Emperyalist egemenlik, kapitalist yağma, savaş ve direniş

Filistin’de, İsrail eli ile, arkasında ABD, AB, yani “Batı medeniyeti”nin emperyalist güçleri tarafından, açık bir soykırım sahneye konulmuştur.

Kürt halkına, onun örgütlü direnişine karşı saldıranlar, nasıl ki sadece TC devleti değil ise, kimyasal silahların kullanılmasından nasıl ki tüm NATO, başta ABD ve Almanya sorumlu ise, aynı biçimde, Filistin halkına yağan bombaların arkasında da bu emperyalist güçler vardır.

Açık ve nettir; Batı medeniyeti diye bize sunulan, Batı demokrasisi olarak göklere çıkartılan şey, gerçekte, Kürt halkına atılan kimyasal silahlardır, Filistin halkına sıkılan kurşunlardır, Gazze’de gökten yağan bombalardır.

Yeryüzünde, kapitalist sistem var oldu olalı, kapitalist-emperyalizm dünyanın ana sistemi oldu olalı, yeryüzü hiç görmediği vahşilikleri gördü. Bu vahşilikler bize “medeniyet” olarak sunuldu. Yeryüzünde insanın insan tarafından sömürülmesinin en vahşi, en kanlı biçimlerini bize, bu emperyalist efendiler, “demokrasi” olarak anlattılar.

Böylece, katiller, aynı zamanda “insan hakları” savunucu postuna büründüler.

Yeryüzünü kana boyayanlar, insan emeği emerek yaşayan vampirler, bize kendilerini “demokrasi” cennetleri olarak sunuyorlar.

Kimdir Kızılderili yerlileri, Amerika’nın yerlilerini soykırıma uğratan? Bugünden beş yüz yıldan daha fazla önce gerçekleşen katliamın, soykırımın mimarları kimlerdir? Batı güçleri, ABD egemenleri değil midir?

Sömürgeciliğin “destanını yazan” ve bunu bize medeniyet taşımak olarak sunanlar kimlerdir, bu emperyalist soyguncular değil mi?

Kimdir yeryüzünü yağmalayan, yeryüzünün yok olmasına neden olacak hâle gelmesine neden olanlar, kapitalist yağmacılar değil mi?

Vietnam’ı hatırlayın. Kimdir Vietnam halkını imhaya tabi tutmaya kalkan?

Cezayir’de işgalci olan, binlerce insanın ölümüne, sömürülmesine, toprağın ve doğanın yağmalanmasına neden olan kimlerdir? Fransız “zarafeti” bu sömürgeciliğin üzerine kurulu olmasın?

Kimdir Hindistan’da “bir İngiliz kurşunu ile bir tek Hintli öldürmek masraftır” diyerek, sopalarla halkın kafasını patlatan işkenceciler, katiller kimlerdir? İngiliz “zekâsı”, bu sömürgecilik deneylerine dayanıyor olmasın?

Afganistan’ı, Irak’ı, Libya’yı, yani hemen yakın dönemi hatırlayın. Buraları kana bulayan kimlerdir?

Irak’ta 2 milyon insanı öldüren, yerinden eden, sakat bırakan kimdir? Irak’ta kadınların ırzına geçenler kimlerdir? Demokrasinin beşiği, kendisine hayranlık besleyen liberallerimizin Amerikası değil midir? Bize din pazarlayanlar, efendilerinin karşısında öldürülen her Müslüman’ın kanı için bir miktar dolar mı istemektedirler?

Kimdir pandemi gibi saldırıları organize edenler?

Kimdir Ukrayna’da, halkın iradesine rağmen “Neonazileri” devreye sokarak, halkı katletmeye başlayanlar? Bugün, utanmadan, biz Ukrayna’da Rusya’yı oyalamaya çalışıyoruz diyenler kimdir? Kimdir bu katiller?

Nazi Almanyası’nın arkasına dizilip, 30 milyon insanın ölümüne neden olan İkinci Dünya Savaşı’nın kundaklayıcıları kimdir? Hitler yenilene kadar arkasında duranlar, sonuçta yenilince, ona karşı propaganda kampanyaları yaparak “demokrasi” postuna bürünenler kimlerdir?

Kimdir Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombasını atanlar? Savaş bitmiş iken bunu yapanlar kimdir? Bugün bizim karşımıza geçip, “sivil ölümlerden” söz ediyorlar.

Bu, kapitalist-emperyalist sistemin kendisidir.

Bu, insanın insan tarafından sömürülmesine dayanan kapitalist egemenliğin bizzat kendisidir.

İşte şimdi, bugün, Filistin halkına dayatılan bu soykırım, yeryüzü için yeni değildir. Bilinmez değildir. Yani tüm dünya, bu soykırımları, tüm dünya bu katliam politikalarını biliyor. Emperyalist egemenler, bugün hep birlikte, İsrail’in arkasında sıradadır.

Hiçbir emperyalist Batı gücü, hiçbiri, İsrail’i durdurmak için kılını dahi kıpırdatmayacaktır. Çünkü bizzat onların isteği ve politikası budur.

Biz bunları mesela Irak’tan tanıyoruz. Irak’a demokrasi götürüyorlardı. Başardık, dediler. Ama Irak artık eski Irak değil, demokrasisi de yok, dahası 2 milyon ölüsü var. Ve içinde Amerikan güçleri, Amerikan üsleri var.

Biz, Afrika’dan bunları tanıyoruz. Her Afrikalının vücudunda bıçaklarının izleri var.

Yani nerede bir katliam varsa, ardında bunlar vardır. Nerede bir hak ihlali varsa, arkasında bunlar vardır.

Öyle ise, Filistin’de, asla ve asla Hamas ve İsrail çarpışmıyor. Bu zaten gerçek de değil. Filistin halkı, tüm güçleri ile, tüm varlıkları ile İsrail’in saldırılarına karşı direniyor. Bu, Filistin direnişidir.

Ama bu kadar da değil.

Filistin halkının direnişi, gerçekte, dünyanın tüm ezilen halklarının direnişidir. Dünya tarihi boyunca halkların egemene karşı direnişinin bir parçasıdır. Bugün de, Filistin direnişi, emperyalist egemenliğe karşı bir direniştir, sömürgeciliğe karşı bir direniştir.

Bu nedenle Filistin direnişi, dünya halklarının, dünya proletaryasının, emperyalizme ve kapitalizme karşı direnişi olarak ele alınmalıdır.

ABD, İsrail’i korumak için, tüm güçlerini bölgeye yığmıştır. ABD, Filistin direnişini boğmak için İsrail’e her türlü desteği vermektedir. Ve öldürülen hiçbir Filistinli, çocuk, kadın, bebek, erkek, sivil olarak ele alınmamaktadır. Filistinlilerin çıplak soyulması söz konusu olunca “bu normaldir” ama bir İsrailli, bir Batılı soyulmuş ise, bu işkencedir, insanlık suçudur, öyle değil mi?

Bu aşağılık saldırı, Batı’nın egemenliği altında insanlık suçu olarak ele alınmamaktadır.

Bölgedeki tüm Arap devletleri, Suriye ve İran hariç, Filistin’e karşı saldırıyı durdurmak için kıllarını bile kıpırdatmamaktadır. Bölgedeki Arap ve İslam ülkeleri, sessizce İsrail ile ilişkilerini sürdürmektedir.

TC devleti de bunun içindedir.

Kendine işgal edilecek yer arayan, ABD adına tetikçilik yapmakta sınır tanımayan TC devleti, sahnenin önünde “Gazze kasabı” nutuklarını atarken, gerçekte İsrail’in politikalarını eleştirmiyor. Bu sahtekâr tutum, sahnenin arkasından İsrail’e petrol dâhil tüm gerekli malzemenin taşınması ile sürüyor. TC devleti, öylesine ikiyüzlü bir politika izliyor ki, tüm ikiyüzlü Arap devletleri ile aynı yerde duruyor.

Bu açık saldırganlık, “barışı sağlama”, “İsrail’in güvenliği” olarak gösterilirken, TC devleti de, “biz ticari anlaşmalar imzaladık, önceden, bunlara uymak zorundayız” diyor. Hem İsrail hiçbir savaş ve uluslararası hukuk kurallarına uymuyor hem de ona destek verenler “ama biz anlaşmalara uymak zorundayız” demekten geri durmuyor. Arap devletleri ile TC, bu tutumu ile İsrail’i açıktan desteklemekte, katliamlara ortak olmaktadır.

Batı, “İsrail’in savunma hakkı”ndan söz ediyor. İşgalci bir güç, işgale karşı direnenlerin karşısında “saldırıya uğrayan” muamelesi görüyor. Ne güzel bir çifte standart!

İşçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler, bu saldırganlığı, bu katliamcı elleri iyi tanımak zorundadırlar.

Sizin geleceğinizi çalanlar ile, Filistin halkına ölüm yağdıranlar aynı cinstendir.

Sizin emeğinizi, kanınızı fabrikalarda emerek, sizi açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, hastalıklara mahkûm edenler, Filistin halkına kurşun sıktıranlarla aynı soydan gelmektedir.

Sizin eğitim hakkınızı yok edenler, sizi vahşi bir sistemin içinde yaşamaya mahkûm ettiklerini sananlar ile, Filistin’e bombalar yağdıranlar aynı soydandır.

Sizin her hak arama eyleminizin karşısına TOMA ile, cop ile, birer gazı ile, kurşunlarla, hapishanelerle, işkencelerle çıkanlar, gerçekte, Filistin halkına saldıranlarla aynı ailedendir, kardeştirler.

Bunları iyi tanımak gerekir.

Bize insan hakları nutukları atanlar, bize demokrasi değerleri diye söylevler çekenler, bize medeniyet taşımaktan söz edenler, bize Batı değerlerinden dem vuranlar, gerçekte bu savaş baronlarıdır, uluslararası tekellerdir, dünya burjuvazisidir, emperyalist efendilerdir.

Zalime karşı, her yol ve araçla direnmek, hem meşrudur hem de zorunludur.

Bu nedenle, Filistin’de direnen halk, her Filistinli, aslında büyük insanlığın, açlık ve sömürü altında inleyen dünya proletaryasının bir parçasıdır.

Yeryüzünde insana ait ne varsa tümünü üreten işçi ve emekçilerdir. Biz işçi ve emekçiler, emeğimizin ürünlerine ulaşamaz hâldeyiz. Ürettiğimiz her şey efendilerin sofrasındadır. Ve bunun binlerce yıllık tarihi vardır. İşte, bu mücadele binlerce yıldır direnenlerin ortak mücadelesidir.

Meşin Kaplı Kitap

Yaldızlı meşin kabı
Parçalanmış kitabı,
Ay altında dün gece
Deli bir derviş gibi,
Mumu sönmüş, rahlesi yere devrilmiş gibi,
Okudum saatlerce…

Yaldızlı meşin kabın
Parçalanmış koynunda uyuklıyan kitabın,
Çevirdikçe küf kokan her sarı yaprağını,
Sandım ki eşiyorum bir mezar toprağını.

İnce el yazıları canlandı birer birer
Masallarda çizilen yüzleri gösterdiler:
İblis bir yılan oldu, Âdem Havva’ya kandı,
Kardeşini öldüren lânetli ruhu gördüm.
Koca tahta bir gemi ummanlarda çalkandı,
Ufuklardan güvercin bekleyen Nuh’u gördüm.
İsmail’in topuğu kumdan çıkardı zemzem.
Turu Sina’da Musa kaldırdı kollarını,
Asasını vurunca yarıldı Bahri Kulzem
Buldu Beni İsrail Kudüs’ün yollarını.
Zekeriya zikrini
Bir sonsuz aha verdi,
doğdu İsa, bikrini
Meryem Allaha verdi,
Kureyşi Muhammed’e kucak açtı Medine.
Bir ateş mezar oldu Kerbela Hüseyin’e…

Sayfalar döndükçe bunlar hep birer birer
Doğrulup devrildiler.
Ay battı güneş doğdu,
Kalbimde ateş doğdu.
Yaldızlı meşin kabı
Parçalanmış kitabı
Varsın gömülsün diye bir ebedî uykuya
attım kör bir kuyuya…

Yazık, yazık bize ki asırlarca aldandık!..
Karanlıkta çizilen izleri görmek için,
Görüp yüz sürmek için,
Yazık yazık bize ki bir çırağ gibi yandık…
Ne gökten necat geldi, ne bir parça merhamet.
Çalışan esirlere İsa, Musa, Muhammet,
Sade bir satır dua, bir tütsü, buhur verdi,
Masal cennetlerinin yollarını gösterdi.
Ne beş vaktin ezanı, ne Anjelüs çanları
Zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları.
Yine biz köleleriz, efendilerimiz var,
Yine her mel’un taşı yosunlanmış bir duvar,
Esir – efendi diye koymuş da adlarını,
İki bahta ayırmış arzın evlâtlarını.
Efendi işletiyor, esir işliyor yine.
Yine efendilerin gümüşlü sofrasından,
Kar gibi ekmeğinden, şarap dolu tasından
Kırıntı, artık bile düşmüyor işliyene.
Yine biz esir geçen her günün akşamında
Eve sade bir lokma ekmek götürüyoruz.
Gece yağmur inlerken evimizin damında,
Isınabilmek için güneşi bekler gibi
Birbirine sokulan hasta köpekler gibi
Yırtık yorganımızın altında titriyoruz.
Çiftimiz, balyozumuz, sonsuz çalışmamızla,
Asırlardır bağrında inliyen kazmamızla
Heyecana geldi de kara toprağın kalbi,
Kendini teslim eden taze bir kadın gibi,
Çiçeklerle donandı dünya isimli ağaç.
Biz bu ağacın dibinde ölürken aç,
Efendiler gösterip sırıtan dişlerini
Birer birer topluyor bütün yemişlerini…

Efendiler, ağalar, evliyalar, keşişler
Ebedî karanlığın boğulsun kollarında.
Artık temiz ruhların aydınlık yollarında
Sade bir din, bir kanun, bir hak:
İşliyen – dişler…

Nâzım Hikmet

Bu mücadele, ezen ile ezilen mücadelesidir. Bu mücadele egemen ile halkların mücadelesidir. Bu mücadele işçi ve emekçilerin sömürene karşı mücadelesidir. Din ve dil ayrımı, ırk ve cins ayrımı, yaşlı ve genç ayrımı gözetmeksizin, bu bir özgürlük ve sömürüsüz dünya mücadelesidir.

Saflar buna göre belirlenmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz