Direniş öğretir, direniş kazandırır, direniş örgütler

Saray Rejimi, uluslararası ve yerli tekellerin iktidarıdır. Onların devletinin olağanüstü örgütlenmesidir.

Yani, işçi ve emekçilerin açık düşmanıdır.

Yetmez, işçi ve emekçilere karşı açık bir saldırı yürütmektedir.

Erdoğan, açık olarak, patronlara, her istediğinizi yapıyoruz, bizim sayemizde grevler de yok, diye seslenmektedir.

Her hak arama eylemine, devlet, tüm güçleri ile, iç savaş hukuku ile saldırmaktadır.

İşçilere, öğrencilere, kadınlara, çocuklara karşı her saldırı, doğrudan Saray Rejimi’nin kontrolü ve emirleri altında gerçekleşmektedir.

Ülkede cinayetler sürekli artmaktadır. İş cinayetleri, kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri birbiri ile yarışır hâldedir.

Sendikalar ellerindedir.

Polis gücünün uzantısı olmuş yargı sistemi, emir komuta zinciri içinde açıktan saldırarak çalışmaktadır.

Burjuva medya, Saray medyası da içinde, sistemi korumak için bir yalan makinası, bir karanlık pompalayıcı makina gibi iş görmektedir.

Ordusu polisi, halkın her eylemine, işçilerin, gençlerin her eylemine, kadınların her eylemine açıktan saldırmaktadır.

Burjuva partiler, muhalif burjuva partiler, bu saldırılar karşısında sinmeyen, yılmayan işçi ve emekçileri, kadın ve gençleri evlerinde tutabilmek için, yeni korkular üretmektedir. Sokağa çıkmaya karşı burjuva muhalefet, Saray Rejimi’ni tamamlayacak şekilde korku pompalamaktadır.

Tarikatları çetedir, çeteleri tarikat. Hepsi, hep birlikte saldırmaktadır.

Ama bütün bu saldırılara karşın, işçi ve emekçiler, gençler ve kadınlar direnişi sürdürmektedir. Gezi ile başlayan direniş süreci, inatla sürmekte, giderek daha farklı biçimler almakta, yayılmaktadır.

2022 bu direnişlerle başlamıştır.

Sendikalar bu direnişleri önlemek için, 2021’in son aylarında ellerinden geleni yaptılar. Ama başaramadılar, başaramayacaklar.

Giderek birçok fabrikadan, birçok işyerinden direniş haberleri gelmekte, işçiler direnen kardeşlerini daha yakından izlemekte, direnişlere daha yakın durmaktadır.

Artık, her koyun kendi bacağından asılır düşüncesi, işçiler içinde, direnenler içinde adım adım aşılmaktadır.

İşçi sınıfı, tüm direnişi birleştirmiş değildir henüz. Bunun yolu Birleşik Emek Cephesi’dir. Bu henüz gerçekleşmemiştir, ama işçiler, özellikle direnen işçiler, birleşik emek cephesinin gerekliliğini daha iyi hissetmektedirler.

Her direniş, kararlılıkla sürdürülürse, bazı hakların alınabileceğini göstermektedir.

En son Migros direnişi buna örnektir.

TÜSİAD yöneticisi Özilhan’ın evinin önüne giden işçi, tek başına da olsa, tutuklanmaktadır. Buna rağmen, Migros işçileri geri adım atmamıştır. Migros işçisi “taşeron” numarasına kanmamış, benim sayemde zengin olanlar, bana hakkımı vermeye sıra gelince taşeronun arkasına sığınamaz demiştir.

Gözaltına alınmışlardır.

Migros deposuna, TOMA’lar girmiştir.

Saray Rejimi, Özilhan ailesini savunmak için, basınını devreye sokmuş, TOMA’sını devreye sokmuş, yargısını devreye sokmuş, ama henüz tanklarını devreye sokmamıştır.

Buna rağmen direniş devam etmiştir. Ve işçiler haklarını almayı, işten atılan arkadaşlarını geri almayı başarmışlardır.

Birlik ve mücadele, direniş, işçileri örgütlemiş ve kazanmalarına temel olmuştur.

Migros’un direnen işçileri, henüz tüm Migros mağazalarının önüne grev çadırlarını kurmamıştır. Ama buna rağmen, önemli bir adım atmışlardır.

Bu küçük adımdır. Ama önemlidir. Önemi, direnişle gelen kazanmadan gelmektedir. Kimseye yalvarmakla değil, direnişle kazanılacağının işaretidir bu. Yolu göstermektedir ve önemi de buradan gelmektedir.

Migros sadece bir örnektir.

Bunun gibi birçok direniş gerçekleşmiştir. Ve bu direnişlerde işçiler, kendilerine verilen %10 gibi zamları geri çevirmiş, az da olsa haklarını alma yolunda adımlar atmışlardır.

Ülkede açlık, işsizlik kol gezmektedir.

Saray Rejimi, işçi ve emekçilerden, emekliden ve yoksuldan, büyük paraları patronlara transfer etmektedir. Elektrik zamları, sadece bir zam olmanın çok ötesindedir. Elektrik zamlarına karşı yapılan protestolar, ülkenin her yerine yayılmıştır.

Tüm bu direnişler, işçi sınıfının, emekçilerin direnişinin gücünü göstermektedir.

Tüm bu direnişler, büyük bir direnişin parçasıdır, öyle ele alınmalıdır.

Saray Rejimi saldırırken, burjuva muhalefet “sandığı bekle” komutu vermekte, sandık hayallerini canlı tutmaktadır. Sanki seçimleri iptal etmek, ertelemek, seçimlere hile karıştırmak bir metot olarak Saray Rejimi’nin elinde değilmiş gibi.

Sanki Saray Rejimi, egemenler, kendi hukuklarına uyuyormuş gibi, işçileri hukuka uymaya davet etmektedirler. Oysa ortadaki hukuk, iç savaş hukukudur.

İşçiler, emekçiler, direnen herkes, bu hukukun neyin hukuku olduğunu bizzat görmekte, bizzat deneyimleri ile yaşamaktadırlar.

Direniş, iyi bir öğretmendir.

Direniş, iyi bir örgütleyicidir.

Direniş, direneni güzelleştirmektedir.

Şimdi işçi ve emekçilerin önündeki görev, bu direnişleri genel bir direnişe çevirebilmek, topluca şalterleri indirmektir. Bu örgütlenmesi gereken bir genel direniştir.

Bunun için, daha fazlası gereklidir.

Bunun için, işçi sınıfının Birleşik Emek Cephesi’nde örgütlenmesi zorunludur.

İşçi sınıfının yolu, kurtuluşa giden yolu buradan geçmektedir.

Bu kokuşmuş, bu köhne, bu insanı insana kul eden sistemin yıkılmasının, aydınlık ve sömürüsüz günlere yürümenin başkaca yolu yoktur.

İşçi sınıfı, direnenler, kadınlar ve gençler, tüm emekçiler, tüm direnenler, bu mücadeleyi geliştirmek, örgütlemek dışında bir seçeneğe sahip değildir.

İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır.

İşçi sınıfı, devrimci harekete yönelmek, devrimci hareketin saflarında yer almak, devrimci sosyalizm bayrağı altında birleşmek zorundadır.

Seçim masalları ile, reform masalları ile, boş vaatlerle uyutulmaya son vermek, ellerimizdedir. Bunun yolu örgütlü direniştir. Daha gelişmiş bir direniş, daha merkezî bir direniş, ancak daha gelişmiş bir örgütlenme ile gerçekleşecektir. İşçi sınıfı, bunu yapacak güçtedir. Dahası, ülkeyi kurtaracak, savaşsız ve sömürüsüz dünyayı kuracak tek güç de işçi sınıfıdır.

İşçiler, bu direnişlerde, direnmenin nasıl kazandırdığını görmektedirler. Ama esas zafer, tek tek fabrikalarda, kötünün iyisine razı olacak haklar almak değildir, daha ileri gitmeli ve tüm ülkede bir genel direnişi örgütlemeliyiz.

Bunun yolu, açık ve nettir: Direniş ve örgütlenme.

Yaşasın Birleşik Emek Cephesi.

Yaşasın işçilerin devrimci birliği.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz