışında karar alma ve uygulama yetkisi yoktur. Kararların uygulanmasına dair basit teknik meseleler bunun dışındadır.

13. Meclis bileşenleri olan öğrenci örgütlenmeleri forumlar aracılığıyla alınan kararları ihtilafa düştüğü noktada uygulamama hakkına sahip olmalıdır. Aynı şekilde, forumlardan biri/birden çoğu, forumlar arasında oy çokluğuyla ortaklaşılan kararları, söz konusu forumda aksi karar oy çokluğuyla çıkmışsa, uygulamama hakkına sahip olmalıdır. Ancak ihtilafa düşen forum ya da gruplar genel oy çoğunluğuna sahip kararın önünü kesmemelidir.

Boğaziçi Üniversitesi’nde ve diğer üniversitelerde dayanışmalar aracılığıyla süren direniş ve genişleyen örgütlenme tabanını göz önüne aldığımızda katılımın artırılması, direnişin sürdürülmesi ve okulun yönetimine dair tartışmaların çok sesli bir ortamda yapılması, alınan kararların çoğunluğun fikir birliğiyle alınması ve uygulanmasının hızlanması ihtiyaçlarına binaen işleyişe dair bu ilkelerin ön açıcı olacağını umuyoruz. Akademisyenler ve işçilerin de benzer tarzda örgütlenmiş bir yapıya sahip olmasını ve böylece bileşenler meclisine dahil olmasını öneriyoruz. Elbette ki eksik bıraktığımız noktalar olacaktır, amacımız bu yazıyla beraber bu noktaların tartışılması ve eyleyerek geliştirilmesidir.

Nasıl bir seçim?

Kayyum Melih Bulu’nun atandığı makamın okul yönetimine dair aldığı kararları işlemez kılmak, karar süreçlerini tıkamak ve en nihayetinde okulu yönetemez duruma sokmak için öğrencilerin, akademisyenlerin ve işçilerin ortak hareket edebilmesinin gerekliliği kadar okulun yönetilmesi yani idarî ve akademik konularda karar alınabilmesi gerekmektedir. Böylece üniversitenin asıl söz sahipleri başlarında atanmış biri olmayınca, kendi iradeleriyle yönetmeye kabil olduklarını göstermiş olacaktır. Bu nedenle, üniversite bileşenleri olan öğrenciler, akademisyenler ve işçilerin katılımıyla rektörlük seçimlerinin yapılması önem teşkil etmektedir. Daha önce salt akademisyenlerin katılımıyla yapılan rektörlük seçimleri işçilerin idarî açıdan tabi oldukları konularda; öğrencilerin ise hem akademik hem de idarî açıdan tabi oldukları konularda sahip oldukları karar alma hakkını kısıtlayan bir durumdu. Bugün bu durumu değiştirmeye hem gücümüz hem de kararlılığımız var; çünkü kapitalizmin çizdiği ufka göre kafa ve kol emeğine değer biçmiyor, burjuva eğitim sisteminin dayattıklarını kabul etmiyoruz.

Üniversiteleri özgürleştirmek; kayyumu, polis ablukası, disiplin soruşturmaları ve daha nicesiyle gelen bu sistemin ufkunun dışında hareket etmekle mümkün. Özgürleştirmek için bir adım daha atmanın bir yolu rektörlük seçimlerinin düzenlenmesinden geçiyor. Bu noktada bileşenlerin tamamının bu seçimde eşit söz hakkı olması gerekliliğinden yola çıkarak matematiksel bir hesap yapalım. YÖK’ün 2019-2020 dönemine dair verilerine göre Boğaziçi Üniversitesi’nde 12497 lisans, 1866 yüksek lisans ve 1027 doktora öğrencisi bulunmakta. Aynı yılın verilerine göre ise 1105 öğretim elemanı bulunmakta. Yukarıda bahsettiğimiz burjuva eğitim sisteminin kafa ve kol emeği ayrımı neticesinde muhtemelen paylaşılmaya değer görülmediği için üniversitedeki işçilere dair bir veriyi ne üniversitenin web sayfasında ne de YÖK’ün ilgili sayfasında bulabiliyoruz. Daha sağlıklı bir hesaplama yapabilmek için bu bilgiye erişimi olanların bizimle paylaşmasını isteriz. Şimdilik elimizdeki verilerle bir seçim sistemi tartışmak durumundayız.

Toplamda 15 bin 390 öğrenci, 1105 öğretim elemanı varken seçimde öğrencilerin çok rahat bir şekilde çoğunluk oluşturacağı açıktır. Bu nedenle bir oranlama yapmamız gerekiyor ki eşit temsiliyet sağlansın. Öğrenci sayısını öğretim elemanı sayısına böldüğümüzde yaklaşık olarak 14 elde ediyoruz, yani 14 öğrencinin oyu 1 öğretim elemanına denk geliyor. Bu oranlamayı işçilerin sayısına da uyguladığımızda daha sağlıklı bir sonuç verecektir. Ancak işçilerin sayısının öğretim elemanlarının sayısını aşmayacağını düşünerek her işçinin bir oy hakkının olmasının mümkün olacağını tahmin ediyoruz.

Tüm bileşenlerin katılımıyla rektörlük seçimlerinin yapılması, rektör adayları belirlendiği takdirde, kolayca çözülebilen teknik bir mesele olarak kalıyor. Meclisin genişlemesi ve işlerlik kazanmasıyla beraber öğrenci, akademisyen ve işçi temsilciliklerinden oluşan rektörlük kurulu oluşturulması da mümkün. Bütün bunlar, biz öğrencilerin üniversitelerdeki örgütlü gücüne ve kararlılığına bağlıdır.

Eylemlerde, gözaltında, cezaevinde, kampüste, sokakta… nasıl birbirimize sahip çıktıysak, nasıl birbirimize güvenerek güçlendiysek aynı güveni ve gücü örgütlülüğümüze taşımalıyız.

Aşağı değil, birbirimizin gözlerinin içine bakıyoruz; çünkü biliyoruz ki kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hep beraber.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz